02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

p AZARIN PENCERESİNDEN Selçuk Erez Türk evinin kökenleri C C ^ p ürk evi"nden söz açınca gözlerimin I önüne gelen birkaç katlı, geniş saI çaklı, eli belinde payandalarla destekli çıkmalı, çevresine ve doğaya uyumlu güzel binaların hangi evrelerden geçip oluşluklarını yeterince bilmemekteyiz. Eski TUrk evleri konusunda araştırmalar yapmış olan Reha GUnay, Anadolu'da Türk evini incelediğimizde göçebelikten gelen bazı izler görüleceğini belirtir: "Bu izler özellikle oda tasanmında ve oda ile sofanın ilişkilerinde belirginleşir. Oda, bir çadır ya da 'topak ev' gibi duşunülürse sofa da bunun dış çevresidir. O kadar ki eski örneklerde sofanın üstü kapalı, ama çevresi doğaya tümüyle açıktır. Sofa ya da dış çevre, odayı her yandan sarar." Açık sofalı evler Reha Günay'a göre Safranbolu'da eski tarihli evler açık sofalıdır: "Diğerlerinde sofa eyvanları, odaları birbirinden ayırarak her odaya yine bir dış çevre sağlar. Önemli olan odadır. Her oda bir aile biriminin evidir. Odalar dışında hela, kiler ve merdivenler bulunur... Evin zemin kalının ayrı işlevi vardır." (R. Günay, Geleneksel Safranbolu Evleri ve Oluşumu, Kültür Bakanlığı Yayınları 456, 1981) Necdet Sakaoğlu da diğer araştıncılar gibiTürk evinin ana planının böyle olduğunu belirtmiştir: "Plan olarak alt katlar ahır, ambar, kışlık gibi bölümler, mutfak gibi kısımları, üst katlar ise kışyaz odalartnı, divanhane, kahve ocağı, misafir odası gibi bölümleri kapsamaktadır." (N. Sakaoğlu, Divriği'de Ev Mimarisi, Kültür Bakanlığı Yayııu, 274, 1978) Sakaoğiu'nun Divriği'deki TUrk evlerinde gözlemlediği nitelikler genellikle Anadolu evlerinin önemli bir bölümü için geçerlidir: "Plan tertibinde başlıca şu hususlara dikkat edilmiştir: Sokağa, avluya ve bahçeye doğ ru geniş man/araya sahip olma isteği ve asıl cephenin avluya donuk olması..." "Process: Architecture" Dergisi (Tokyo) Türk mimarisi konulu özel bir sayı yayımlamıştı (Sayı 27). Bu sayıda, editör, bir Türk atasözünün, "Bir evin güneşe ve manzaraya yönelmesinin gerektiğini, ancak bu yönelişin, komşulannın görecekleri güneşi ve manzarayı kısıtlamaması gerektiğini" belirttiğini açıklar. Ana planı, yerleşimi bu şekilde tanımlanan Türk evleri, bulundukları yöreye göre daha çok tahtakerpiç, nadiren taş ya da bu elemanların değişik oranda kullanılmalarıyla inşa edilir. Sakaoğlu, Divriği'deki evlerin yapımında kullanılanları şöyle özetler: "lnşaatlarda 'tiımış' teknigi kullanılmıştır. Bu Divriği sivil mimarisi için o kadar geçerll ve değismez olmuştur ki 2530 yıl öncesine kadar istisna teşkO edecek tek ev yapılmamıştır. Yoksul evlerde ahşap çatkıyı oluşturan ağaç malzeme kısıntılı kullanılaak 'yığnıa kerpıç ev', zengin evlerinde ise hem ahşap malzeme bol kullanılarak hem de kerpiçin mukavemetini artlıracak biçimde çamuruna kireç, kıtık, bol saman kaülmak suretiyle 'dolma ev' teknigine yaklasılmıstır. Hımış ve dolma tarzlarının geçen yüzyıllarda çevrenin ardıç ve meşe koruları sayesinde kolaylıkla uygulanabildigi, buna karşılık bu asrın başında tiikenen korular yuzunden ahşap çalkıda ya eski enkazın ya da kavak ve soğiıt gibi dayanıksız agaçların revaç gormeye başladığı anlasılıyor." Evlerin yapımında kullanılan malzemenin dayanıksızhğı, ömürleri zaten kısa olan eski evlerin ayakta kalma sürelerini daha da azaltarak bunların eski örneklerini görmemizi imkânsızlaştırmıştır: Serim Denel, "Çerçöpten kiiçiik fakir evlerinin belirtilen standarllarda uygun yapılması halinde 2025 yıl dayandığı ileri siiriılmüştür" demektedir. (S. Denel, Batılılaşma Sürecinde Istanbul'da Tasarım ve Italyan seyyah Cornıdas de Carbognano Cosımo'nun lopografık tasarım'ları da Matrakçı Nasuh'un Istanbul harıtasında yer alan evleri anımsatır Salamon Schvveıgger'ın 1577'de Osmanlı topraklarında yaptığı yolculuğu anlatan 1608, Nurnberg baskısı yapıtında Turk evleri Bızans evleri gibi, 1 katta pencere yok Dış Mekânlarda Değişim ve Nedenleri, ODTU Yayınları, 1982) Kökenleri nerede aranmalı? Klasik Türk evinin göçmen çadırları dışında başka yapılardan da esinlenebileceği düşünülebilir. Tamara Talbot Rice'ın Bizans evlerini tanımlayan satırları, Bizans sivil mimarisinin burada bir faktör olabileceğine işaret etmektedir: "tlk devirlerde sokağa bakan duvarlarda pencere açılmazdı. Pencerelerin liimii avluya bakar, ev sahibinin ahırları, kümesleri ve malzeme depoları da avluya açılırdı. Avluda kuyu da bulunurdu." 5. yy'da Konstantiniye'de daha yüksek binalar belirdi. Birinci katın sokağa bakan bölümünde yine pencere bulunmamakla beraber ikinci katta sokağa pencereler açılmaya başlandı. Üst kattaki pencerelerden birçoğuna balkonlar eklendi. Bu eğilim o kadar yaygıniaştı ki tmparator Zeno (MS 47491) tahta çıkınca, sokakların 12 ayaktan daha dar, balkonların yerden yüksekliğinin 15 ayaktan az, karşı eve ise 10 ayaktan daha yakın olmasını yasaklamıştı. "Hiçbir evin komşusıınun yeterli ışık almasının ve deniz gormesinin engellenmemesi kuralı" ciddiyetle uygulanırdı. Sarayların tuğla üzerine mermer kaplanarak yapılmasına karşın, evlerin çoğu tuğladandı. Zengin evlerinde yazları taraça olarak kullanılan düz tavanlar vardı. Diğerlerinin damları eğimliydi. Evler, bir orta holün çevresinde inşa edilirdı. Bu holler evin erkeği tarafından kabul odalan olarak kullanılırdı. Üst katları taş ya da tahta kolonlar taşırlardı. Üst kata çıkan merdivenler tahtadandı. Zengin evlerinde taştan veya mermerden merdivenler olurdu. Evlerde kışın sığınılan bir "sıcak oda" bulunurdu. Zengin Bizans evlerinin bir bölümü Romalılarda olduğu gibi merkezi (hypocaust) sistemle ısıtılırdı. Çok fakir kimselerin küçük, saz ve dövülmuş toprak damlı evleri olurdu. İstanbul'da Anadolu tipi 5. yy'dan sonra özellikle Biiyiik Saray'ın çevresinde gecekondular oluştu. 5. yüzyılda 500 bin olan, sonra 1 milyona yükselen Konstantinopol nüf'usu (4.383 ev vardı) Latin işgalinden sonra pek azalmıştı. (T.T. Rice, Everyday Life in Byzantium, Putnam Sons, N. York, 1967) Kariye Müzesi'nde, dış "Narthex"te bulunan "Jozefin Rüyası" tasvirinde görülen "nazaret evleri" aslında sanatçının kafasındaki sıradan insan evi kavramını yansıtan Bizans evleridir: Bu resimdeki evler Tamara Rice'ın tanımladığı tek ya da iki katlı, bazısı damında fazladan bir çatı katı taşıyan, bazısı taraçalı evlerdir. Türk evinin geçmişini öğrenebileceğimiz başka bir kaynak daha vardır: Eski gravürler. Istanbul'a, fethini izleyen yıllarda gelmiş olan seyyahların yaptıkları resimler bize klasik Türk evinin geçirdiği evreler konusunda önemli ipuçları sağlamaktadır. Paris 8. Üniversitesi öğretim üyelerinden Stefanos Yerasimos, eski gravürleri inceleyerek, bildiğimiz klasik Osmanlı Türk evinin 1718. yy'da oluştuğunu, 16 yy'da dış görünüşü klasik evlerden farklı konutların yaygın olduğunu belirlemiştir. 16 yy ve daha önceki evrede ahşap çatkısı ve arasındaki tuğla,kerpiç vb. dolgusu görünen Anadolu tipi evlerin benzerlerinin tstanbul'da konut olarak kullanıldıkları anlaşılmaktadır. Bu evlerde çatı üstü odalar, çatı araları da vardır. Cornidas de Carbognano Cosimo'nun (Descripzione Topografico. 1794) ve Salamon Schweigger'ın "Ein newe Reyssbeschreibung auss Teutschland nac Constantinopel und Jerusalem" başhklı (1577'de yapılmış bir yolculuğu anlatan 1608 Nurnberg baskılı eserinde, bu tür evler görülür. Matrakçı Nasuh'un Istanbul haritasmda da bu tip evler vardır. Görülüyor ki klasik Türk evinin ilginç ve değişik kökenleri vardır ve bu kökenleri eksiksiz olarak ortaya çıkaracak araştırmalar henüz bütünlennıemiştir; bu alanda çalışanlan heyecanlandıracak bilgileri içeren gravurler ve Istanbul konusunda bilgi aktaran eski kitaplar dünyanın her bir yanındaki arşiv ve kütüphanelerde kendilerini bulup ortaya çıkaracakları beklemektedir. U 12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle