05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNLÜK Salâh Birsel 26 Mayıs 1989 Herkesi burunlayanfekiniti' 29 Mayıs 1989 T aksim'de, Divan pastanesi. Tarihçi Taha Toros'la karşı be karşı. O da şair Süruri gibi Aüanalı olduğundan laklakamızı Süruri'dcn başlattık. Süruri (17521814) yergi ve şaka türündeki şiirleriyle ünlüdür. Yazarken çokluk utanma perdesini sıyırıp atar. Hüzni ve Havayi mahlaslarını kullanmıştır. En son da Süruri'de karar kılar. Toros'a göre Süruri yaman bir ebced'cidir. Boyunaebced'c vurulmuş ikilikler, teklikler söyler: Kara kuru karı aldı Nııman. Bir larihte, Adana'da fareler urtadan silindiğinde bizim şair bir de şu dizeyi ateşlemiş: Farenin hasrctinden öldii kedi. Adanalının bir de vasiyeti varmış: Bcnim neslimdcn gelenler ebced'i korusunlar. TahaToros, Süruri'nin torunlarından biri. Ebced'i üstlenmemiş ama ona iyisindcn bağh. Aile de gözlerini hep ebced'Ie açmış. En büyük oğul Ali Hayali'nin adı ebced'Ie doğduğu yılı güstcriyor: 11.1308. Onun iki yaş küçüğü Ali Ragıp'ın adı da ebced tablosunda 1310'u tutuyormuş. Taha Toros 1326'da (1910) doğduğu vakit babası, ebced yüzünden, bir hayli ter döker. O yıllar, lıtihal ve Terakki yıllarıdır. Baba, oğluna Huseyin Cahit ya da Maliyeci Cavit'in adını vermek istiyordur. Yalnız küçük adı Önıer olacaktır. Bu da duygusal bir nedene dayanrnaktadır. Ondan önceki çocuğu (Ömer) kırkını doldurmadan yaşam görevindcn aynldığı için baba onun anısını ayakta tutmak istiyordur. Gelin görün ki, ömer'in yanına Cahit'i getirir almaz. Cavit'i getirir dolmaz. Çünkü biri 4 yaş eksik düşüyorsa, öbürü dört yaş büyük kaçıyordur. Taha Toros: İki ay gcçmiş. liende daha ad mad yok. Bir gün Musal Müf'tüsü Taha Efendi Tarsus'a geliyor. Dedenı Mehnıet Hilmi Efendi de müftü olduğu için bizim eve iniyor. Durumu öğrenince: "lzin verirseniz ben adımı bağışladını" diyor. Tarihini de düşürüyor: "Dört melek yardımıyle ettim ismini itha". O günden sonra ben Omer Taha oluyorum. Yani ebced'le 1326. O gün orada bir konuk daha varmış. O da bir süre sonra doğan oğluna Taha adını vermiş. Bu, Taha Canm'mış. Fuat Carım'ın yeğeni. Nimet Arzık'ın da kardeşi. Papalık katında elçiyken öldürülmüş. Taha Toros ailenin beşinci çocuğu. Ondan sonra dört yavru daha var. Kendisi altı buçuk ayda doğmuş. Ve de pamuk içinde büyütulmüş.. Nedir bu, dört böbrek yüklenmesine engel olmamış. "Dört böbrek ve dört halip (idrar yolu) gcnçlikte çok yararlı. Yaşlılıkta işler karışıyor. Insan sık sık tuvalete koşuyor" diyor. Toros çok böbrekli olanların çok yaşadığına inanıyor. Zaro Ağa da üç böbrekliymiş. da çıkarıp atmış. ön plandaki yapı ve renk arka plandan ayrılmıyor. Bu yüzden onun: " N e duyuyorsam resmiınc onu koyuyorum" sözü daha bir anlam kazanıyor. ki gündür ebced'c dalıp çıkıyorunı. Ibnülenıin, şair Abdülgani Falıri (Doğ. 1864) için: "Adana'lı olmasaydı Sururi'ye bir yakınlığı olduğunu düşünürdum" diyor. Üstadımız, ebced hesabıyla tarih dilşürmede her yeri duz ayak eder. Her şeye, her vakit tarih indirir. l.eskofçalı Galip için de bir sürü tarih yuvarlanmıştır. Gerçekte Osmanlı şairlerinin çoğu ebced'bazdır. Namık Kemal bile Sadrazarn Ali Paşa'nın ölünuınu ebced'e vurmuştur: Yere geçti sadrı Ali, vardı derki esfele. Şair Arif Efendi de o çağda, şimdilerde olduğu gibi hcrkes şairdir 21 Aralık 184()'ta varlık beşiğini süslemeye gelen Namık Kemal için şu tarihi düşürmuştur: Krdi şeref bu dehre Muhammed Kemal ile. Ebced vurgunu şairler arasında ıınlennıiş biri de Deli Nüzheftir (18261890). Hazret, tstaııbuli'dır. Kavanozzade adında bir başka Istanbuli'nin ölümünü şu dizeye sığdırır: Kavanuzzade ayak haslı dolabı adem'e. Ne ki, hızını alamayınca bir de şu şiiri fırlatır: Kavanozzade kırıldı Rumazandan evvel. Onun, Rabıâli'de teşrifatçılık odasındaki bir resmin çalınması üzerine de bir topıık çakıl havası vardır: Hele Sirel gibi surel de gilti Babıâli'den. Dizede söz konusu edilen Siret, bu hırsızlık olayından önce teşrifatçılıktan ayrılan Siret Efendidir. Nüzhet'in 1866'da ölen şair Saffct üzerine de bir bidibidi bakosu bilinir: İki yüz sckscn iiçle göçlii Saffet darı fani'den. Saffct için l.ebip Efendi de bir tarih savurur: C'ennet olmuş Saffel'c valâ mekfln. Deli Nüzhet, amcası Nuh Rıfkı'nın ölümünü de ölümsiizleştirir: Nuh, cismi zevrak'ın sürdü adem deryasına. Bir ebced düşkünü de Mehmet Bahaettin'dir ki (18451919) o da Taşçızade adında biri için, geleneğe uyarak, ahlı vahlı bir dize yumurtlar: Vah I aşvızade'nin de kondu taşı başına. Hazretin bir başka ahlı tarihi de defterlere şöyle geçmiştir: Ayine düşmuyur gece giindüz elinden ah. Abdülhak Molla da 1853'te şanlı ölüın köprüsünden geçince zariflerden Saip Efendi onun hcsabını kapatır: Gilti Hak Hak diyerek Hakka bu dem Abdülhak. Ebced anzarotunu iç iç bitiremezsiniz. Mütercim Asım Efendi 1798'de Tuhfei Asım adlı yapıtını bitirdiği vakit bir dostu da onun tarihini saptamıştır: İ • 164 yaşına değin yaşamış. Atatürk'ün çevresindeki kişilerden Damar Arıkoğlu da üç böbrek taşıyormuş. O da çok yaşamış. Bebek'te otururmuş. Eyvah ki, üç çocuğunun ölümünü görmüş. Toros, Ibnülemin'in, Orhan Veli üzerine bir dörtlüğti olduğunu da söyledi. Bir dizesi şöyleymiş: Tarihini mevlc yazdı sarhoşan. Akşam. Çatalçcşme'ye dolmuşla döndüm. Bütün yol boyunca arabesklerle hişpiş oldum: Ellerim yakanda mahşer güniinde, Yalan dünyada kalırıın sanma. 27 Mayıs 1989 T em Sanat Galerisi. Şükriye Dikmen'in resim sergisi. Yenilerin yanı sıra, Tülin Zambakoğlu'nun portresi gibi, 3040 yıl öncesinin yaratıları da var. Dikmen'de her şey çizgidir. Yuvarlaklar, eğriler, dikeylerle yaşanan bir halay. Kuşlar bile çokluk dikcy cşyalardır. Bu dikeyleri, bu çizgi cümbüşlerini de açık tonlar kokulandı rıyor: Turuncu, filizi, fıstık yeşili, sütlü kahve, krom sarısı, çivit, is siyahı, kestane, karçiçcği, menekşe, açık laci. Yani her tablo bir renk dolunayı. Bir ay yenisi. Çok renkli bir mendilimelek. Tablolar aydınlığa durmasıyla da dikkati çekiyor. Işık vegölge oyunları yok. Tüm nesneler, keskin çizgiler, konturlar içinc alınmış. Başkişilcr de ağaçlar. Portreler bile dal ve yapraklarla boyanmış. Hele eller yerine sadece yapraklar kondurulmuş. Çam iğneleri. Serginin bir özelliği de portrelerin ağırlıkta olması. Çoğu da kadın yüzleri. Balolardan, fuarlardan, müzelerden, festelerden, tiyatrolardan, kuş kafeslerinden, kiliselerdcn kaçırılmış kadınlar. Bıraksanız aladışappak ibadet etmeye başlayacaklar. Bunu, topunda aynı olan badem gözlerden, Kaf'tan Kaf'a uzanan dudaklardan çıkarıyorum. Devrik kürklü kaşlarla son buIan su testisi burunlar da işi haber veriyor ama onlar, daha çok sevilere işaret kaldırıyor. Şükriye, tablolarından dcrinlik estepetasını 12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle