Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
tugrul Karslıoğlu'nun hazırladığı, Fırat ve Dicle nehirlerinin kollarındaki uygarlıkları içeren belgeselin ekoloji ve sualtı çalışmalarını yapmak üzere, tstanbul Üniversitesi Su Üriinleri Yüksekokulu araştırmacıları, dokuz kişilik bir kadro ile 24 EylUl 1989 tarihinde Elazığ'a yollanmışlardı. Ekip, 2527 eylül tarihleri arasında Keban Gölii ve çevresinde çalıştıktan sonra Elazığ'ın Sivrice ilçesine kıyı veren Hazar Gölü'ne ulaşmıştı. Gölde 'istasyon dalışları' Şimdi sözü, Han Erim, Adnan Sümer ve Belçika Sualtı Okulu'ndan Frank Moreno'nun da dahıl olduğu ekipten Bayram öztürk'e bırakalım: "Yörede, uzun suredir bu göldeki cami ve minaresinden, kiliseden, 'göle akan bir çesme'den bahsediliyor. GölUn içinde bir ada olduğu, bu adanın askeri tatbikat sırasında hedef aldığı ve gölün içinde bombaların bulunduğu da söylentiler arasındaydı. Göldeki, bir 'demir kapı'dan da bahsediliyordu. tlk giin, gölde bir gezinti yaptık, 'istasyon dalışları' ile bitki ve hayvan türlerini araştırdık. Hazar Gölıi balıklı bir göl ve bölge halkının önemli bir kaynağı. Ozellikle sazan, tahta ve çapak balıkları bol... Ikinci giin, göl içinde yaklaşık bir futbol sahası kadar alana sahip bir ada civarında araştırmalarımızı yoğunlaştırdık. Adanın, göl kıyısına uzunluğu yaklaşık 100 m. idi. Adanın en yüksek yeri göl seviyesinden sadece 2 m. kadar yüksek ve üzerinde de tek bir ağaç bulunmaktaydı... Adada su içine doğru ilerleyen bir yol mevcuttu. Denilebilir ki bu yol, bizi batık kente göturdü. Yol Efes'in yollarına benziyor; ancak 15 m. kadar devam edebildiği de göze çarpıyordu. 200300 m. sonra ise muntazam tarihi yapılan gördük!" TRT Televizyonu ıç lar Sicilya'da bir anfora parçası göbtererek yabancılardan önemli gelirler elde ediyor!.." Evet, artık bugün, Hazar Gölü'nün bulanık suları altındaki 'batık kent'in geleceğini heyecanla düşünen bir avuç insan, TV'deki görüntüleri izlemiş ve olayı belleğinde koruyacak kadar etkilenmi; bir miktar telesever var. Ayrıca TRT Genel Müdürliigü'nün 13.10.1989 tarihli ve Serpil Akülıoglu fdönemin Genel Müdür Yardımcısı) imzalı yazısıyla, "Batık kenti ilk gören ve görüntüleyen ekibe, çalışmalarından ötiirii takdir ve teşekkürlerini" bildirmiş olması da 'batık kent'in geleceği için bir ümit ışığı... Yöre halkının, Elazıg Rültıir ve Tanıtma Vakfı kanalıyla olaya sahip çıkması da elbette 'batık kent'in geleceğini etkileyecek bir faktör. Ancak Kültiir Bakanı adına Kiiltür ve Tabial Varlıklarını Koruma Başkanlığı'nın, "i/.insiz sualtı araştırması ve TV çekimi" iddiasıyla soruşturma açması da bir o kadar düşündürücü... Kültür Bakanlığı'nın soruşturması sürerken Hazar Gölu'nUn batık kenti de gunışığına çıkarılmayı bekliyor. T Rayram uziürk ve ektbl, Elazığ'ın Sivrice ilçesındekı Hazar Gölü'nde, 'Batık Kenti keşfettıler Papazın kızmdan zümrüt köşkteki kral kızına Hazar Gölü söylenceleri Necati Güngör azar. çocukluğumun masal göluydu Trenle Malatya'dan çıkar Dlyarı Bekir' vılayetının Ergani sancağına gıderdık annemle Hemen her yıl gıderdık Erganıye bağlt Çermik bucağında şıfalı sıcak su hamamlan vardı \fe bu yol. kaçınılmaz olarak Elazlz'den geçerdı Tren Hazar Dagı'nın eteklerınden kıvrıla bukule, nazlı nazlı geçerdı Bu dedığım, ellılı yılların ortalan Kara trenlerın altın çağı'nda yaşıyorduk daha Malatya'dan Elazız'e kadar kaç zamanda varırdı bılertııyorum Önemli. önemsız kaç dağbaşı ıstasyonunda durup oyalanırdık. onu da bılmıyorum'? Nedense, Hazar Golü kıyısından hep sabahları geçerdık Ne bıtmez tukenmez bir yol1 du o Hazar kıyısı Tren mı çok yavaş gıderdı, yoksa bana mı oyle uzun gelırdı? Kımbılır'? Bir yanımız masmavı derya, bir yanımız sabah sıslerı içinde uyanan gorkemlı dağlar Yolcular yol yorgunu ama yuzyılların tevekkulu içinde sabırlı ve suskun olurlardı Oncesını ve sonrasını hıç anımsamıyorum, cunku