Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B K AŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu Gökgürültüleri arasındaki kahkahalar imi başkentliler yüzmeyi çok seviyor, denize ulaşamasalar da havuz sularını kulaçlıyorlar. Hilton havuzunun yüzücülerinden biri Nil Turagay. Sabahları çok erken yüzerek güne başlıyor. Etap otelinde de havuzu özden Erdem dalgalandırıyor. Geçirdiği büyük trafik kazasının izlerini yüzerek silmek istiyor. özden Erdem'in baskı kuşlarından söz ettim size. O güzel kuşlar Italya'da güzel bir villaya uçacak yakında. Bir İtalyan mimar çok sevdi bu kuşları. Villayı dekorlarken bu kuşlardan perdeler, yatak çarşaflan, yemek ve çay sofralarına örtüler düşünüyor. İtalyan mimar Sümerbank bezlerine de bayılıyor. Özden Erdem metrelerce beze kuşlar basacak böylece. Elbet olanak bulursa. Akdeniz'de bir adada, güzel bir villada, perdelerde, örtülerde cıvıldayacak o güzel kuşlar. tki Almanya birleşedursun, başkent geceleri de Alman müziğiyle çınlıyor artık. Ankara Hilton yaz mevsimini bir Alman orkestrası ile açtı. Uzun süredir ilk kez bir Alman orkestrasıyla dans ediyor başkentliler. Dans etmeyenler de havuzun sularında Almanya'nın elli yıllık tarihini seyrediyor, şarkıların çağrışımlarıyla. Açılış gecesi şık bir kalabalık toplandı havuz başında. Sümbiil Naiboğlu da açık bir elbiseyle göze çarpıyordu. Güneşi görmeyenler, kollarını, omuzlarını rahatça açamıyor, ama SümbUl, Akdeniz kıyılarında kısa bir tatilde iyice yanmış. Ayrıca o özellikle açık elbiseler giyiyor sanınm. Başörtülerine, türbana tepki gibi... Bu Unlü modacımız belli konularda tartışırken de protestosunu hemen belli eder. Geriye gitmeyi sevmeyen ve de affetmeyen bir kadın. Geriye gidişe, çağın dışına yönelmeye karşı çıkan çok kadın var, ama tepkilerini gösteremiyorlar doğrusu. Geçen pazar Nurdan ve YUksel Erimtan'ın bahçe partisinde, Üniversiteli Kadınlar Derneği Başkanı Aymelek Tashan'a rastladım. Derneğin daha etkin çalışmalar yapması için gerekli yöntemlcri konuştuk. Ama konuşmalar eyleme dönüşecek mi bilmem? Aydm kadınlann, kadın derneklerinin, ama asıl siyasal kuruluşlann ortak bir yöntem bulmaları gerekiyor. Bu yolda çok üretken kadınlardan biri Demet Işık kuşkusuz. Laikliğe çağrı çahşmalarını güzel yürütüyor. Başkentli kadınlar merak ediyorlar: Laikliğe çağrı için bir yürUyUş düzenlense, hacı adayları kadar rahat yürürler mi acaba? Ya da güvenlik güçleri önler mi? Böyle bir yürüyüşü önleyenler laik bir devletin görevlisi olabilir mi? Başkent toplantılarında en çok tartışılan konulardan biri bu uzun süredir. Nurdan ve YUksel Erimtan'ın bahçe partisinde başta ABD BUyükelçisi Abramowitz, yabancı diplomatlar da vardı. Onlar ne düşündüler acaba? Yemyeşil bir bahçe, dallarda kirazlar, güzel bir havuz ve Ankara'nın eski bağ evlerinden esinlenen güzel bir ev. Her köşesinde ev sahibesinin zarif elleri konuşuyor. Odalarda, uzun koridorlarda güzel tablolar. Kimi tablolarda güzel kızları Yankı'nın imzası var. Yankı Erimtan Nevv York'ta güzel sanatlar öğrenimi yapıyor. Kışa doğru Istanbul'da bir sergi açmaya hazırlanıyor. New York sanat çevrelerinde belli bir ağırlı Kırklı kuşaktan Alev Bilgen (solda), 1983 yılında Müşerref Hekimoğlu ile Londra'da. Bugün Bilgen, Planlama'da, Yabancı Sermaye Bölümü Danışmanı olarak görev yapıyor. ğı olan Ahmet Ertegün de bu genç kızın çalışmalanna ilgi duyuyor. Tablolarını seyrederken Ankara'da da bir sergi diledim ben de. Nurdan Erimtan'ın sofrasında da Kütahya tabakları var ve geleneksel Türk mutfağının en güzel örnekleri. Sofranın çevresinde şık ve zarif bir kalabalık, bir yaz defilesi oluşturur gibi. Böyle bir partiye, uluslararası boyutlarda sanatçıların da yer aldığı bir topluluğa, bir Batı ülkesinde de az rastlanır bence. Ev sahiplerini yakından tanıyanlar için çok doğal, ama yabancılar şaşırabilir. Türk toplumunu bu kalabalık mı simgeliyor, arabesk çizgilerin ağır bastığı partiler mi diye? Arabesk çizgileri bastırmak için belli bir çaba var kuşkusuz. Her zaman vurguluyorum. Kimi başkentli işadamları da öncü bu yolda. Başkentin kilometrelerce ötesinde çıplak toprakları yeşertmek de güzel bir çaba bence. Başkentin kirli havasından uzaklaşmak, geçmiş yılların Ankarası'na kavuşmak özlemi nasıl yorumlanır? ÇirkinlikJere karşı güzel bir tepki değil mi? Erimtan çifti Erenköylü. Bozkırı yeşertirken çocukluk yıllannı geçirdikleri bahçelerin özlemini de dindiriyorlar belki. Nurdan Erimtan konuklarına pembe bir gün düşünmüş, havuz başında pembe örtülü masalar, masalar arasında pembeler içinde bir ev sahibesi. Ama hava karardı, şimşekler, gökgürültüleri ve yağmur bastırınca yarı içeride, yarı dışarıda bir gün yaşandı. Gökgürültüleri ve kahkahalar birbirine karıştı. Ev sahiplerine de hayran oldu konuklar. Onca kalabalığı içeride ağırlamayı güzel başardılar doğrusu. Ben bu eve bir kış günü de geldim. Fransız Büyükelçisi Eric Rouleau'un Ankara'ya geldiği günlerde. Bir önceki Büyükelçi Rouleau ve eşi de uçaktan doğru buraya gelmişler, güzel saatler geçirmişiz. Biz Türkler yeni Fransız elçisinin iki ülke ilişkilerine nasıl bir katkı yapacağını merak ediyorduk. Aradan hayli zaman geçti; ama Fransız diplomatı tanıdığımız söylenemez. O da bizi taıuyor mu bilmem? Her neyse, Erimtanların partisinde Türk konuklar yabancı diplomatlardan daha iiginçti bence. Orneğin Planlama'nın Yabancı Sermaye Bölümü Danışmanı Alev Bilgen. 194O'lı kuşaktan, akıllı, bilgili, güzel, çağdaş bir kadın. Yabancı Ulkelerle yapılan anlaşmalarda sesimizi güzel duyuran, haklanmızı güzel savunan bir hukukçu. Bahçe partisinde dostları karışık duygularla selamladı onu. önce ayrılık hü2nüyle, sonra bir Türk bürokratın kazandığı başannın sevinciyle. Alev Bilgen, Washington'a gidiyor. Yakında emekli oluyor ve DUnya Bankası'nda çalışmaya başlıyor. Miga'da (Çokuluslu Yatırımlar Garanti Ajansı) danışmanlık yapacak. Doğu Avrupa ve Ortadoğu Ulkeleriyle Dttnya Bankası'nın yapacağı anlaşmalarda çalışacak. Banka açısından güzel bir seçim, elli aday arasından, çok parlak bir görüşmeylc seçiliyor bu Türk hukukçu. Ancak bizim açımızdan biraz düşündürücü. Alev Bilgen'in birikiminden daha iyi yararlanabilirdik, bir dış göreve gidebilirdi, politikaya yönelebilirdi. Belli çevreler, belli bir miyopluğu aşamıyor nedense! Bahçe partisinde genç bir adam da geçmiş yıllardan bir selam oldu bana. 195O'1İ yılları birlikte geçirdiğimiz, Verem Savaş, Sultanahmet Sosyal Yardım kolunda, Çocuk Dostlan'nda birlikte çalıştığımız Piiaye Kaynar'ın oğlu Şerif Kaynar. Bebek'te Ayşe Sultan korusundaki evde bebekliğini tanıdığım ikizlerden biri. Bir lsveç şirketinin Türkiye Genel Müdürü olarak Ankara'ya yerleşiyor. Bahçe partisinde başkent lilerden güzel bir grupla karşılaştı. Acaba neler düşündü? Başkent partilerinin havası çok başka elbet, Erimtanların ayrıca özelliği var. Şerif Kaynar'a eski tstanbul partilerini, ev sahiplerinin görgü ve kültür birikimini yansıtan sofraları anımsattı belki de. Piraye ve Halit Kaynar lstanbul'un hızh yaşayan, çok neşeli bir çiftiydi yıllar boyunca. Kızları Prof. Oya Başak da onlardan bir uzantı. Kahkahalarla çağrışımlar yapan bir kadın, Bogaziçi Üniversitesi'nin sevilen bir üyesi. Şerif Kaynar anlattı, Piraye ve Halit Kaynar hızh yasamlannı sürdürüyorlar. Kimi kişiler hızını kesemiyor bence. O zaman daha çok yoruluyorlar; yaşlarını, ağrılarını, sızılannı daha çok hissediyorlar. Oysa asıl önemlisi o ağrılar ve sızılarla yaşamak, direnmek değil mi? D 8