28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

G Ü N L Ü K Salâh Birsel Gücü gücü yetene 17 Temmuz 1987 Dezircilerde (Asını ve Refik) geleneksel mantı şöleni. Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya değin mantı. Husamettin (Bczok) mantılandıktan sonra kaykıldığı iskemlede göğsünü işarct ctti. Burası göbeğin birdenbire kesilmesiyle beliren bir yayla, bir pufla yalak görunümündeydi. Bu yıl tabana tane verip kaçan kedisi Tarzan her akşam TV saatlerinde yani vayvay tavında oraya kurulur, gardını hiç bo/mazmış. Hüsam en çok tekirlerı tutar. Yalnız alt çene ve gerdan beyaz olacak. Eski yıllarda Tarzan'dan vefalı bir kedisi varmış. Aklına esti mi gelir, yüzünü gözünü yalar, kıılağını emermiş. Ona öylesine alışmış ki öldüğünde cvct kediler de olür aylarca yasmatem etmiş. Onun yerine aldığı ise çok görgüsüz çıkmış. Yüzünü yalamadığı gibi kulağına da dokunmuyormuş. Hüsam neler neler yapmamış! Kulağına süt mü, bal mı sürmcmiş! Ama naf.c kedi bildiğiııden şaşmamış! Benim tanıdığım kedısevenlerden biri dc Ahmet Köksal'dır. O da kedisine yatakdöşek bağlıdır. Evdc hiç yalnız bırakmaz. Yazın, sıcak aylarda eşi bir yerlere giderse, Ahmet kalıp kediyi beklcr. Sonra karısı gelir, o gider. Kedi de tam bir kulkedisıdir. Pencerenın Önüne bile yaklaşmaz. Hüsam'ın kedilerinden de daha ıleri pupazdır. Onlar dana köftc yerse bu, biftekten başkasına başını cevirip bakmaz. 22 Eklm 1987 Oaat 18.00 Alalurk Kııllur'de Turhan Doyran'ın fotoğraf sergisi. Yeni bir ağız, yeni bir çeşni. HUsamettin Bozok, yazın verdiği sö/ü tutarak Hüseyin Rahmi'nin^roman veöykülerinde başrole çıkan kediler u/erine eskiden yazdığı bir yazıyı yanında getirmiş. Yazıyı vafir teşekkurlerle aldım. Onun yazmasına göre Hüseyin Rahmi Şık'ta Orol (I)röle), Mezanndan kalkan Şehif'te de Panter adında bır köpcgi gündeme getinyormuş. "Dağların Şenliği" ise kestane ıcnkli, uzun tüyleri içinde gözleri ışıl ışıl yanan bir ayının öyküsuymüş. "Kırço"da bir araba beygiri, "Nasıl Oldürduler"de zavallı bir eşek varmış. Kedilere gelincc, onlar genç yazda yalılara, kır köşklerine göçuldüğü /aınan Marsilya sepetleri ya da tcl dolaplar içinde taşınır, kışın ayııı biçimdc, çokluk yaşlı kalfaların dizleri ustunde gelirilirmis. "Ada Vapurunda" adlı öyküde Mestan'la Ceylan, yolcuların şarnıaşaşkın bak 15ları altında, mırnav mırnav, böyle bir gezi yapmışlar. Muhabbet Tılsımı'nda da bır küçük kedi harem ile selamlık arasında iki genç kalbın ateslerini birbirine ileten gezgin bir haberci görevini ustlenmis. Hüsam yazısında Ulanmaz Adam'daki Avnussalah'ın ev halkına tavşan eti diye Sincap adlı kediyi yedirdiğine de değiniyor. Eve gelince, yazıda işaret edilen kedileri, köpek lerı HUscyin Rahmi'nin yapıtları arasında arayıp bııldum. Yalnız "Kırço" öyküsünün bende olmad:ğını göfdüm. Hüsam bir de "Kedim Nasıl öldü?" öyküsünderı açıyor. Onu da bulamadım. Ne ki, Hüseyin Rahmi'nin yapıtlannı karıştırırken hayvanlarla ilgili iki başka öykiıye rastladım. "Kedi Yüzünden" damda Gülfem adındaki kedisinin üstüne Ustüne gelen sokak kedilerini kovmak için, tavan süpürgesiyle, komşunun çatısına vuran bir kadının kiremitleri nasıl kırdığını anJatıyor. "Tehlike Karşısında Keçi Fil Oluyor" adlı ikincisinde ise yangın çıkan bir evdeki ağır mı ağır sandıkları tabirken Herkül kesilen bir çocukla civcivlerine tebelleş olan bir köpeği, gagasını kafasına çıvi gibi batırarak kaçırtan bir kuluçkanın yanı sıra kendisini yutmak isteyen bir boa yılanına boynuzlarıyla meydan okuyan yiğit bir oğlağın serüveni dilc getirilmektedir. Haa, bir de "Buyük Bir tbret Dersi" öyküsü var Onda da Hüseyin Rahmi bir ramazan akşamı Istanbul sokak köpeklerinin kendisine verdiği ağır çekim bir felsefe dersini ele almış. Bu, "GUcü gücü yetene" felsefesidir. Dekor, Aksaray'da bir vezir konağının önü. Bir ayvaz, başındaki tablada taşıdığı tatlı, ekşi, hamur işi, ekmek, sebze, pilav ve çorbadan oluşan karmakarışık bir türlUyU getirip havagazı fenerinin dibine döker. Şöleni tetikte bekleyen 1520 köpek hemen atık yemeklerin üstüne saldırır. Ama durun, köpeklerin en irisi en kavgacısı öteki kuy ruğu kesikleri uzaklaştırarak şölenin en balağız parçalarına konar. Ondan sonra ortalık ikinci, UçüncU, dördüncü, beşinci zorbalara kalır. Yani köpeklerin tümü sirayla glicünün paymı almıştır. Bu yağmadan nasibini alamayan, sadece avurtları sarkmıs, tüyleri dökülmüş, kuyruk sokumu yumruk gibi dışarı fırlamış yaşlı bir köpektir. Hcr yaratık, yağmadan elini ayağını çektikten sonra o da havagazı fenerine yaklaşır. Dcnuk gözlerle arar, araştırır. Zırnık yoktur. Yerde kalan koku sonucu, yemeklerin yağlarıyla cilalanmış gibi duran toprağa içi titreye titreye bakar ve onu yalamaktan başka çarc bulamaz. fsjn güzel yanı, öykünün sonunda Hüseyin Rahmi'nin de bir toplum dersi vermesidir: O istibdat çağının rızıklan da köpeklerde oldugu gibi gücü gücü yetene biçiminde kapışılırdı. Şölenin kaymağım sömüren o iri köpek, işte dedim, filan devletlidir. Ondan sonra ikinci, üçüncü, dördüncü olarak rütbc sırasıyla gelenlcr zorbalıklannın paylarını yuttular. Bu biçim yemeye, o /amanın dcyişiyle ifları stniye (padişalj iftarı) diyeceğiın geldi. Hemen o saalte mabeyin devletlılcri dc karınları şişkin, keseleri dolu olarak iftardan dönüyorlardı. En büyük çomardan en küçüğüne kadar sıralarıni gördükten sonra adlarını verdim. En son toprak yalayan sakat kimdi? Bunu da siz bileceksiniz. Hayırsi7 babanı ne yapacaksın? Çoğu hayvanda babaevlat arası sevgi görülme/. Kilozol ol, doğaya uy. Hizmctlerine koştuğumuz insanlarla hiıliklu bi/ dc uygar olmalıyız. Babalaıııu derinden derine araştırma kaygısı onların arasında bile yavaş yavaş gücünü yitiriyor. Modern ol oğlum. HUseyin Rahmi yaşama girmez, kalabalığa sokulmaz, herkesle konuşmayı sevmez yumuşak bir insan olarak tanınır. Gazeteci Mecdi Sadrettın 1927 yılında onunla yaptığı bir röportajda, böyle birinin, nasıl olup da binlerce olayın gülünç vc garip yanını yakaladığını sorar, ondan bu ipi kapalı bilmecenin çözümünü ister. Yazarımızın buna karşılığı şudur: Yusuf Razi Bey bana bir gün, 'sen sinema makinesi gibisin' demişti. Gerçckten öyleyimdir. Kırk yıllık olaylar aklınıda kalmıştır. Gcceleri, geçmiş yılların göreneklcrini, yöntemlerini, olaylarını gözümün rtnünden geçinr, koltuğumda ya da yatağımda kcndi kendimeeğlenirim. Okula başladığım yıllar, aksamları arkadaşlarım kahveye giderlerdi. Gelip beni de götürmek isterlerdi. Evdekilerse beni bırakma/dı. Bcn dc kadınlarla evde oturur, onlarla birlikte, /aıııaıı olurdu ki, tentene örerdım. Bu özel toplantılarda çok şeyler öğrendim. Kadınların içinde büyüdüğüm için kadın ruhuıııı iyi bilirim. Sonra, gençliğımde çok gczdim. Yalnı/, 15 yıldır, Ada'ya taşınalı, şehır yaşamından biraz çekildım. 24 Eklm 1987 Hüseyin Rahmi'nin Öldüren öpücuk (Katil Busc) kitabında hayvanlarla ilgili bir öyküyc daha rastladım: "Eşeklerin Dilinden Anlayan Bir Uznıan". Uzman dedikleri Heybeli Ada'da Bernardo adında yaşı altmışı geçmiş, Italyan mı, Rum mu, ne olduğu belirsi/. bir pinpirik. Hüseyin Rahmi ona filozof gözüyle bakar. I51 gücü aylaklık ve Çamlıkta kitap okumak. Eşeklerin dilini de öğrenmiştir. Her dilde olduğu gibi, der, eşekçenin birinci harfi A'dır. A diyc başlar sonra l'ye atlar. Bu dili doğrusu harf bakımından /engin bulmadım. Latin harflermin hiçbiriy.e bunlar anlatılamaz. Ne ki, ınusiki bılgıleri şaşılmaya değer. Hep başarıyla do majörden anırıyorlar. Içlerinde negür tenorlar, baritonlar, baslar var Tanrım! Kreşendo ve dimini andolardaki ustalıklannı beğenmeyen musiki öğretmeni düşünülemez. Mösyö Bernardo, eşek dilini çözmenin ve yorumlamamn, çivi yazısı gibi, eski yazıları sökmekten daha kolay ve yararlı olduğuna da inanır. Bir erkek eşek, kancığını sevdiğini nasıl söyleı, ötekisı ona nc yolda eveti basar? Tümünü biliyor, anırışmalardan, süzüşmelerden, tepişmelerden çıkardığı anlamları şiir defterine boca ediyordur. Eşeklerin içinde bir sıpa vardır ki Ada'nın sevgilisidir. Hele Rus kadınları gözlerinden, yanaklarından tatlı tatlı öpmeden yanından geçemezler. Yalnız bu sıpa bir akşam büyük bir terbiyesizlik yapmış, anasına babasının kim olduğunu sormuştur. O da ona şu öğüdü vermiştir: lüseyin Rahmi'nin Nlmelşinas'ı Ikdam'da tefrika edilırkcn Baba Tahir onu kendi gazetesi olan Malumal'ta da yayımlaımıy Romanı ikdam'dan öncc, kitap halinde de çıkarmış. Ve de bir sürü para kazanmış. Bu konuda Hüseyin Rahmi (Mecdi Sadrettin'e) diyor ki: Iffel yasal olmayan yollarla pek çok basıldı. Bu mcmlekettcöyle çağlar yaşadık ki dimağınızın tüm yetenek ve çabasıyla meydana getirdiğiniz yapıtı gözünüzün önünde basarlar, satarlardı. Bir şey yapamazdınız. Davaya kalksaruz siz haksız çıkardınız. Çünkü kitap yazmak cinayetlerin en büyuğüydü. Yazar her yerde horlanır, çalıkuşağı edilirdi. Hüseyin Rahmi, bu sö/ler bir yana, kitapların dan keyifli paralar kaldırmıştır. Iffet'ten 850 kuruş almıştır ama, Şıpsevdi için Mihran kendisine 500 lira ödemiştir. Kurtuluş'tan sonra ise her romanı 10001500 lira getirmeye başlamıştır. Hclc hele Kitapçı tbıahim Hılmi (,'ığıraçan onların ikinci baskısını da yapmıştır. Ne demeli, o zamandan bu zamana kadayıfın altı kızardı mı, kızarmadı mı? Türkü: Gel çıkalım tepelerdcıı lepeye Kulak mı dayanır mengiş küpeye H 25 Eklm 1987 Vedıtepe Oergisı'nın sahıbi ve yöneticısi Husamettın Bozok "Bütün çocuklara kedi köpek ya da başka bır hayvan besletmeli. Onlardakı sevgı odağı ancak böyle kıpırdanır " p 1 Şubat 1988 Hüsam hayvan scvgisine de büyük değer gösteriyor: Bütün çocuklara kedi, köpek ya da başka bir hayvan besletmeli. Onlardaki sevgi odağı ancak böyle kıpırdar. Özellikle tek çocuğu olan analar, babalar bunu yapmalı. Mantılananlardan biri de tstanbul Şehir Tiyatrosu sanalçılarından Ertuğrul Bilda'nın şifa bulmaz bir papağansever olduğunu söyledi. O da papağanını evinin lenhasına hiç mi hıç komazmış. Haluk Şevket: Tekfon çaldı mı hemen scslcnir: "Ertuğrul telefona bak". Gelgelelim bir gün onun papağanı da göz kaş arasında havalanıp gılmiş. Hüsam bir zamanlar Huseyin Rahmi'nin romanlarındakı kediseverleri saptadığını da açıkladı: Dönünce bulayım da sana vereyim. Senin işine yarar. Duyük bir yazar olmanın ilk adımı başka yazarların da varlığını, ustalığını ya da UstünlUğUnü kabul etmek, onlardan alınmıs (yUrUtUlmüş) bir şey varsa, onu açıkça, samur saça kasketini yıkmadan, herkese duyurmaktır. Paul Claudel Tete d'Or adlı oyununda, dunya karşısında, yani bilinmeyen nenler önünde, ınsa nın bilisiz ve hırtlambo kesildiği düşüncesini savunur. Ne ki, /aman içinde, Mallarme'dcn, bilinmeyen nenlerin de soru gereği gibi sorulduğıında, insanı karşılıksız bırakmayacağı öğretisini kapar. Ölümünden üç yıl önce de (1952) 84 yaşında, bir gazeteciyle yaptığı konusmada bu ctkilenmeye değinecek vc büyük bir ya/ara yakışıı bır biçimde: "Mallarme beni bir adım ileri götürdü" demekten çekinmeyecektir, Hüseyin Fcrhad: Dadaloglu'nun sesi yankır yamaçlannda ustamdır ellerinden operim C'(,ov Mevsimidir" adlı şiir) Hüseyın Rahmrnın (18641944) roman VB öykülennde, "başrole çıkan" kedılerden bın de "Muhabbet Tılsımı"nda, "harem ıle selamlık arasında, ıkı genç kalbın ateşlennı bırbırıne ileten" bır küçuk kedidir 10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle