Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B B AŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu Anılar ve çağrışımlar te yemek yememizi önerdi, büyük bir içtenlikte. Elbet çok onurlandım. Bu kez o beni soru yağmuruna tuttu. Biraz açık verdim ama pişman değilim. Kahveden sonra beni uğurlarken paltomu tuttu Rauf Orbay, ben şaşırdım, utandım, saygı içinde karşı çıktım ama boşuna. Ondan çok genç olsam da bir kadına saygıdan geri kalnııyacağını söyledi. Paltomu tuttu, kapıyı açarken durdu birden, bir karar vermiş gibi. "Siz cumhuriyet kuşağından bir genç kızsınız. Atatürk kızı 'bunu duymaktan çok hoşlandım' Benim için neler duydunuz bilmem, çiinkü çok şey söylendi. Sizi sevdim, bir sımmı açıklayacağım, size emanel edecegim" dedi. Sesi titredi, gözleri yaşardı, ama dimdik ve onurlu. Denizleri dalgalandıran Hamidiye'nin anlı şanlı kahramanını yaşlı gözlerle görmek beni de tepeden tırnağa titretti. Sırrı ne olursa olsun yaklaşımı, guveni çok okşadı onurumu. "Mustafa Kemal ile benim için çok şeyler ya/.ıldı, konuşuldu ama işte gerçek" dedi, cebınden bir fotoğraf çıkardı. "Bu resmi kalbimin ustunde taşıyorum her zaman. Bakın iizerinde ne yazıyor. 'Sevgili Rauf a diyor. Birbirimizi çok severiz, olüm de degişUremez bu sevgiyi. Mustafa Kemal olmasaydı, hiçbir şey olmazdı. Cumhuriyet de cumhuriyet kızları da, siz de burada olmazdınız!" Kapıyı açtı sonra. Raui Orbay'ın adı geçince o titreyen elimi elinde hissederim hâlâ. Ve o hiçbir yerde yayınlanmayan fotoğraf canlanır gözümde. Mustafa Kemal ve Rauf Orbay yan yana, sevgiyle gülümsüyorlar. Ben bu olayı ilk kez anılarımda açıklayacaktım ama Uğur Mumcu'ya anlatmaktan geri kalamadım. Rauf Orbay'ı çok sevdim o karşılaşmada, büyük saygı duydum, zarif ama hayli köşeli kişiliği beni çok etkiledi. Ancak Atatürk'Un kişiliğine, devrimci gücüne, kararlı politikasına yeniden saygı duydum, hayran oldum. Çevresinde kimler var, ne direnişler ama doğrultusu değişmiyor. Amacını saptıyor, politikasını uyguluyor. Ödün vermiyor hiç, yakın dostlanna da kimsenin gözünün yaşına bakmıyor. Uğur Mumcu'nun yazı dizisi de bu gerçeği vurguluyor bence. Atatürk'ün gücüne, kişiliğine, Karabekir'in anılanyla yeni bir ışık tutuyor. Gölge değil ışık bu. Bir de Prof. Bahri Savcı'dan dinlediğim olay var. Siyasal bilimler dalında bir toplantı nedeniyle Nermin Abadan ile birlikte (Prof. Yavuz Abadan'ın eşi o zaman), Ali Fuat Cebesoy ile konuşmaya gidiyorlar bir gün. Ali Fuat Cebesoy, Buyükada'da Anadolu Kulübünde kalıyor. Yanında birkaç kişi, bir söyleşiye dalmışlar. Konu ulusal kurtuluş savaşı ve cumhuriyetin kuruluşu anlatılan. Cebesoy sözünü şu sözlerle bağlıyor. " O San Paşa olmasaydı, hiçbir şey olmazdı. Her şeyi o yaptı, o San Paşa." Bahri Savcı çok hoş anlatır bu olayı. San Paşa'ya sevgi ve saygıyla. San Paşa Nflzun Hikmet'in sanşın bir kıırta benzettiği komutan değil mi? Şiiri de "Paşalar onun uç adun gerisindeydüer" diye devam eder galiba... D ir tatil köyünde bile gazeteciliğini unutamıyor insan. Gözüne bir şcyler çarpıyor, kulağına sözler. Ya da doğrudan sorular. Bizim koyda güneşlenenler de acımasız bir savcı gibi sorguya çekiyor beni. Sorular bir konuda yoğunlaşıyor kimi zaman. Ben bir cumhuriyet kızıyım, Atatürk devrimlerini özellikle laikliği savunurum yazılarımda. Cumhuriyet'te yayımlanan dizi için ne düşünUyorum acaba? O yazıların içeriğine, zamanlamasına tepki duymuyor muyum? Dahas: var; o yazılar, belli fotoğraflar, dinci politikaya yönelenlere araç olamaz mı? Sorular daha da sivrileşiyor kimi zaman. Başka nedenler de aranıyor, komünizm çökUyor, Kemalizme de gölge mi diyorlar, hayli saçmalıyorlar. önce içerliyorum, sonra gülümsüyorum. Gazetemizin ilkeleri belli, Uğur Mumcu'nun doğrultusu belli, yıllardır bu doğrultuya ters düşmemiş hiç, Atatürkçü kişiliğini kanıtlamış bir yazar, yine de böyle sorular sorulabiliyor.. Geçende bir dost evinde buluştuk. Emekli büyükelçilerden Nihat Dinç de konuya girdi hemen. O da araştırmacı bir yazara yaraşır biçimde konuyu açıkladı. Anılarla birlikte yayımlanan dipnotların da iyi okunması gerektiğini vurguladı. Söyleşi genişledi giderek Nihat Dinç, Sofya elçiliği dönemınden izlem ve gözlemlerini anlattı. Hamit Batu yabancı kaynaklardan örneklerle söyleşiyi hayli boyutlandırdı. Uğur Mumcu da canlı bir arşiv gibi belgeler serdi soframıza. O her zamanki mizah türü konuşması, esprileriyle. Ben de belleğimi eşeleyerek çocukluğumdan çağrışıınlarla izledim onları. Erenköy'de tren yolunda çamlar arasında tahta bir köşk canlandı gözümde. O köşkte annemin teyze kızı oturuyor. Dünya güzeli bir Tasvir teyze. Kocası ciğerlerinden hasta, bu çamlı köşkte dinleniyor. Tren yolunun öteki yanında bir köşkte de Kâzım Karabekir oturuyor. Güzel kızları var. Onlardan birini, Hayat Feyzioglu'nu, Büyükada'da gördüm yıllar sonra. Bir diplomatla evli olan kızına da Ankara'da sık sık rastlarım. Karabekir'in köşkü yasak bölgeydi o zaman. Babam o konuda konuşmaktan hoşlanmıyor, Mustafa Kemal'den yana yorumluyor Karabekir olayını. Çıftehavuzlar'daki evimizin komşusu da Cevat Çobanlı. Çanakkale'yi savunmasıyla yer alıyor tarihimizde. Ben onu, asker değil çok sivil bir paşa olarak anımsıyorum. Çok şık bir erkek. Haftada bir gün başka paşalar da geliyor, öğle yemeği yiyorlar. Babam da gidiyor kimi zaman. Cevat Paşa ile yakın dostluğu var. Eve dönünce dalgın ya da coşkulu, paşalardan neler dinliyor kimbilir! Babamın kalpaklı bir resmi var aile albümünde, kimi konuşmalarda o resmi okşuyorum. Mustafa Kemal de kalbimde ve kafamda boyutlanıyor giderek. Büyuklüğü, yaratıcı gücü fışkınyor her yerden. 1950'li yıllarda Hayat Dergisi'nde çalışırken Vedat Nedim Tor ile de ilginç konuşmalarımız var. Rauf Orbay'ı da o yıllarda tanıdım. Vedat Nedim Tör, Rauf Orbay ile görüşmemi istedi. Hamidiye Süvarisi'nin anı Atatürk'un hep yakınında ve yanında bulunmuş olan "Hamıdıye Kahramanı" Rauf Orbay Ingılızlenn de sevdığı saydıgı bir büyükelçımızdı Onu ve Ingılız Başbakanı Churchıll'i bir askerı kıtayı denetlerken göruyoruz (üstte). Ve 'San Paşa'sını hıç unutmayan Orbay (yanda) lanyla derginin değedeneceğini söyledi. Çok sevindim. Rauf Orbay evimizde adı geçen bir kişi. Yavuz'un çarkçı başı olan bir damat var ailemizde. Rauf Orbay'ı denizlerde masal yazan bir süvari olarak masal türü anlatıyor. Annemden, babamdan da başka Orbay öyküleri dinliyorum. Londra elçiliğinden dönüşüne saygıyla bakıyorum. O dönuşte onurlu bir kişinin tepkisini buluyorum. Bir telgrafın yanıtı gecikince istifayı basıyor büyükelçi. Yıllar sonra rahmetli tsmail Rıısıu Aksal'dan da dinledim Rauf Orbay'ı. Ingılızlenn sevdiği, saydığı bir büyükelçi, köşeli bir adam, devlet adamı, görevine, kişiliğine saygısızlığı, hafıfliği affetmiyor hiç, ödün vermiyor. ismail RUştU Aksal'ın da benzer kişiliği var. Rauf Orbay'ı ondan dinlemek çok hoştu. Vedat Nedim Tör'ün verdiği görevden de çok hoşlandım doğrusu. Orbay, Laleli'de bir evde oturuyordu galiba. Randevumuz sabahleyin saat onda. Ona iki kala kapıyı çaldım, beni çok güzel karşıladı. Gazeteciliği meslek seçtiğim için beni kutladı. Sonra bir söyleşi başladı aramızda. Ancak Rauf Orbay'a ulaşmak, sorular a yarut almak kolay değil. Umudumu kırmıyor, kapıiarı aralıyorum saygıyla. Denizci eniştemden, yeğeni Melilta Şasa'dan, Hamidiye'den söz ediyorum. Söyleyişimiz uzayınca izin istedim. Vermedi, birlik 8