Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
G Ü N L Ü K S a l â h Bı?se Of Kurtuldum 25 Şubat 1988 Sok okağın kalabahğında değil, kafanın kalabalığında yaşayacaksın. Bir kez buııa alıştıktan sonra da kapalı bir kutu içinde, yıllarca gıkını çıkarmadan oturacaksın. Iste o zaman, başkalarının dUşuncelerine katılmak, arabesk adam ayaklarına yatmak zorunda olmadığını anlarsın. amigosudur. Şairliği yanı sıra voleybol menajerliği yapıyorsa yine kızlann menajerliğini yapıyordur. mans da bu görüştedir. O da: "İnsan aynı zamanda hem çok akıllı, hem çok ebleh olabilir!' sözünün lambasını yakar. 2 Nlsan 1988 binmiştim ki Nermi Uygur'u karşımda gördüm. HİIton'a gidiyormuş. Ben de öyle. Nermi'nin kalbi son bir yıl içinde büyük vartalar göstcrmiş. Üç adım atsa kalbin yıriıklarını saptamak için ilaç içireceklermiş, ama iki adımı zor atıyormuş. Doktorlar ameliyata bile yanaşmak istememiş. Masada kalacağmdan korkmuşlar. Avrupa? O da olmaz yolda ölürsün. Sonunda Haseki'ye yatmış. Orda da kimse bıçağı clinc almak istememiş. Bereket o günlerde Hollandalı bir kalp uzmanı hastancdc gcçici olarak bulunuyormuş. tlkin o da yüz vermemiş. Ama bir iki gelgitten sonra Nermi'yi tanıyınca "Bu küllürü öldüremeyiz" diye kollarını sıvamış. Nermi'nin ölüm karşısındaki fılozofça davranışını gördUğünden de demiş ki: Hiçbir şeye söz vermiyorum. Bu yıl öldürecefeim hastaların sayısında da eksiklik var. Yalnız, elimden geleni yapacağım. Nermi, hacamaltan sonra dokuz saat komada kalnıış. Ama kurtulmuş. 66 gUnlük hastane serüveninden de evine herkese benzeyen bir yüzlc dönmüş. laksim'de inince arka yoldan, Fransız Hastanesi'nin önunden geçerek Hilton'a vardık. Sabri Berkel'le (ressam) Naim Tirali oradaydı. Az biraz sonra eski Hiltoncu vc eski edebiyatçı Halit Eskişar da geldi. Arkasından da bu yıl 86 yaşına basan heykelci Kenan Yontunç, saldır suldur ilerleycrek, daha doğrusu gerileyeıek belirdi. Üç yıldır birbirimizi görmemişük. Salonu (Greenhouse'ı) "Salâh, Salâh" vayvillimleriyle çınlattı. UönUşte Kabataş'a onunla birlikte indik. Nermi, kapısının önünde inebileceğinidüşünerek dolmuşu yeğledi. Kab.ıtas'la, sağdaıı sola geçmek için, üst merdivene yöneldiğimizde Kenan'ı kolundan tutmak istedim. Yuk, tembelliğe alışmak istemem. Oysa, sol bacağını oldukça güç taşıyordu. Politikacılıgı da vardır. Haflada Çin düşunüru I in Yutang da hırll.nıbolan pusbirkaç gün de partiye uğrar. Seçim lu bir havada denıze dalan ve kcndınden başka hiçlerde sandık başına kurulur. bir şeyi göremeyer ınsanlara benzelir. "Başkalannn rastlasalar da, der, zekâlannı ancak burunlarıyla ya Bir Ö7.clligi de tabanvaycı olusuda elleriyle ölçmeye kalkarlar!' dur. Usküdar Kadıköy arasını hep ayak ayak yürür. Fatih'e, Şişli'ye Bir başka Çiali yazar, YUan Chunglang da insangitmişse oralardan Eminönü'ne de ların hep bangobo/. uşakları yeğlediğini söyler. Çünyine yayan yapıldak gelir. kü öyle biriyle olduğumuz vakit, daha sereserpe Kab abataş'ta deniz otobüsünden inip kara otobUsüne 22 Nisan 1988 • airler çokluk, iki dize yazdılar mı burunlamanın ayaklarına yatarlar. Kendilerini dünyanın en büyük gülbezekçisi saydıkları gibi karşılanndakilcre de ezik