Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İNSANLAR, SOKAKLAR VE SEYLER SEMS'İYE rik Satıe, kafasını biraz da şemsiyelerle bozmüştu. Bir mcktubunda, ortak bı'r dostlarına, onun her gün şemsiye satın aldığını bildirir Coctcau. Beste çalışmaları için avans verildiğinde, ılk iş şemsiye satın almaya koşarmış. Öldüğü gün, odasında, bır kısmının ü/crinde hâlâ satış etiketleri duran yüzü aşkın şemsiye bulunmuş. Bu tutkunun boyutlarını en iyi gösteren örnek, sağanak altında yürürken, şemsiyesini ceketinin altında koruduğuna ilişkin anekdottur. Satıe'yı çok sevcrim ben. Yalnız müziğini değil, kişiliği,\ nın ayrılmaz Nasnelerln •ınırlannı parçası olduğu zorlayan Carelman'ın bilinen kırılgan gözlem f emalyasi. hüzünlü "humour"unun yansıdığı kurmaca makina tasarılarını, uydurduğu insanları da. Bruno Munari onun dünyasından geçmemiş olabilir mi ? Montmartre'a yolum düştüğünde, nicedir plastik çiçekleri ve Luna Park maketlcrini çağrıştıran (ve bol kremalı berbat bir düğün pastasına benzettiğim SacreCocur ile o anlamda buluşan) bu bir zamanların herhalde has E atmosferli sanatçı mahallesinde hâlâ havayı koruyan evine uğramadan geri dönmem. Gri kent gene yağmuru çağırır o zaman. Satie'nin adını bile duymadığı bir yaşta şemsiyelere tutulan, ama onları yağmura karşı kullanmayı aklının ucundan geçirmeyen Enis'in Erik ile buluşması için sayısız prova yapar imgelemim. Aklıma dünyanın en manâlı kasabası Honfleur (ve tabii Alphonse Allais) fırlar sonra, damlalar alır beni uçarı kaynaklarına doğru taşır. Yanılıyor muyum bilmem, gerçek şemsiye 'bağımlf ları aslında bır paradoksa kılitlıdirler : Onu ayrı, yağmuru ayrı düşünürler. Şunu demek istıyorum : Yağmur sevdalıları şemsiye severler ; sevmedikleri onu yağmura yönelık biçimde kullanmaktır. CiacometAlle boyu »emalyada tak bir aap, bUtün all* f*rtl*rl Içln yaterlMlr. ti'nin ParisMatch dergisindc yayımlanan, sonradan John Ber1 9 9 1 S A Y I 3 0 0 ger'in "Şilrin Saatı" başlıklı kitabında kullandığı o olağanüstü fotoğrafını görmeyen biri çok şey yitirmiştir: Sağanak altında, kafasına çektiği pardesüsünün altında biraz büzülmüş, karşıdan karşıya geçen o yaşlı adamın aklından bir Akdeniz kasabasına düşen yaz yağmurunu geçirdiğini kim yadsıyabilir acaba ? Yontuları, her an açılmaya hazır birer şemsiyedir Giacometti'nin : tş onlara öyle bakmayı bilmektedir. Şemsiyeyi çok severim ben. Yalnızca kendisini değil, imgesini bütünleyen ve sonsuz sayıda billur parçadan oluşan çağrışım alanını da. Kullanmasam 9amşlya koruyucu«u,h*r tür şamslyanln da, kullananlara karşı ön UstUne yarlaf tlrllcblllyor ve bttylec* onun ıslanmasını •ngelliyor. yargılı değilimdir tamtamına. Görüntü definemin içinden, ıssız yağmurlu Tarihi yazabilecek donanıma sahip olbir bulvarda ağır adımlar ması gerekir. Denene denene yapılmışla ve önüne bakarak yü tır ilk şemsiye, onun için de deneye derüyen topuzlu bir ortayaş neyeyazarım onu. kadını hiçbir zaman eksik Belle Epoque döneminin şemsiycleri sevimli, ama bir hayli rüküştür. Geçen olmamıştır. Yüzü vardır bu kadının, ama ben henüz görmemişimdir onu. yüzyıl sonunda İzlenimcilerin tablolaŞemsiyeyi bır önlem olarak koltuğu rını sık ziyaret eder, oradan Matisse'e nun altında taşıyan insanlara içimin sıçrar. "Cherbourg Şemsiyeleri"nde bir türlü ısınamadığını itiraf etmek is başrole soyunur. Proust'un kahramanterim. Özellikle de kılıflı, bodur, kısa ları sokağa onsuz çıkmayı akıllarıncası pratik şemsiye kullanıyorlarsa: dan bile geçirmezler. NecatigıTin bir Bunları, şemsiye tarihinin yüzkarası şiirinde, Sabahattin Kudret Aksal'ın bir oyununda, Adalet Ağaoğlu'nun bir sayıyorum, sayarım. romanında birdenbire açılır şemsiye. Bodur şemsiyeden plaj şemsiyesine Bütün nesnelerin sınırlarını zorlayan uzanan yelpazede görübüyük düşcü Carclman, len çeşitlilik beni cezona da uzanmış, saçaklar betmez pek: Şemsiye ve oluklarla desteklemiş, tek ve koyu renkli, düz 'aile boyu' ölçekte üretilve standart boyutludur mesini öngörmüş, yağbenım gözümde. Kapamur yağtnayan ülkeler ilıyken her an davrançın bir versiyonunu tanıaya ha/ır bir ünlem isarlamayı unutmamış, en şaretıdır. Açıkken mahönemlisi : Şemsiye için /un, unutulmuş bır inşcmsiye diişünmüştür. sanı çağırır zıhnime. Budalaların eline verilKısa bir Şemsiye Tameyecek kadar tehlikelırihi kaleme almak ıstedir : Karşıdan gelenin mtv mıyım ? İstemem : gözüne saplanıverir. Uzmanlığa büyük saygı Asabı insanlarla oynaduymakla bırlikte, uzşacak kadar muziptir : manlık gerektirecek Açılmaz bir türlü, bazen hiçbir işe soyunmam. , kapanmazda. Kısa bir Şemsiye Tarihi <r yazabilmesi için kişi Ş«nwly« anoak başı va omuzla Gene de, her şeyden nin, uzun, neredeyse n korur. oiukiu »Mnaiy* bacak önce: Alabildiğine lirikÜT.< U eksiksİ7 bir Şemsiye tann da ıalanmawnı 15 C U M H U R İ Y E T OEROİ 8 A R A L I K