02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNEŞİ Mİ YİYORUZ? 1 "Sofraya oturunca dayanamıyorum"... "Sinirii olduğum zamanlar, ne yedipmi bile anlamadan atıştırıyorum"... Kuşkusuz, ınsanın kendi iştahını denetlemeyi öğrenmesi kolay değil. Aile yapımız içinde, uzun yılların ürünü olan beslenme kültürümüzü değiştirmemiz kolay değil. sinleri yiyerek besleniyor. Besinlerdeki enerji de, fotosentez olayıyla besinlere aktarılan gUneş enerjisi. Sorunun yanıtı doğru. Ne yersek yiyelim, hangi besini alırsak alalım, gUneşi yiyoruz. Enerji kaynağunız, güneşteki enerji. "Sofraya oturunca dayanamıyorum. Hiç aklımda yokken bir sürü şey yiyorum. Sonra çok yediğimi anlıyorum, arna iş işten geçmiş oluyor." "Sinirii olduğum zamanlar ne yediğinıi bile anlamadan yemek yiyorum. Diğer zamanlar yediklerim normal miktarlarda. Ama gerginsem, ne yediğimin ne içtiğimin farkında bile olmuyorum." "Yemek aklıma bile gelmiyor. Acıkınca bir şeyler atıştırıyorum. Düzenli bir beslenmem olmuyor. Yanlış belki, ama böyle alışmışım." Bunların hepsi de gündelik yaşam içindeki doğrular. Yemek yememiz nasıl düzenleniyor? lştahımız neden açıhyor, neden kapanıyor? APPESTAT, iştah ayarlama yeri. Beynin hipotalamus bölgesinde "acıkma" ve " d o y m a " merkezleri var. Uzun süre besin almayınca insana açhğını duyuran merkez "acıkma merkezi." Doyunca doyduğunu anımsatan da "doyma merkezi." Eğer bu merkezler dışardan etkilenmeseydi, beslenme düzeni kolaylıkla kurulurdu. Acıkınca yerdik, doyunca yemezdik. Ama iş bu kadar basit değil. Bu merkezler, fizyolojik etkenler yanında (açlık tokluk gibi), psikolojik ve toplumsal etkenlerden de etkileniyor. Ruhsal kaynaklı "iştah kesilmesi" yemek yemeyi engelliyor. Ruhsal kaynaklı "oburlaşma" ise ölçüsüz yemeye yol açıyor. Hangi ruhsal etkenlerin insanda nasıl etkiler yaptığı, insanın ruhsal yapısını, ruhsal tepkilerini kapsayan geniş bir konu. Toplumsal etkenler de "iştahın düzenlcnmesi"nde etkili. Ekonomik durum, yaşama biçimi, kültur dokusu aile ölçeğinde, birey ölçeğinde etkili. Akşam yemeğine çağırdığımız bir konuğa neler sunmamız gerektiğine ilişkin değer yargılanmız, kökeninde "konuğa davranış kültürümüz"den kaynaklanıyor. Gereğinden çok fazla hazırlanmış yemekler, konuğun ille de hepsinden yemesi için harcadığımız çaba, aşırı yemeye ortam hazırlıyor. Bir ev kadınının kendi kutsal yeri olan mutfağında yemek hazırlarken duyduğu ruhsal doyum, ailenin gereksiz ve yanlış beslenmesiyle sonuçlanıyor. Bir annenin çocuğuna duyduğu ilgiyi, göstermesi gereken şefkati onu aşırı besleme biçiminde açıklaması, çocuğun bilgisiz beslenmesiyle, yanlış beslenmesiyle birlikte yürüyor. Kuşkusu7, ınsanın kendi iştahını denetlemeyi öğrenmesi kolay değil. Aile yapımız içinde, uzun yılların ürunıt olan beslenme kültUrümüzU değiştirmemiz kolay değil. Ama yapılması gereken de bu. Beslenme üzerinde en etkili faktörlerden birisi de kuşkusuz besin maddelerinin fiyaılarını belirleyen, aile ve bireylerin besin maddelerini satın alma gücünü bclirlcyeıı ekonomik yapı. Ekonomik etken, kişileti isteklerine ya da beslenme bilgilerine görc değil de, "alabilecekleri besinlere" yönel ten en etkili faktör. Çarşıpazar ekonomisi, ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konu. D Yağlarla ilgili bir not T abakta bir parça et var. Yanında yeşil salata. Sonra zeytinyağlı bak la. Yoğurtlu. Sırada meyve duruyor. Olağan bir yemek listesi. Çeşitli bcsinlcrden oluşmuş. Et var, yoğurt var, sebze var, salata var, meyve var. Bu besinlerin tümünün oluşumu bir başlangıçtan kaynaklanıyor. Bitkilerin karbondioksit ve suyu fotosentezle birleştirmesi olayı, besinlerin oluşumunun kaynağı. Bitkileri yiyen hayvanlar, bitkisel besinleri hayvansal besinlere dönüştürüyor. lnsan, hem bitkisel besinleri, hem hayvansal be Alınan günlük yağ, besinlerde bulunan yağlarla, yemeklere, salataya eklenen yağ larla alınır. Bir gUnde ortalama 60 gram kadar yağ alınması normal sayılır. Doymamı^ yağ asitlerinin doymuş yağ asitlerine oranı sağlığımızı etkiler. Sağlığıtmza yararı açısından sıralamamız şöyle: 1 . Bitkisel sıvı yağlar 2 . Tereyağı 3 . Margarinler (katılaştınlmış bitkisel yağlar) 4. Hayvansal iç yağı. 2. Beslenmeye ilgimiz sofrada başlayıp sofrada bitmelidir. Sadece " n e yemek var?" demek, konuyla ilgilenmek değildir. ' Alınacak besinlerin düşünülüp programlanBir yanda "gUnluk kıtlık tehdidi altında masından haftalık ve aylık beslenme şemaki 500 milyon insan", diğer yanda "fa7İa sına kadar beslenmeyle ilgili bir aile düzeüç kilosunu nasıl vereceğini kara kara dü ni kurmalıyız. şUnen kişi." Arada, pazardan sofraya ka3 . Beslenme konusunda evin kadını yaldar dönen çarkların arasına sıkışmış aile nız bırakılmamalıdır. Konunun her aşamaler, bireyler. BESLENME SORUNU, böy sında evdeki herkesin yardımcı olabileceği lesine çok yönlü, değişik ölçekli.. bir yer vardır. Biz, sorunun her yanına bakmak, her ya4. Doğru beslenmenin ölçütleri; nını görmek, bilmek zorundayız. Bu ara " n o r m a l " kiloyu sağlaması ve koruması, da Ulkemizin, insanlarımızın, alım gücü gi şişmanlatmaması, zayıflatmaması, gerekli derek azalan nıilyonlarca işçinin, memu kaloriyi vermesi, yeterli hayvansal proteirun, emeklinin, öğrencinin sorunlarına ön ni, vitamini, minerali, sıvıyı kapsamasıdır. celik vermemiz gerekiyor. 5 . Ailenin beslenmesine ayırdığımız paBeslenme sorununun ekonomik yanına rayı en iyi biçimde kullanmasını öğrenme"Ev Ekonomisi" yazarı arkadaşımız Me liyiz. Ev Ekonomisi Sayfası'm dikkatle deral Tamer başarıyla eğiliyor. Biz, sorunun ğerlendirmeliyiz. F 1 çeşitli sağhk yanlarına ağırlık vereceğiz. Bu hafta beslenmeyi düzenleyen önemli bir etken olan APPESTATlştah Ayarlama Yeri'ne dikkat çekiyoruz. Daha sonra ayrıntılarına döneceğimiz konudaki genel önerilerimizi şöyle sıralıyoruz: 1 . Beslenme, toplum ölçeğinde, aile ölçeğinde, birey ölçeğinde önemli bir sorundur. Konuya, bu önemi bilerek yaklaşmamız gereklidir. AFTAN1N MLKTUBL Neden böyle oluyor? Birçok ülkede toprak verimliliği tükenme düzeyine gelmiştir. Ekilebilir toprakların artan ölçüde aşırı işletilmesine yol açan nüfus baskısı, bitki örtüsünün yıkıma uğraması ve yaygın otlatmanın zarar verici etkileri, hızlı çölleşmenin asıl nedenidir. Bunun orta erimli sonuçlan ise nükleer bir yıkım kadar zararhdır. Gezegenimiz kıtlık tehdidi altındadır. Buna rağmen biz, her yıl yirmi milyon hektar toprağı tüketmeyi sürdürüyoru7. önlemler yeterli olmuyor mu? Sanayileşmiş ulusların yurttaşları, aç kete geçirilmeyen dev potansiyel karşısında bunlar ne anlam taşır ki? Gelişmeler ne yönde olabillr? Ne yazık ki, uluslararası ekonomik ilişkiler güçlülerin çıkarlarına dönük olduğu sürece "daha zayıf olan ortalığın" bu yönde evrilmesi olanaksızlaşacaktır. Güçsüzler arasında bu aşırı bağımlılık kompleksi de dünya barışını tehdit eden gerilimlere yol açmaktadır. Bir Türk atasözünün dediği gibi: "Kuzuyu aç bırakırsan kurt olur." Yoksulun her geçen gün daha da yoksul AFTANIN KONUĞU K. Antoine Uakoure, Yukan Voltalı devlet adamı. 1973'te Birlcşmiş Milletler Oelişim Programı Yönetim Konseyi Başkanlığı yaptı. Tarım planlamacısı ve danışman. Dttnyada açlık tehlikesinin boyutları nedir? 1981'de yayımlanan "Tarım: 2000 Yılına Doğru" adını taşıyan önemli bir incelemede FAO, durumu kötüleşen tüm ulusları uyarmış ve açlığın etkili bir biçimde denetlenmesi için somut önerilerde bulunmuştur. Ne var ki, günümuzde haklanndan yoksun yığınların durumu sürekli olarak kötüleşmektedir. Aşağı yukan 500 milyon insan, gUnlük kıtlık tehdidi altındadır. En duyarlı ülkelerin nüfusu yılda yüzde 2.5 artmakta iken, tahıl üretimindeki yıllık artış yüzde l'de seyretmektedir. Şimdiki gelişme sürerse, 1979'da 7.6 milyon tonu bulan tahıl yardımı 1990'da yaklaşık 21 milyon tona varacaktır. lığın, her gün yüz milyonlarca insanın yaşadığı trajedinin farkına, Sahel'dc olduğu gibi olay ancak felaket boyutlarına ulaştığında varmaktadır. Bu tehlike çığlıklarına yanıt olmak üzere, zor durum yardımı, gösterişli dayanışma jestleriyle kotarılmaktadır. Biraz adım atıldıktan sonra ilgi tavsamakta ve yardımda bulunanlar iç rahatlığıyla yeniden uykuya dalmaktadırlar. Hükümtt dışı örgütlerin övgüye değer çabaları ve ısrarlı tutumu genel olarak onaylanmaktadır, ama hare laşmasına yol açan şimdiki gelişmeyi tersine çevirmek uzere belirleyici adımlar atılmayacak olursa, ekonomik zorlukların doğurduğu, yoksulluğun daha da arttırdığı toplumsal ve siyasal gerilimler, Kuzey Güney ilişkilerinde zararlı etkilere yol açacaktır. Yoksulluğun önünü almak ve sonuçlannı sınırlamak için savaşmak ve hepsinden öte de, tüm canlıların gereksindiği barış durumunu gerçekleştirmek tüm insanlığın ödevidir. D 25
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle