24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R It/v R A S G E LE A I F E R T E M Uludağ yolunda W n ı n mangallan ya bakarken inanılmaz bir sessizlik içinde geçmiş zaman ile bugünü iç içe yaşardınız. O Bursa yok artık. Camiler, beton yapılann arasında boyutları değişmiş bir kentte, çevreye uymayan garip varlıklar gibi duruyorlar. Çeşmeler anlamlarını yitirmişler, çınarlar ortamlarından soyutlanmış garip sirk hayvanlarına benziyorlar, türbeler sanki gelip geçenin ayağına dolanıyorlar. Artık Bursa, soyluluk ile nesebi gayrı sahihliğin karışımı bir garip kenttir. Ve bu durumun sorumlusu asla onu kuruluşundan başlayarak otuz küsur yıl gözü gibi azın dünyamızın en seçkin kişilerinden biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar, "Beş Şehir" adlı yapıtının 'Bursa'da Zaman' (Ustadın bu başlıklı bir de şiiri vardır) bölümünde Bursa için şunları yazar: "Şimdiye kadar gördüğüm şehirler içinde Bursa kadar muayyen bir devrin malı olan bir başkasını hatırlamıyorum. Felihten 1453 senesine kadar gecen 130 sene sadece baştan başa ve iliklerine kadar bir Tiirk şehri nlması yetmemiş, aynı zamanda onun manevi çehresini gelccek zaman için değişmeyecek şekildc tcspit etmiştir. llgradıgı değişiklikler, felaketler ve ihmaller, kaydettigi ileri ve mesut merhaleler ne olıırsa olsun u, hep bu ilk kuruluş çağının havasını saklar, onun arasından hi/imle konıışıır, onun şiirini teneffüs eder. Bu dcvir haddi zatında bir mucize, bir kahramanlık ve ruhaniyet devri oldugıı için, Bursa, Tiirk ruhunun en halis ölçiilerine kendiliğinden sahiplir dencbilir. Bu hakikatı gayet iyi gören ve anlayan Evliya Çclebi, Bursa'dan bahsedcrkeıı, "ruhaniyetli bir şehirdir" der. Belli ki Evliya Çelebi bu şehri sadece görmekle kalmamış, onun lıakiki bcnliğini kavramıştır. Zaten Bursa için ya/dıklarında yer ycr âşk neşidesinin coşkunluğu hissedilir. Buluşlarında hemen hiç yanılmayan Sadrazam Keçeci Fuat Paşa ise 'Osnıanlı tarihinın dibaçesi' diyerek bu mazi damgasını başka şekilde belirtir..." Y yinmek gerek diye düşünüp kravatımı da ekledim ceketin içine ve koyuldum yola. Çekirge'den yukarı doğru çıkarken hava hemen değişiyor. Villa Mangal'ın oraya gelince, tertemi/. bir havayla karşılaşıyorsunuz. Içeri girince önce bir yere yerleştik. Baktım duvarda şöminemsi bir yer var "Başka yere gidelim", dedim. Meğerse Villa Mangal, "kendin pişir kendin ye" türü bir yermiş ve o küçük şöminelerin her biri de 'mangal' görevi görüyormuş. Genelde, "kendin pişir kendin ye" türü yerlerde etler iyi olmuyor. Ama etini, yağını Uludağ'dan alan, yoğurdunu Eker Çiflligi'nden edinen Villa Mangal'da etler gerçekten nefis. Mezeler temiz. Lokantada bir sallapatilik de egemen değil. Arada gelen saz heyeti, arabeske 'az dalıyor', genelde alaturka parçalatı gurültü yapmadan ve sıkacak kadar uzatmadan çalıp gidiyor. Diş doktoru Gökhan Paksoy'un açtığı bu yerde, pirzolasından bifteğine, kokoreçine, bobreğine kadar hepsi lezzetli etlcri 'dumanaltı olmadan' yiyoruz. Servis temiz, özenli. Başgarson Halit Kaçamadım evsim kapalı. Ava çıkamıyoruz. Gerçi bazı hayvanların avı serbest. Kurt, çakal, domuz, saksağan, karga, kuyruksüren gibi. Ama onların da üreme zamanı. Geçenlerde arkadaşım bir domuz vurmuş. Karnından yavrular çıkmış. "Bir daha mı? Tövbe" diyor. Hayvanların muzır kabul edilmesini aklım almıyor. Beslediğimiz hayvanlara, yetiştirdiğimiz ürünlere zarar verdiler mi muzır. öldürelim! "Bize dokunmayan yılan bin yaşasın" düşünme tarzımız. Çocukluğumda ben de çok domuz bekledim. Ekinlerimizi yemesinler diye. Çok zaman uyutup yediler ya! Evde azar işitirdim! "Uyumaya mı giltin?" Her zararın bedeli ölüm olmamalı. Canlıların ölüsü de bir işe yaramalı. lnsanın da... Alışmışız hafta sonları kaçmaya. Av bahane... Şimdi? Denize de inemedik. Havalar. tş, guç. Tekneçekili. Kim bakacak? lojdosu var, dalgası var. Zor iş! Ev, yazıhane, adliye. Gundüzler geçiyor diyelim. Akşamlar.. Kahveye gitmcyi sevmem. Ramazan müşterisi kıynıctli oluyor ama! Ah şu televizyon. Evlerden taştı, meyhaneleri, kahvehanelcri sardı. Nereye gitsen aynı yüzler. Helc şu bizim TV dizileri. KaragözHacivat oyununa döndü. Birkaç mekânda tutsak... Kent tutsağı. Ben de benzedim... "Klasik aile reisi." Cemal Süreya öyle yazmıştı benim için. Olmaya çahşıyoruz. Avcılar olarak. Ama çocuklar ders tutsağı, odalaıında. Hanımlar televizyon karşısında. lssız masalar dert kaynağı. Sıkıntılı gunleri anımsatır. z^aten yaşadığımız yetiyor. "Gönıil ne mey ister, ne meyhane. Göniil sohbet ister, mey bahane." Boşuna dememişler... Sokağa çıkıyorsun. Sokaklar tenekc uygarlığının işgalinde. Kaldırımlara park etmişler. Sokaklarda yürüyoı lar. Gürültü, mazot kokusu! İs, duman! Türkiye'nin dörtte biri Istanbul'da. Ciğerlerim, kulaklarım, beynim. Aman aman... Bülbüle altın kafes neyler. llle vatanım. "Vatanımı kalbime gömiin!" diyen Kızılderili. Evler, evler. Üst üste bindiler. Adını apartıman koydular. Ağacın yeşiline, gökyüzünün mavisine hasret. Süslü eşyalar konumuz. Yaşam sanki dört duvar arası... Denize dönmeliyiz denize! Açık maviyle koyu mavinin kesiştiği. Ufkun sevecence birleştiği. önümüz bayram. Bayramınız kutlu olsun, okuyucularım, dostlarım. Rasgele... 4 M Ahmet Hamdi Tanpınar'ın birkaç kez gittiği, 1940'Iarın ortalannda kaleme alıp anlattığı Bıırsa'yı, 25 yıl sonra hemen hemen aynı ya da çok az değişmiş olarak bulmuştum gençliğimde. Eğer "Beş Şehir"i ilk (1946) ya da ikinci baskısından (1960) okumuş olsaydım tanıdaki doğruluğa candan kalılacaktım. 6O'lı yıllann Bursası, "muayyen bir devrin malı", "Osmanlı tarihinin dibaçesi", "ruhaniyetli bir şehir"di ki Cumhuriyetin ona katkısı, bir zamanlar Aziz Nesin1 in önünden kelepçe ile geçtiği Atatürk heykeli, birkaç modern resmi bina ile Atatürk'ün de pek sevdiği Çelik Palas olmuştu. Ama kent eskiyle yeninin uyum içinde yaşadığı bir diyardı. Ve siz orada, Bursa1 da zamanı algılar, geleceğin düşlerini kurarken Yeşil'deki kahveden huşu ile ovaC U M H U R İ Y E T DERGİ 14 N İ S A N Villa Mangal, bir "dağ yolu" lokanlasına uyan, oldukça pitoresk havalı bir mekâna sahip. koruyan cumhuriyet değil, olsa olsa, halkçılık ile popülizmi, gelcnekçiliklc görgüsüzluğü birbirine kanştıran, ürediği kadar üretmeyi beceremeyen bir çarpık büyüme polit ikasıdıı. üurum böyle olunca, Bursa'da eski tatlar, eski görüntüler, eski sesleri bulmak için dönüp dolaşıp kendinize bir köşe bucak bulacaksımz. Bu kcz Bursa'ya gittiğimde Cumhuriyet Büro'daki arkadaşım Kutlu'ya, gürültüsüz bir yer aradığımı söyledim. Bana haklı olarak dağ yolundaki lokamuları salık verdi ve "Villa Restaurant'a gidelim orası iyidir" dedi. Bunca tavsiye ile gidildiğine göre iyi gi Özgür çok dikkatli bu konuda. Yolunuz Bursa'ya düşerse, dağın yeşili ve temiz havası içinde Villa Mangal'a gidin derim. Çekirge'den 1015 dakikada varıyorsunuz. Villa Mangal'da biraz da Uludağ'dan gelen etler, özenli servis yü/ünden, şimdiye dek hep kötü örneklerini gördüğüm "kendin pişir kendin ye" H.ünün iyisiyle karşılaştım. Villa Mangal, Kendin Pişir Kendin Ye'Merin makus görüntüsünü yenmişti. 4 VİLLA MANGAL, Uludağ Yolu (Zincir kontrol noklasından 200 metre yukarıda) Tel: 35 31 32 Bursa 1 9 9 1 SAYI 2 6 6 27
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle