Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B C AZARIN PENCERESİNDEN Selçuk Erez Şeytanın avukatlarına ihtiyaç var umhurbaşkanı'nın liderler zirvesi için yaptığı daveti, SHP Genel Başkanı Erdal lnönü hemen kabul etmişti. 31 mart tarihli Milliyet'te şöyle bir başlık yer alıyordu: "Inönü'ye biiyük tepki..." Partisinin bir yetkilisi çok sayıda partilinin ve vatandaşın telefon edip başkanın bu kararını eleştirdiklerini açıklıyordu. Aynı tarihli Hürriyet'te tse "Terör zirvesinin DYP'yi ikiye böldüğü", DYP milletvekillerinin Çankaya'ya gidilmesinden yana oldukları, ancak birçok il ve ilçe başkanının Demirel'in, özal'ın yanına gitmemesini istedikleri belirtiliyordu. Bazılanna göre konu, lnönü tarafından önce partisinin Merkez Yönetim Kurulu'na götürülmeliydi... Demirel böyle yapmıştı. Ancak, Altan Öymen'e göre Demirel'in bu sefer "Konuyu yetkili kurulumda görüşeceğim" demesi bir vakit kazanma taktiğiydi; Demirel bugüne kadar ülkenin kaderini etkileyebilecek temel sorunlarda bile tek başına hareket edebilmiş bir kimseydi. Konuyu, liderlerin salt bu sorun İcarşısındaki tutumları olarak ele alanlar çok... Oysa bu konunun, "Özal'la buluşmayı kabul etmek", "Terörle ilgili toplanlıya katılmamak" gibi tanımlanmış çerçeveleri aşan bir başka yönü daha var: Llüerlerimizin karar verme yöntemleri üzerinde düşünmemiz gerekir. Bu konularda verimli bir karar verme mekanizması yürürlükteyse, sadece şu toplant'ıda, bu konuda değil ulusumuzun geleceğini ilgilendiren tüm sorunlarda sağlıklı ve doğru sonuçlara ulaşılacağını düşünebiliriz. Doğal olarak, bunun tersi de geçerlidir. le aldatıcı piyasa araştırmalarına kanmıyorum. Araştırmalanmı kendim yaptırıyorum ve kendi sonuçlanmı kendim çıkarıyorum. Bir işe başlamadan herkese danışmak gerektiğine inananlardanım. Eğer bir gayri menkul satm almayı düşünüyorsam çevrede yaşayanlardan bilgi edinirim; okullar, suç oranı ve dükkânlar konusunda sorarım.. Taksi tutmuşsam, taksi şoförüne pek çok soru sorarak bilgi edinirim... Sorarım ve sorarım, ta içim rahat edene, o şey hakkında iyi bir izlenim edinene kadar sorarım. Bunu karar vermem gereken zamanlarda yaparım.." Trump'ın "piyasa bilinci" diye tanımladığı bu içgüdüsel bir doğru yolu bulma yeteneğine sahip olduğunu söylediği başka bir işadamı olan Iacocca'nın da başarısının sırlarını açıklayan eserleri var. Bunlardan birinde, Doğru Konuşmak başlığını taşıyanda (Ban Türkıye'de de kıtaplan yayımlanmış olan Jacques Segu6la, Fransız Cumhurbaşkanı Mitterrand'ın seçım karnpan yasındaki ünlü TV reklamını hazırlamıştı. Başka ülkelerde liderler nasıl karar veriyorlar? ABD'de politik karar verme mekanizmalarının ardında bol ve yeterli bilgi akımını sağlayan organizasyonlar yer alır. Bu enformasyonun biriktirilmesi için gerektiğinde anketler yaptırılır; hatta seçim kampanyalarından izlenen ana stratejinin tespitinde bile bu anketler, araştırmalar yön belirleyici olurlar: New Jersey'de Senatör Lautenberg'in seçimden önce yaptırdığı anket, bu eyalette ana sorunun iktisadi sıkıntılar olduğunu ortaya koymuştu. Lautenberg başanlı bir işadamıydı. Anketler, seçmenlerin onu, ekonomik sorunları çözebilecek bir kimse olarak algıladıklarını, ancak, "bu adam, bu seçimde başarılı olduğunda, bu başarısından kimler yararlanır? Bi/im gibiler mi, yoksa kendisi gibi zenginler mi?" diye düşündüklerini de ortaya koymuştu... Bu bulgular, Lautenberg'in stratejisini belirlemesine, kampanyasını şu sözlerle yürütmesine yol açmıştı: "Ben fakir bir aileden geliyorunı. Bilgimi ve yetkimi içinden çıkdğım, yetiştiğim şu miitevazı ortanıa katkıda bulunmak için kullanacağını. Bu nedenle aday oldum!" Bu lanımlama, Laulenberg'i başarıya ulaştırmıştı. Geçenlerde Türkiye'yi ziyaret etmiş olan Fransız reklamcısı Jacques Seguela, Milterrand'ın cumhurbaşkanlığı kampanyalarını başanyla yönetmiş olan kimsedir. Yurdumuzda tanınan "Anneme Reklamcı Olduğumu Söylemeyin; O Beni Bir Genelevde Piyanisl Sanıyor" başlıklı yapıtı dışında, "Hollywood Lave Plus Blanc", "Fils Du Pub", "Cache Cache Pub", "Demain İl Sera Trop Star" adlı eserleri de vardır. Bunlardan "Hollywood Daha Beyaz Yıkar" (1982Flammarion) adlısında Mitterrand'ın seçim kampanyasında izlenen yöntem açıklanmaktadır. Seguela şöyle der: "Sosyalist Parti kusuruma bakmasın.. Geleceğin cumhurbaşkanı seçimini yapmış, mesajının politika değil, reklamcılık açısından belirlenmesini yeglemiştir. Bu mesajda, hiçbir anket, biçbir etüt ağırlık taşımayacaktır." Seguela, politik eğilimieri değil, Fransa'da varolan sosyalkültilrel gruplan belirleme amacını güden incelemelerden esinlenen, sanatsal yönü zengin kompozisyonlarla desteklenmiş sloganlarla pazarlar Mitterrand'ı ve başanlı olur. Liderler, sorunlar karşısında içgüdüleriyle, kişisel birikimleriyle mi karar vermelidirler? Yoksa incelemeler, kurullara danışmalar mı bahis konusu olmalı? Bu konuda uluslararası boyutlarda başanlı işadamlannın, belki de santranç şampiyonlarının tutumları bize ışık tutabilir. Türkçeye çevrilmiş kitabında 'Gökdelen tmparatoru" olarak tanımlanan ABD'li Donald Trump (lş Bitkme Sanatı. Çev. T. Muştak. Form Yayınları, 89) şöyle diyor: "Bazı insanlarda piyasa bilinci vardır... Steven Spielberg'de Lee Iacocca'da var bu.. Woody Allen'da da var, ama yaklaşmayı istediği seyirci kitlesi açısından var.. Sylvester Stallone'de de var... Adam dünyanın en büyük iki karakteri olan Rocky ve Rambo'yu ortaya koydu. Bence o tamamen içgüdüleri doğrultusunda hareket eden cin gibi bir adam. Halkın ne istediğini biliyor ve onu veriyor. Ben de işte bu içgüduye sahip olduğumu düşünmekten hoşlanıyorum. Bu neden Sony sirketinin yaratıcısı Akio Monlta, teknolojik bilgi birıkimınin yanı sıra dünyanın gelişme yönlerini gorebilmenın, geleceği hıssedebilmenın önemıni vurguluyor. içgüdüsel bir biçimde, "dogru yolu bulma" yeteneğine sahip olduğu söylenen işadamlarından Lee lacocca.. tam Books 988) lacocca şöyle der: "Organizasyonumu yönetmek için kaç kişiye muhtacım? Bazı iş dallarında sadece iyi bir tek sekretere! Ford'da ailenin ya da Harvard Business School da öğretilen düşünce tarzının sonucu bir konuda harekete geçmeden önce her alternatifin, her faktörün, her ayrıntının incelenmesini isterler. Bu büyük hatadır!.. Bir süre sonra bu tür şirketler genç ve girişken kimseler için çekiciliğini yitirir. Zira, bu sistemlerde içgüduye, yaratıcılığa yer kalmaz.. Chrysler'de durum bunun tam tersidir.. Çok az insan kullanırım.. O kadar ki, inceleyeceğim alternatifı bulabilmem için milyonlarca dolarlık hatalar yaparlar... Son zamanlarda birkaç kişi daha aldım.. Biri Tom Denomme... Resmi sıfatı 'Şirket Stratejisi Saptayan Başkan Yardımcısı'dır, ama asıl görevi şeytanın avukatlıgı'nı yapmak, bana işin olumsuz yönlerini göstermektir." Ya Japonlar? önemli Japon şirketlerinin başında olanlar nasıl karar verirler? Sony Şirketi'nin yaratıcısı Akio Monita (Made in Japan. FontanaCollins. 988) şöyle diyor: "Yöneticinin teknoloji konusunda profesyonel bilgisi olmalı, ayrıca teknolojinin gelişme yönlerini, geleceği görme yeteneğine de sahip olmalı... Ünlü reklamcı Bill Bernbach'ın Japon yöneticilerinin, bu donanımlara ek olarak altıncı bir hisse de sahip olduklarına; başarıya, çağdaş bilgi birikimi yanında bu altıncı hissi kullanarak ulaştıklarına inandığını da naklediyor MoniK... Bu bilgileri özümledığimizde nereye varıyoruz? Batının batısında bile başanlı yöneticiler habire bir içgüdüden, sezgiden söz açıyorlar. Batıdan doğuya uzandıkça bu içgüdi) daha ağırlık kazanıyor... Akdeniz'in doğu yakasında yer alan ulkemizin politik liderlerinde bu sezgi yeteneği, bu güçlü içgüdü kuşkusuz mevcut! Ancak, içgüdüden bahseden hatta en uzunboylu bahseden yöneticilerin bile belli danışma, araştırma yöntemleri bulunduğunü, kendilerine benimsedikleri yolun tersini gösteren "şeytanın avukatlarına" ihtiyaç duydukları da anlaşılıyor. Parti ölçeğine uyguladığımızda, lidere alternatifleri göstereceklerin illaki parti kurullarında olmalarının gerekmediğini, liderlerin kendilerine özgü güçlü birer içgüdü sahibi olmak yanında, fikir üreten, alternatif yolları düşünüp geliştirebilen kimseleri bulup danışmalarının da başarı şanslarını arttıracağı sonucuna ulaşırız. Bizde sadece sokulana, yanaşana gelişigüzel danışılarak yapılan bu konsültasyonlar, gelişmiş ülke politikacılarında "danışılacak kimsenin peşine düşülmesi", bu tür kimselerin "motive edilmesi" ve "sistemik" bir şekilde danışılması" yollanyla gerçekleştirilmektedir. Bunu anhyoruz.! D 12