Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Tuhfei Asım da buldu intiha. Hasan Akif Efendi'nin ölümü (1827) üzerine Selanikı aydınlardan Meşhurı Efendı de şu dizeyi fıslar: Eylesun Akif'e Hak, kevseri cennet ihsan. lsmail Habip'in "eski beğenıyı sürduren şaırlerden" bırı olarak saydığı Yenişehirli Avnı Bey'ın (18261883) ölümü için de tranlı Feyzi Efendı bir sonsöz yapıştırmıştır: Avni'ye darı diyarı melekut oldu makam. Şair Üsküdarlı Talat da onu yalnız bırakmayacaktır: Kodular ah iki şairi mahir Kevni. Osmanlı sadrazamlarından Yusuf Kâmil Paşa da (18081876) ebced'in gölgesinden ayrılmaz. O da ölüm, doğum, bina tarihlerini saptamayı sever. tbnülemin onun, Süruri'nin ruhunu sevindirecek derecede ebced'e bağlı olduğunu söyler. Topuna, Paşa'nın Eseri Kâmil adlı kitabında rastlanabılirmiş. 11 Hazlran 1989 ngiliz romancısı Lavvrence Durrel: "Sanırım her tür ınsanı severim. Ama daha çok, işlerini gerçekten bılen, tutkuyla yapan insanları severim, ıster lehimci olsun, ister diplomat" der. Ağır çekimle anlatmak gerekirse, insanlar çokluk işçilık değil, önderlik konumundadır. Mayın, pangodoz, keşkekaleyhisselam olsalar da çok köpek dolabı çevtrirler. Kendilerınden başkalarına çamur atmaya, şap şap kalabalığın çanına ot tıkamaya da pek heveslidirler. 1807 yıhnda Başdefterdar Divitigüzel Feyzi Efendi'nin başının koparılması da insanın insanı çekememesinden, insanın insana katlanamamasından başka bir şey degildir. Gerçi hazretin ölüm nedeni boğazlann berkitilmesinı savsaklaması diye ilan edilmiştir ama tarihçi Cevdet Paşa buna inanmaz. Gerçek nedeni, padişahın, tngiliz elçisinin sözlerine kapılmış olmasına bağlar: Feyzi Efendi boğazlann sağlamlaştınlmasında ağır davrandığından ötUrü idam edilmiş olsaydı Kaptan Paşa daha önce idam olunmak gerekirdi. Çünkü işin en büyük sorumlusu o idi. Demek isterım ki, Feyzi Efendi Nizsntı Cedit yanlısı olmakla da zehirli ve yanar döner beyinleri kendıne dtlşman etmiştir. Buna bir de çokça benbenlık güdüp başını yukarı dikmek huyu da eklenince herkes yaptıklarına uyuz olmuştur. Şu da bilinsin ki, ibadullah onu ekin tarlasında gezen, kelle ekinlerin başakları gözlerine batmasın diye, suda yüzer gibi, başını yukarı tutan hoşhoşlara benzetmiş ve de onu "Ekin Iti Feyzi" adıyla anmaya başlamıştır. Nurullah Ataç da, sonradan bakan olmuş bir dil uzmanına "Ekin Iti" adını verir. Çünkü o da bir kurumsaktır. Herkesi burunlamaya bayılır. Her yerde ortanca dağlan ben yarattım gıbılerde polim atar. Yani bir tafra ki, sultan kızlannda bulunmaz. İlhan Tarus onun öykusunu de yazmıştır. Aferin. Osmanlı'ya dikkat etmeli! Onlarda insanları sevmek, halkın ayak tozuna yüz sürmek bir yana itildiği gibı kalabanın arasına karışmak, halkla gönül bırleştırmek de suçtur. insanın aklı evınden fırlasa da bu, budur. Şeyhulislamların yılz on ıkıncısi İurşucuzade Elhac Ahmet Muhtar Eıfendı'nın tdarei Mahsusa'nın Fevaid adlı vapuruna bınerek Kadıköy'e geçmesı görevınden alınmasına yetmiştır. Neden derseniz, makamının şan ve şerefini bılmeyıp halk arasına karışmak kuçüklüğünü göstermiştır. D Tokyo'daki Disneyland'da tüm masal ülkeleri var. "Korsanlar ülkesi"nden "Vahşi Batı"ya uzun yolculuklar yaparken karşınıza çıkan her kahraman aslında marifetli bir robot... toplar çıkıyor Basınızı oııe eğin, oınkü toplar salvo ateşınde. Topların ağzından ateş çıktığını göruyoısunu? Yanınıza, suyun içıne duşuyor bir kısmı; sular yarılıyor. Aman, aman, yine kafanızı eğın; vunku korsan gcmısının karşısındaki kaleden dc ates açıldı. Kayığımız, bu ates çemberını geçtı, sağa dondu. Kalenın ıçındeyı/ simdi Korsanlar ele geçirmıs. Bir kovalamacadıı gidiyor. Tavuklar kaçi!>ıyor, kadınlar bağırıyoı Korsanlar bir yaııdan ellerindekı pıştovları ile ateş ediyor, bir yaııdan da şarap ıçıyorlar. Işte bir "Kara Korsan", biı sarap fıçısının uzerınde oturuyor. llavlayun kopek kııcağında, "Lo, lo, lo" diycrck sarkı söyluyor. Haydi gelin, bir Afrika ormanında gezintı yapalım. Kuçuk buharlı gemı kısa turuna başladı bıle. Maymun çığlıkları, papağan ötüşlerı, buyuk palnıiyeler arasındayız şimdi. Kolunuzu gemıden fazla sarkıtmayın, bir su aygırı ağzını actı çünku, hemen yanını/da. Işte filler yıkanıyor. Aslanlar, avdan sonra yavrularını yalıyorlar. Işte yamyanılar saldıracak, mızraklarını si/e doğru atar gıbi yapıyorlar. Bu bölümdeki hayvanlar ve ınsanların lümü robot. Ama aslan, "aslan gibi" hareket ediyor, "aslan gıbi" kukruyor. Tıpkı fılin üzerinize hortumuyla su fışkırtması gibi. Isterseniz, küçük trenc binip, bir "Vahşl Balı" yapabılirsiniz. Tommiks'ın tahtadaıı "Kulver Kalesj"ni görebilir; uzanıp, barib çubuğu tuttüren Kızılderililere selam verebilırsiniz. Gezmekten yorulduysanız, ver elini "Miki Tiyalrosu." tşte masallardaki dostlarımız: Pamuk Prenses, Alice, Miki, Uç Küçuk Domuz, Sinderella. Hepsi, koskoca tiyatro sahnesinde boy gösteriyor. Onlar da robot; ama insan gıbıler; harcketliler, şarkı söylüyor, selam veriyor, hatta keman bile çahyorlar. Sinderella'nın büyük şatosunun avlusunda, her masalı simgeleyen mozayık resımlerı scyrcttıkten sonra, Disneyland'ın fanta/ya kentıne gcctik. Karşını/da, bir kuçuk ınsan boyundu, sııslü püslu bir saal. Onıınde durup, baslaııııı beklersenız, dünya cocuklarının resmıgecidmi seyredebılirsınız. Saat başlarında saatın kapakları açılıyor. Içınden, önce kur>uıı askerler çıkıyor. Sonra her ulkeden çocuklar kulaklarda çın çın öten bir şaıkının ezgilerme, çalgılarıyla katılıyorlar. Onlar da oyuncak. Danseden oyuneaklar. Fantazya kentinin hemen yanında, "Gelecegin Kenti" var. Var mısınız, bir uzay gemı sine binip, 45 dakıka sureyle. "Yıldı/ 8ava>lan"na katılalım. Uzay gemimiz hazır. blınıze ışın kılıcınızı almayı unutmayın! Uzay gcnıımizde tanı 40 kişıyız. Her yer karardı Gemı hula kalkıyor. Teknolojik gelişmenin dıışscl oyuncağındayı/. önümüzde yıldı/lar kayıyor Evet, evct, iste 'duşman' ge/egenın 'duşnıaıı' uzay gemisinc saldırıya geçtik. Ses, ışık, oyuncak uzay gemisının harekcti, sizi bir astronot yaptı bile. Haydi ateşlc ışın topunu, lazer düğmesine bas. Haydi vurduk, vurduk, yaşasın, hareketlenip kaçmalıyız. Hareketlendik. İçimiz hop ediyor. Yolculardan bağırış, çağırış. Tokyo Disneyland'dan çıkarken bir anı almadan gitmeyelim... Buyurun koşedeki oyuncakçı dükkânına. Küçuk bu çocuk boyunda Miki fareler, rengârenk sjhırlı değneklcr, gagasına dokunulduğunda ötcn Vakvaka Kardeşler şapkaları, kuklalar al abıldığını. Ayrılıyoruz Tokyo Dısneyland'dan. 6.600.001'ncı konuğuz. Arkamızda çocuk gülücüklerı. Ne demişti, Walt Dısney, "IMsneyland, dünyada duşler kaldıkça, hiçbir zamaıı bilmez!." I 1 Masalda teknoloji Disneyland'ın Japoncası I • Tokyo Disneyland'ın meraklı mıniklere "Merhaba"sı Işık Kansu/TOKYO uslu ve yağmurlu bir Tokyo gününde, bulutlara doğru yukselen laterna sesleri, çocuksu bir gümburtüye yaklaştığımızın kanıtıydı. Daha şimdiden bir Ortaçağ şatosu göründü bile; tepesındeki u«gen, renkli bayraklarıyla. Bacaklarımızın arasında minnaak çekık gö/leri siperleyen yüzlerce simsiyah kafa. Tokyo Disneyland'a gırdık galıba. Kulaklı renkli balonlar sayesinde gökkuşağı ıle el sıkışmış olduk. Balonların "Merhabası"nın ardından, kocaman bir Miki ve Gufi buyur ediyor ıçeriye, mınıklerı, bir de bizı. Vakvaka Kardeş de orada, görüyorum. Minyatur bir sıncma. Başrollerde Miki Fare, Mimi vc köpek Plulu. KUçucuk bılet gışesınde uzun bir kuyruk. Yağnuır sıcım gıbı yağıyor. Kırnım beya/ gölgeliğı olan dükkânda mavı, peınbe şemsiycler, sarı, kırmızı, bcya/ yağmurluklar satılıyor. Uzerınde de miki rcsımlerı var. Orada da kuyruk; yağmurluğunu gıyen dısarıya çıkıyor llk yolculuğumu/, "Korsanlar İ)lkesi"ne olaeak. Bizı kapıda, "mico" kılığına gınnış görcvlıler karşılıyor. Koısanların ınıne goturecek olan kayığa bınıyoruz. llk mağaraya gırdığımı/de, her taraf karanlık. llcrıden sarı bir ışık gorunuyoı. Bir ıskelet bı/e guluyor: Bir koısan ha/ıncsının ustundc otıırduğu ıçın olsa gerek Kayığımı/ "Hooop" diye kayıyor. Yuzunıu/e go/umu/c sular sı«,ı lyor Go/lcrımc ınandiıuyorum, koskoca bir koısan gcmısı yanı ba>ınıda duruyor. blı kanealı, tek gö/u bantla kapanmıv kaptan bağırıyor, "Ates!" Kaptan, gerı,ek cleğıl, bir robot! Ama harcket cdebılıyor, go/unu agıp kapatabılıyor, elındekı kılıcını rahatça sallayabılıyor. Genıinın top kapakları açılıyor, ıçındcn kocaman P Çekık gözlü mınıkler, "Geleceğın kentı'nde. bir uzay gemısıne bınıp 45 dakıka sureyle "Yıldız Savaşlan"na katılmaya hazırlanıyorlar 13