Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
G ÜNL Ü K S A L A H B İ R S E L Yelkendest at 28Nisanl99l aymuncu sö/cüğünü ben, birkaç yıl öncc, Fvliya Çclebi'nin ge/i kitabındu, aııtikası bulunmayan maynuınlarla bıırıın buruna geldiğim /anıan türeimiştmı. Ütılii ge/ginci H. 10831084 yıllarında Mısır'da, Sudan'da lanıelif çı/erkcn İskenderiye'deGalyonlimanınınsolunda Maytnuncuk Kalesi denilen ufacık boylu, kadifc donlu bir kayaya rasllamış. İskendcr Aynasıdiyebilinenlılsımlı ayna da u/un yıllar, bir İspunyol elçisi (Emcviler Çağında) gelip onıı yürütünceyedekordaömürsürmüş. Bi/imkısi, Na/di Kalesi'nin ölesindeki Vadişe'de dc marsıvan eşeğine ben/er maymunlarla karşılaşır. Bir iş kovalıyorlarmışçasına hızlı hı/.lı, ordan oraya koşuşuyorlardır. Amanın, içlerinde bir de zebella gibileri vardır ki geçtikleri yerleri tir tir titretiyorlardır. Evliya, Arpacı ile Habeş kenti yolunda bir de Maymunistan'dan geçmiştir. Dağ laş maymunlar, şebeklcrle dudak dudağadır. Ağaçlardan kervandakileri seyrediyorlardır. Kimi "aa", kimi "ko ko", kimi "vah vah" çekip takla atıyor, percnde savuruyordur. Doğrusu, benim "maymuncu" dediklerimin yaptıkları da budur. "Ah ah"ı yuvarlamıyorlarsa, "Vah vah"a yapışıyorlardır. "Vah vah"a yapışmamışlarsa, "Nah nah"ın ayaklarına yatıyorlardır. 21Mayısl99l clcbi, Seyahatname'sinde bir "kepçekuyruk"tan da laf açar. m Kuyruğu salkım saçak bir yaralık. Belkibiratmaca. Onunla, Abeşe Çölü'nü, kona göçe, üç günde geçip Habeş sınırına vardıklarında tanışırlar. Kervanın önünde her vakit, ileri karakolda, 10 adam gidiyordur. tçlerinden biri, birara,yıldırımçarpmışçasınaycre kapaklanır. Atı da kaçıpgider. Ây anıan, a/ biraz ötcde bir kcpçekuyruk pusuda bekliyordur. Gözünekestirdiğiöncünün ü/erinesidiğiniscrpincea* damcağız yeri öpmüştür. Kaçan at da kaçmaya vakit bulmadan top gibi çatlar. Kepçckuyruk, işini tamam ettikten sonra dağlara yallah eder. Yerc yapışan adam isc gö/ kaş arasında pıhtı haline gclir. Yaıı.na varacaklardır: Sakın ha! insanı kokusunun /chiri deetkiler. Biri: "Adamın iistündc 700 altın var, yazık olacak" dcmeye durmuşsa da M kimseyaklaşmayıgözealamaz. Çelebi, gezisi boyunca rastladığı başka birkartaldandasözedcr; ukap. Yanı karakuş, yani tavşancıl kuşu. Kanatları kürek, kuyruklan yelkcndir. Hergün bir ıki 111 vegergedan avlayıp havaya kaldırır ve de yere bırakıp parçalarlar. Gökte uçarken, kanatlarının gölgesıne Alı Osman askeri konsa, çadırvegölgelikgerekme/. Gelin görün. iki kepçekuyrukla ıki ukap, Borega şehrı durağında karşı karşıya savaşdurumualmışlır. Cenk etmı^ler, denk etmışlerdır. Sonunda ukaplar kepçekuyrukların /ehirinden, kepçekuyruklar da ukapların gagasından yaşam derslerini bütünlemek zorunda kalmışlardır. Seyahatnamc'yi okurken bir ara "kepçekuyruk"u, dımağı gıcık kokulu kişiler için kullanabileceğimi düşündüm, ama aladışappak vazgeçtim. Ne gerek! Benim sözlüğümde makarnacı, yarı pişmiş et, yelkendest (eğersiz at)deyimleridevardı. 10Mayısl991 Cambazlar Savaşı YltİPdi C A dnanö/yalçıner'inöykükitabı. Bir öyküsünde gerçekçi bir yazar olduğunu, yazdıklannda kurmacaya yer ayırmadığını söylüyor. Ne ki, bu gerçeğin içinde belli belirsiz bir ü/ünç, biracıdavar. Toplu vc tek tek öldürümlerin, açlıklar, işsi/likler, lutsaklıklar ve de işkencelerin dünyamı/ın üstüne abandığını açıkça belirtmekten çekinmiyor. Ama insanların inildemelerine, suçlayanlarla suçlananların çığlıklarına, kimi /anıan, kuş cıvıltılarının, barış rüzgârlarının karşılık verdiğinedeinanıyor. 3 0 0 Scrüvenleri adlı anlatısı da Gregor Samsa'ya gö/kırparak başlıyor: Fehmi K. (Kavkı)erkcnden uyandıve dosdoğru aynaya baktı. Aynada gördiiğü kendisiydi; ve bir gece önce hamamböceğine dönüşmemiş olduğu için Tann'ya şükretti. Fehmi K. adını, Gregor Samsa'dan almaz, ama Kafka'nın Duruşnıa'smdakı Joseph K.'dan kimi csmiıler devşirır. Fehmi K.'nın Acayip Seriivenleri anlatısını kimi /anıan Hilmi Yavuz'un kendısı, kimi zaman öykünün başkişisi Fehmi K., kimi zaman okurlar, kimi zaman dacleşiirmenler anlatıyor. Aralık aralık da anlatının kendisi, herkesi bir yana itiyor, dümeni eliııe alıp serüvenleri kendi dile getiriyor. Sayfa 28'de ise anlatıya Adımn OzyalçıiMr'ln " D ^ l ş i m " aaiı öyfcUaü, Mr birdedinleyicilerkatılıyor. noktadan sonra yüzünü Prans Kafka'ya ««vlriyor. Denilebilir ki, kitabın başansını bunlardan, bu ve buna benzer ironilerden alıyor. Gerçekte iroBir duruşma salonunu anlatan "Dcğini, gizli ve örtülü alay, bizim yazarlarışim" adlı öyküsünde şu tümceler yer almızda pek görülmeyen bir yürüyüştür. mış: Pitik pitik bir gül. Hilmi, kitabın bir ye Kimi zaman açık bir pencereden rinde, ironinin nasıl enseleneceğini de bir serçenin içeri girdiği olur, suçlunun tüm yazarlara öğretiyor. Ona göre Abölmesindeki parmaklığa ya da yargınette adlı bir kızın sümüklüböcekliğini cın kürsüsüne konardı. Kimi de bir güvercin girerdi pencereden. Tavana yük yüreklerde bir koşturma uyandırarak anlatmai ironiyi yaratmış olur. Bunun selir, kanat çırparak orada dönenip duiçin şöyle bir fiskos k urmak yeterlidir: rurdu. Özyalçıner usta birgözlemci. OğlunuzAnette'etutkungaliba... Gerçekçiliği kırpık saçlı değil. Havafi Oğlum çocukluğundan beri sükşekleri, çarkıfelekler, püskürmeler, çamüklüböceklere bayılırzaten. nakmehtaplarıyla ışıldıyor. Ayrıntılar Yavuz, anlatıda yararlı bilgiler verinsanın içini ısıtıyor. 1991 HaldunTaner mekten de geri kalmıyor. Sekizinci sayödülii'nü kazanan "Cambazlar Savaşı fada pantuflalar üzerine bir silistre çalıYitirdi" öyküsünde Balat'a inen Dranıyor: man Yokuşu'nu, Acıçeşme tramvay du Ayak üşümesine karşı en iyi çözüm rağında son bulan Salmatomruk Yokuyolu (anlatı kahramanları için de geçerşu'nu, kısacası Edirnekapı'yı, Karalidir), içi muflonlu bir çift terlik edingümrük'ü, Çarşamba'yı Ayvansaray, mektir. Bu terliklerin, Fehmi K.'nın yaFener ve Balat'a, yani Haliç'e taşıyan şadığı kentte bulunabileceği yerlerse tüm sokakları, mızrabı oynak tamburiçok sınırlıdır. ler gibi zıp zıp oynatmış. Topunun benBir rast nimsofyan bestesinin notasıybenliğiniartırmış. la karşılaşmak istersenizyine Hilmi'nin kitabına, 19. sayfaya başvurmanı/gerel6Mayı$1991 kir. Bestenin sözleri iseokurlara Fehmi dnan özyalçıner'in "Değişim" K.'nın babasının kim olduğunu açıklaadlı öyküsü, bir noktadan sonra yacaktır. yüzünü Franz Kafka'ya çeviriDiyeceğim, bu yararlı bilgiler bir ironi yor. tutanağı olarak kullanılmaktadır. HilNedir, Kafka'nın aynı addaki öykümi onu kimi zaman da yabancı ya/arlasünün tersine, Kafka'nın kişisi (Gregor rınyazdıklarınaelatarakyakalıyor: Samsa) bir sabah, tepeden inme bir çe Fehmi K.'nın dudağında tütün kıyiklikle hamamböceğine dönüşmüşse, rıntılan bulunması nasıl vaktin öğleye Özyalçıner'de öykünün başkişisi bekçi yaklaşmış olduğunun göstergesi ise (...) hiçoralı olmuyor. Buna karşılık, bekçiyazarın Rumelhard'ın anılan ya/ısını onin mahkemeye kelepçe vurularak gökuduğunundagöstergesidir. türdüğü tutuklu, mahkemenin önüne Bir piştovcu, burnu yere düşse eğilip gelindiğindeşıpınişi birköpeğedönüşüalmaz bir eleştirmen olsaydım buraya: yor. Tüylcri kı vır kı vır bir fino. "Ben Hilmi Yavuz'un kitabını sevdim, Hılını Yavu/'un Felmi K.'nııı Acayip sizdesevin"diyeyazardım. M A C U M H U R İ Y E T DERGİ 8A R A L I K 1991 S A Y I