Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
G UNL U K S A L Â H B İ R S E L Yaşamı sürdürmek için K 24 Hazlran 1990 (Bu, 1975 yılında olmuş gerçek bir olaydır.) 12 Eylül 1990 10 Eylül 1990 afamda boyuna boşluklar. Dümdüz duvara tırmanan bir bocek bır engele raslayıp da aladışappak duvarın dıbıne değin nasıl duşerse, benım usum, düşunce zıncırim de birden boşanıp ilk çıkış noktasına dünuyor. Bu kez ycniden yukarılara uçuyorum. Tepelerde tutunacak bır çıkıntı bulursam, oh gel keyfim gel, kerataya dayanarak başka yolculuklara atlıyorum. Tuneyecek bır ncsne bulmadığımda da yeniden aşağı yuvarlanıyorum. Ama yılmıyorum, yeniden yeniden sıçrıyorum. Kimi zaman da başka bir şey oluyor; kafamın durması, işlemesine yol açıyor. Gerçekte mezara girdim. Yazılarımı ordan yazıyorum. K ımıleri sözlerini geride tutup onları uslarına vurduktan sonra telaş ve coşku dcnızıne salıyorlar. Ne kı, çocukları da zekâlarını gerıye çekıp sözlerini, bir ayak topu gibi, önde götürüyorlar. Langalunga. Langalunga. Sağa sut. Sola şut. Böylece benbenlıkleri pek çok artmış maymuncular kötuluklerini ortaya çıkarmayıp, kın dolu yureklerinde saklıyorlar. 11 Eylül 1990 S dnan Menderes, BeyazıtAksaray Caddesı'nı tıraş ettırırken tum ağaçları sokturmuştur. Onların kılıç lokması edılmesine sızlananlara da şu karşılığı yapıştırır: A özcükler "A Deli Pirî"dir. Bırtakım sorunları, ellerinden tutarak yanı başında getirir. Edebiyat göreneğine göre mı yoksa kaldırım surfuna göre mi ince perdeden nınniye alacağız onları? Yani yazıya meyanesıni verırken deyiş biçimlerini ustaca seçmek gerekir. Hele sözcükleri yazının içine boca ederken huninin alacağından daha çoğunu akıtmamaya bakmalıdır. Bir başka deyişle, yazının dudaktan dudağa ipekli çarşatiarla sarmalanması, lambanın yağmalanmasıyla aynı çizgi üzerındedir. James Joyce'a göre lamba is çıkarır ya da koku yaparsa fitilı kesilmelidir. Yeterınce ışık vermediğinde de satılıp yerine yenisı alınmalıdır. Biz, sökülen bir ağaç yerine 100 bin ağaç dikeceğiz. Politıkacıların, lafkestıbaşılık konumunda oturanların bu sorumsuz demecleri, eyvah ki hiçbir yasa ile önlenmiş değildir. Joyce, edebiyatın, Moher kayalıklarının diplerine bakmak gibi bir şey olduğuna da Parçalanmış çılgınlıktan kalkıyorum ve bakıyonım elime, nasıl o (ek biricik çemberi çizdiğine (Paul Celan/Oruç Aruoba) 28 Hazlran 1990 rutmesi, us yelkenini de kâfirin topuna, tufeğine maskara etmemesi öyle kolay ısjerden s^yılmamalıdır. İnsanlar dunyaya duru ve dıri olarak gelse de az biraz sonra umulmaz yaralar alır. Çunku olaylar insanoğlunun ağzından, burun delıklerinden, kulaklarından gırip her defasında ondan bir şeyler yağmalayıp goturur. Ah onlara, vah onlara, şimşek hızıyla ucube kesılirler. Yaşamlarının sonunda bilgcliğe erişmış insanlar bile, olsa olsa bilge ucubesi, bilge tahtaravallisidir. 3 Eylul 1990 • nsanın beden gemisini bocalamadan yü uyuklerın sıkıfıkılıklarına, kuçuklerın de guçsüz tilkiler gibi geri çekilmelcrinc pek kulak asmamak gerekır. Hcr ıkısınin zikzakı da guneş, ufukta denize ulaşmadan ortadan sılinir. B 7 Eylül 1990 ir ozan üyesi bulunduğu bir Seçiciler Kurulu'nda kendi şiirine, kendi kıtabına oy vermiştir. Yalnız oylar sayılırken toplantı odasından dışarı çıkmıştır. Yani sayıma hile karışmamıştır. B Klarınetçı Mezz Mezzrov'u 200 dolar cezaya ya da altı ay hapise çarptıran bir yargıçtan da söz edilir. Serüven şudur: Caz ustasıyla bir arkadaşının otomobilınde yasak tabanca bulunmuştur. Bu gibi durumlarda yargıç genellıkle 25 doları yapıştırır. Ama o gün, Mezz Mezrov ile rafadan delikanlının suratını beğenmediği içın çekicini hemen masanın uzerine vurur: 200 dolar. Arkadaşı cezayı ödeyıp kurtulur. Mezz'ın parası olmadığı için içeride altı ay yatar. Sanırım yetkililerin yetkilerini aşıp aşmadıklarını denetleyecek hiçbir örgüt, hiçbır yasa düzeni kurulmamıştır bugüne dek. Oysa, şanı yüksek demokrasınin ilkin bu tür damızlık işler önünde bağdaş kurması gerekir. Bu işler Uzun Hasan'dır ama o kadar uzun değildir. inanır. Birçokları derinliklere ınerse de hiçbir zaman geri dönemez. O sularda ancak usta daigıçlar lamelifin fiyongosunu kıvırabilır. Araştırır ve yeniden su yüzüne çıkarlar. 13 Eylül 1990 rtık sadece günlük yazıyorum. Aralık aralık da bir denemeye başlıyor, daha doğrusu başlayamıyorum. SözUn kendisi odur kı o kadarını da yazmasam canım vurulur. A Kafka 31 Temmuz 1914'te günluğunde şunu belirtir: Bugün öğleden sonra fabrikada kalmalıyım. Evde durmayacağım. Çünkü E. ile iki veledi bizde. Ama her şeye karşın, yani ne pahasına olursa olsun, yazı yazacağım. Yaşamımı sürdürmek için kendi kendimle böyle savaşırım ben. 4 DER8İ 1 4N İ S A N 1991 SAYI 2 6 1 20 C U M H U R İ Y E T