Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
sız"dık. Film çekimine başlamadan önce, dalgıçların sigorta ettirilmeleri istenmiş, ancak hiçbir kuruluş, ne dalgıçları ne de araç gereci sigortalamaya yanaşmıştı. Bu "sigortasız dalışlar" sırasında, başımıza nahoş birtakım olaylar da gelmedi değil!.. Acil durumlarda bıze yardım edecek üçüncü dalgıcımız Gungor ıle bir gun, 40 metre derinlıkteyiz: Çekım kim için ıstakoz arıyoruz; bir yanda, birden Güngör'ün maskesinin camları patlıyor, birlikte güç bela yüzeye çıkıyoruz. Aynı gün, bir ıstakoz avcılığını izleyerek çekime devam etmeye çalışıyoruz: 40 kulaç suya bir gün önce atılan "fanyalı" ağdan, sekiz adet ıstakoz çıkıyor. Ayrıca beş tane de yavru ıstakoz... Balıkçılar, yavrulan denize atıyorlar hemen... Gerçekten sevindirici bir gelişme! Balıkçılara yaklaşıp, neden yavrulan tekrar denize attıklarını soruyoruz. Yanıtları ilginç: "Bu kayalıklan pek kimse bilmez; bu ıstakozlar büyüyünce, yine biz alacagız!" J nışlannı tespit edeceğiz... Sonunda başarıyo•? ruz. Ama tam iki hafta boyunca, Güllük kör§ fezini ezberledikten sonra. 3 S S £ o J Dcniz ürünlerimize yalnızca "trol" mü zarar veriyor?.. Tabii ki hayır. Ege*de, "trata" diye anılan bir başka sürütme aleti var kı ağlarının göz açıklığı, trolden de küçük; yanı deniz dibini adeta "kazıyor". Böyle bir trata avı çekiminden önce, balıkçılara, teleyizyona çıkacaklarını söyleycrek ağlarının içine gıriyoruz. Hepsi sevmiyorlar. Fakat, biz ağın içindeki balıkları ve dığer canlılaı ı gözlemlerken, balıkların bir kısmı ağdan kaçıyor. Ve tabii, balıkçıların birkaç dakika önceki gülümser çehreleri birden değişiyor, yumuşak çızgıleri sertleşiveriyor: Tam bir kızgınhk. Çekimden sonra oturup konuşuyoruz: Tum sorunları, turizm sezonu bitmeden, mümkun olduğu kadar çok balık avlayabilmek. Aslında, Ege ve Akdeniz, ülkemiz balıkçılığında, yüzde 6 gibi küçük bir paya sahip. Bu iki denizin başlıca balıklan, orfoz, mercan, sinarit, trançakaragöz, lahos, tekir ve barbunya. Ayrıca, karides, ıstakoz ve sünger de bu denizlerin her ikisinde bulunuyor.Akleniz, doğal süngerin anayurdu. Derin sularda. hatta sahile yakın yerlerde, "melat", "fllkalagı", "mandaba" ve "Tiirk fincam" gibi isimlerle tanınan sünger türleri yetişiyor. Dipten çıkarılması, 40 ila 70 metre derinlikte yaşadığından, epey zor olan "Türk fincanı", en Fok, "görüldüğü yerde" vunılur! Dünyada gitgide nesli tükenen foklara, ülkemizde de rastlanıyor; ama balıkçılar onlara karşı, ıstakozlara davrandıklan kadar "hoşgörülü" değüler! Fethiye'de Nar adası civarında, Bodrum'da Kiremit adasında, Çeşme'de Alaçatı'da, Anamur'da, Imroz ve Çanakkale civarlannda bile rastlanan foklar, bahkçılann ağlarını parçaladıklan için, "görüldükleri yerde" ortadan kaldınhyorlar. Oysa bu hayvanlar "yasal koruma" altında... Denızlerımızdeki balık miktarının her geçen gün azalmasının başlıca nedeni, elbette ki "açgözlü" foklar değil! Avlanma yasaklarına rağmen yürütülen kaçak avcılık ve özellikle "trol avcılığı", deniz diplerinı tam bir savaş alanına çeviriyor... lşte biz de bir çekimi trol avcılığına ayırmak istedık. Trol denilen dıp sürtme aletıyle milyonlarca balık yumurtasını kırıp geçiren bu avcılığı nasıl görüntüleyecektık?... Tek yol, trol ağının içine girebilmekti. Ustelık, hareket halindeki bir trol teknesi ağının içine girmck gcrekiyordu. Biz de öyle yaptık. Trol