Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MEKTUPLARDAN Osman Senemoğlu Rainer Maria Rilke'den karısı Olara Rilke'ye™ 1910'lu yıllarda Rilke Paris'te: Karısı ve kızı ise Münih'te Rainer Maria Rilke Paris, 13 Eylül 1907, Cuma ...Fundalar bende hiçbir zaman, geçenlerde aldığım sevimli mektubundaki üç dalla karşılaştığım anda olduğu kadar dikkat uyandırmamış ve bana böylesine derinden tesir etmemişti. O gün bugün "Hayaller Kitabı"nın<2) yaprakları arasında duruyorlar ve aslında sonbahar topraklarının kokusu demek olan o ağır, vakur rayihaları kitaba sinmiştir. Ama ne harikulâde bir şey bu koku. Toprağı, olgun toprağı böyle tek bir koku halinde ciğerlerimize çekmek, fundadan başka neyle kabil, bence hiçbir şeyle; denizin kokusundan aşağı kalmayan bir kokudur bu, bir lezzet olmaya başladığı yerde acı, seslere karışıyor gibi olduğu nerdeyse baldan tatlı. (...) Vakur ve fakirdir, derviş kokusu gibi; bununla beraber değerli tütsüler gibi baharath ve özlüdür. Ya seyri: Dantelalar gibi şahane; eflatun rengi ipekle bir Acem hahsı UstUne işlenmiş iç servi gibi. Şimdi görmelisin. Bu ufak dallar, sen gönderirken bu kadar güzel değildiler herhalde: öyle olsaydı mektubuna hayranlığını belirten bir söz de ilave ederdin. Bir tanesi şimdi tesadüfen eski bir kâğıtkalem kutusunun koyu lacivert kadifesi üzerinde duruyor. Bir donanma gibi: Hayır hayır, bir Acem hahsı, demiştim ya. (...) Ah, günlerdir bu üç küçük örneğin gözalıcı manzarası karşısında hayranım ve bütün bunların içinde, yani bolluğun, bereketin içinde dolaşmanın elimde olduğu sırada saadet duymamıştım diye utanıyorum. lnsan beceriksiz yaşar, çünkü hale daima hazırhksız, aciz, üstelik de dalgın gelir. Hayatımda bu gibi ve bundan büyük pişmanlıklar duymaksızın hatırladığım hiçbir zaman yok. Yalnız, Ruth'un doğumunu takip eden on günü, sanırım ki kayıpsız, yani gerçeği en ince ayrıntısına kadar harikulâde bularak yaşadım. Belki de yeni yeni atlattığım şehir yazı, beni şimdi kuzey yılının kısa yaz gürlüğünden nişan veren küçük funda dallarının güzelliğine karşı daha hassaslaştırdı. Böyle odalarda geçirilen yazlar, insanda bir iz bırakmadan geçmezler. (...) Hay Allahım, geçen yıl az mı har vurup harman savurdum; denizlerim vardı, parklarım, orman ve çayırlanm vardı: Bütün bunları şimdi zaman zaman tarifsiz bir özlemle anıyorum. Hele şimdi burada, kışın kapıya dayandığı şu sırada. Sisli sabahlar ve sisli akşamlar başladı bile; o saatlerde güneş, sanki kendisi gitmiş de yeri kalmış gibi gözükür; tarhlardaki bütün o yaz çiçekleri, o dalyalar, iri iri süsenler, sıra sıra sardunyalar, kızıllıklarının isyamnı sisin içine haykırırlar. Bu bana hüzün veriyor. Ister istemez anılar canlanır her nedense: Şehir yazının şarkısı, bir falsoyla biter gibidir, bütün notalarının ayaklanışıyla; belki de insan bunları önceden düşünüp gönlüne sindirmiş, anlamlandırmış ve kendine bağlamış, ama yaratamamıştır da onun için. Bugünlük bu kadar... Pazara... A Rilke (1) Türkçesi: Behçet Necatigil, Dr. A. Tietze. (2) Rilke'nin bir şiir kitabı. ilk basılışı, 1902. 1875 yılında Prag'da doğan Rainer Maria Rilke, Alman yazınınm en ilginç kişılerinden bırıdir. Çocuk yaşta başladığı şiir denemelerinin ilk dışa vurumunu anne ve babasına evlilik yıldönümlerinde yazdığı bir şiiri okumakla gerçekleştirir (1884). Asker olmak isterken Prag'daki edebiyal çevreleriyle tanışması, yazınsal konulara ilgisini daha da kamçılar. Ruh ve beden bakımından subay olmak için yaratılmadığını çabuk anlayan Rilke, 1891 'de okuldan ayrılır. Yirmi yaşına geldiğinde, şaşırtıcı bir verimliliğe ulaşır: Şiir, öykü, oyun türlerinde yapıtlarım yayımlar. Uzun ytllar yaşadığı Prag 'dan üniversite öğretimi için ayrılan Rilke Münih 'e gider. Burada, kendisinden on beş yaş büyük ve evli Lou AndreasSalomi'ye âşık olur. Aşkın da ötesinde bir bağdır bu: Rilke'ye yol gösterecek, destek olacak, aynldıktan sonra da yazışmayı sürdürecek, gerçek anlamda bir dayanaktır Rus kökenli kadın. 1899'da ve 1900'de Rilke'nin iki kez Rusya'ya gitmesi Lou'ya olan dü'şkünlüğü nedeniyledir. Rusya 'yı, kısa sürede ikînci yurdu olarak benimsemesi de Rilke'nin aşkının bir başka göstergesidir. Rusya insanlarından çok etkilenir Rilke. Leo Tolstoy'la tanışması, bu gezilerin en büyük ve ozana göre en etkileyici olaylarından biridir. Rus sanatını Almanlara tanıtmak için inceleme yazıları yazar ve çeviriler yapar Rilke. 1901 'de heykeltıraş Clara Westhoff la evlenir, qynı yılın sonlarında kızları Ruth doğar. Ancak sanatçının mutluluğu kısa sürer, çünkü ailesinden yüksek b'ğrenimi için aldığı para kesilir (1902). Yayımlanan yapıtlarından eline çok az para geçer. Ünlü heykel ustası Auguste Rodin'in öğütlerine uyarak Roma 'ya gitmeye karar veren karısı Clara 'ya bu yolculukta eşlik eder. Fransa 'ya döndüğünde, Rodin 'le ilişkisi sonucu onun sekreterliğini üstlenir, sanatçının yoğun çalışma biçiminden çok etkilenir. Ama yazın dışı konularla ilgilenmek ona göre değildir. Yaratıcılığını kösteklediği gerekçesiyle Rodin 'in yamndan ayrılır. Yeni gezilerde yeni esin kaynakları arar. Birinci Dünya Savaşı başlayınca, karısıyla kızının yaşadığı Münih 'e döner. Savaş sonrası, 1919'da, Isviçre'den bir çağrı alır, kısa süre kalmayı düşünerek Almanya'dan ayrılır, ama ölünceye dek geri dönme olanağı bulamaz. Kimi zaman lsviçrelilerin konukseverliğinden yararlanarak, kimi zaman geçim sıkıntısı çekerek yaşar. Yaşamının son yıllarında, doğrudan Fransızca yazdığı şiirlerini de yayımlar. O dönemlerde Almanya'da yaygınlaşan ulusçuluğun etkisiyle, Rilke'nin Fransızlara yakınlığı sert biçimde eleştirilir, ama ozan hiç oralı olmaz... Giderek bozulan sağlığı çalışmalarmı engeller ve 29 Aralık 1926'da Montreux'de ölür. 19