Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
* Gözönündeki Uzun Hidayet tşyeri açamayı/, gerekli okullar açamayız, sosyal konutlar açamayız, yollar açanıayız anıa bu ülkcde nedense bol bol dosya açarız. Mahkemeye bir işin mi dOştü, hemen dosyan açıhverir. Pasaport mu alacaksın, hele form dilckçenin yanına boş bir dosya ekleme, hcmen oracıktaki ilgili bozuluverir, "Nerdedosyası?" diye. Maliyede dosya açıtır, tapuda dosya açılır, okulda dosya açılır, sonunda öyle alışır ki insanoğlu, bu kez kcndi evinde dosyalar açmaya başlar. Bu elektrik dosyası, bu su dosyası, bu hastalık dosyası, bu emeklilik dosyası... Bir makbuzu yitir, bir kâğıt parçasını yitir, yandın. "ödemissen makbuzunu göster kardeşinı?", "Ay bak üsteleyip durma, zaten az önce şefle atıştım, burnumdan soluyorum, bir dc seninle uğraşmayalım burada. Göster kâğıdını, hı göstersene, hadi hadi göstersene..." Tak eder kafan, " U h , nerde o kâğıt, nerde o makbuz, bir dosyalarnamışım, bak görüyor nıusun şimd i ? " dersin, ama iş işten geçmiştir. Ne yapıp edeceksin, evin altını üstüne getireceksın ve makbıı/u, o kâğıdı bulacaksın. yadı, bulun gelin bakalım dosyayı"... "Hıııım, hııım da hım, yalıu bu adam zamanında çok da hımmış hım, onun için hım, kızına oğluna da bulaşmıştır hım, bu bakımdan devlet kuruluşlarında çalışamaz hım... Kendisine iki satırla bildirin, hım..." Belki çocuklar sövmezler babalarına ama, torunlar mutlaka ilerde söverler. "Yâni benim babanı var ya, salt dcdemin yüzünden adam olamamış, neye elini atsa kurutmuş, çünkü benim dedem zamanında azılıymış ki, ne azılıymış. Poliste dosyası varmış, böyle kabarıkmış, dosyaya göre dedemin kökü dışardaymış... Lan dede, adam olup da onca yıl niye kökünü içeri alamadın da bizim de başımızı yaktın...'" Yıllar sonra torunlar böyle söverler sayarlar ama, o zaman sen ölüsün, yoksun, hiçbir şeyi duymaz, hiçbir şeyi görmezsin, üzülmezsin... Ama sağken, bir de poliste dosyan varken... Bu mahkeme dosyası değil ki, dosya Yargıtay'a gidince orada bitiversin. Bu polis dosyası. Her gelen üst, her gelen ast, bu dosyanın içine bir şeyler koymazsa hiç olur mu. Yeni bir müdür mü atanmış şubenin başına... "Hııım, getirin bakalım bana şu azilıların dosyalarını..." "Bu kim, haaa o muu, bilirim, bu kiın şu mu, haaa bilirim... Ya bu, bunun niye dosyası böyle şey..." "Beyefendi o şimdi biraz uslandı d a . . . " "Demek uslandı ha, demek uslandı ha, bunlar uslanmazlar arkadaş, işte şunlar şunlar, çok daha sıkı izlenmeye alınsın ve bana da haftada bir rapor verilsin." "Başüstüne beyefendi..." Bu demektir ki, yeni mudür, yeni şef, senin dosyanı beğenmemiştir, kimbilir şu anda sen neler neler yapıyorsun da, kimlerle turlü çeşitli ilişkiler kurarak Ulkenin kökünü kurutmak için çalışıyorsun, hangi maskeyle ortalıkta dolaşarak polisi aldatmaya çalışıyorsun. Kolay mı hiç polisi aldatmak? Gerçekten öyledir, peşini bırakmışlardır, artık yolda belde yürürken şöyle ardına baktığında seni izleyen gevrekçi, dilenci, lahmacuncu, baloncu görmüyorsun, aslan gibi baloncular, babayiğit lahmacuncular, palabıyıklı dilenciler... " O h " , diyorsun, "artık izlemekten vazgeçtiler galiba, sanırım bundan sonra eve de baskın yapnıazlar, aramak maramak için." Yeni doslların oluyor, yeni arkadaşların oluyor, hattâ bazı geceler evinizde birlikte toplanıp, şundan bundan... Ama çok geçmiyor, hop, bir gece eve bir baskın, ondan sonra dosya şişiyor. "Falan gün, falan gece evinize gelen uzun boylu adam kitndi? O adam niçin gece yarısı evinizi terk etti? Niçin perdelerinizi sıkı sıkı kapadınız o adam gclincc? Kıtaplarınızı, hazırladığıııız bildirileri bu adam aracılığıyla mı bir yere sakladınız? örgutu diriltmeye ne zamandan beri başladınız?" Ah ne zordur olmayan şeylere yanıt vermek? Ama olsun, yanıt vereceksiniz, vereceksiniz ki, dosyamz kabarsın, dosyanız kabardıkça müdür mutlu olacak, şef mutlu olacak. Dosyanızı kabartmak sizin elinizde. Hiç böyle hafifçecik dosyalarla azılı olanıazsınız ki...Ne zaman dosyanız iyice su içmiş kurbağa gibi şişti, tamam, ondan sonra artık bülbül gibi konuşmanızın zamanı gelmiştir. Yeni dostlar, yeni konuklar bir zaman sonra öğreniverirler sizin kim olduğunuzu. Yine el ayak çekilir evinizden, kapıyı çalanınız olma/ polisten başka. Ne zaman kapı çalınsa, çocukların tümü birden bağrışırlar kapıya Uşüşerek. önemli mi canım bunlar, hiç de değil, nıahkemedc bir davada dosya açılıyorsa, bundan bana ne. Mahkemenin yazmanı uğraşsın, yargıcı ıığraşsın. Maliyenin dosyasından bana ne, Hüsamettin Bey düşünsün, tapudaki dosyadan bana ne, Güler Hanım düşünsün... Pekiyi ben neyi düşüneceğim, yurt dışına gitmek için başvurduğumda pasaport işlemi için istenen dosyayı mı... Yok canım, gir bir kırtasiyeciye, istenilen boyda bir dosya al götür... Sen neyi düşüneceksin, ah ah dosyaların cn kötüsü poliste açılan dosyadır. lşte böyle bir dosya açıldı mıydı hakkında... Okuldaki dosya ne ki, ınutlür yazar, öğretmen yazar, akıllıdır, çevresiyle iyi geçinir, müziğe karşı cğilimi vardı, büyüklerine saygılıdır, dır dırdır... Sonra n'olur bu dosya, hiiç, ilkokul ortaokula aktarır, ortaokul liseyc aktarır, lise de kapağını kaldırmadan odacı Hıdır yardımıyla bodruma aktarır... Ya polis dosyası? Benzer mi hiç pasaport dosyasına, içinde kimliğin olsun, mahalle muhtarından oturma belgesi olsun, altı tane fotoğrafın olsun... Polis dosyası bu, polis. Ne yazacak ki dava dosyana mahkeme yazmanı. Yargıcın söylediklerini yazacak, davacı şunu dedi, davalı bunu dedi, tanıklar şunu dedi ve bitti. Ya polis dosyası... lıh hiç bitmez, hiç bodrum katına gitmez, ömür biter, sürucü sözüyle, polis dosyası bitmez. Ola ki sen öldükten sonra kızın oğlun iş aradı, eh görev verildi, "Arayın hele şu kızın, oğlanın inciğini cinciğini"... "Bulun bakalım şu so "Polistir yine" diyerekten. Gerçekten polistir, ya yine dosya gö/.den geçirilmişlır vcya yeni bir müdür veya şef gelmiştir. "Eee ne yapıyorsunu/ bakalım?" "Hiç, geçinip gidiyoruz işte gördüğünüz gibi..." "Demek geçinip gidiyorsunuz, gelin de bizimle merkeze kadar nasıl geçinip gittiğiniz anlayahm?" Alışkındtr çocuklar, kalın paltoyu tutuştururlar, gözaltı soğuktur, kalın palto yataktır, yorgandır. Hanım bisküvi, mide ilaçlannı tutuşturur. Çocuklar hiç üzülmczler babanın merdivende ayak sesleri uzaklaşırken, oyunda nerede kalmıştık?... Hanım da bulaşığının başına döner. Kcnti terk e t . . tyi bir fikir değil mi? Dosya oradayken nereye gidiyorsun ki, en tehlikelisi bu. Dosya orada duracak, sen kenti terk edeceksin, başka bir kente yerleşeceksin, sonra da kendi kendine, " O h bir şey yok, sonunda tersten izlemeye başkurtuldum, artık bundan sonra gece yarı ladılar beni, böyle yapının köşebaşına gelan polis evimi aramaya gelmeyecek, beni liyor, orada iki siville karşılaşıyorduk. Bir alıp götürmeyecek? diyeceksin, öyle mi? gülUmsemememiz eksik. Tanış gibi, dost giDaha beteri olur ki, daha beteri... bi bakışıyoruz. Eğer bir damlacık usun varsa, ki vardır, Ben işi daha ileıiettim. Bu kez yapının içikaç yılın eski tüfeğisin sen, ühü, kaç gece ne girmeye başladım. Gerçi izlendiğim şusabahlamışsındır gözaltılarda, neler düşle bcnin katına dek çıkamıyorum ama olsun, miş düşünmüşsündür bu yalnızlıklarında, alt katlar, örneğin pasaport katı, fuhuşla işte o zaman polisin gözünün önünden hiç savaşım katı... buralarda istediğim denli eksik olmayacaksın. Ayna gibi böyle, ayan volta atıyordum. Yani pasaportun olduğu beyan eski deyimle. Seni izleyenleri nasıl ol katta, fuhuşla savaşım katında polis yok sa sen çok iyi tanır, bilirsin, onun için sen mu, dolu, yığınla, biri oraya gidiyor, biri tutup onlan izleyeceksin, yani şöyle ki, böy buraya gidiyor, bazen çarpışıyoruz bile, birle, hani atlı karınca gibi, polis önde sen ar birımizdcn özürler diliyoruz. O beni izlekada, sen önde polis arkada, dön baba dö yenler bir bakıyorlar ki, pasaporttayım, nelim hacılara gidelim. "Pasaportta işin mi var abi?" diyorAh kafa ah, şimdi bunları burada böyle lar,"Yooo, maksat gözönünde olayım d a " söylüyorum ama, kaç yılın deneyiminden diyorum. Bir seviniyorlar kı. Hele bir topsonra, aklım sıra tıılup hep kaçmaya çalı luca olanı var, sivilin, sıriımı bile tapıkiıyor, "Ah be, hep izlediklerimiz senin gibi olsa" diyordu. • a n 3 K 20 şırdım, sanki beni bulamayacaklarmış gibi, gözlerine görünmemeye çalışırdım, sanki yakalayamazlarmışgibi... Amasonradan işin ayırdına vardım, kafama dank etti. Daha doğrusu ettirdiler. Ne zaman birazcık gözden yitmişsem harıl harıl beni arıyorlardı, buldukları zaman da, "Aha belki dosyaya yeni yeni şeyler girer" diyerekten sorguladıkça sorguluyorlardı. öyle yapmaya başladım ki, böyle yavaş yavaş, önce oturduğum mahallenin karakolunun önünden geçmeye başladım, bir, iki, üç, dört, beş... "Kiralık ev nıi arıyorsun, karakoldan çıkacak birini mi bekliyorsıın, niçin kaçtır buradan gcçiyorsun?" Ah kapıdaki polisler beni tanımıyorlar ki, "Söyleyin komiserinize, Hidayet, Uzun Hidayet deyin bilir, hep buradan geçiyor deyin, bir şey söylemez..." Komiserçıktı kapıya, kaçıncı geçişimdi, halimi hatırımı sordu, "İyi iyi, çok iyi böyle gözönünde bulunmamz, bizim de işlerimizi kolaylaştırır" dedi. Sonra işi daha öteye götürdüm. Bu kez şimdi mahalle karakolunun önünde beş altı tur attım değil mi, haydi otobüse atlıyor, emniyet müdürlüğünün olduğu yapının oraya gidiyordum. Dolanıyordum müdürlük yapısınm yöresini. Tabü ardımda da beni izleyen siviller... llkin birbirimizi tanıya tanıya, sanki tanımıyormuş gibi yapının yöresini fırıl fırıl döndük, benden kuşkulanıyorlar belli, acaba yapının bir yanına patlayıcı falan mı yerleştireceğim, baktılar öyle Kızlar evlendi gittiler, oğlan yuvasını kurdu gitti, ben de emekliyim ya, işim gücüm ne, sabah çıkıyorum evden karakolun önünde başlıyorum turlamaya, hem yureğime de iyi geliyor, spor oluyor, karakolun ardındaki sokaktan dönüyor, bazen on, bazan on iki kez karakolun önünden geçiyorum. Hava soğuk değilse, karakol komiseri kapıya çıkıyor, üç beş çift söz ediyoruz. Karakol önündeki turlarımı tamamladıktan sonra, haydi ver elini emniyet müdürlügü diyorum. Spor oluyor, orada da yapının yoresini bazen dört, bazen beş kez dolanıyorum, ondan sonta yapının içine dalıyorum. Birinci katta pasaport, oh çaycısı da tanıyor beni, şöyle ayakustü çayımı içiyorum, sırtımı pasaport duvarına dayayıp, sonra çıkıyorum fuhuşla savaşım katına... Orada bir kanepe var, çıkarıyorum gazetemi cebimden, başlıyorum okumaya. Tam o sıra gezgin sandviççi geliyor, bir peynirli alıyorum... Ağır ağır onu yerken bir ağırlıktır çöküyor uzcrimc, başlıyorum uyuklamaya... Kurulmuş makine gibi Allah si/i inandırsın, tasiamam kırk beş dakika kestirdikten sonra, sanki birisi durtmüş gibi uyanıyorum, ondan sonra evin yolunu tutuyorum. Ben böyle davranayım da, siz bana... [•vet, karakol turları tamam, müdürlük turları tamam, kat turları tamam, siz geçen gün yine gelin benim evı arayın, iyi mi? "Beyefendi, beyefendi daha ben ne yapayım, hep gözönünde olmak için aranızdan çıktığım yok" dedim... Yanıt verdi şef: "Ya gcceleri, geceleri gözümüzun önünde misin?" Yok, bu yaşımda geceleri de gelip aynı kanepenin uzerinde kpstiremczdim. ama şans bana gülüvcrdi bu kez, karakolun tam karşısındaki ev boşalıverdi, ucıız palıalı demcdim hemen kiralayıverdim, Pencercm komiserin penceresine bakıyor ki, böyle karşı karşıya, ben onun masasını görıiyorum, o benim yatağımı göıuyoı, ne pcncerede tül var ne de perde. Geceleri yatarken ister görsün ister görmesin, komisere elımi sallıyor, "İyi geceler" diyorum. Kanm da geliyor yanıma yatıyor. lşığı bile söndürmüyorum. Benim yüksek demir karyola nah burada, komiserin masası da nah şurada... D