25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BASKENT GUNLERI M Ü Ş E R R E F H E K İ M 0 6 L U Beytepe köşk mii yoksa bir saray mı? Hacettepe Üniversitesi'nin bir bölümü,Bilkent,YÖK ve Doğramacı'nın yeni evi hep Beytepe'de...Kimileri bu eve,"Köşk" diyorlar. Çankaya'nın şimdiki sahibi ise bu tanıma katılmıyor ve "Köşk değil, saray" diyor. eytepe bir köy adı; ama uzun yıllardır bilimsel çağnşımlar yapıyor. Hacettepe Üniversitesi'nin bir bölümü Beytepe'de, Bilkent Üniversitesi Beytepe'de, YÖK Beytepe'de. Prof. Doğramacrnın yeni evi Beytepe'de... Kimi kişiler "köşk" diyor, Çankaya Köşkü'nün şimdiki sahibi bu tanıma katılmıyor. "Burası köşk değil saray" demiş Doğramacı'ya. Sarayın ilk konuklarından biri Sayın Özal. Geçen hafta çok görkemli bir partide de Prof. Doğramacı'nın doğum gününü kutladı konuklar. önce bir kokteyl, yeni bir dekorda buluşan kalabalık Doğramacı evinin çizgilerini inceledi uzun uzun. Mimar Erkut Şahinbaş'ın imzasını taşıyor bu ev. Başkent ölçülerini aşan bir yapı. iki yüz kişilik konser salonu, yüzme havuzu, saunası, başkent ışıklarını kucaklayan teraslarıyla bozkırda açan görkemli bir çiçek. Ev mimarlığı güç bir olay bence. Bir yaşam biçimiyle bütünleşmek gerekiyor. Doğramacı çifti bu ev için başka bir yaşam bicimi öngörüyor sanırım. Bu ev bir müzik merkezi, bir sanat galerisi olacak belki de. Konserler verilecek, konuklar ağırlanacak, ama onlar bu sarayda uzun oturmayacaklar. Kapıda belgesi var zaten, yeni evi de vakfa bağışlıyorlar. tleride yan tarafta yapılacak küçük bir eve yerleşecekler. Ne olursa olsun başkent Ankara'ya böyle görkemli evler yakıştırmak ilginç bir olay. Doğramacı'ya yakışır tilrde bir yaklaşım. Yeni evin dekorunda da bir kadın mimarın gözleri ve elleri var. O mimar, Bediz Koz. Erkut Şahinbaş ile ortak bir uğraşın başarısını kutladılar açılış partisinde. Prof. Doğramacı onlara çok güzel sözlerle teşekkür etti, kucakladı. Değerli piyanist Giilsin Onay'ın konseri de müziksel bir teşekkürdü bence. Beethoven, Mendelson ve Cezar Frank'ın yapıtlarından oluşan konserini Saygun'a bir selamla bitirdi. Alkışlar durmayınca gecenin sürpriz yapıtıyla seslendi konuklara. Bu kez Adnan Sayeun'dan bir selam Prof. Doğramacı'ya. ölümünden önce bir mektupla hocaya sunduğu bir yapıttan bölümler çaldı Giilsin Onay. Saygun ve Doğramacı arasında müziksel bir diyalog çok ilginç değil mi? Geçen yıl 3 njşanda yaşadığımız olayları anımsadım. Özden ve Metin Toker'le de Pembe Köşk'te bir başka akşamı. Piyano konserinden sonra yemek salonuna indi konuklar. Yuvarlak masalarda protokol yok, herkes istediği gibi oturdu. Doğramacı ailesi de tüm masaları dolaştı. Masa söyleşileri hayli değişik. Başta ABD Büyükelçisi Abramowitz ve eşi diplomatlar nabız yokluyorlar. Prof. Hicri Fişek ve eşiyle aynı masada oturan ABD'li diplomat, Şadan Fişek ile konuşurken SHP'nin nabız atışını da duydu mu bilmem? Kaç yıldır Ankara'dalar; ama olaylara bakış açıları hiç değişmiyor. ABD açısı diye bir şey var kuşkusuz! Bayan Abramowitz beyaz tayyörü, beyaz çoraplarıyla şıklık açısından geride kalıyordu biraz. Oysa Beytepe evinue şık bir kalabalık dalgalandı. Erkekler smokinli, gecenin en genç konuğu Erkin Onay bile ilk kez smokin giydi. Ciineyt Gökçer smokinsiz; ama o ne giyse önemi yok, sanatçı kişiliği ağır basıyor. Konuklar arasında değişik dallardan sanatçılar var. Biri Hamiye Çolakoğlu, alt salonda kocaman bir panosu var, bozkıra seramik sanatından bir selam. Remzi Savaş'ın beyaz kadını da büyük ilgi gördü konuklardan. Güzel bir duvara yerleşmiş gerçekten, bir evin temel direğini kanıtlar gibi. Yan duvarlarda da porselen tabaklar, çeşmi bülbüller göze çarpıyor. Zengin bir koleksiyondan uzantılar... Bu beyaz kadını Aysel Doğramacı'ya benzetenler var. Belki moral benzerlik, Aysel Doğramacı da heykel gibi bir kadın. Hiç değişmeyen kişiliği var, sessiz ve derinden bir kadın, her şeyi bilir, hisseder, öne çıkmayı sevmez hiç. Bence Doğramacı'nın büyük desteği, güç bir görevi kolay başarıyor. Açılış partisinde aile kadrosu hayli geniş. Ali Doğramacı ABD'den, Şermin Savaşçı Varşova'dan gelmişler. Kırdar ailesi, çocuklar, torunlarla 3 nisanı kutladılar. Ancak kalabalığın ağırlığını Bilkentliler, Ha B lilik yılını kutladılar. Cem Duna ve Mucettepeliler ve dostlar veriyor. Bilim darat Karayalçın da sınıf arkadaşı. Siyasal lından kadınları böyle bir partide görmek Bilgiler Fakültesi'ni 1968 yılında bitirençok hoş. Kürsü, laboratuvar, klinik dışınlerden. ilginç bir sınıf o. Bir mozayik tüda başka bir havadalar. Kimi hayli rüküş, rü, ünlü devrimciler, dinciler, sosyal dekimi çok şık. Yine altını çiziyorum, şıkmokratlar aynı sınıfta, yaşamda da başlık modanın çizgilerinde değil her zaman. ka yerlerde... Kimi dünyamızda değil arKişiliğinin çizgilerini bulmakta. Kaç katık, kimi ANAP'ın sağ kanadında bir badın Siimbül'Un imzasını taşıyordu bilkan, kimi eski bakan, kimi başkan, kimi mem, biri Gülsin Onay galiba. Üstü gökbüyükelçi, kimi dışişleri sözcü yardımcıkuşağı gibi renkli ve parlak, altı mürdüm sı.. Cem Duna asıl mesleğine dönmekten rengi şifondan bir elbise ve her zamanki mutlu görünüyor. 21. yılını kutlarken takılarıyla güzel bir piyanist. Ellerini seysöyledikleri de Nilüfer Duna'yı mutlanretmek de güzel bir olay. Modacıların dırdı sanırım. "Bir yirmi bir yılı daha geayrı bir şıklığı var, siyah danteller içinde çirmeyi umutla göze alıyorum." Sümbül Naiboğlu da çok şık o akşam. Modadan vazgeçse iyi bir dekorcu olabiKimi evlilikler eskidikçe güzelleşir delir. Butiğini de baştan sona değiştirdi, pastel renklerle çok dinlendirici bir salon yaptı. Modanın çılgınlığını dengeler gibi. Modanın çılgınlığı kimi kadınları çok tuhaf kılıklara sokuyor doğrusu. Kimi kadınlar da tersine modanın değişmeyen çizgilerini yakalayarak şıklar, örneğin Lale Kura, beyaz şanel tayyörü ile en hoş kadınlardan biri. Siyahı çok güzel taşıyanlardan biri de Bediz Koz. Bilkent dekanlan güzel bir tablo oluşturuyor kalabalıkta. Hepsi çok genç smokinlerini güzel taşıyorlar. Biilent Özgüç bir kalp spaztnını geride bırakmanm sevincini kutluyor. Ersin Onay'ın gözleri Bilkent müzik gruplarının başansıyla parlıyor. Çevresinde hoca diye anılan Prof. Baş kentin SHP'li başkanı Murat Karayalçın ve eşi Neşe KaraDoğramacı'ya "iyi yalçın, Ankara partilerinin vazgeçilmez çehreleri arasındadır. ki doğdun" şarkısını ve Bilkent Marşı'nı söyleyen koro gerçekten güzeldi. Bilkent orkestraları, başkent dışında da konserler veriyor artık. İlk partinin konukları arasında politikacılar yok. Onlar için özel bir parti verilir belki. Diplomatlar, bilim adamları, sanatçılar ve yakın dostlar arasında SHP'li Başkan Karayalçın ve eşi Neşe Karayalçın göze çarpıyor yalnız. Anakent Başkanı ve eşi tüm partilerde varlar ve varlıkları hissediliyor. Çevreleri çok kalabalık, herkesle sıcak diyalog kuruyor, her yere yetişiyorlar. Kimi akşamlar itfaiyeciler gibi... Bir yerden ötekine, resmi bir yemekten bir dost evine, bir sınıf arkadaşını görmeye. 3 nisanda Doğramacı'nın doğum gününden sonra 4 nisanda da Birleşmiş Milletler Cenevre Daimi Temsilciliği'ndeki delegemiz Büyükelçi Cem Duna ve eşinin yirmi birinci evğil mi? Dunalar'ınki de bu tür evliliklerden. Temelinde sevgi, saygı ve dostluk var. Büyükelçi Cem Duna, Antalya'daki toplantıya katılmak için geldi Türkiye'ye. O toplantı büyük ilgi gördü Doğu Avrupa ülkelerinden. Devlet planlama uzmanlarından Nurhan Macun da çok yoruldu o toplantı için. Başansıyla yorgunluğunu unutmuş olacak. Türk Hava Yolları grevi hesapta yoktu yalnız. Grevden etkilenenler var elbet, ama etkilenmeyenler de var. örneğin Rüşdii Saracoğlu Merkez Bankası'nın uçan başkanı, yanına Cem Duna'yı da aldı, Türkkuşu uçağıyla döndü Ankara'ya. Havalarda birkaç saat uçmak başkana yeni bir soluk veriyor belki de. Özellikle Merkez Bankası'nın yoğun trafiğini aşmak için.. 4 D E R G İ 14 N İ S A N 1 9 9 1SAYI 2 6 6 C U M H U R I Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle