Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Vehbi Koç: "Gayemiz,sağlıklı çoğalma" Böyle bir vakfa, Türkiye Aile Saglıgı ve Planlaması Vakfı'na onciilük ve başkanlık etmek ihtiyacını niçin duydunuz? Ailenin refahı ve sağlığı ile bir memleketin refahı ve sağlık düzeyi arasında doğrudan bir ilişki vardır. Geliri artmadan nüfusu artan ailelerin çoğunlukta olduğu toplumlarda ekonomik kalkınma yavaşlar ve neticede sosyal hızmetler olunısu? yönde etkilenir. Sağlıklı vc iyi yetişmiş nesiller, sağlıklı ailelerle yetiştirilebilir. 1970'li yılların başından bu yana nüfus yapımi7i ve Türk ailesinin gelişmesini takip ediyorum. Görüyorum ki Türk annesinin bilgi yardımına, sağlık yardımına ihtiyacı vardır. 19731974 yıllarmdan beri kendi işletmelerimizde, diğer sağlık konuları yanında aile sağlığı ve planlaması konularında da çalışmalar yapılıyor. Fakat konuyu ülke ölçüsünde ve her kesimden liderleri bir araya getirerek ele almayı gerekli görüyordum. Mart 1984'te Koç Holding Yönctim Kurulu Başkanlığı'ndan ayrıldıktan sonra vakfın kurucusu arkadaşlarla ortak çalışma yapmaya karar verdik. Vakfın kuruluş aşamasında bu konunun Türkiye'nin mühim meselelerinden biri olduğuna inanan işadamları, üniversite temsilcıleri, işçi ve işveren kuruluşları başkanları; Odalar Birliği başta olmak üzere, Ziraat Odaları, Esnaf ve Sanatkârlar Federasyonu başkanları ve daha birçok kişi bu konuda gönüllü görev alarak, bu meseleyi memleketin butün kesimlerine ulaştıracak bir organizasyon uzerinde birleşti. Bu vakıf "Türkiye Aile Saglıgı ve Planlaması Vakfı" ismi ile 27 Lylül 1985 tarihinde Bakanlar Kurulu'nun müsaadesi ile resmiyet kazandı. Gayemiz; milletçe gereken gelişmeye ulaşabilmemiz için TUrk ailesinin sağlıklı bir biçimde çoğalması, toplumumuzun temeli olan Türk ailesinin istediği kadar çocuk sahibi olabilmesi ve doğan her çocuğun keder değil sevinç kaynağı olması ve yarını güvencede olan bir topluma katılmasıdtr. Türkiye'de nufusun artmasındun korkulmaması, tersine memnun olunması gcrektigi yolıında goruşler var. Bu konuda ne düsünüyorsunu/? Vakfımız, Türkiye'deki nüfus olayına yalnı/ miktar açısından bakmamaktadır. Burada mühim olan konu, Türk toplumunun diğer butün sağlık hizmetleri ile uğraşıldığı gibi "aile sağlığı" konıısıınun da ele alınması meselesidir. Şurası açıktır ki, aile sağlığı ve aile planlaması hizmetlerinden yararlanmak arzusunda olmasına rağınen bu hizmetin toplumun her kesimine göturülmemiş olmasından dolayı bir rahatsızhk bahis konusudur. Eğitim ve bilgi eksikliği ile imkânsızlıklardan bu konu bir sağlık hizmeti eksikliği konusudur. Bir ülkenin nüfusu o ülkenin sosyal ve ekonomik durumu ile birlikte mütalaa cdilmclidir. Bu konuda bir denge var ise o nüfus gayet tabiidir ki bir güç kaynağıdır. Bu bakımdan sağlıklı, müreffeh ve yarına güvenle bakan bir Türk ailesi ve bu ailelerin meydana getirdiği bir büyük nüfus düşünmeliyiz. Sizce Türkiye'nin ideal nüfusu ne olmalıdır? Ya da yıllık nüfus arlısı hızı ne olmalıdır? Olaya Türkiye'nin nüfusu ne kadar olma lıdır açısından bakmak ve "Nüfusumuz şu ka dar olmalıdır" diyerek bir sayı düşünmek doğru olmaz. Nüfus artış hızımıza gelince, fert başına düşen milli gelir dağılımı dikkate alınarak bugünkü % 2.8'lik artışın fazla olduğu ve bunun % 1.5'lara doğru çekilmesinin uygun olacağı kanaatindeyim. Milli gelir artışına göre bu oran da değişebilir. Fakat şurasını açıkça söylemcliyim, gaye, nufusumuzu dondurmak değil, kalkınmamıza uygun bir şekilde artmasına yardımcı olmaktır. Vakfın 24 martta başlatılan kampanyada, "aile sağlığı ve planlaması" çahşmalarına kalkısı ne olacaktır? Sayın Devlet Başkanımızın 24 Mart 1986 günü başlattıkları kampanya, bildiğini? üzere bir defalık bir kampanya olmayıp çok uzun vadeli ele alınması gereken bir meselenin başlangıç noktasını teşkıl etmektedır. Vakfımız da bu konuyu uzun vadeli bir mesele olarak ele almakta ve bu meselenin basıtıda ve kamuoyunda Türk toplumuna duyurulmasından başlamak üzere bir seri eğitim ve araştırma çalışması olarak görmektcclir. Bildiğiniz üzere, 1965 yılında devlet bu konuda bir politika tespit ederek, bu görevi Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na vermiştir. Ayrıca bu konuda faaliyette bulunan baska gönüllü kuruluşlar da mevcuttur. Vakfımız basta Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı olmak üzere bütün kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyon içinde çalışacak ve özellikle 24 Mart 1986 tarihinde başlayacak kampanyada da kendisine verilecek vazifeler doğrultusun! da katkıda bulunmaya gayret edecektir. I VİYANA'NIN ALTIN ÇAĞI PARİS'TE SERGÎLENÎYÖR Paris'teki Pompidou Merkezi'nde açılan "1880'den 1938'e Viyana" sergisi, Freud'dan Schoenberg'e, Wittgenstein'dan Kokoschka'ya bir kentin tahhteki en yaratıcı dönemini tüm örnekleriyle sunuyor. itler'in askerlcri Avusturyaya gırdiklerinde, ülkenin olağanüstü düşünsel ve sanatsal zenginliğini temsil edenlerin çoğu sürgüne gitmeyi seçti. Bir kaç ad: Arnold Schoenberg, Sigmund Freud, Robert Musil, Klias Canelti, Stefan Zweig, Karl Popper, Herman Broch. Ne var ki, Nazi Almanyası bozguna uğrayıp da Hitler'in ordusu geri çekildikten sonra Avusturya savaştan önceki benzersiz yıllarını elde edemedi bir daha. Bütün bu dahilerin sürgüne gidişi, Avusturya lmparatorluğu'nun 1918'de parçalanışı ile tkinci DUnya Savaşı aıasındaki yıllarda en görkemli dönemini yaşayan Avusturya kültüründe bir duralamanın simgesiydi belki de. Paris'teki Pompidou Merkezi'nde açılan "1880'den 1938'e Viyana: Neşeli Mahşer" sergisi, Viyana kentinin tarihte insan yaratıcıhğının en şaşırtıcı yerel patlamalanndan birine tanık olan bu dönemini bütün yönleriyle yansıtıyor. Avusturya İmparatorluğu yıkımına sürüklenirken, baş'kentin doğurduğu ruh çözümlemesi, dil felsefesi. on ıki ses müziği ve Gustav Klimt, Egon Schiele ve Oskar Kokoschka'nın insanı olduğu yere mıhlayan resimleri. Pompidou Merkezi'ndekı "Viyana" sergisi, Ludwig Wittgenstein'dan Sigmund Freud'a, Arnold Schoenberg'e kadar bütün o öncülerin esin kaynağının altını çizmeyi amaçlıyor bir bakıma: O asırlık üslup geleneğiyle, toplumsal çalkantılarıyla içinde yaşadıkları Viyana kenti. Freud, tarih sürecine sırt çevirdi ve yanıtları insan ruhunda aradı. \Vittgenstein, söylemeye çalıştıklarımızın çoğunun anlamsız olduğunıı ileri sürerek dile bakışımızda devrim yaptı. Schoenberg, müzikte seçkinciliği ve güçlüğü savundu. Ve ressamlar kendı nevroz ve cinselliklerinin acılı, ama her zaman duyarlı bir incelemesine yöneldiler. Gerçekten de, Paris'teki "1880'den 1938'e Viyana" sergisi bir sanat gösterisinden çok öte bir olay, ama belki de Paris'te ya da New York'ta yaşamadıkları için bir süre savsaklanan benzersiz ressamları da değışik, ilginç yönleriyle sunuyor. Dönemin dev sanatçısı Gustav Klimt, sergide Avusturya dışında pek ender izlenebilen 56 resim ve deseniyle temsil ediliyor. Yine de serginin doruğu, döneminın en çarpıcı psikolojik portrelerini ve en seçkin erotik resimlerini yaptıktan sonra 1918'de 28 yaşındayken ölen Egon Schiele'nin yapıtlan. Serginin bir köşesi, kısa bir süre önce 100. doğum yıldönümü kutlanan Oscar Kokoschka'nın ckspresyonıst iablolarına ayrılmış. Kendini bir muzikçi olduğu kadar bir ressam olarak da gören Schoenberg'in resımlerı de eksık değil kuşkusuz. Marksizmi olarak bildiğimiz düşünce akımını düşleyen ve gerçekleştiren solcu politikacılara özel köşeler verilmiş. Ama serginin özellikle göz alıcı köşelerinden biri, Viyana Grafik Sanatlar Okulu'nun. Burada Kokoschka ve Kolo Moser gibi birinci sınıf grafikçiler ayrı bir yer tutuyor. Ikisi de eşit ölçüde Viyanalı olmasına karşın düş ve gerçeklik iç ıçe bu sergide: Viyanalı solcu çizerlerin yaptığı savaş aleyhtarı karikatürler ve bir zamanlar kentin duvarlarını kaplayan Yalıudi düşmanı afişler. Kuşkusuz, Birinci DUnya Savaşı en sonunda imparatorluğu tarihin çöplüğüne attı. Yirmi yıl sonra Nazi Almanyası, Avusturya'nın ulusal kimliğini baskı altına aldı ve Viyana'nın modern gelişiminde büyük rol oynayan Yahudi topluluğunu surdü ya da boğazladı. Pompidou Merkezi'ndekı serginin en ilginç bölümlerinden bırıyse en sondaki salonda. Izleyiciler, bu bölümde ekonoınist Joseph Schumpeler'den romancı Robert Musil'c vc tilm yonetmenı Billy Wilder'a kadar bıltıın o Viyanalı mültecılerın portreleriyle yılz yüze geliyorlar. [ , Resmi bir yana bırakırsak, Freud'a, Viyana Operası'nı yönetmiş ve geli^tirmiş olan besteci Mahler'e ve bugün Avusturya BİR EROTİZM DEHAS1 Paris'teki "Viyana" sergisinin en ilgi çeken koşelerinden biride 1918'de 28yaşında ölen EgonSchiele'ye ayrılmif. Bir erotUm dehası sayüan Schiele'nin "Kucaklaşma"adlıyapılı da strgide sunulan tablolar arasında. 11