Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
D OĞADA YAŞAM Haldun Aydıngün R ASGELE Raif Ertem pn peşinde yol ayrımında, kayıp bir şelalenin önünde durduk. Sular oldukça yüksekten iki aşamayla dökülüyordu. Yukarıdaki düşüşü iyi göremiyorduk, ancak aşağı bölümde görüntü çok güzeldi. Şelalenin oluşturduğu küçuk gölcüğun yanında biraz oyalanıp, vadinin kuzey sırtına tırmanan patikaya yöneldik. Yolumuz sık sık ikiye ayrılıyordu, biz de hangisi daha çok kullanılmış gibi görünüyorsa onu seçiyorduk. Bir ara iz iyice silinir gibi oldu, ancak tekrar yakaladık. Sonunda tcpelerin arasına sıkışmış, isminin sonradan "Erikli" olduğunu öğreneceğimiz çok güzel bir yaylaya ulaştık. Yıldız Üniversiteliler de çok daha önce gelmişler, harekete hazırlanıyorlardı. Alışılmadık oranda sıcak bir mart güneşinin ve yanımızdaki yiyeceklerin keyfine baktıktan sonra, dümdüz uzanan yeşilliğin içinden yürüyerek, yaylanın kuzeyinden geçen toprak yola çıktık. Atilla, yolun gece kamp yapacağımız "Delmece" Yaylası'na gittiğinden emindi. Üç saat yUrfldükten sonra haklı olduğunu anladık. Bu arada yaklaşık 750 metre yükseklikteki bu yaylaya deniz seviyesinden beri sırtımızda tüm kamp malzememizle tırmanıyorduk, biraz yorulmuştuk. Ancak Delmece Yaylası'nın güzelliği her türlü tanımın ötesindeydi. Tüm kışı Istanbul'un kirli havasım soluyarak geçirdikten sonra buranın çiçek kokulu temiz havası sadece inanılmaz geliyordu. Jnadası emlik Körfezl'nin kuzeyini kaplayan Bozburun Yarımadasrnı dağlardan aşıp geçmeyi ilk kez 1980 yılının mayıs ayında tskender'le (Erbil) hayal etmiştik. Daha sonra ne zaman Gemlik'ten geçsek bu hayalimizi halırlardık; ama bir türlü gerçekleştirme olanağını bulamadık. Geçenlerde Bünyat Dinç'ten bölgeye yaptığı gezileri duyunca eski planlar tekrar canlanıverdi ve sonunda 24 Mart 1990 sabahı kendimizi Çınarcıktan biraz ilerideki Teşvikiye Köyti'ne giden taksinin içinde buluverdik. KöyUn girişinde, kamplarını toplamakta olan bir gruba rastladık. Yıldız Üniversitesi dağcılarıymışlar. Akşam aynı yere varmayı planladığımızı öğrenip yola devam ettik. Gru G bumuzdaki Atilla Beloglu, Bünyat'ın yaptığı bir geziye katılmıştı ve yolun bu bölümünü biliyordu. Güngörmez Deresl'ni takip ederek önce güneye, 1.5 km. sonra da güneybatıya doğru ilerlemeye başladık. Sonunda izlediğimiz yol belirli, ama küçük bir patikaya dönüştü. Vadi batıya kıvrılınca da patikamız derenin içine dalıp karşı kıyıdan devam ediverdi. Çaresiz, ayakkabıları çıkarıp dereyi geçtik. Patika 50 metre sonra gene kıyı değiştirince, biz de her şeyi bir kare daha tekrarlamak zorunda kaldık. İçinde yürüdüğümüz vadi oldukça sarptı ve her yer yürümeye elvermeyen sık bir meşelikle kaplıydı. Patikanın ne zaman ve nasıl biteceğini kendimize sora sora ilerleyip, bir MALZEME Pilli kafa feneri K amplara gıderken herkesin yanında küçük bir pılli fener götürmesi daime önerilir. Ancak resimde gördüğünüz başa takılan fener, insana gece kampta her iki elıni bırden kullanırken, ışığı da hep istenen noktaya yöneltme olanağını sağlar. Bu yüzden pek çok dağcı ve kampçı tarafından tercih edilmektedir. U Üniversiteliler bizden önce gelmişlerdi. Belki de biraz kamp ahbaplığını canımız çektiği için olsa gerek, çadırlaı ımızı hemen yanlarına kurduk. 25 mart sabahı uyandığımızda, çadırımızda hafif buzlanmaların oluştuğunu gördük. Gece sıcaklık sıfır dereceye yaklaşmıştı. Güneş kendini gösterene kadar pek canlanamadık. Yıldız Üniversitelilerle yolumuz burada ayrılıyordu, onlar kuzeye Esenköy'e, biz ise güneye, herhangi bir yerinden Gemlik Körfezi'ne gidecektik. 9.30'da yola çıktık. Atilla'nın daha önce bildiği yerler gerimizde kalmıştı. Patikalarla saklambaç oynayarak ilerledik. Bomboş duran yaylalardan geçtik. Üç saat sonra Gemlik Körfezi'ne yukarıdan bakıyorduk. Narlı Kasabası hemen altımızda kalıyordu. Dağdan çabuk kopmamak için yamacı doğuya doğru keserek ilerledik ve Gemlik'e daha yakın olan Karacaali'de sahile ulastık. On yılı bulan bir hayali gerçekleştirmenin yanı sıra, Bozburun Yarımadası'nın da, Teke Yarımadası gibi bizim için büyük bir olanak oluşturduğunu anladık. Istanbul'a bu kadar yakın bir mesafede, bu kadar bakir ve karmaşık bir doğa parçasının bulunması, gerçekten hoş bir sürprizdi! D u ba$lığı gazetemizde görmüşsünüzdür. Arkasayfadaçıkmıştı. TEK'in kuracağı 18 yeni termik santralın haberi. Mustafa Balbay yazmış. Kömür dışandan geleceğı için ta^ıma kolaylığı saglamak, aynı zamanda su gereksinimini de karşılamak amacıyla deniz kıyılarına kurulacakmış. Böyle söylüyormuş bir yetkili. Inanmayın arkadaşlar! Böyle ufak gerekçelerle termik santral kurulamaz. Bilmiyorlar mı ithal könıürc dayalı santralların en pahalı üretim aracıolduğunu?.. Elbetle biliyorlar. Ama yuce amaçlar için katlanıyorlar. Sakın yanlış anlamayın, "cüce" değil; "yüce"... lthalattan, ıhracattan çıkar sağlamak için falan değil! Ülkenin... Bakın anlatayım: Sakın küçük dilinizi yutmayın. Biliyorsunuz. BugUnlerdeiçvedışdUşmanlar azdı. Guzel yurdumuza göz diktiler. Kimileri bölüp parçalamaya, kimileri de el koymaya uğraşıyorlar. Düşünen etkili ve yetkili kişilerimız kesin çözümü buldular. Güzel yurdumuzun çevrcsini surlarla çevirmek! Böylece dışandan sızmalan, girmeleri önleyecekler, içeridekiler de yardım alamayacaklar. Gördünüzmü?.. Ama Bbans'tan gUnümUzeçok sular aktı. Baştan aşağı duvar çekmek pahalı. Sırayla kule gibi termik santrallar oluşturacaklar. Bacalarından kara dumanı salacaklar. Yel üfürdükçedumanlarsavrulacak, karışacak. Kapkara bir duvar olacak. Savruldukça güzel yurdumuzun Uslünü de kaplayacak. Ne denizlerden, ne karadan, ne havadan kimsegiremeyecek. Konya'da da NATO alçak uçu$ alanı. Şöyle karsıdan bak vedinle!.. Kulegörunümlü santrallar. Bacaları bilmem kaç yüz metre. Püsküren dumanlar. Canavar! Kararmış da kararmış! Kara kartal kanatlarını güzel yurdumun üstüne germiş. Içeride gümbUrtüler, gürültüler.Girgırebilirsen.durdurabilirsen! Dış düşmanlar korkup kaçacaklar, iç düşmanlar da havasız, susuz, aç kalacaklar... Kurtuluşları yok artık. Ülkemiz kaya gibi bütün! Dönüp yan gözle bile bakamayacaklar. Içeride ne kaynaşma ne de kıpırtı. Çıt yok! Sessizlik, sessizlik. Ebedi sessizlik. Ama 18 tane yetmeyebilir. Projelerini baştan iyi yapmak gerekir. Sonradan ekleme olanağıyok. Düşünmüşlerdir, canım bu kadar etkili ve yetkili kişiler. Nasıl açık vcrirler. Sonçozüm bu. Kimbilir kaç gün, ay, yıl düşünmüşlerdir. Okuyup yazmışlardır. Yoksa böyle bir çözüm bulmak kolay mı? Kimin aklına gelir? Sizin hiç geldi mi?.. Etkili ve yetkili kişi olmak kolay mı? Ne sanıyorsunuz siz? Ha! Oetkili ve yetkili kişiler ne olacak dıyorsunuz? Tasatanmayın canım. Onlar düşünmüyorlardır. Ellerinde projeler, yeni Ulkelere, yeni sanırallar kurmaya giderler. Yerlerini hazırlamışlardır bile... Rasgele!..D Mavi kıyıya karakuşak B İSTANBULYÖRESİNDE * G U N L U K D O G A YURUYUŞLERI * (ct.Pz. 12ws.uk REZERVASYON Temiz hcajada, yeşil doğada hcıftanın yorgunluğunu atın. Soğhkh yaşayın. Organlzasyon: F S T R ET U 1510046 27