incir gözüyle bakar lar. Ne ki, herkes rafadan yumurta değildir. Fransız yazın erlerindcn Blaıse Cendrars 1912'de Siblrya Kkspresl'ni yazarken, kendini şair olarak düsünmemişlir. Hele onun, çağdaş şiirin önünü açacagını aklının kcnanndan bile geçirmcmiştir. Bu yüzden de yazdıklarına şiir değil, düzyan adını kondurmuştur. Onun kendisini şair olduguna inandırması ancak altmışından sonradır. uzanabilirmişi/. Kcndimizi, savunma durumunda tutmaya da gerek duymazmışı/. GUnümüz ya/arlarından biri dc, Vicki Baum, bir yapıtında ıMarinn) şunu ilan edecekıır: Aptallık su basması, yıldınm düşmesi gibi doğa felaketlerindcndir. Sızma söz: Eblehten, ahmaklan olmaz evliya Onlan hiç ml hiç sokma avluya 26 Nlsan 1988 Namık Kemal'in babayiğit yanlanndan biri de er> lehliğine inandığı adamlarla hiç savaşmamasıymış. Bir laf ebesi, bir mirikelâm olduğu haldc onların yanında bır köşeye büzülür, kendini tam bir suskunluğa gömermiş. Dahası, kilabını çıkarır okur, andavallı hazrelleri çekip gidince üe: "Of kurtuldum. Hay Allah belanı versin ahmak herif" dermiş. Mussolini'nln damadı Kont Galeazzo Ciano, 19361943 yılları arasında Italya'nın Dışişlerl Bakanı idl. Eşi de anarşisttir. Ama o bir de dini bütün Hıristiyandır. Sternheim ise bu din konulannı saçma ve zırva bulur. Rolland'a göre onun tanrısı Flaubert1 dir. Stendhal'i de çok sever. Onun Kı/ılla Karasını ezberden okur. Bunları buraya koskoca bir kitabı belleğine çekecek kadar edebiyatı scven bir insana saygı duruşunda bulunmak için geçirdim. Buna karşılık 19361943 yıllarında llalya Dışişleri Bakanlığı yapan Kont Oaleazzo Ciano günlüğünde (Siyasal GUnlük) dört dörılük bır cdcbiyat düşmanım sergiler. De Chirico'nun ressam mı, yazar mı olduğunu bilmeyen bu adam Faşist Partisi Genel Sekreleri Vidussoni'dır. Hukuk öğrenimi görmilştür ve de altın madalyası vardır. Ciano onun için der ki (7 Ağustos 1942): Trende az biraz Vidussoni'yle görüştüm. Aklı iyisinden kıtlır. Üstelik de bilisiz nıi bilisizdir. Oriano'nun Faşizm larihi adlı kitabından söz etti. Gerçekte Pe>ouse Üniversitesi'nde faşi/m doktrin ve tarihini okutan Profesör Orano'yu amaçlıyordu. Ne var, bu, onun için aynı şeydi. 25 Nlsan 1988 lithat Cemal, bir şair hpartalı Hakkı'dan açar. Hakkı Bey, Mehmet Akif kendisine şiirlerini okuduğu vakit, suratım asarmış. Akif de onunla yeni tanıştığı için bu somurtmayı çokça beğenmeden geleıı baygınlığa yorar ve içinden şöyle geçirirmiş: Bu Ispartalı Hakkı gUnün birinde kendini tutamayacak, şiirlerimin önünde şark diye düşüp bayılacak. Gelgelelim işler hıç de rtyle olmamış. Akif, bir gün ona yeni bir gazelini okuduğu vakit, ipini kendi eliyle çekmiş: Beğendin mi Hakkı? Bcğenmedim Akif. O kadar da .nı fena? Yazdığın şcyleri sen beğeniyor musun Akif? Bu gazellerle eninde sonunda bir Mualtim Naci olursun. Oysa edebiyat bu mu? Uygar memleketlerin edebiyatından habcrin yok. Bak, ben senden on yaş btlyügüm.Konya'nın bir köyUnden tstanbul'a gelmiş bir adamım. öyleyken, sabah Mektebi Hukuk'a gidiyorunı. öğleden sonra Eınnıyet Sandıjı'nda kâtiplik yapıp ekmek paramı çıkarıyorum. Gece du Fransızcaya çalışıyorum. Ben, şu köylü adam, bu yaşımda Fransı/ca öğreniyorum. Boileau'dan çe\iriler yapıyorum. Sen kalkınış Naci'nin arkasından koşuyorsun. Bu çağda bu gazeller ayıptır. Sen bu şairliği hırak da ilkin bir dil öğren. Ondan sonra şair mi olacaksın, bilgın mı, senınle oturur karar veririz. Diyeceğim, Ispartalı Hakkı ağzını kiraya vermiş bir labalubacıymış. Us tasına düşen her şeyi şappadak söylermiş. Hele aklı kıt bir adam gördü mü, kendini ancak bir iki kez tutar, sonra patlarmış: Zatıâliniz aptalsımz efendim. Ey gelecekteki okur. billahi bir an dur. Yeryüzünde dâhilerden çok budalaların, hebennekaların atları koşturmaktadır. Fransız yazarlarından Bcrnanos, ekspreslerin, uçakların, olomobillerin onları boyıına sağa sola taşıdığına görc her yandan fışkırmalarını pek doğal bulur. Bernanos gerçek hışırların orta sınıftan çıktığına da inanır: Zenginler ise, der, hiçbir işe yaramayan lüks bir saçmasapanlığı kendi tekellerındc tutarlar. Nedir, ahmakları akıllılardan, zihni evvcllcrden ayırmak hiç de kolay değildir. Çunku bir yazarın dediği gibi, aralarında öyle zekileri vardır ki insan bunlarm nasıl ahmak olduğunu şasar. J.K. Hıı\s 29 Nlsan 1988 Uuehenno'ya bir de Andre Gide'den bir pendifrank: Başkaları burunlarından nasıl açarsa, GueJıenno da yüreğındcn öyle açar. ü ı i ı 1 4 Nlsan 1988 Oöyylenıeli ki, burukkcseıı sanatçıların en önde yüö rüyeni ressam Salvador Dali'dir. 18 Aralık 1955 günü gUnlüğUne şunları geçirmiştir: Eugenio Montes dedi ki: "Uali, başmclek Raymondo Lullio'ya en yakın duran yaratıktır." Bu söz çok hoşuma gitti. ÇünkU ben de her zaman kendime bir dâhi gözüyle bakmışımdır. Gide'ııin gUnlüğUnde de (14 Mayıs 1935) şu tUmceye rastlanır: Bal/ac, Hugo gibi dehasına pek inanır. Nietzsche'nin ise gönlü ganidir. O, dâhilere filozof gözüyle bakar. Uluslar dâhilerini de (filozoflannı) kendi kendisinin merakına düştüğü zaman yaratır. 11 Nlsan 1988 Ercü'yle (Ercüment Uçan) Vagon'da. Yani Kudıköy'de. Altıncı şiir kitabı Geçmlş Zaman Tevellüdü çıkmış. tmzalayarak verdi. Uçarı 43 yıldır şiir yazar. llk kitabı da C'ümbüşcübaşı'dır(l958). Nedir, "Cümbüşcübaşı" adını verdiği anıtsal şiiri daha yenilerde yazmış ve de son kitabına oturtmustur: rtrnegin egrelliollannın açlıgı merakına sunuldu renk cümbüsünün nifin laıı ajtanrken uğlan kızı öper kızıldcrililer tüfeklerini aleşler beyazlara karsı beya/ perdedeki amerikan filnılerinde Erci kedilere, köpeklere vurgundur. Istanbul scmtlerındcn de Beykoz'u sever. Ona du^künlüğuııden balıkları da sever. 61 yıl öııce Bey koz'da, iskclcrtin karşısmda, 68 numaralı evde doğmııstur. Şimdıler ev de Uçarı gibi, dündik ayaktadır. Yalnı/, yine Uç?rı gibi, saçlarına kır duşınüştur. Uçarı, bir voleybol amigocusudur. 1953 yılından beri Beykozluları çığlıklarıyla /ıp /ıp oyııalır: Yasa Beykoz, aslanmm Beykoz. Hadi kı/lar. Evel erkek takımlurmın değil, kı/ lakınlannın 10 Nisan 1988 l l o m a m Rolland, 19141919 yılları arasında tuttu|u Savaş Yılları Giinlügü'nde bir ara Alman yazarı Carl Steınheim'dan açar. Sternheım, gcrvckte anarşist bir yazarüır. Kentoylulaıdan, paıa babalanndan tuiıın da bürokratara, sosyalisllcre değin tefe koyup çalmadığı kimse almamıştır. Andrâ Gidb'ln gunlüğünden "Balzac, Hugc gibi, dehasına pek inanır."