teknesının hızını azalttırıp kameramızı harckete geçirdik. Trolcülerle konuştuğumıi7da da işittiğimiz sözler şunlardı: "Evet, trol yasak. Ama biz zaten dar bir alanda trol çekiyoruz. Üstellk, bakın şu karşıki Formakl adasına, Yunanlı trolculer orada..." Evet, bizimkilerle Yunanlı trolculer arasında yanm millik bir mesafe vardı. Ve onlar da uluslararası sularda balık avlıyorlardı, bizimkiler gibi; üstelik daha da modern donanımlı teknelerle... Hayvan davranışlannı ıncelemek için, gece dalışlan yapıyoruz. En zor çekimler de kuşkusuz "müren" ve "yunus" çekimleri... Mürenler tehlikeli; bayıltmak ıstiyorsunuz, ama bunu başarabilmek oldukça zorlu bir uğraş gerektiriyor. Başaramayınca, biz de başka bir yola başvuruyoruz: Taze balıklardan "yem" sunuyoruz mürenlere. Bu kez başanyoruz. Mürenler kameramızın alanı içinde. Sıra yunuslara geldiğinde, işler daha da zorlaşıyor... Yunus balığı, bahkçılann ağlarındaki balıklara musallat olduğundan, tıpkı foklar gibi, balıkçılar tarafından, "tüfekle bıle" vuruluyor. Bu yüzden de "insan gördüklerinde", cin çarpmış gibi kaçmaktalar. Yani yunuslara ulaşmamız, epe> zor oluyor. Ancak, yunusların "liman havalarf'nı sevdiklerini ve mutlaka Güllük ve Gökova körfezine girdiklerini biliyoruz... O halde, yapılacak iş, bij "trol"teknesinin peşine takılmak, di, \ V, . ' , ye düşünüyoruz. . m• lekne bize yunusları f .,'"'•" • getırelcektır; •' ' trolcülerın a\ landıkları ' , dğların arkalsına mutlaka yunuslarımız...' iBiz de "Zodiak" ımızla hızla ^>*^aklaşıp kamerayı suyunahına inltrerek yunuslann davra. ' Alaçatıda bir fok: Tum dünyada gitgide nesli tukenen foklara ulkemizin Ege ve Akdeniz sahillerlnde de rastlayabllirsinlz' Sualtı fotoOrafçılıOı, yalnızca iyl bir teknik blkjl ve etdpman d«OH, doja ile mOcadele becerisl ve sualtı bllgisl de gerektirir Haluk Cecan bir tur yılan balıflı olan "mıön" Ile btrtlMs. kaliteli sünger turUmuz... Süngere dalanlarla bir çekim çalışması gerçekleştiriyoruz... SAnger avcılanyla çekim Dî>!ış derınhğımiz 47 metre... Bu derinlik, "doğrudan vurgun" sınırlan içinde. Suyun altında, emniyetimiz, 100 metrelik bir hortum, teski bir regülatör ile tekneden hava basan küçük bir kompresöre bağlı... 7aten süngercıler, hiçbir dak\ kuralına uymuyorlar. En azından, belli dennliklcrde beklemeleri gerektiğini kendilerine hatırlattığımda, verdikleri cevap çok anlamh. "Biz dalış emniyet kurallanna uyarsak, aç kalırız. lyi bir sünger tarlası, adamın aklını başından alır; kural, kaide kâlmaz!" 1985 yılından bu yana, süngerlerimize dadanan bir hastalık yüzünden, kaliteli sünger fiyatlannın kiloda 100 bin lirayı bulduğunu düşUnünce, bu yoksul balıkçılara hak Ivermemek elde mi?.. lşte Akdeniz'deki dalış günlüğünden birkaç yaprak; bitkisi, hayvanı ve insanıyla, Akdeniz, yaşıyor. Biz ne kadar kirletirsek kirletelim, ne kadar trollersek trolleyelim, doğurgan bir deniz var karşımızda... Ama acaba ne zamana kadar?..• (') Bir dtniz bilımlrri uzmanı olan Baymm öoHrk, tslanbul Onlvrsittti Su Vnlnlen Yukjrk Okulunda oğrrlım iOrrvİLadır "DtnU blyolojist" konusunda çaltynalar yapan ÖltUrk. Kunarma vt Suallı Komumnttlı Dalııç Okulu nda •kurbataodam" rğillmldt termBftar OztHrk, DUnya Sualtı Ftdtnsyonu tvta fLMAS) Qlktmitt. "Bllim Komlltıi" dOlt/lidr ttmıll tlmekltdlr. in ıstanoaann yuvaıanoiMan oene a n kavalıMannı bilmek, ner usta naıiKçı için bir ovflnç kaynaflıdır. 13