Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
A N T I KA R A F F İ P O R T A K A L Stil, bir kültür aynasıdır dı antika olan bir sayfaya başlarken herhalde antikanın bir tarifini vermek gerektiğini düşündüm. Beni böyle bir tarif vermeye zorlayan, zaman zaman hepimizin zihninde beliren sorulara bir cevap vermek arzusudur. Biliyoruz ki antika demek, eski eşya, eski eser demektir. Yine antika derken yüz yıllık bir geçmişi olan eseri kastederiz. Acaba bu kadar tarif yeterli midir? Cevabını ben vereyim: Hayır, değildir. Bir "parçanın" antika olabilmesi için mutlaka estetik özellikleri olması gerekir; ayrıca devrinin özgün bir örneği sayılması veya tarihsel bir boyutu olması da gerekir. Bu tarifler, çok eskiden beri var olan tarifler de değildir. 20. yüzyılın başına kadar sadece Eski Yunan ve Roma eserlerine "antika" denirdi. Süsleme sanatını da içeren cserlerde antika sözcuğünün kullanılması, daha sonradır. Bazılarımız genelde sadece eskiliğe ta A kılıp eserlerin estetik özelliklerine pek dikkat etmezler. Ama estetik özellik, özgünlük, narin olması, bir eseri antika yapabildiği gibi çok da kıymetlendirebilir. Bir esere bakmak, ondan keyif almak ne kadar güzeldir. Eseri seven birinin onu temizlemesi, uygun bir yer bulup yanındaki diğer eserlerle uyum sağlatması, güzel aydınlatması, hepsi de keyifli uğraşlar... Bir de eserin hatırlattıkları var. Eserin birden karşımızda bir başka boyutta gözükmesi var. Yani o günün kültürünü, o günün koşullarını (ekonomik, sosyal ve ille de teknolojik) yansıtması var. Başka bir deyişle, ortada bir kültür aynası mevcut. Hem de olabildiğince estetik imbik ' lerden geçmiş, yılların birikimi ile iyice incelmiş zevklerin bir ürünü. Bu eser bir Louis XVI koltuk da olabilir, bir porselen Sevr tabak da, bir çeşmibülbül vazo da veya bir tombak şamdan da. örneğin bir Louis XVI koltuğun kollarının gereğinden fazla açık olmasırun sebebi, o gü nün koşullarındaki kadın giysilerinin formu idi (Elbiseler çok genişlemişti). Hemen aklıma 18. yüzyıl başlarında kadına verilen Louis XVI Mr koKuftun ahşap lakatotk H«r dttn*mln atlll, önem geliyor; bir de mobllyada da, blz* o davrin yaşantısından Ipuçları gctlrlr. ortada koşullara göre dizayn edilmiş koltuk var. Tabii ki kolnik zorlukları bilirsek, bu esere bakışıtuğu şekillendiren sadece giysilerin genişmız daha da çeşitlenir. örneğin bir liği değildir. Ama stiller birbirine, işte kaplamanın ince kesilmesi için zanaatböylesine girrniştir (Elbisekoltuk ilişkikârlar 18. yüzyıla kadar beklemişlerdir, si). Bir müzeyi örneğin Louvre'u gezerteknoloji buna daha önce izin vermemişken bu gerçeği daha iyi kavrarız. Demek tir. Bir çeşmibülbül tabak veya kristal vaki karşılaştırmalı bir anlayışla ve bilgi ile zonun elimize kusursuz bir halde geçmesi bir koltuğa (bile) bakarsak, sadece esteiçin binlerce yıllık bir bilgi birikimi, artı tik tatlar değil, ama belki de o dönemin olağanüstü bir dikkat ve beceri gerekli olsosyal yaşantısının bir kesitini de gözlemuştur. riz. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün... Çok teknik anlatıp sizleri sıkmayayım, Masaların veya koltukların altındaki teama emin olun ki eserlerin zanaatkârlar kerlekler, bir eşyayı birden fazla mekântarafından yapılması da son derece sayda ve fonksiyonda kulllanmaktan kaygı ile karşılanmalıdır, en az onu tasarlanaklanmaktadır örneğin. yanlar kadar... Bir de eserin yapımı esnasındaki tekŞimdi karşımıza bir Iznik tabak koyarsak onun pürüzsüz teni, beyazın şeffafLouvre lığı, kırmızının tam kıvamındaki tadı, saz Müzoai'nda yaprakları, Çin bulutları, bir estetik büApollon tünlük içinde bize büyük bir keyif verir. Galerisl: Bu Bir de bunun tasarımının Topkapı Sarabölümde, XVI. Louls'nin yı'nda nakkaşlar tarafından yapıldığını tablosuyla bilirsek, ayrıca özel toprakla, özel fırınbirlikto, Fransız larda, özel teknik ve ısılarda, olağanüsrnum, tü ustaların bu eserleri çok büyük haykeltraa va yazarlarının zorluklarla ürettiklerinden haberimiz" portralarl yer olursa, daha çok severiz gibime geliyor alır. Btfyla bir tznik tabağını. galarlyl Belki de en çok tznik tabağını severiz gazarkan, antikanın gUzal 16. yüzyılda dunyada, onun kadar revaç•anatlarla ta, aranan bir başka seramik olmadığını llif klsi, daha lyl bilirsek... Belki de daha çok severiz Izkavranabiliyor. nik tabağını, 18. yüzyıl başına kadar Avrupa'da henüz porselenin keşfedilmediğini bilirsek. Daha çok severiz onu, 400 yılın ardından günümüze gelebildiği için. Daha korumacı da oluruz onu görüp bugün çevremizde bulunan diğer sanat eserleri için... Yani sonunda sorun sadece antika veya antikayı sevmek, sevebilmek değildir. Sorun sanat eserine bakıştır, sorun kültüre bakıştır. Sanat eserlerini sevmek, onları anlamaya çalışmak, hangi dönemde hangi koşullarda yapıldıklarını bilmek, günümüzdeki sanat olaylarına bakış açılarımızı geliştirmeye yarar; hem de yarına, yarınki nesillere kültürel ve sanatsal birikimlerimizi doğru bir şekilde aktarmamıza sebep olur.4 CUMHURİYET 0ER6İ SAYI 2 5 8 18