Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
•BAZARIN PENCERESİNDEN Selçuk Erez Genç bir oyuncunun arayışları |u hafta İngiltere'de önce siyasal bilgi|ler, sonra da tiyatro tahsil etmiş, lngi"liz tiyatrolannda uzun süre çalışmış, nihayet yurdumuza dönmüş olan genç bir oyuncuyla Hüseyin Katırcıoğlu ile konuştum. Urta okulu bitirdikten sonra Ingiltere'de siyasal bilgiler okudum. Ondan sonra Türkiye'ye dönüp çeşitli işlerde çalıştım. N e gibi işlerde? IVIesela Suudi Arabistan'a gidip taşeronluk yaptım, Günaydın gazetesinin bir dergisinde çalıştım, Çanakkale'de restorasyan işleri yaptım, çeviriler yaptım. 1979 yılında tiyatroya girmeye karar verdim ve Ingiltere'ye gidip lisansüstu tiyatro tahsili yaptım. Nerede? Casl 15 diye anılan deneysel bir topluluktu... John Greenwood'un topluluğunun devamıydı bu. Türkiye'ye dönmek istiyordum, ama Hedda oyunıındu bir rol olanağı çıktı.. Sonra da devamlı olarak teklifler geldi. Jim Hensen ile daha çok tnime yönelik çalışmalar yaptım. Sonra günde iki defa köylerde sahneyi kurup indirmektcn tutun tngiliz Devlet Tiyatroyı'nda Kral Lear'e kadar tiyatronun her işinde çalıştım. BBC'nin Shakespeare serisinde çalıştım. Çalışmalanmda son yıllarda daha çok Shakespeare'e yöneldim. Klasik Shakespeare1 den deneysel Charles Marowitz'e kadar uzanan deneyimlerim oldu boylece. En son oynadığım Chichister Feslivali'nde sahnelenen yeni bir oyundaki rolunıdü. In Studio Tiyatrosu'nda oynandı bu oyun; hem oyun hem de oyunum iyi eleştiriler aldı... Böylece belirli bir yere gelince Türkiye'ye dönüp kendi tiyatroma hizmet etmek istedim. Oradayken /aten Gencay Ciiriin Hanım'ın davetıyle Türkiye'ye gelip Şehir Tiyatrosu'nda Hiawatha'yı sahneye koymuştum. Benim için iyi bir deneyim oldu bu. Ortaya çıkan oyunun daha iyi olabileceği kanısındaydım, ama olanaklar içinde bir şeyler yapmaya çahştık. I ıırkiye'de yapmak istediğim? Kanımca devletin kaııadı altında bu sanatı icra etmek pek guç. Bu nedenle tiyatroyu boyle bir kuruluş çerçevesinde devam ettirmeyi duşunmuyorum. Türkiye'de her alanda olduğu gibi tiyatro alanında da buyuk bir potansiyel var. Fakat bu potansiyelden ne yazık ki faydalanılamıyor. Altmış milyonluk nüfusu olan, büyuk bir kültür geçmişine sahip olan bu ulkeden yazar, oyuncu, müzisyen çıkmalı, ama çıkmıyor! Kanımca bu, bir yerde olanaklann iyi bir şekilde koordine edilememesinden ileri geliyor. Benim de yapmak istediğim bir yerde bu potansiyelin kullanılabilmesini sağlayacak bir ortam yaratmak. Bu kapsam içinde, amatörlerden çok tiyatroda bir yere gelmiş fakat ondan sonra daha ilerlemek isteyen profesyoneller için bir ortam sağlamak istiyorum. Bunun için bir mekân gerekli. Ahşılmış kalıplar içindeki bir mekândan bahsetmiyorum. Gelen se B Istanbul'da yenı bir tiyatro ıçın mekân' arayan Hüseyin Katırcıoğlu, bunun bir eskı depo ya da tabrıka bınası olabıleceğını belırtıyor yirciyi heyecanlandıran, beklentilerini karşılayan bir düzen kurulabilmeli bu mekânda. Bunu yapabilmek için tam üç yıl çalıştım.. önümüzdeki üç yıl boyunca bu işle uğraştığım zaman bana gerekecek olan, geçimimi sağlayacak olan parayı ka/.andım... Ç Bunu nasıl gerçekleştirdiniz? ranakkale'de eski bina restorasyonu yaptım. ssos'u tanıyanlar benim restore ettiğim binaları da tanırlar. Assos'ıa 'Uzun Ev"i ben restore ettim, rıhtımdaki iki binayı da ben restore ettim. Sonra orada bir bar açtım ve bir lokanta işletmecisiyle kira konusunda anlaştım. Böylece kendimi bir süre guvenceye aldım. Çünkü insan yemek derdine, ekmek derdine düşünce bu gereksinme yaptığınız işi de etkilemeye başhyor. Ben de bunu istemiyorum. Şimdi İstanbul'da bir mekân arıyorum! Bu mekân Kasımpaşa'da bir depo da olabilir, eski bir fabrika da olabilir, doğalgaz geldiğinde terk edilecek havagazı depoları da olabilir.. Bu mekânı bulduktan sonra profesyonel oyuncularla, devlet tiyatrolannda, şehir tiyatrolarında çalışan oyuncularla çalışmak istiyorum. Yirmi kişilik bir grup olursa oyun başına altıyedi kişi beraber çalışabilir. Bu kimseler bir oyunluğuna izin alıp bu toplulukta oynarlar. Böyle daha ufak bir grupta daha profesyonelce daha ciddi bir çalışma bekle nir: provalara zamanında gelinir, provadaki ilgi seviyesi çok yüksek olur. Devlet kuruluşlarında provaya gelindiğinde çalışma tempoları bazen düşük oluyor; dışarıda yaptıkları dublaj, reklam filmi gibi işlerle yorulduklarından bazen de disiplinsizlikten kaynaklanıyor bu. Size bir şey söyleyeyim: hayatımda çok iş yaptım.. Mesela amelelik yaptım, inşaatta çimento torbaları taşıdım. Tiyatro işi kadar yorucu iş görmedim! Bunun gerektirdiği enerji çok yüksek düzeyde bir enerjidir. tnsanların çoğunda bu enerji bulunmuyor. İngilizlerın bir lafı vardır: Bir tiyatro sanatçısı olnıak bir onurdur. Eğer bu onuru taşıyamayacaksanız, normalin üstünde bir çaba sarf edemeyeeekseniz tiyatro sanatçısı olmayın. Gidin bankada çalışın, eczanede çalışın.. Ben de bu onuru hakkıyla taşımayan oyuncularla çalışmak istemem. Bu işi ciddiye almak söz konusu olunca aklıma şahit olduğum bir olay geliyor: Anthony Hopkins'le çalışıyordum. Üç dakika geç geldi bir gün Nalional Theater'e. Kral Lear'i oynuyordu.. Teker teker her oyuncudan özür dilediydi. Orada bir provaya gecikmek büyük bir olaydır. Herkes kendini yarım saat erken gelebilecek şekilde ayarlar. Yolda trafik sıkışsa, lastik patlasa yine de zamanında tiyatroda bulunursunuz. Bunun yanı sıra yazar yetiştirmek çok önemli. Türk yazarı olmadan milli tiyatro almaz. Ama "Türk ya/.arlarını sahnelcyelim!" diye bağırmakla da bu gerçekleşmez. Yazar lar için de ortam ve olanak sağlanmalıdır. Bu, Türkiye'de yok. Bazı yazarlar kendi çabalan ile bir odaya kapanıyor, bir daktilonun başına geçiyor, bir şeyler yazıyor. Biri onu beğenecek de, ödenek bulacak da piyesi oynanacak.. Royal Courl Tiyatrosu'nda Harold Pinter, Osborne, Stoppard, David Hare gibi dünya çapında ya/arlar yetişmişlerdir. Uygulanan yöntem şu: Yazar bir fikirle geliyor. Fikri kabul edilirse yazara belli ucret ödenmeye başlar. Yazar provalara katılır. Bu tur oyunlar için prova süreci normal prova surecinden uzundur. İngiltere'de ortaldina prova sureci üç dört haftadır. Bu gibi pıovalar altı yedi hal'ta surer. Ya/ar, oyunu oyuncularla beraber geliştirir gecelcri, hafta sonları vs. usiunde çalışır oyun böyle gelişir. Ben de bu yontemı uygulamak istiyorum. Tabii başka yönlemler de var. Mesela bir taslak sınırları içinde emprovizasyonla oyun geliştirmek gibi. Cartright'ın son oyunu böyle oluştu.. Peter Brook'un oyunları da genellikle böyle gelişir. Bunlar sonraki işler; şimdi her şeyden önce ilk adımımı atmak, uygun bir mekn bulmak zorundayım. Bunun için yer arıyorum! wize başarılar dilerim Kalırcıoğlu! Her yıl binlerce yeni gecekonduya yer bulunan kentimizde sizin tiyatro çalışmalarınızı gerçekleştirebileceğiniz bir mekân da herhalde bulu nur! n