02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

merkezinde yilksek taş duvarlannı otlar ve çalılar sarmış, "uygar insanın" ilgisini bekliyor. Yapıyı, XI. yüzyılda Karadeniz ticaretinde de etkin olan Cenevizliler inşa etmişler. XV. yüzyılda Osmanlılar onarmışlar ve 48 dükxân bulunan iki katlı bir çarşı durumuna getirmişler. Uzun yıllar, bölgenin en ünlü tüccarlarının çeşitli değcrli eşyalan, paha biçilmez kumaşları ve silahlarının pazarladıklan bir merkez olarak görev yapmış, kentin borsası olmuş. Kapısından bakıyoruz. Bu görkemli tarihten i7İer görebilme umudumuz bir anda kayboluyor. Içerisi kereste yığınlarıyla dolu. 1952'den beri, turızm broşürlerinde de yer verilen bu anıtsal yapıyı "depo ve atölye" olarak Jtullanan Tevfik Karaağaçlı bizi karşılıyor. Tahta parçalarına ve çivilere basmadan nasıl gezebileceğimizı gösteriyor. Tevfik Bey, 35 yıl Esnaf Dernekleri Başkanlığı yapmış. ll Tlırizm Komisyonu'nun da uyesi. "Her yıl, yaz başında komisyon (oplanır ve Bedestenin tıırizme açılmasını goru$ur, ama sonuç yine alınamaz" diyor. Sonra ekliyor: "Geçen yıllarda bir Alman kadın ıtıimar geldi, iıç gıin kaldı, binanın her tarafını olçtü gitti; hiç üşenmedi, hayret ettik!..." Biz de bu tarihi Bedesten'in nasıl hâlâ kereste deposu olarak kullanılabildiğine "hayret edip" Pazarkapı mahallesine doğru yürüyoruz. Tarihi kale surlarının denize ulaştığı, Zağnos Deresi'nin eski şehir surlarının dışına çıktığı Moloztabya denen yerde kuçük bir taş köpruye ulaşıyoruz. Çevresindeki eski evlerle tarihsel bir kent mekânındayız. Derenin rengı ve "koku"su, bu mekânın keyfini çıkartmamıza engel. Lağım suları, tüm "ayrıntılan" ile tarihi köprünun altından geçip denize yöneliyor. Kenardaki meydancıkta oynayan çocuklar, "suya" düşen toplarını elleıiyle alıp maça devam ediyorlar... Moloztabya'nın bir insan boyu yuksekliğindeki kemerlı kapısından surdışına çıkıp kale dııvarları yanından guneye tıımanan caddeye dönüyoruz. Caddenin sahil yolu ile kesişen köşesindeki genıs bir alanda "kat otoparkı" iıışaatı baslamış. Icmeli, Bizans devrine ait zengın mozaık döşemeler üzerine oturtulmuş. Parçalarını göstenyorlar. Ycşil sarı, mavi renkli mozaıkler. Dahası var. Kazı sırasında, hemen yolun karşısındaki kale burçlarının altına doğru uzanan dehlizler ortaya çıkmış. Bölge, böylesine yuzeysel bulgularla bile eşsİ7 tarihsel değerleri barındırıyor. Ve "katlı otopark" yapılan bu geniş arsa da bölgede "yapılaşma oİmayan" tek açık alan. Ek olarak, kıyı bandıyla olan komşuluğu nedeniyle, her yönden bir halka açık antik park alanı olabilccek bir yer... Trabzon'da son kalan sıvll mimarlık örneklerinden ıkısı Yaşamak için birbirterine yaslanmışlar, direniyorlar Otomobili insan uygarlığına yeğleyen duşünce Trabzon'un bu köşesine de göz dikmis... Surların kenaruıdan Zağnos Köprusu'ne doğru tırmanıyoru7. Işte karşımızda Trabzon Kalesi. Bir zamanlar kentin simgesiyken ve gravürcülerin baş dekoruyken, şiındi çevresini saran düzensiz yapılar daha çok dikkat topluyorlar. Kaleyi, M.ö. 700'lerde Karadcniz'de ticaret kolonileri kuran Mıletoslu gemiciler yapmışlar. Dört köşeli olduğu için, kentin adının eski Yunancada bu şekli tanımlayan "trapeza" sözcüğunden geldiği soyleniyor. Daha sonra VI. yüzyılda Bizanslılar genişletmişler ve Osmanlılar yeni kısımlar vc burçlar ekleyeıek son durumuna getirmişler. Şehir planında son yılların "en önemli karan" olarak elc alınan "Tanjant Yolu" işte bu önemli kalenın çevrcsindeki az da olsa kendini koruyabilmiş tarihi dokuyu e/erek geçecek. Samsun yönünden gelen "TIR'lar" ve "hızh oto sürüculen", bu yol uzerinden "keyiflı bir yolculukla" rızurum karayoluna bağlanacaklar. Ama Trabzon'dan mı gcçtiler, yoksa bir garip yapı yığınlan arasından ını fark edemeyecekler. Tanjant Yolu, eski Trabzon'un son kalan ızlerını bir hançer gıbı yarmaya hazırlanıyor... Zağnos Köprüsü, Fatih'in komutanı Zağnos Paşa'nın adını taşıyor. Altından geçen "suyu kaybolmuş", ama gecekondu yığınlarını barındıran, bir donemin yeşil vadisi "dere" de oyle. Osmanlı ordusu, Zağnos Paşa komutasında bu bolgeden şehre girmis. Biz de öyle yapıyoruz. Köprünun karşısındaki, neredeyse çökmek uzere olan bırkaç sivıl mimarlık örneğı evm fotoğrafını çekıyoruz. Zağnos Deresi'yle, Tabakhane Dere.si'nin arasında yükselen lç Kale'ye tırmanıyoruz. Peşimize turistlcr takılıyorlar. Onlar da bızim gibi Trabron'u arıyorlar ellerinde sıkı sıkı tuttukları kitaplarındaki resimlerle gördukeri arasında bocalayarak... olarak" yaşatmayı başarmış. Günün yorgıınluğunu, daha doğrusu "stıcsinı", Faroz'un mendireğindeki kuçuk bir lahta barakada, "mezgit ve istavııt" ızgarasıyla atmaya çalışıyoruz. Çevremizde "krampon ayakkabılı" gençler dolaşıyor. Faroz'un ıınlü futbolcular yetiştırmesının nedenını hcmen kavrıyoruz. Bir de unlıi kemcnçecılerı... Bedri Rahnıı anlatıyormuş. istiklal Marşı ilk bestelendığindc Ankara'dan tum illere sozleri ve notaları göndeıilmiş. "Bundan boylc her cumartesi çalınacak ve bayrak çekilecek" diye. Trabzon'a da gelmii,. Ne ki, bando takımı olmadığı gibi notadan anlayan bırısı dc bulunamamış. Marşın sozleri var, ama nıüziği nasıl? Bir "bilge Trabzonlu" sorunu çdzuvermis: "Ne düşüniysiniz? Vtır oni kemençeye..." demış. Böylecc, Trabzon'da ilk İstiklal Marşı, kemençc eşlığinde ve "horoıı ezgisiyle" soylenmiş. Ama sflylenmiş işte... Ve Faroz... Trabzon'un hiçbir kentte bulunamayacak bir özelliği var. Güneş denizden doğuyor, deııizden batıyor. Tarihten beri yaşayan ve "yok edilemeyen" tek güzellık belkı de bu. Allahtan, "kentlesnıenın" l'ı/.ıksel kararlannı verenlcr "gııncşc" hükmedemıyorlar. "Yok edilemeyen" bir diğer ö?ellik de Faro7'un gelenekleri. Kentin batı kenarındaki bu mahalle eski evlerini, eski görunumunu yitirmede diğer semtlerden pek geri kalmamış, ama Doğu Karadeniz insanının tum sevecenliğini, içtenliğini ve sıcaklığını "mahalle Faroz'daki kulturu yaşatan balıkçı kulübesı Temel Zıhnının "Dal Meyhanesı" Faroz'un gençlerı, "genç" yaşlıları, geceleri geç vakitlere kadar sahilde dolaşıp şarkılar türküler söylemeye davam ediyorlar. Gunluk sorunlarını "vıır oni kemençeyc" deyip o akşam için "çözııyorlar". SSK Hastanesı Mudürlüğü'nden emeklı Temel Zihnl de bizi ağırladığı barınağının altmdakı motoruyla gutıdüzleri balığa çıkıyor. Akşamları da sanatçı dostlarına yenı fıkralar bulup anlatıyor. Temel Bey aynı anda ressam. Birçok kez sergiler açmış. Kayıkhanesinin suntadan duvarlarında yağlıboya portreler asılı. "Buranın adını 'Dal' Lokantası koydum" diyor. Biz de bol tuzlu soğana ve kömur ızgarasından lahta 'masamızdaki eski gazetelerin üstune dökulen bahklara "dalarak" Faro/'da guneşın batışıru seyrediyoruz. Soframızda yine "Maçka" ilı Bedri Rahmi. Trabzon'u gezdikçe onun şiirleri yakamızı bırakmıyor. Ama "üzülmek" ya da "eskiye özlem" duymak için değil. Geleceğin guzel çevrelerini yaratmada, geçmişin insana dcğer veren izlerini yakalayıp gelişlirebilmek için, Trabzon'u yeniden "içl gala\lı )>u/an" yapabilmek için. Cl Trabzon Kalesi'nın çevresındeki betonarme yapılar, taş duvarlara sürüngenler gibi tırmanmışlar, tarihi bofluyorla 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle