24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

D OĞADA YAŞAM Haldun Aydıngün R E ASGELE Raif Ertem Enez'dir adı nez'e ilk gittiğim günü anımsıyorum. Kışın kışhğını, yazın yazhğını bildiği günlerdi. Hatın sayılır bir ayaz! Kentte izin alacak kadar durduk. Koca Usta'yı bulduk. Çeltikte... Setteden indik. önümuz kılçık kanalı. Yokladık, derin. Geçemiyoruz. Bir yolamağı olmalı. Bulamıyoruz. Bağırıyoruz, yanıt yok. tsmail tüfeği çıkardı. Iki el ateşledi. Barınağın çevresinde insanlar belirdi. Koca Usta, Hacıbey'in Hikmet. Sanınm 'Pagagos' Hilmi de vardı. Köprü dedikleri tahtaları sökülmuş iki ağaç. Su üzerinden aşıyor, gözükmüyor. ıki barakanın arasındaki tek ağacı hizalayacağız. Ayaklarımızı sürüyerek, akıntıda denge sağlayarak, karşıyı bulacağız. Bekleşiyorlar, işaret ediyorlar. Tülumları çektik. Bir ayağımız bir ağaçta, bir ayağımız bir ağaçta. Su göbeğimizi geçti. Sırtımızda yük. Akıntı sert. Düştüm, düşeceğim. Karşıyı bulduk. Hoh!.. Soyunmadan akşam avına durduk. Breh breh breh! Kuru kavak tarafından. Birinciden. ördek alayları akın etti. Yunanistan'a doğru. O zamanlar ördekler bizim sularda yatardı. Gala çevresi domuzun sökemeyeceği ormandı. Sazlık. Hava biraz karardı. Üstümüze üstümüze! Kılkuyruk sesi, kanat sesi! Tekir alayları, yeşil alayları! Fıy, fıy, fıy... Şaşırdım. Bu kadar çok ördeği ilk görüyordum. öyle demişlerdi. Seçtim, seçtim attım. Boş yok desen yeri. Avımızı yaptık. Zaten bir geceliğine gelmiştik. Erkenden Enez'e. Geçit yerini bulduk. Su çoğalmış, akıntı sertleşmiş. Sulu kar tepemizde. YUkümüz de ağır. Ayağımı sürütürken takılıverdi. Belki tahtalardan arta kalan bir çivi. Sarsıldım, sarsıldım. Düşüyorum! Heybelemesi ağacın üstüne oturdum. Su boğazıma dayandı. Tülum doldu. Yetişip kurtardılar. Olan oldu!.. Arabada soyundum. Enez'de kurundum. "Buzlu rakının sıcaklıgıyla" ısınmıştım. Cevat Çapan. tyi dostlar edindim. Ayrılamaz oldum Enez'den. Her mevsim. Haftalar geçirdim. Biraz da dostlar sevdiriyor yöreleri. Sevdiğin kişiler, sanki sevdiğin yerlerde oturuyorlar!.. Belki de arayıp buluyorsun... Uzun Necdet, Çavuş Mustafa. Yargıç, savcı, kaymakam dostlar. Deniz balığı, tatlısu balığı! Festivallerin de konuğu oldum. Her yıl şenlik yapılır Enez'de. Avcılık ve Balıkçılık Şenliği. Olaylar ters gidiyor. Iki yıldır katılamıyorum. ÜzUlüyorum. Dostlarım anlıyor beni... Avcıİık, balıkçılık yarışmaları. KUltUrel ağırlıklı. Eğlencesi de bol. Nedense basında yer alamıyor. Yeni yıl umuttur Sayın Başkan Abdullah Bostancı. Rasgelc.D Bolkarlar'daki Horozköy'de konaklayan doflacılarımız köyiulerte kurduklan illşkiden sonra halkla ilişkinln önemini daha iyi anlamışlar. Doğada halkla ilişkiler belki de yanhş olarak kendimi hep uzaklardaki bir köyün (ev sahiplerimin) himayesinde hissederim. Bir misafirin başına geleceklerden ev sahibinin sorumlu tutulması gibi bir duygudur bu. Gerçekten de bazı sorunlu bölgeler dışında, tüm yurdumuz dünya ölçülerine göre çok güvenli bir Ulkedir. Eskiden yeni arkadaşlara verdiğimiz en önenıli öğüt, "Anadolu'yck gezmeye cıkügınızda tüm cinsel ve siyasi düşüncelerinizi evde bırakın" şeklindeydi. Bu öğütün cinsellikle ilgili kısmını herkes hemen kavrıyordu ama, siyasi tarafı biraz açıklama gerektiriyordu. Çünkü bir gezgin için, herhangi bir düşünce belirtmeden, sadece dinleyici olmak çok daha öğretici oluyor ve en önemlisi de sonu belirsiz tartışmalara girmekten uzak kalınıyordu. Bir dönem her gittiğimiz yerde "ne taraftan" olduğumuzu öğrenmeyi o kadar çok isterlerdi, biz de sır vermemek için dişimizi tırnağımıza takar, mücadeie eder, bitap düşerdik. Zaten gittiğimiz pek çok yerdeki ölçülere göre de "herhangi Mr taraftan" sayılmazdık. Gerçek bir gezginin, gören bir göz, duyan bir kulak olduğuna inanıyorduk. Yaşanan deneyimler daha sonra düşünülüp, yorumlanıyordu. Bu "nötr" halimizle, "Arnan gitmeyin sizi keserler" dedikleri köylere elimizi kolumuzu sallayarak gittik, istisnasız hepsinde de büyük misafirperverlik gördük. Eleştirmeyen, küçümsemeyen, kendi bildiği doğrulan (dogmaları) aşılama çabasında olmayan, güleryüzlü, alçakgönüllü gezginin önünde hep dost kapılar açıhyor gibiydi. özellikle Universite öğrencisi genç dağcıların kolaylıkla düştüğü bir hata, köylerdeki sorunlara "şlpşak" çözUmler bulma çabasına girivermekti. Bu durum sanınm, "Her okumuş Türk'ün memleketi kurtarmak zorunda olduğu" koşullanmasından geliyordu. Çoğunlukla da gülünç duruma düşebiliyorlardı. Çünkü bazı ender durumlann dışında, birkaç saatliğine bir köyden geçmekte olan genç bir insanın yapabileceği fazla bir şey olamıyordu. Çok ücra köşelerde yanımızdaki bazl ilk yardım malzemelerinden küçük müdahaleler yapmıştık, ama bunun ötesinde genellikle tüm çaba, sohbette kalıyor ve uzun köy kahvesi konuşmaları alıp yürüyordu. Bir başka hata da asırı sempati gösterilerinde bulunmaktı. Karşı tarafta güvensizlik ve tedirginlik yaratıyordu. En çirkin hata da turist taklidi yapmak olabilirdi. Neyse ki buna katıldığım grupların hiçbirinde rast gelmedim. Kentlerimizin kdjyleştigi, köylerimizin kentleştiği, belki de altı asırdan sonra ilk kez yurdumuzda "şehirlilerle" köylülerin arasındaki uçurumun kapandığı bir dönemi yaşıyoruz. Bize zor gelse de gidilen yörenin insanlarına karşı "doğal" ve saygılı olmak, zannedersem tek gerekli davranış biçimi. D etmişli yılların sonlannda dağlara giderken aramıza yeni katılan arkadaşlara uzun uzadıya gidilen yöredeki halkla ilişkiler konusunda öğütler verirdik. Bu komı o dönemde yurdumuzda politik kutuplaşmanın çok daha fazla, şehir köy aynmının daha keskin olması, dağcılığın hiç bilinmemesi yüzünden en öııemli endişe kaynakiarıtnızdan birini oluştururdu. Ancak doksanlı yıllara girerken de hâlâ bazı noktalara dikkat edilmesinde fayda olduğunu düşünüyorum. ÇUnktt yeni arkadaşların bazı hatalar yapıp, kimi bölgelerde yerel halkın tüm doğa sporcularına karşı tepki göstermelerine neden olmalarından korkuyorum. Dağlarda, yaylalarda dolaşırken ne kadar uzakta ve yUksekte olursanız olun, hep bir köyün "arazisinden" geçiyorsunuzdur. Işin yasal yönü nasıldır bilemiyorum ama kullanım açısından, her otlak sadece bir köye ait gibi durmaktadır. Bu durum dağlarda karşılaşacağınız köylülerle ilişkilerinizin temelini oluşturur. Çadırınızı hoş bir yeşilliğe kurduğunuz zaman aslında aşağılarda bir yerlerde, ismini, yerini bilmediğiniz bir köyün misafiri durumundasınızdır. Herkes sizden bir misafire yakışacak şekilde davranmanıa, yani mevcut su kaynaklarını kirletmeden, çevreye hiçbir rahatsızlık vermeden hareket etmeyi bekler. Bu durumun başka bir yansıması da dağlardaki güvenlik konusunda kendini gösterir. tster Toroslar'da olsun. ister Kaçkarlar'da, Y 27
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle