03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Süleymaniye'de sabah Tan ağarırken caminin ışıkları da yanıyor. Yeryüzüne dökülen ışığın şiddeti, küçük zaman aralıklarında büyük değişimler gösteriyor. Yitip giden bir görsel anı yeniden yakalamak olanaksız. Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede, Bir mehâbetlı sabâh oldu Süleymaniye'de. Bu sukunetle karıştıkça karanlıkla ışık, Yürüyor, durmadan, insan ve hayalet karışık; Yahya Kamal B»yaılı (Suleyminiye'de Bayram Sabahı) İstanbul 25. saat: 3. Bölüm Ce/a/ott/n Çellk ece akıyor, saat sabahın beşı. Şafak henüz sökmedi. Beyazıt'tayız. Kıvrıla kıvnla giden kuytu sokaklarda, acı bir yanık kokusunun belli belirsiz bir küf kokusuyla karışıp genizleri yaktığı, şehrin kadim mahallelerinden geçiyoruz. Kimi ahşap evlerin tam anlamıyla yalıtılamamış cephelerinden horlayan, öksüren insan sesleri sızıyor, karabasanların hücumuna uğrayan bir çocuğun hıçkınklannı duyuyoruz. Pijamasıyla bir evin basaınaklannda dikilen bir adam uykusunun kaçtığını mırıldanıyor ve sıgara istiyor bizden. Kimi köşe başlarında, üç beş kişinin yattığı mezar tepecikleri, mumlan sönmüş yatırlar, küçük mescitlere sırtlarını dayanuş türbe siluetlerı, cılız ağaç gölgeleri beliriyor. Zifiri karanlığın binbir motifle bezenmiş masalında, sanki meçhul bir geleceğe doğru ilerleyen yabancılarız! G likte hayatın çarpıcı gerçekleri peş peşe karşımıza dikiliyor. Boş bırakılmış viran evler, sahiplerinin çoktan terk ettikleri ve oda oda kiraya verilmiş harap yapılar, Haliç'e uzanan yamaçta mantar gibi türemış atölye ve imalathaneler, onlann çevreye sorumsuzca saçtıkları artıklar... Bu kasvetli sokaklarda eski güzel peyzajlar aramak boşuna. Dikkatli gözlemleri gerektiren üç beş ayrıntıyla avunmaya çalışıyoruz; bir evin kapısına asılı otantik bir tokmak, solgun bir cepheyi bürüyen asma dalları, bir cumbanın bordürlerine sinmiş oymacılık sanatı... lnsanlar çoktan sokağa dökülmeye başladı. Sabah saatlerinde kahvelerde video seyreden kalabahk topluluklar görüyoruz. Payandalar Uzerinde kalmış bir ahşap evin resimlerini çekerken, bizleri turist sanarak yanımıza gelen çocuklar objektifımize pozlar veriyorlar. Tekdüze koşuşturmalar sonucu her geçen gün biraz daha yabancılaştığımız şehri, karanlığın örtusü aJtında gözlemlemek Uzere giriştiğimiz yolculuk sona enyor. Otomobilimize dönerken, uzerinde yaşadığımız, ait olduğumu7 şehci, uzun yıllar sorumsuzca yıpratılmış lstanbul'u sevmenin, eşsiz coğrafyasına yaraşır bir yerleşim düzenlemesini öngörmenin, onun üzerine oturduğu kültürel mırası çok iyi tanımakla mümkün olabileccğıni düşünüyoruz. D Denize yakla^tıkça martı çığlıklarını duymaya başlıyoruz. Doğanın uyanışına birkaç cvde yanan lambanın ışıltıları eşlik edıyor. Aynı anda Şehzade Camii yönünden ilk ezan seslerı gelmeye başlıyor. Doğan günle yanan ışıklar Dar bir sokağın bir başka sokağa açıldığınoktada, Süleymaniye'nin göğe doğru uzanan minarelerini görebiliyoruz. Camiye yaklaştıkça heybetlı kubbeler, yumuşak hath kemerleı beliriyor gecenin derinliklerinde. Anıtsal mabet, bütün mimarı manzumesiyle karşımıza dikiliyor. Çevre camilerden art arda gelen sedalarla bir ezan yumağı örülüyor gökyuzünde. Yaşlı bir adamın ağır ağır dış avluda yürüdüğünü görüyoruz, aptesliğe yöneliyor. Caminin ışıkları yanıyor bu sırada, kayyımların giriş kapısındaki muşamba perdeyi kaldırdıklarını fark ediyoruz. Içeriye giriyoruz, henüz kimsecikler yok. Doğan günün ilk ışıkları pencerelerden akıyor. Mihraba doğru bir yarım daire çizecek biçimde asılmış ampullerın oluşturduğu ışık halkası mabetteki yoğun loşluğu dağıtmaya yetmiyor. Kubbenin derin boşluğu, çini yüzeylerle vitrayların meydana getırdikleri renk dalgaları, kemerlere işlenmiş yazılar, döşemede uzayıp giden halının pastel dokusu ortamdaki ilâhi sessizlıği besliyor. Biraz önce avluda gördüğUmıiz yaşlı adam giriyor içeriye, sabah namazının sünnetini kılıyor. Daha sonra cemaatı beklemek Uzere kendisine seçtiği bir köşede sırtını minbere yaslıyor ve Kur'an okumaya başlıyor. Karanhk çozülmek üzere. Tan ağarıyor. Yeryüzüne dökülen ışığın şiddeti küçük zaman aralıklarında büyük değişimler gösteri Kubbenin derin boşluflu, çini yüzeylerle vıtrayların meydana getırdıkleri renk dalgaları, kemerlere işlenmiş yazılar, döşemede uzayıp giden halının pastel dokusu, ortamdaki ılâtıı sessızlığı besliyor yor. Yitip giden bir görsel anı yeniden yakalamak olanaksız. Süleymaniye'nin dış avlusunda geziniyoruz. Avlunun bütün öğeleri; taş duvarlar, sararmış çınar ağaçları, mabedin yüzeyinden sızan soylu melodi, kimi köşelerde diz boyuna ulaşmış ot kumecikleri, bir parça bakımsız görünen yeşil doku, hulyalı yollar, hepsi de anıtsal yapıyla büyük bir uyum içinde, yalın kompozisyonu bütünlcr nitelikte. Dış avlunun büründüğü pastoral çehreye karşm, kubbelı revaklarla çevrili iç avlunun, günün bütün saatlerinde insanlara, mermer zemini, pembebeyaz sütunlan ve şadırvanı ile taşlarla lenklerin doyumsuz harmonisinı yaşattığını biliyoruz. Tan yerinde erguvani bir renk cümbüşü patlıyor, kısa zanıanda gökyüzüne yayılan bir ışık seli dingin denızde siklamen pırıltılar yaratıyor ve bizler bahçesinde bulunduğumuz anıtsal yapının mimarı Sinan'ın türbesine doğru ilerliyoruz. Süleymaniye'nin gölgesinde, ucuna kondurulmuş zarif sebiliyle başlı başına bir tevazu anıtı olarak ayakta duran türbenin bakımsız lıali karşısında ıçimiz eziliyor; yaşamı boyunca ortaya koyduğu yapıtlarıyla bu topraklann bayındırlaştırılmasında önemli payı olan Mimar Sinan'ın anısı daha büyük bir saygıyı gerektiriyor kanımızca. Sokaklarda aydınlanan kasvet Ortalık iyice aydınlandı. Şehir yavaş yavaş uyanıyor. Aslında bir sit alanı olan Süleymanıye sokaklarında geziniyoruz. Art arda kepenk sesleri geliyor kulağımıza, evlerin bacaları birer ikişer tütmeye başlıyor. Karanlığın kalın örtüsünün ortadan kalkmasıyla bir Şbim ydv<ış yavaş uyanırken, Suleymanlye evlerlnln bacaları da tütmeye başlıyor 10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle