07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

biri için zor olabilir. Benim bir de Brüksel'de evim var biliyorsun. Şefik'in (tdil'in eşi Şefık Büyükyüksel) işi Brüksel'de olduğu için orada oturmak benim çok işime geliyor. Bir de bakıyorsun telefon çalıyor, ertesi gün için acele bir konser isteniyor. Gelir misin? dendiğinde, rahatça trene binip gidebiliyorum. Almanya'da çok konser oluyor. Uçakla 45 dakikada tngiltere'deyim. tstanbul'daolduğumda, böyle fırsatları kaçırıyorum. Geçenlerde, Kopenhag'da televizyonda bir konser çıktı, ama iki saat içinde gitmem lazımdı. Yctişcmcdinı. Benim yerime Christina Ortu gitti işte." "Kariyeri sürdürmek ayrıca ilişki meselesi. Emprezaryolann olacak. Eğer emprezaryon yoksa, konserin de olmuyor. Kendi kendime yapamayacağım bir sürü şey var. Bir kere Şefık olmasaydı Beethoven/Liszt plağı işini kendi kendime planlayamazdım. Sen bunları yakından biliyorsun. Emprezaryolar, bu adamlar o kadar kendilerini bir şey zannediyorlar ki! Yani, kendilerini artistten daha önemli sanıyorlar. Çünkü ortada çok artist var. Bir sürü yarışma oluyor. Birinci ya da ikinci olan o adamın listesine girmek istiyor. Adı etkili olan firmalar var birkaç tane. Bunların listelerinde ünlu orkestralar, şefler, artistler var. Başkaları da var, ama onlar 'obscure' (kim olduklan meçhul anlamına kullanıyor bu sözcüğü tdil). Konseı direksiyon bilmem kimden geliyorsan şansın olmaz. Ama Adler, Schmidt gibi birkaç isimden geliyorsan, 'Ah, dur bakalım, bu kimmiş?' derler." "Devletin bu konuda yardımı olabiliyor mu?" diye soruyorum. tdil, "Hayır, emprezaryolar hiçbir zaman devletlerle iş görmezler" diyor ve devam ediyor, "Ancak Ruslar yapıyor o işi kendi ajansları Goskonzert ile. Ama Goskonzert de Avrupa ve Amerika'daki büyük bir firmayla bağlantı kuruyor. Sanınm bir miktar da para ödüyorlar, paranın da önemi var değil m i ? " diyip tatlı tatlı gülümsüyor. " O zaman plak yapımında para pek çok kapıyı ayıyor demektir" diyorum. "Evet, ama o hiçbir şey değil" diye başlıyor tdil, "Eğer projen kabul edilmezse istediğin kadar finanse et, ilgilenmezler. örnekleri var biliyorsun. (Burada, banda çoktan alındığı halde hiçbir firmanın listesine giremeyen bir plak hazırlığını hatırlıyoruz birlikte) Çünkü parayı verip plak yapmak hiçbir şey ifade etmez. Ben sana yüz tane teyp doldurayım, ama dağıtımı yapılmazsa işe yaramaz bu teypler. Ortalık stüdyo dolu. tstediğin yerde yapabilirsin parayı verince. Fakat plağın dağıtılması ve ıyi bir seriye girmesi gerek. Büyük firmalann üçüncü sınıf serileri de var. Maksat üçüncüye değil, birinci seriye girmek. Olayın presantasyonu, reklamı çok önemli." Idıl Bıret (solda). Fılız Alı ıle birlikte Bir evı de Brüksel'de olan Idıl Bıret, Istanbul'a Modadakı evıne geidıgınoe Kendıne yenı yenı ışler yaratır" "Adana dinleyicisini çok beğendim. Bir kere salon akustiği güzel. Yamaha piyano var. Bursa'daki Sanat Galerisi de gayet iyi. Bütün üniversite kentlerinde, abonman konser serileri yapılsa, bizler seve seve gidcriz. Eskişehir'de, Trabzon'da, Erzurum'daki üniversitelere, eğeı çağınlırsak niye gitmeyelim... Mesela Kusya'da böyle oluyor. Rus Devlet Sanatçıları yılda 100 konser veriyorlar en az. Burada 100 konser imkânı yok. Olsa iyi olur tabii. Fazla konser hiç korkutucu bir şey değil bence. Sonra açıklamalı, konferanslı konscrler düzenlenebilır." Burada konuyu yine değiştirip, yeni yapacağı plaklardan söz etmcsini istiyoru/.. Becthoven/Liszt Dokuz Senf jninin EM1 firması tarafından birinci seride piyasaya çıkarılması ve büyük başarı kazanması Idil'in dış ulkclerdeki ününü ;986'da birdenbire basının manşetlerine getîrmişti. Şimdi ileriye döııük planları nelerdi?.. "Bu trnnskripsiyonlar devam edecek mi?" diye soruyoruz. "Yalnız transkripsiyon çalıtıak niyetinde değilim, katiyen. Ama şimdi öyle oldu. Schubert/Liszt'leri yaptım, derken Beethoven/Liszt'leroldu, şimdi dc Wagner/Liszt'leri istiyorlar. Wagner/L.is/t'lerle ilgili ilginç bir şey oldu. Pantheon (eski VOX) firmasının sahibi George de MendelssohnBartoldy. Yani Mendelssohn'un kuçuk yeğeni oluyor. Bana sordu, " N e yapmak istersin, Viyana Valsleri'nin Parafrazlarını mı, yoksa Wagner'leri m i ? " diye... Ben de Liszt üzerinde olduğum için, Wagner'leri tercih ettim. Sana söyleyeyim. Bu Wagner/ Liszt transkripsiyonları korkunç. 70 dakikalık, uzun bir compaci disc oldu..." Olimpiyatlardakl atiet gibi... "Biz piyanistler, transkripsiyonları, kendi zevkimiz için çalıyoruz bir yerde. Liszt zamanında gerekçe başkaymış. O zaman, plak olmadığından, herkes partisyonları oturup kitap gibi okuyamayacağıııdan, tıanskripsiyonlar yapılmış. Benim için işin zevki başka. Orİcestra sanki elimin altında oluyor. Yüzlerce prova yapabıliyorsun kendin için. Orkestra olsa, iki, bilenıedin üç prova yapabilirsin ancak. Sen üstelik eseri gerçek beraberliğe götürebilirsin. Çünku bütün partiler bir tek beyinde toplanıyor sonunda. Sonra başka teknik meseleler de var. Pedalı kullanma şekilleri var, benim kendi buluşlarım var. Hiçbir iddiam yok aslında. Biraz da kendi amatörce zevkim için yapıyorum bunlan. Olay, Beethoven Senfonileri yaptıktan sonra, dana da ilginçleşti benim açımdan. Eskiden beri düşünürüm; benim için piyanonun dimansiyonu (boyutları) piyanonun dimansiyonunu geçmeli. Yani piyano, piyano olarak kalmamalı. Piyanodaki bütün imkânları ararnak ve kullanmak için butün vucudu kullanmak lazım. Herhalde Liszt öyle yapıyordu." tdil'in gcçtiğimiz yaz, ncdcn yeni bir beslenme rejimi uyguladığını, kaslarını geliştirmek için neden bileklerinde birtakım ağırlıklar taşıdığını şimdi daha iyi anlıyorum. Idil, olimpiyatlara hazırlanan bir atlet gibi yaşıyor ve yeni bir şeyler bulmak için sürekli çalıştınyor kafasını. Idil Biret, kendisiyle ve çcvresiyle kurduğu uyum sayesinde, olağanüstü yeteneğini bir yük gibi taşımayan ender yeteneklerden. Hcr şeyle; yaşayan, yaşamayan her şeyle, en ince ayrıntısına varıncaya dek ilgili. Yakmlarıya, dostlarıyla, tamdıklanyla, kendisiyle, dunya ile sanatla devamlı bilgi ve sevgi alışverişi ıçinde yaşamayı seviyor. Kendi iç dünyası o denli güçlü ki, dışardan gelebilecek herhangi bir olumsuz enerjinin onun dengesini bozmasına olanak yok. Vaktini boşa harcamayı hiç denememiş olsa da ara sıra tembellik yaptığını sandığı anlar oluyor. O zamanlarda da sürekli işleyen beyni, onun tembellikten bile bir pay çıkarmasını sağlıyor. D Ve Türkiye'de... Konudan konuya atlıyoruz ya, biraz da Türkiye'deki konser olanaklanna değinelim diyoruz. Idil, yıllarca diğer Devlet Sanatçıları gibi Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın yurtiçi turnelerinc katılmış, Anadolu'da pek çok konser vermiş, hatta bir keresinde sahnede ilginç bir olay bile yaşamış. "1970'li yıllardaki konserlerden birinde, gittiğimiz şehrin spor salonunda çaldık. Spor salonuna gelen dinleyici bambaşka, konser dinleyicisi değil. Islıklar patladı, kıyametler koptu, sahneye fıstık atmaya başladılar. Bizi herhalde maymun şeklindc gördüler. Baktık ki, 25 dakikalık bir eseri kaldırmayacak bu dinleyici. Biz de kısa kestik. Onlar da haksız değil ya canım. Alışmadıkları bir tür müzik. Bir yerde bunun tersi olmuş ona bakarsan. Yusuf anlatmıştı (Yusuf Güler Aksöz). Dinleyici üç bölümlü senfoninin tümünü dinlerse sıkılır deyip ara bölümü atlamışlar, bu kcz de dinleyici, 'Slz bizi aptal mı sanıyorsunuz da bir bölümü allıyorsunuz" diye olay çıkarmış." tdil şimdilerde üniversite kentlerinde verdiği konserlerin çok iyi bir dinleyicisi olmasından epey mutluluk duyuyor. Çukurova Üniversitesl'nde ve Bursa'da verdiği konserleri anlata anlata bitiremiyor. Türkıye'nın "unıversıtelı kentlerinde" verdıflı konserlerin çok ıyi bir dinleyici kıtlesı olmasından mutluluk duyduğunu söyleyen Idıl Biret, Çukurova Unıversıtesı'nde ve Bursa'da verdığı konserlerı anlata anlata bitiremiyor 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle