23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dört tekerlekli saltanatımız Fiyat rekabetine uygun ortamı sağlamak için Avrupa Topluluğu'na girmenin getireceği olanaklar, otomobilsever halkımızın imdadına yetişebilecek mi? Türkiye'de otomobil piyâsası nereye gidiyor'j Bedri Zenglnkuzucu lomobil icat edileli 100 yıl oldu. Asnn en etkin buluşu olan otomobil hem endüstriyel hem de sosyal alanlarda insanlığa hizmet sunarken, bizim toplumumuzda gerçek yerini 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki "hızlı" kalkınma hamleleri ortamında aldı. Ulaşımın karayollarıyla yaygın bir biçimde sağlandığı geniş Ulkemizde, aynı anda bir ihtiyaç, bir lüks ve bir statü simgcsi oluveren otomobil, "Dalya" dedikten sonra bizdeki saltanatını nasıl sürdürüyor, bir bakalım... Başta, herkesi ciddi olarak ilgilendircn bir! trafik sorununu ele alalım. Bunu belki de ku^ ral tanımayan bir toplumun getirdiği veba salgınına benzetmek mümkün. Trafik kazaları sayesinde yollardaki can alıcı kazalarda ' dünyada başa güreşen bir toplum haline geldik denebilir. Ancak bunda, kabahatin tümü motorlu araçlarda aranamaz nasıl ki kanserden ölümlerin sorumiuluğu tütün üreticilerinde aranmıyorsa... Gene de önemli nedenlerden biri otomobil sevdasının getirdiği ihtiyatsızlık ve aşırı hızla seyretme serbestliğidir denebilir. Şu sırada lstanbul'un trafiğini yeniden bir düzene sokmak için yepyeni bir sinyalizasyon şebekesinin kurulma hazırlıkları var. Yaz boyunca yollar kazılacak, kablolar döşenecek ve merkezi bir denetim sistemine bağlanacak. Ancak, halkımızın geleneksel "hürriyet aşkı" trafik kontrollerine getirilecek yeni düzene ayak uydurabilecek mi? Bekleyelim, görelim. Üretim hızlandı ama... Otomobil sevdasının yarattığı talep ortamının ülkemize kazandırdığı taşıt sanayii sektörüne bir bakalım. Bu sektör, işlemesi için gerekli olan ağır temel sanayi birimleriyle, çeşitle aksamı üreten yan sanayii, montaj tesislerı ve pazarlama birimleriyle, tarımdan sonra gelen en büyük endüstriyel sektör sayılır. Ancak, şu sıralarda ağır taşıt sanayiinde kriz varken, binek otomobili kesimi, talebi karşılayamaz durumda. Binek otomobili üre ticisi üç büyük firma (TOFAŞ, OYAKRENAULT, OTOSAN) son altı aydan beri fabrikalarını, kapasitelerinin yüzde 25 fazlasıyla da zorlasalar gene de talep karşılanamıyor ve bazı modellerde sipariş kayıtları arabaların teslimini altı ay geriden izliyor. Geçen yıl boyunca üretilen 82 bin otomobilden bunlann yarısı TOFAŞ'ın, 33 bini OyakRenault ve geri kalanı Ford Taunus'undurihraç edilen az sayıdaki araç haricinde hepsi yerli alıcıların eline geçtiler. Bu yıl ise, otomobil üretimi yüzde 37 hızlandı ve şimdiden 40 bin üniteye yaklaşmış durumda. Buna rağmen bayilere verilen aylık kontenjanlar kısa sürede doluyor. TOFAŞ'ın lstanbul başbayiliğinde her ayın başında toplanan istekliler birkaç saat içinde aylık kontenjanı doldurup, müsaade edilse ertesi aya da yazılmak teklifinde bulunuyorlar. Her bir Doğan modeli için, 2 milyon kaparo yatırıldığı halde, altı ay sonrasına gun alındığına bakılırsa, derhal bu işin içine spekülasyon girdiğini anlamak mümkün. Nitekim, başbayiliğı.ı beş yüz mctre ılensındckı ara iukakukı apartıman aralığına park edilmiş sıçantüyü ve patlıcan metalik veya bordo renkte Dogan ve Kartal'lar derhal teslime hazır, civardaki bir yazıhaneden satılıyor. Fiyatlan, peşin 8 milyon 650 bin ile 9 milyon arasında değişiyor. Günümüzün enflasyonist ekonomisinde, kârlı bir yatırım yapmak isteyenler için yerli otomobillerden iyisi yok gibi. Emeklilik ikramiyesiyle sıra kaydı yaptırıp da bunu 500600 bin farkla devrefmek isteyenJerden tutun, belirli bir renkten 1520 adedıne yazılıp da bunları teslim aldıktan sonra 2,5 ya da 3 milyon kârla satmayı düşünen işadamına kadar, spekülatif hareketlerin sürdürüldüğü bir ortama sürüklenmiş oldu yerli otomobiller. Otomobillere gelen zam haberleri artık gazetelerin ekonomi sayfalanndan çıkıp birinci sayfaya manşet oldular. Otomobil meraklılarının yarattığı bu arztalep dengesizliğinin bir ucunda da ithal malı "Plyasayı teıtlye" derken... oloniübıllcr yer alıyor. Bundan u\, yıl önce yerli otomobil üreticilerini "terbiye etmek" için açılan ithal kapıları, bir süre amacına ulaşabilecekmiş gibi göründü. Çeşitli Japon ve ucuz Avrupa otomobilleri bir süre akın akın geldiler. Yollarımızda pikaplardan, minibüslere ve otomobillere varıncaya kadar çeşit çeşit yeni markalara rastlanıyordu. Ancak, bir yandan dolarla yenin borsalardaki savaşı, bir yandan da servis yetersızliği satışları güçleştirince, yerli otomobillerle rekabet edemez oldular. Zaten otomobil alıcıları geleneksel olarak iki kitleye bölünmüş haldedir. Bir kitle yerli otomobillerin sunduğu pratik ve alışılagelmiş teknik düzeninin müdavimi olarak yerli malı kullanmayı yeğlerken, bir kısım alıcılar da ithal malı otomobillerin teknik üstünlüklerinden vazgeçemezler. İthal malı otomobillerin tartışılmaz bir yanı, teknik üstünlükleridir. Tabii, bunun yanı sıra markanın sağladığı avantajlar da önemlidir. BMVV'nin yeni pazarladığı " 7 " serisi lüks otomobilin taşıdığı prestij ve statü sembolU 12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle