Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
sonuçlarına göre 51 milyonun üstündeyiz. Yapılan hesaplar, alınan tüm önlemlere karşın 2000 yılında Türkiye nüfusunun 66 milyon 800 bin olacağını gösteriyor. A JrO 3 sayımı 17.829.000'e çıktığı "memnuniyetle' kaydediliyor, ancakbunun yetersizliği vurguianıyordu. 1940'tc Türkiye nüfusunun Emlnöntt Meydanı 198S Türkiye'de aile planlaması: 19231986 Bir aile Üç nesil UMUR BUGAY yazında evlendiler. Cumhuriyet daha iki yaşıdoldurmamıştı. Erkek, m Kurtuluş Savaşı'nın yedeksubay kahramanlarından biriydi. Kadından 13 yaş büyüktü, ama erkeklerinin çoğunu savaşta yitirmiş bir toplumda damai adayı bulmak da pek kolay iş değildi 1923 seçimlerinde asılan seçmen listclerinde erkek nüfus 5.473.891 'di. Bu sayı, Türkiye Cumhuriyeti toplam nüfusunun °7o 40'ını bulmuyordu. Genç adatn evlenirken para sıkıntısı çekmedi. Babası, kentın işleri yoluncja giden tüccarlarmdan biriydi. Kadın da îcelli bir gümrük memurunun ortanca kızı. "Fransız Mersin'e cıktıgında 14 yaşındaydı... Konya'ya kaçtılar..." Evliliklerinin ilk yılları kayınpederın de varlığında, sorunsuz geçti 1927 yılında ilk çocukları dünyaya geldi. "Topaç gibl, beyaz bir kızdı" bu. O yıllarda doğan çocuklar, neredeyse, bandommkayla karşılanıyorlardı. Yine o yıl, Cumhuriyet Türkiye'sinde ilk sayım yapılmış, nüfusun 13.648.000'e çıktığı sevinçlesaptanmış, nüfusun daha da çoğalmasını sağlamak için 1593 sayılı Umumı Hıfzıssıhha Kanunu çıkanlmıştı. Duvariara "Memleketin refahı, nüfusunun çoklugu ile ölçülür" başlıklı afışlcr asılıyor, "On yılda oııbej milyon genç yarattık her yaştan" diye marşlar yazılıyordu. Kızları, birbuçuk yazında "ateşli bir hastalıktan" öldü. "Doklorlar bir çare bulamadılar." Anlatılanlara sıtma da dcnilebilirdi, kolera da... 1929'da, beklenilen oğlan doğdu. O yıllarda bu çocuk, hem cumhuriyetin hızla üreme politikasına uygundu, hem de erkek nüfusun çabucak çoğalması düşüncesıne... 1930, aile için, sarsıntı yılı oldu. Dede'nin beklenmedik ölümü, adamın sivil yaşamdaki dene Emlnftna Meydanı 1040 yemsizliği kaçınılmaz yıkımı getirdi. Hazır paıa kısa sürede tükendi. Gittikçe bozulan durumlarını, çevrelerine bellı etmemek için, bir süre "sandıktan yediler." 1932'de ikinci oğul dunyaya geldı. Babaya göre, "işler kolu gidiyordu, ama erkek çocuk da bir servettl." 1934'lerde sandıktaki altınlar tükendi, dükkânlar satıldı. Kadın kocasına, "Ankara'ya gidip Mllli Savunma BakanlıgVnda bir memuriyel bulmasım" önerdi. En iyi çözum memurluktu o sıralarda. Memurlara, çocuk sayısına göre "çocuk zammı" vcriliyor, eğitim kolaylıkları sağlanıyordu. Çok çocuklu babalar, yol yapımı yükümlülUğünde değildiler. Adam düşündü, karısı haklıydı. Bu koşullarda tçel'de yaşamalan olanaksızdı. Madalya sahıbı bir Kurtuluş Savaşçısı olarak, göğsünü gere gere gider, Milli Savunma'da bir iş bulabilirdi. Buldu da... Artık aylıklıydı. Ankara'ya yerleşip durumlarını toparlar toparlamaz, dördüncü çocuğuna hamile kaldı kadın.. 9 ay "kız olur umuduyla" bekledi. 1935'in bahannda kadının çıglıkları dindi. Ebe ellerini kurulayarak odadan çıktığında, babanın keyfine diyecek yoktu. Uçüncü oğlu da olmuştu... 1936'daceplerindeki 100150liracık birikimleri, sattıkları, kadının son kalan iki bile/iğiylc, Etlik sırtlarında, dört dönümlük bağ içinde iki ev aldılar. Baba, girişimci adamdı. Aylıkçılıktan sıkıldı. Sebze meyve yetiştirmek, hayvan beslemek istiyordu. Bu konuda pek bılgisi yoktu, ama oğullarına güveniyordu. Kısa bir süre sonra, ineklerı, tavukları, koyunlarıyla küçük bir çiftlik oluştu. 1940 yılının başlarına dek güzel geçti günleri. Adam kansını seviyordu, ama kadın "yeni bir çocuk olur" korkusuyla uzak duruyordu, bu da patlamış, Türkiye savaşın dışında kalmayı bilnıişti. Kara ekmeğin francalayla katık edıldiği, nüfus kâğıtlanna, "pamuklu verildiyünlü verildi" damgalarının basıldığı günlerdi o günler... Sesi bir kısılıp bir açılan lambalı radyolardan kuşkuyla savaş haberler: dinlenirdi. 1941 yılında, anne iki düşük birden yaptı. Kürtajın yasal cezası olduğu için, öylesi işlemler evlerde, komşuların da yardımıyla, ilkel biçimde yapılıyordu. 1942'debüyük bir kanama geçiren anne, az kalsın ölüyordu. Bir haftadan fazla hastanede yattı. Ev ışlerini baba ile büyük oğul yaptılar. 1944'(e üçüncü oğul, "giinef çarpması", "havale" derken menenjitten öldü... 9 yaşındaydı ve annesinın en scvdiği oğluydu. Bu ölüm ailenin düzeninı bozdu. Anne Ankara'da oturmak istemiyordu artık. tstanbul'da tutunmak kolay olmadı onlar için... önce Samatya'ya yerleştiler. 1945'te anne akciğerlerinden hastalandı. Doktorlar, "Temiz hava, iyi suyu" nedeniylc Altunizade'de oturmalarını salık verdıler.. Ezanın Türkçe okunduğu, Rum papazının cüppesiyle mahalleden geçerken çocuklann toparlandığı, az nüfuslu, gürültüsüz patırtısız günlerdi... 1950 seçimlerinde Demokratlann iktidara gelmesı, tüm yurtta olduğu gibı, aile içinde de sevinçle karsılandı. Şu günlerde seksen ya^ına merdiven dayamış olan anne, tstanbul'un şimdiki durumuna bakıp bakıp, "Yorganını yüklenen buraya geldi" diye söylenıyor. 57 eylül gecesinı unutamıyor bir de. "O zamana kadar hiç gormediğimiz, tanımudıgımız birileriydi. Kllerinde sopalarla, taşlarla geldiler. Kom^umuz bakkal Hrtslu'nun çocuklarını bize saklamıslık. Zalen ne olduysa o günden sonra oldu. İstanbul tslanbulluktan çıklı." 1971 yılında kocası öldü. Ona Emlak Kredi'ye borçlu, 70 metrekarelik bir ev bıraktı. "Nur İçinde yatsın." Büyük oğlu bir, ortanca oğlu üç, kuçük oğlu iki kcz evlendiler. Böylece, altı gelıni oldu. Büyük oğlundan bir kız bir oğlan, ortancadan üç kız, küçükten de bir kız bir oğlan olmak ü/ere yedi torun gördü Gelinler doğurup kürtaja yattıkça, "Hiç akılları yok" dıyordu. "Ne vardı şu genç yasta çocuk yapacak?" Bir de bu zamanda, korunamamalarına şaşıyordu. "Hadi bizim /amanımızda hiçbir şey bilmiyorduk.. Ya şimdikiler? Her türiü ilaç var arlık.." Anne, ıkı torununun çocuklarını da gördü... Türkiye nufusu, 1930'lu yıllardaki özlemin tersine, özellıkle de 1945 sonrası, beklenmedık biçimde patladı. Türkiye nüfusuna yılda ortalama 1 milyon kişi katıhyordu. tlk kez 1963 yılında nütus artışının sakıncalı sonuçları tartışıhyor, Birlncf Beş Yıllık Kalkınma Planı bu konuyu ışliyordu. 1965'te TBMM, nüfus artış hızını azaltmayı amaçlayan 577 sayılı Nufus Planlaması Kanunu'nu onayladı. Qunümüzde, ülkc kalkınmasıyla nüfus artış hı/ınııı yakın ılgısi açıkça görüldü artık. Devlet, ıkıdcn fazla çocuk yapmak istemeyen ailelerc kürtajı da serbest bırakarak, yardımcı olmaya çalışıyor. Anayasamn 41. maddesine, "Devlet ailenin huzur ve refahı ile, özellikle ananın ve çocuklarının konınması ve aile planlamasının ogrclimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır" tümcelerı eklendi. Meslek ve ışçı örgutlerıyle bu konuda işbirliği yapmak için Türkiye Aile Saglıgı ve Planlaması Vakfı kuruldu. Bir zamanlar kutsal kitapların buyruklarına uyup, "Çogaldık ve yeryüzunu doldurduk" ama şimdi sığamıyoruz. D 10