Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bekri Çeşnici Moda'nın Koço'su er şey değişmişti. Son kalan evler de yıkılıyordu. Kadıköy'de ona bakarak nerede olduğumuzu kesinlikle kestirecek eskiden tanıdığımız bir tek yer kalmamıştı ki. Bir tek çarşı inanılmaz biçimde, bu yenilikler ortamının, apartmanlar ormanının ortasında durup direniyordu. Kadıköy'den, eskiden kumluk denen yerden Moda'ya iskeleye kadar uzanan yol üzerınde ise Muhurdar Caddesi'nde bir iki eski apartman kalmıştı, bir de Moda Caddesi'nde Sarıca Ailesi'nin büyük kâgir konakları. Onun dışında başka, bambaşka bir ülkeye gitmiş gibiydim. Yeniliğe karşı koymak ve kızmak değildı tepkim, yalnızca şaşırıyor ve biraz da çeyrek yüzyılı geçirmiş olduğum bir ortamın yok olmasından hüzün duyuyordum. Arabayı parka koyup bu duygularla girdım Koço'dan içeri. Ve bırden, yeniden eski günlere ve eski Moda'ya dönmUş gibi oldum. Yaşadığım çerçevenin içinde, hele hele sırtımı Kalamış koyuna donduğümde Moda tskelesi, Moda Oeni/ Kulübü'nün artık kullanılmayan eski binası biraz ötede, koyun karşı kıyısında Fenerbahçe Burnu ile her şey yerli yerindeydi ve ay tam on dördündeydi. Bu durumda karşımda pırıl pırıl deniz, insanın içini ıvıl ıvıl eden eski bir sevgiliydi sanki. Eskilerden ses getiren bir moda H Koço'nun önünden ilk geçişim kuşkusuz çocuk arabası içinde olmuştur. O zamanlann bugünku gibi kalabalık olmayan Modası'nda, Kadıköy'ünde iskele dolayları anı zamanda gezintı yerleriydi. Moda Koyu'nun kıyısındakı "Koço". AdaJar'ı ve Fenerbahçeyı kucaklayan bir göruntuye sahıp yakmaya gıtmışlığımızı anımsardık. Kendimizi bildiğimiz yıllarda ise bizim için O dönemde, cemaatler bir arada yaşarlarKoço'nun hemen yanındaki dondurmacı çok dı. Kimi zaman Hıristiyan kadınlar, Müslüdaha çekici gelirdi ve kimüerimiz, Koço'ya manların evliyalarının mezarlarına mum dianneler, teyzeler ve anneanneler ile birlikte ker, kimi zaman Müslüman kadınlar HırisKoço'nun altındaki Ortodoks azizlerine mum tiyan ayazmalarına giderlerdi. Azizler ve dinler ayrı, dilekler aynıydı. Silkinip anılardan kurtuldum. Bahçenin denize en yakın masalarından birine doğru yürürken, Tanaş'ı gördüm. Artık saçları beyazlanmış bile olsa Tanaş, dondurmacılan, vurdulu kırdılı filmleri, Moda çocuk bahçesini, arnavutkaldırımı sokaklarda yapılan futbol maçlannı geride bırakıp o zamanlar eteklerinin altına giydikleri jüponları henüz çıkarıp çekingen adımlarla mini eteğe yönelmiş kızların kaçamak ve her gece içilmeyen akşam rakılarının yaşamımıza yeni girmeye başladığı sıralarda, Koço'nun kapısından içeri ilk adım attığım altmışlı yıllarda tanıdığım Tanaş'tı. O altmışlı yıllar ki Fenerbahçe'de Lefter'in yanında artık Can da oynamaya başlamıştı, Mehmet Ali Has futbolu bırakmaya hazırlanırken, ailenin yeni bir ferdi Şeref, SanLacivertlilerin yeni yıldızlarından biri olmaya hazırlanıyordu. Eski beklerden yeni idareci Ahmet Erol akşamları mutlaka Koço'da içerdi. Arada, saha içinde olduğu kadar dışındakı davranışıyla da sempati toplayan, Basri Uirimlili ya da Mehmetçik Basri de sevımli haliyle Moda iskelesine çıkar, kimi zaman Koço'nun kapısından içeri girip arka fcjlfcJk»"*"^• ' » l 4 Vapuriarın artık tek tuk uğradığı Iskele'nin hemen ustünde bir "Koço". n daşlarına takılırdı. 1960 yılında kızlar ve genç delikanlılar, bir aşk hikâyesini (Histoire d'un amour) geride bırakmışlar, aşklarını Portofino da bulmuşlardı (I found my love in Portofino). Alaturkacılar ' gözleri aşka gülene" takılmışlardı. "Hatırla ey peri, o mesut giinleıi"nden sonra Yeni Melek Sineması'na gidilir, kulüpte oturulur ve hâlâ Beyoğlu'na çıkılırdı. Kadıköy'deki ahşap binalar, hatta bütün cumbalı binaları bir örnek önü bahçeli evlerin bulunduğu sokaklar dururdu. Gerçi Fenerbahçeli Dr. ömer Lütfü Bey ölmüştü ama köşkü biraz da harap olsa bile hâlâ duruyordu Fenerbahçe'de. tşte böyle bir ortamda Koço'ya ilk adımımı atmıştım meyhane müşterisi olarak. Beyazpeynir, kavun (o zamanlar topatan kavunları vardı), cacık, patlıcan kızartma, domates ve köfteden oluşan değişmez bir mönümüz vardı. Ve özel ders vererek kazanılan harçlıkla daha fazlası yapılmaz, balığa fazla yaklaşılmazdı. Koço, o zamanlar güzel, temiz, gidenlerin de çokça birbirlerini tanıdıklan, kimi geceler kavgalar çıksa da nezih sayılan bir yerdi. Ve o zamanlar, daha insanlar Moda Plajı'n dan ya da Koço'nun altındaki kayıkhaneden veya KurbağaJıdere'den kiralanan sandallarla açıktan denızc girip yuzerler, bir gün deniz kirliliğinın, koyu yüzülmez hale getireceğini düşünemezlerdi. Artık o yıllar geride kaldı. Geçmişi içimiz ısınarak analım. Ama kaçınılmaz gelişmeye saldırmayalım. Hatta bu çok çarpık bir gelişme olsa ve canım lstanbul bir yazarın deyimiyle 'ur kent'e dönüşmüş bile olsa. Çünkü ağJamakla hem bugünü yitiriyoruz, hem de eskiyi geri getiremiyoruz ki. Ama bize geçmişin dingin asude lstanbul'un havasını getirecek yerleri de gözümüz gibi koruyalım. tşte artık Koço gitmiş de olsa eskilerden bir Tanaş bile kalsa eski havasını, eski temizliğini, eski servisini, mezelerinin eski lezzetini, balıklarının eski tazeliğini koruyan ve benzeri dengi yerlere göre hiç de pahalı olmayan Koço bunlardan biri. Orada artık ne yediğiniz bile önemli değil. Ama biz yine de size sıcak sıcak sunulan ciğer tavayı, sarmısaklı patlıcan kızartmayı (o da sıcak sıcak taze hazırlanıyor) kalamarı ve bayat olmayan balıkları, bu mevsimde özellikle de palamudu salık veririz. Koço'nun bahçesi ve atmosferi eski günleri yansıtıyor. lçerdeki kalın perdeler, pek hoş olmasalar da binanın yapısı gereği epeyce fazla olan ekoyu azaltıyor. Sandalyelere gelince... Takmayın onları da görmezden gelıverin ve "bu kadar kusur, kadı kızında da olur' deyin. Asude bir lstanbul, eskilerden ses getiren bir Moda yaşamak istiyorsanız Koço'ya gidin derim. D