Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Taklitlerinden sakınınız Tuncay Özkan / ANKARA nıların üzerını beton duvarlarla kaplıyoruz Nostaljı rüzgarlarırun aşamadığı beton duvarlar Yalnızca yaşlı belleklerın malı olan anılar, ve şimdı bır işhanı olanhınanın tenıellerınde yaşayan balolar, yemekler, lokantalar, ınsanlar... Kapanmasından tam 24 >ıl sonra gazetelerde yer alan bır ılan, Ankara'nın meşhur Karpiç lokantasıyla ılgılı anıları yenıden canlandırdı Şımdı yerınde çok katlı bır bınanın bulunduğu Karpiç lokantası, 192VI963 yılları arasında Ankara ünlülennın uğrak yerı ve bır kültür merkezı olmuştu Halen aynı adla kurulan pek çok lokantarun bulunması, eskı Karpıç'ın mırasçılarını gazetelere, "Yenileriyle hivbir bagımız yoktur" ılanını vermeye zorladı Eskı Karpiç lokantasının sahıbı "Baba Karpiç"ın torunu ve mırasçısı avukat Natali Okur, "Yenilerin ismi kullanmalarına bir şey demiyorum. Ancak o kalite yok. O ada layık hizmel vermek gerek" dıyor Eskı Karpıç'ın adını duyar duymaz, kendını nostaljı rüzgârlarına bırakan yaşlı Ankaralılar, "Bir zamanlar Karpiç ve Baba Karpiç de vardı" demekten kendılerinı alamıyorlar. Karpiç'e Atatürk de büyük ilgı göstermış. Sık sık burada düzenlenen resepsiyonlara ve balolara katılan Atatürk'ün, lokantanın sahibi Rus göçmeni Georgi Karpoviç'e "Senin adını bizimkiler zor tercume eder. Gel sana Karpiç diyelim" demış. Bu olaydan sonra Georgi Karpoviç'ın adı "Karpiç" olarak kalmış Daha sonra lokantaya gelıpgıdenler, Karpiç'in önüne bir de "Baba" eklemışler "Baba Karpiç" temiz çalışması, nükteleri ve lokantanın kalıtesiyle Ankaralıların kalbine ve midesıne taht kurmuş. Ancak Karpiç'in torunu ve mırasçısı Natali Okur'a göre Karpiç yalnızca güzel bır lokanta olmakla kalmamış, Batı tarzı yaşamın da ılk çekırdeklerını atmış "Kimler kimler gelirdi" dıyor ve başlıyor Natali Okur, dedesı ve Karpiç lokantasıyla ılgıli anılarını anlatmaya* "Karpiç'e bir gun Amerikalılar geliyor. Baba Karpiç karşılıyor. Arzularını soruyor. Amerikalılardan biri 25 kuruşluk havyar istiyor. Baba Karpiç buna çok kızıyor. Adam dogru duzgun havyar istese, onune gelecek. Zaten çok ucuz bir lokanta. Bir salata tabagındu minyatur bir marul ormanı oluşluruyor. En usie de 25 kuruş buyuklııgıınde bir havyar koyuyor. Amerikalı buna çok bozuluyor. Hesabı odemek için, o zamanın çok buyuk parası, mor bin liralıklardan birini veriyor. Baba Karpiç buna daha çok sinirleniyor. Kaı>ıda bulunan Merke/ Bankası'ndan binligin taınamını 25 kunışlukfaır olarak bozdurup, uç (abak halinde Amerikalıya sunuyor. Içinden sadece bır 25 kuruş alıyor. Amerikalı biziın binlik gibi morarıyor." Akşamlannı dönemın ünlü yabancı orkestralarının Batı tarzı müzıkle süsledığı Karpıç'te, gazetecıler ve yazarlara da ayrı masalar kurulurmuş Bu masada meydana gelen bır olayı Natali Okur gazete kupürlerinden de yararlanarak şöyle anlatıyor: "Baba Karpiç, sevimli ve nazik bir insan. Lokantada yemek yiyenlerin huzurunu bozanlara çok kuarmış. Ozellıkle de garson çağırmak için tabağa çatal ile vuranlara çok sinlrlenirmiş. Lokantanın kalabalık bir gununde 'çın çın' diye bir ses duyulmuş. Sesin gel Karpiç, artık sadece anılarda ama, gene de... Rus göçmeni Georgi Karpoviç, Atatürk'ün önerisiyle adını "Karpiç" olarak değiştirmiş ve kırk yıl boyunca da Ankara'nın en ünlü lokantası bu ismi taşımıştı. A "Musterilerine bakış açısı da bir başkaydı" dıye anlatıyor eskı Karpıv'ın muşterılerı Baba Karpıç'ı, "Garsonlarını iyice yetişlirmeden salona çıkarmazdı. Muşlerilerine son derece saygılıydı" dıyerek tanımlayan bır eskı müşterının sözlerını torunu Natali Okur'ıın bır anısı doğnıluyor adeta "Donemin millel Vekilleri bir başka sorun. Taşradan «elip Ankara'da kalanlar ve Karpiç'in yanındaki otellerden bınnde yer bulanlar, akşamlan pijamalarını giyer, yemek içni Karpiç'e gelirlermiş. Baba Karpiç saçını başını yolar, ancak milletvekillerinı geri çevirmezmiş. Arka tarafa alınıp karınları doyurulan milletvekillerine lisanı munasiple pıjamayla lokantaya gelinıneyecegi anlatılırmış." Kravatsız gırılmesı yasak olan Karpiç lokantasıııa gıdıp de kapıdan gerı çevrılen hıç olmamış ÇUnku Baba Karpiç buna karşı vestıyerde hcr zaman çeşıtlı desenlerdc ıpek kravatlar bulundururmuş. Kravatsız olarak gelenler bunları takar, sonra da kravatlan müessese ikramı olarak yanlarında götururlermiş. "Acı, tatlı pek çok anıyı taşıyan bu isme layık olunmasını isüyonım. Zaranna satış yapan, ancak muşterilerine temü, bol ve modern şeyler sunan Karpiç artık yok" dıyor Natali Okur, geçnuşın sıcak ruzgârlarını ıçınde duyarken. Ankara'da Ulus'a yolu düşenler Merkez Bankası'nın tam karşısına düşen alana bakıp düş kurabılırler, bahçe ıçınde, ağaçların arasında ve tertemız salonlarında koşturup duran Baba Karpiç'in ve o gunlerın Ankarası'nın düşünü Ama gö/lerını açtıklarında karşılaşacakları çok katlı beton işhanı kımseyı üzmesın. bskılerın dedığı gıbı, "geçmiş zaman olur ki, hayali cihan deger." L! "Baba Karpiç "ın torunu avukat Natali Okur, dedesinı canlandıran bır tablonun önünde Baba Karpiç, müşterılerını lokantanın gınşındekı bu masanın önünde, hep böyle gülümseyerek karşılardı digi yöne bakılınca, ünlü yazar Neclp Fazıl Kısakürek'in sinirli sinirli tabaga vurduğu gorulmuş. Baba Karpiç koşup sormuş: Buyrun efendim, bir emriniz mi var? Beyin istemiştim, yanm saat geçti, hâIfl gelmedi. Kimden efendim? Garsondan... Hata sirin efendim, yanlış istemişsiniz. Allah'tan istemeniz lazımdı." Bu olay zamanın gazetelerınde de anlatılmış Baba Karpıç'ın 1953'tekı ölümünden çok sonra Kısakürek, Natali Okur'a, "Istedigim beyin hfllâ gelmedi" demış. Ankara'da Karpıç'ın barı, 1950'de Demokrat Partı ıktıdara geldıkten sonra, gazetecı ve yazarlar ıçın bır buluşma yen oldu Barın karşısına yerleştırılen yuv<»rlak masada, Aka Gündüz ve Nurettın Artam otururlardı, bu masaya mısafır olmak ısteyenler, onlardan ızın alırlardı Soldan sağa Bır büyükelçılık çevırmenı, Nurettin Artam (Ulus gazetesı), Süreyya Kalabay (Anadolu Ajansı Umum Mudüru), Aka Gündüz (yazar, yayıncı), "Baba" Karpiç, Vedat Gurten (opera sanatçısı), doktor Cenanı, Haluk Tuncalı (Reuter muhabırı) ve tıyatro eleştırmenı Luttu Ay 9