03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

•RAZARIN PENCERESİNDEN Selçuk Erez Bombalar, savaşı bitirir mi? ıl 1944. tkinci Dünya Savaşı sürmektedir. tngiltere'de VVynton'dan kaikan Lancaster uçakları her gün Alman kentlerini bombalarlar. Yüzyılımızın önde gelen matematikçilerinden Freeman Dyson, üssün Harekât Araştırması Bölümü'nde çalışmakta; komutana bilimsel danışmanlık yapmaktadır. Komutanlık, bombardımanlara katılanların deneyimlerinin artmasının, uçakların isabet alıp düşürülmesi şansını azalttığına inanmaktadır. Dyson'ın bu konuda kuşkusu vardır. Komutanhğın görüşünü destekleyen, önceden yapılmış bir araştırmayı daha doğru bir istatistik yöntemle ve yeni bilgiler katarak tekrarladığında personelin tecrübesinin fa/Ia bir şey sağlamadığını ortaya çıkarır. Doğruları bulmak önemlidir, ama üsteki sivillerle profesyoneller arasında bilgi ahşverışini kısıtlayan unsurlar çoktur. özellikle kayıplarla ilgili bilgilerin aktarılması yasaktır. Komutanhk pilotların bu konuda fazla kafa yormasını istemez: Konuyu çok düşünenin moral bozukluğuna uğraması ve yararını yitirmesi olasıdır. Y Bütün bu engellere rağmen Araştırma Bölümü'nde çalışanlar bazı önemli bilgiler edinebilmişlerdir: İsabet alan Amerikan uçaklarındaki personelin yüzde 50'si ve eski lngiliz uçakları Haltfax ve Stirling'lerden, bu durumda kurtulma şansı yüzde 25, en yeni lngiliz uçağı Lancaster 'da ise oran yüzde IS'tir. Araştırıcılar, bu farkın Ingilizlerin gece uçuşu yapmalarından ve Lancaster'lerde kaçmak için kullanılan kapağın Halifax'Iarınkinden beş santim daha dar olmasından ileri geldiğini anlarlar. Komutanlığın bu konuda ikna edilmesi iki yıl sürer. Komutanlığın durumu kavramasından uçağı üreienlerin kapakları büyütmelerine kadar geçen zaman süresinde harp biter. Eleştiriden kaçma, gerçeklere sırt çevirme ve bürokratik yavaşlık çok sayıda gencin hayatını kaybetmesine yol açmıştır. Bunları Freeman Dyson'ın "Disturbing the Universe" (Harper Colephon Books Harper and Row Publ. N.York, 1981) başhklı kitabında okuyoruz. Bu kitabı, "bilimin halka yaydmasım" amaçlarından biri sayan Alfred P.SIoan Vakfı yayınılamış. Vakıf, başarılı bilim adamlarının tecrübelerini bu amaçla kaleme almalan için olanak sağlamaktadır. Dyson, sadece matematik ve fizik alanlarında değil, yaşamı süresince karşılaştığı çeşitli olaylar karşısında pırıltılarını sürdüren olağanüstü bir zekâya sahiptir. Bu yıl okuduklarım arasında en çok sevdiğim bu kitapta, olağanüstü bir zekânın, deneyimlerini yansıtmada, yaşamın anlamını irdelemekte nasıl başarılı olduğunu zevkle izledim. Dyson'ın lkinci Dünya Savaşı konusunda söyledikleri bunlardan ibaret değil. "Harpte ölen 400.000 Almanın üçte biri Hamburg ve Dresden'dc gerçekleştirdiğimiz iki 'yangın fırtınası' sonucu yaşamlarını yitırdiler. Berlin'e, Dresden'e saldıran kuvvetin eşiyle 16 kez saldırdığımız halde tek bir 'yangın fırtınası' yani aynı anda çıkan çok sayıda yangınla şehrin kavrulması kabil olmadı. Dresden o ka Unlu fotoğraf sanatçısı Henrı CartıerBresson1 un objektifınden. bombardıman sonrası Berlın, Kaıser VVılhelm Kılısesı'nın cıvarında yıkıntılar maktadır: Bu makale Tomonaga'nın kuvantum elektrodinamiği konusunda herkesten önce belli bir noktaya ulaştığını yansıtır. Dyson, sonunda Feynma'nın bakış açısını, Sovinger'in düşünceleriyle birleştirerek daha gelişkin bir kuvantum elektrodinamiği teorisi oluşturur ve bu teoriyi, "Tomonaga, Schwinger ve Feynmanın Radyasyon Teorileri" başlığı altında yayınlar. Bu davranışıyla da Nobd Fizik Ödülu'nü adeta Tomonaga'ya hediye eder. Dyson çoğumuz gibi yaşamın anlamı konusunda da düşunür. Vardığı sonuç ilginçtir: Atomların çekirdeklerinde yer alan elemanları birbirlerine çeken nükleer gücün boyutu, oksijen gibi olağan atomların çekirdeklerinde, pozitif yüklu elemanların birbirini iten elcktrik gücü ancak yenecek boyuttadır. Ama bu nükleer güçler, iki protonu birbirıne bağlayacak boyutta da değildirler. Bu güçler azıcıİc daha kudretli olsalardı, evrendeki tüm hidrojen atomları iki protonlu olur ve hidrojen böylece bir necip yani kolay kolay reaksiyona girmez eleman niteliğini kazanırdı. Bu durumda da merkezlerindeki hidrojeni yavaş yavaş yakarak uzun süre yaşayabılen güneş gibi yıldızlar var olamazdı. Diğer taraftan çekirdekiçi güçler azıcık daha zayıf olsalardı hidrojen hiç yakılamaz, ağır elemanlar da var olamazdı. Yaşamın oluşması için güneş gibi milyarlarca yıl boyunca sabit bir tempo ile enerji sağlayan bir yıldız ve çekirdekiçi gücün de belli bir boyutta olması gereklidir. "Evrende bizimkine benzer galaksilerin içindeki yıldızlann arasındaki uzaklık ortalama yirmi milyon mildir. Bunun daha az olması yaşamı tehlikeye sokardı: Bu uzaklık on kez ufalsa yeryüzü var olalı geçen 4 rtıilyar yıl içinde başka bir yıldızın güneşe yaklaşıp çekimiyle gezegenlerin yörüngelerini bozma bu ara dünyada yaşama son verme olasılığı yüksek olacaktı. Atomik fizikte gerçekleşme şansı çok duşük sayısız kaza gerçekleşmeseydi su, sıvı olarak bulunamazdı, karbon atomları bir araya gelip karmaşık organik moleküller oluşturamazlardı, hidrojen atomları moleküller arasında kolay kırılan köprüler meydana getiremezdi: Yaşamın ortaya çıkmasına ve sürmesine yol açan bu kadar çok kazanın gerçekleşmiş olduğuna bakıp "evrenin yapısının Tanrı'nın var olduğunu ispat ettiğini ileri sürmuyonım, ama bu yapının işlevinde bir aklın rol oynadıgı hipotezi ile bagdaştıgını soyluyorum" dıyor Dyson. Dyson'ın bu vardığı bu sonuç, Fransız din adamı ve paleontolojistı Teilhard de Chardinin görüşlerine yaklaşıyor (T/ie Chardin: lnsanın Tabiattaki Yeri. Çev. H.Hüsrev Hatemi Işaret Yayınları, lst. 1990) De Chardin, "Hayat asla garip bir kuraldısılık, anomali degil, evrensel, kozmik bir ozel imkânın abartılı ve ayncalıklı gelismesidir; bir epifenomen olmayıp fenomenin ozudur" der. Bu yıl okumuş olduğum bu en ilginç yapıtı bana hediye etmiş olan değerli dostlarım Virginia ve Cihan Saçlıoğlu'na teşekkür eder eseri Türkçeye çevirebileceklerin dikkatini çekmek isterim. D dar önemli askeri bir hedef değildi. Berlinde ise Almanlar sivil alanları bırakıp kısıtlı savunma imkânlarıyla askeri açıdan önemli noktaları başarıyla savundularf' Bu bombalamalar, "Stratejik Bombalama Doktrini" gereği gerçekleştiriliyordu. Bu doktrine göre savaşı kazanmanın ya da önlemenin tek yolu, düşman Ulkesine gökten ölüm yağdırmaktı. 1. Dünya SavasVnm korkunç siper çatışmalanndan irkilen komutanlar, bu yeni doktrin sonucu düşmanın, ülkesinin harabeye çevrilmesinden çekinip saldıramayacağına inanmaktaydılar. Almanya'ya karşı savaşta bu doktrin yetersiz kaldı: Stratejik bombalama, düşmanı ne caydırdı ne de savaşı bitirdi. Dyson'dan harbe dair bir düşündurücü görüş: "Tokyo'da standart hava hücumları sonucu 130.000 Japon yaşamını yitirdi. Bu sayı, Hiroşima'da atom bombası atıldığında ölenlerin sayısına eşittir" öyleyse niçin Hiroşima'da ölenleri anıp Tokyo'da kileri unutuyoruz? Niçin sadece nükleer silahları lanetleyip savaşı toptan kınamıyoruz? Dyson harpten sonra bir Alman kızıyla evlenmiştir. Bir gün eşinin Doğu Almanya'da yaşayan amcasını ziyaret ederler. Amcanın evinin bahçesinde lkinci Harp'ten kalan bir sığınak vardır. Dyson'un eşi çocukluğunda, hava akınları sırasında geceleri nasıl koşup bu yere sığındıklarını anlatır. Dyson, "Çocuğunun annem burada dururken babamın arkadaşlan onun tepesine niçin bombalar atıyorlardı?" sorusunu cevaplamakta güçlük çeker. Dyson 1947'de ABD'de Cornell Universitesi'nde Hans Bethe'nin yanında çalışmaya başlar. O günlerin en önemli meselesi "Kuvantum elektrodinamikleri" problemidir. Sorun, ışık saçan ve emen atom ve elektronların davranışlarını tanımlayan yeterli bir teorinin yokluğuydu. Eski fizikçilerden Einstein, Bohr, Dirac gibilerden böyle bir teoriye dayanak oluşturacak düşünceler edinilmişti, ama bunlar bir atomun davranışının kesin olarak hesaplanabilmesi için yetersizdiler. Bethe, eski fızikçilerin düşüncelerine dayanarak bazı teorik hesaplar yapıp o sıralarda Columbia Universitesi'nde, bir elektronun davranışının daha doğru hesaplanabilmesine yol açan deneylerle edinilen sonuçlara uygun verilere ulaştıysa da hesabı sağlam bir matematik köke dayanmıyordu. Ustelik Einstein'in izafe ilkesiyle çelişiyordu. Bethe, Dyson'a hesaplarını gözden geçirip Einstein'e uyumlu kılma görevini vermişti. Dyson bu konuda çaIışırken Dick Feynman'la tanışıp ahbap olur. Feynman kendi hesapladığı hiçbir şeyi doğru kabul etmeyen çok ilginç bir bilim adamıdır. Beş yıl çalışarak kuvantum mekaniğini yeni baştan ve değişik bir yoldan bulmuştur. Bu buluşundan da elektronun davranışını Bethe'den daha doğru bir şekilde hesap edebilmiştir. 1948'de Japonya'da Kyoto'dan yeni yayınlamaya başlayan bir Japon fizik dergisi gelir. 2. sayısında S.Tomonaga adlı bir araştırıcınm 1943'te yani harp sırasında yayınlanmış bir çalışmasının lngilizce çevirisi yer al
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle