Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
P A RİS 0 A KAHVELERİIMDE Yurda döndüktcn sonra da şiirleri, yazıları, düşünceleri ile çağdaşlaşma savaşı veren yeni cumhuriyetin içine girememiş, o kahvelerde almadığı ruhu meınlekcte getirememiştir. Bir dü^ün adamı olarak, toplumun gercksinimleri, sorunları, geleceği üzerinde durmak şöylc dursun, hep geçmişi sayıklamış, geçmişi sevmiş, geçmişi yaşamış, hatta geçmişin canlandırılmasını istemiştir. Bir şiirinde' Ben /amanımızdan sıyrılıp, İstanbul'u fethetti" ğimi/ günlerdc ya^adım' demektedir. Bu beş yüzyıl geridc kalan bir yaşam biçimine duy ulan ö/lcmdir.|2> O çağın erdemi kılıç, kalkan şakırtılarından geçebiKr. Ama siz, bugün bu şakırtılı tarihe nasıl özlem duyarsınız, onu nasıl yaşamak istersiniz? Bir de Yunus'a bakın, 'Her dem yenı doğarız/Bizden kim usanasf diyor. Yahya Kemal'den altı yüzyıl önce dünyaya gelmiş Yunus Emre, Yahya Kemal'den en az altı yüzyıl ileride. Bir dörtlüğünde de Tanrı'ya 'Bana eşitlik, özgürlük verme; şiirde bir ses yaratabileceğim gücü ver' diye yalvanr. (3) Işte bakın; tarihe ters düşen bir görüş. tnsanlık tarih boyu eşitlik, özgürlük ii/erine savaş verirken, bu zihniyette bir adam o kahvelere gitse ne olur; o ruhun, özün içine girmedikten sonra! Siz söy lemez mi idiniz; tsviçre'de kaldığı zamanlar zurnayı özler, müzik dinlemek istediğinde /ıırna ararmış diye. İstanbul'un fethi günlerinde yaşama isteği, özgürlüğünden kolayca vazgeçebilmesi, İsviçre'de zurna araması... Bunlarla elbette sokaklarında özgürlük marşı söyleyen, gözlerini geleceğin ışıklı günlerine çevirmiş, müzik olarak da Mozart'ları dinleyen insanların arasına giremezsiniz." La Closerie des Lilas'da aldığım acı haberin çağrışımları beni bu anı röportajı gün ışığınaçıkarmaya götürdü. Bir de, Yahya Kemal'in Viyana'da, Cafe Sacher'de Arap harflerinın vazgeçilemezliği üzerine yaptığı konuşmalar ve Nadir Nadi'nin bu konuşmaya sonraları büyüyen tepkisı var. Onu da yurda döndükten sonra görüştüğümüz Berin Nadi'nin kahveler üzerine yaptığı bir iki ekleme ile birlikte ve "Nadir Bey'in Odası" adlı anıların arasında yazacağım. < (1) Tarabya Soyleşılerı, notları tutulan soyleşilerdır (Bkz Cumhuriyet DERGİ, 25 Ağustos 1991, sayı285) (2) Ash şöyle Çık, tayyı zaman et, açılır her perde / Bır ömr geçer ıstedığın her yerde / Ben hıcret edıp zamanımızdan yaşadım / Istanbul'u fethettığımız gunlerde (3) Aslı şoyle Yarab ne musavatı ne hurrıyetı ver / Hatta ne bu yoldan gelecek şohretı ver / Hep neşve veren şı'rı terennum dılerım / Yarab bana bır ses yaratan kudretı ver 1991 SAYI 298 Nadir Nadi anlatıyor aris, a/ rastlanır bır ağustos yaşıyordu. Ben Tan/ımat'tan bu yana bazı sanat ve edebiyat adamlarımızın Parıs'tc ya^adıkları yerlerin, devam ettikleri sanat ve edebiyat merkezlerinin resimlerinı çekmiş, bir /amanların ve bir dönemin ünlü kahvesı "La Closerie des Lilas"da oturmaktaydım. Bu kahve, geçen yüzyılın sonları ile bu yüzyılın savaş öncesiade sanat adamlarının toplandığı bir "Cafe Litteraire" idi. Çağa biçim veren kafalar geçmişti buradan. Yahya Kemal de, gençlik yıllarında, Paris'te iken bu kahveye gitmişti... Hayal kurmaya başlamıştım. Çok geçmeden haberi getirdiler: "Nadir