bu yolculuğun en guzel yanı. benım ıçın Hazar Golu kıyılarından geçmektı Kımıleyın tembıhlerdım annemı. uyuyakalırsam. mutlaka uyandırsın dıye Golun mavısı gorunur gorunmez ayaklanır, pencereye koşardım Sabah guneşının altında ışıldayan o sonsuz mavıden alamazdım gozlerımı Tam mavı değıl de sutlu bir mavı Belkı sabahın o saatlerınde çozulen beyaz sıs bulutları kaplıyordu gölun uzerını, belkı suyun kendı buğusuydu Bana uçsuz bucaksız gelen o gızemlı. uçucu, ışıltılı mavıden gozlerımı alamazdım bir turlu, trenın penceresı önunde dıkı11p kalırdım oylecene1 Çogu kez ortasında bir yelkenlı olurdu golun Bembeyaz yelkenlı bana bir masal kuşu gıbı uzak, dokunulması olanaksız bir hayal urunu gıbı gorunurdu Kara tren. bir sarkı mırıldanır gıbı oylesıne uyumlu bir tıkırtıyla sankı mavı sularda yuzen o hayal kuşunu urkutmekten çekınırcesıne kayıp gıderdı rayların uzerınden Golun o gızemlı ve seyrıne doyulmaz guzellığıne dalıp gıderken, yolcular da kendı aralarında ıkı dağ arasına sıkışıp kalmış bu suyla ılgılı Buluntular Elazığ Müzesi'nde Daha sonra da Bayram Öztürk, bize ve çizer arkadaşımız Semih Poroy'a, yazının başında aktardığımız sualtı görüntülerini anlatmayı sürdürdü... Ardından, 'batık kent'ten çıkardıkları bazı buluntuları Elazıg Miizesi'ne verişlerini ve Sivrice kasabasını anlattı: "Sivrice kasabası Anadolu'nun çoğu kasabaları gibi fakir; belediyenin mali durumu bozuk, ama bir şeyler yapmak için çabalıyorlar, iyi niyetleriyle. Bu yaz TRT'ye Tiırkiye Denizleri adlı 13 bölümluk bir belgeseli çekerken Kekova'da kaldık. Oraya, 'batık kent' denilen yere birkaç ev kahntısı için tekneler yuzlerce turist taşıyor... Kekova'ya, Üçagızlar'a neden Elazıg'a olmasın. Italyan H bırtakım söylenceler anlatırlardı Bızım toprağın dağı taşı, kurdu kuşu, suyu ağacı, her bırı başlıbaşına bırer soylence kaynağı Dağlardan esen ruzgâr masal soyler Ovalardan akan ırmaklar, geçtığı yerlerde kendı söylencesını yaratır Insanımız da bu masalları, söylenceleri yerel dıllerının şıırıyle yenıden yogurur, bıçımlendırırler Belkı de Hazar Gölu'nun çekıcılığınde bu söylencelerın etkısı vardı bıraz Gölun ortasında ufacık bir de ada vardı Butun bir kıyı boyunca her yerden gorunur muydu bu adacık. yoksa yer yer mı karşımıza çıkardı, şımdı çıkaramıyorum Soylencelerden bırı bu adayla ılgılıydı Golun yerını sular basmadan once, ınsanlar yaşıyordu burada Dını Islama dönmeyı reddeden Hınstıyanlardı bunlar Bir gun yuce Tanrı gazaba gelıp onların başına sular yağdırdı. butun kent sular altında kaldı Şımdı ada dıye görunen yerde de gorkemlı bir kılıse vardı, o kadar yuksektı kı bu kılıse, her şey sular altın1 da kaldığı halde, kubbesı dışanda kaldı Ada dıye gorunen, aslında o kılısenın kubbesıydı Bir başka soylenceye gore sular altında kalan o kıhsede bir papazın kızı yaşıyordu hâlâ1 Papazın dunya guzelı olan kızı, bir Musluman Turke gonul vermıştı, ama babası onların evlenmesıne karşı çıktı Kızını kılıseye hapsetmıştı kaçmasın dıye Bir gun sular bastı burayı, bırıke bırıke gol oldu sular Her şey golun altında kaldı Bir tek, o temız kalplı. dunyalar guzelı kız kaldı hayatta O gun bugundur yaşıyor ıçerıde Kımılerı de sular altında yaşayan kızın aslında bir kralın kızı olduğunu anlatırdı Zumrutten bir köşk içinde uyuyan kral kızı. yılda bir kez uyanırmış Buyulu bir kızmış bu Uyanınca, "Harput Kalesi yıkıldı mı? " dıye sorarmış Kalenın yıkılmadığını oğrenınce yenıden dalarmış uykusjna Harput Kalesı'nde onu sevdığıne vermeyen zalımler zalımı babası oturmaktaymış kızın1 Bırbırıne karışmış söylenceler uzayıp gıdıyordu boyle Kara tren, bu buyulu golun altında hâlâ yaşayan dunya guzelıne selam gonderır gıbı uzun uzun duduğunu otturerek ılerlıyordu Kâh o dağlar arasındakı sutlu mavı suların guzellığıne, kâh yanıbaşımda anlatılan soylencelerın etkısıne kapılıp bu çocukluk çağı ruyasından asla uyanmak ıstemezdım1 15