Nadi dün ölmüş"tü. Birdcnirili ulaklıanılarsardıçevremi. Kovanından çıkan arılar gibi üşüşüyorlardı zihnime: Çağdaşlaşma sürecini simgeleyen Cumhuriyet gazetesi; sınırsız hoşgörünün ve özgür düşüncenin elle tutulurcasına somutlaştığl "Nadir Nadi Bey'in Odası." Nadir Nadi'nin o çok zevk aldığı, bir espri bahçesine dönüşen "Tarabya Söyleşileri" (1';ziyaretine gelenleri çok ince duygularla karşıladığısongünleri... "Nadir Bey'in Odası" benim eşine rastlamadığım türden birodaydı. Hflseyin Cahit'in Tanin'deki fazla alçakgönüllü odasından başlayıp Necmettin Sadak'ın daha üst çevreli odasına kadar birçok "oda" görmüştüm. Ama hiçbirinde "Nadir Beyin Odası"ndaki insanı kucaklayan, gıttikçe saran o hava, o ruh yoktu. Ben her çağrışında sevinerek koşmuşumdur bu odaya. Bclirli saatler geldi mi, birer ıkışer içeri sızmak ya da sohbete ortasından katılmak bir çeşit tiryakilik olmuştu bizde. Her birinin önünde başka partisyonlar bulunan orkestra üyeleri gibi, değişik notada ve tonda düşüncelerimizi nasıl olurdu bilmem bir armoni düzeni içerisinde rahatlıkla söylerdik. Nadir Nadi de, kendine uygun gelsin gelmesin, aynı rahatlıkla dinlerdi. Olaylara çok zaman alışılmamışbiraçıdanbakarbuonunbiryeteneği idi yıllarca kalıplaşmış, kesinlik kazanmış yorumlara birden bire, "Ben böyle düşünmüyorum," diyerek karşı çıkardı. Bu davranışları ile bizi, düşündüklerimizi yeniden düşünmcye yöneltır, hiç olmazsa bir, "Acaba?" getirirdi görüşleVimize. Söz buraya gelmişken "Nadir Bey'in Odası" ile onun ölüm haberini aldığım "La Closerie des Lilas"yı birleştiren bir P Nadlr Nadl Cumhurty*tt*kl çahama oda•ında w« başyazaranıan •ttzunU «ttlftl L*a Daux Magot adlı Parle kahvMİnin K MHU> mUı Nadlr Nadl, Yahya K*maTln bu Ulr Avrupa kahvalarlndafcl havaya uzak kahaıni yorumlar. anıyı anlatacağım. Sözünü ettiğimiz edebiyatçılar kahvesinde bir masaya, 197980'dç Paris'te görevli Melih Cevdet Anday'ın da yardımı ile "Yahya Kemal Beyatlı" adını taşıyan bir plaket yerleştirilmişti; birçok başka şair, yazar ve sanatçıya yapıldığı gibi. "Nadir Bey'in Odası"nda bu olayı konuşuyorduk. Sonraları bu konuya Yahya Kemal'in başka yönleri ile birkaçkezdöndük. Biranı röportaj niteliği taşıyan notlarıma da bakarak anlatıyorum.ŞöylediyorduNadirNadi: "Bana öyle geliyor ki, Yahya Kemal, ne Cafe de Flore ya da Les Deux Magots'dan, ne de sık gittiği söylenen La Closerie'den içeri girmemiştir. Yani bu kahvelerin içine girmemiştir. Bilirsiniz, bu kahveler, daha başkaları da var elbette Le Procope gibi, geçen yüzyılın sonları ile bu yüzyılın başlarında tanınmış şairlerin, yazarların, sanatçıların toplandıkları, çağı biçimlendiren görüşler ortaya attıkları, tartıştıkları, özellikle geleceğe yönelik düşünceler ürettikleri yerler olmuştur. Bu sanat ve düşün adamları hep geleceğe bakmışlar, çağı işlemişler, kendilerinden sonrasını hazırlamışlardır. Andre Gide, Rimbaud, Picasso, Fernand Leger, Prevert, Sartre, Simone de Beauvoir, Aragon... Bunlar hep geleceğe damgasını vuran kişilerdir. Ama Yahya Kemal hiçbir zaman geleceğin adamı olmamıştır, o kahvelerdeki havayı, ruhu, özü kavrayamamıştır; yıllarca gidip gelmiş olabilir, içine girememiştir. 14 C U M H U R İ Y E T DEROİ 10 K A S I M