18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 31 Mart 2012 Cumartesi Tüketim ve üretimin ekolojik ayak izi ülke genelindeki biyolojik kapasiteyi ilk olarak 1970’lerde aştı ve bugün 2 katına çıktı Ekolojik limitlerimizi aştık Türkiye’de 2.7 küresel hektar olan tüketimin ekolojik ayak izi, dünya ortalamasına eşit. Tüketimin doğada bıraktığı iz, kişi başına düşen biyolojik kapasitenin yüzde 50 üzerinde. ? ÖZLEM GÜVEMLİ ürkiye için ilk kez hazıryanan insanın doğa üzerindeki talepleri ile doğal kaynak arzı arasında dengeyi gösteren “Ekolojik Ayak İzi” raporu geçtiğimiz günlerde açıklandı. Raporun sonuçları çarpıcı ama şaşırtıcı değil. Rapora göre Türkiye ekolojik limitlerini aştı. Yani dünyadaki herkes ortalama bir Türk vatandaşı gibi tüketseydi 1.5 gezegene daha ihtiyacımız olacaktı. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye’ nin Küresel Ayak İzi Ağı işbirliği MAVA Vakfı ve Garanti Bankası’nın desteğiyle gerçekleştirdiği çalışmada 19612007 arasındaki yaklaşık 50 yıllık eğilim incelendi. T Raporda, Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi Bileşenleri de şöyle gruplanıyor: ? Karbon Tutma Ayak İzi: En büyük paydayı yüzde 4649 oranı ile karbondioksit emisyonlarını hapsetmek için gerekli talepten kaynaklanıyor. ? Tarım Arazisi Ayak İzi: Türkiye’deki ekolojik ayak izinin yaklaşık yüzde 35’ini tarım alanlarına yönelik talep yaratıyor, Tarım ayak izinin yüzde 83’ü de gıdayla ilişkili. Geri kalan kısım ise çoğunlukla tütün üretimi ve devlet harcamalarından kaynaklanıyor. ? Orman Ayak İzi: Orman ürünlerine yönelik talep, ulusal ayak izinin yüzde 11’i. ? Otlak Ayak İzi: Toplam ayak izinin yüzde 3’ünü oluşturuyor. ? Yapılaşmış Alan Ayak İzi: Oran yüzde 3. ? Balıkçılık Sahası Ayak İzi: Türkiye’nin balıkçılık ve su ürünleri kullanımından kaynaklanan ayak izi yüzde 2 civarında. İncelemeler sonucunda çıkan rapora göre Türkiye’nin içinde bulunduğu Akdeniz Havzası’nda ekolojik ayak izi ile biyolojik kapasite arasında fark giderek büyüyor. Bölgedeki toplam tüketimin 1961’den 2007’ye kadar yüzde 36’lık artışla kişi başına 2.4 küresel hektardan (kha) 3.3 kha’ya çıktı. Yani ekolojik limit aşımı yaklaşık 50 yılda 8 kat büyüyerek 0.2 kha’dan 1.9 kha’ya yükseldi. Türkiye’de 2.7 kha olan tüketimin ekolojik ayak izi, dünya ortalamasına eşit. Tüketimin doğada bıraktığı iz, kişi başına düşen biyolojik kapasitenin yüzde 50 üzerinde. Yani Türkiye bu konuda dünya standartlarını yakalıyor ve ısrarla sürdürülebilir olmayan bir yaşam biçimini devam ettiriyor. Ekolojik limitlerini aşan Türkiye, biyolojik kapasite ihtiyacını yurt dışından karşılıyor. Oysa Türkiye 19611988 arasında biyolojik kapasite ihraç eden bir ülkeydi. 1989 itibari ile Türkiye biyolojik kapasite ithalatçısı oldu. Biyolojik kapasite yenilebilir doğal kaynakları üretme kapasitesinin göstergesi. Türkiye’de yaklaşık 30 yıldır tüketimin ekolojik ayak izi sınır ötesi kaynaklara dayanıyor. Raporda elde edilen sonuçlara göre tüketimin toplam ekolojik ayak izi ülke genelindeki biyolojik kapasiteyi 1974’te aştı. 2007 itibariyle de bu eşik iki katına çıktı. Üretimin toplam ekolojik ayak izi Türkiye’nin kullanılabilir biyolojik kapasitesini 1972’de aştı. 2007 yılına gelindiğinde Türkiye’de üretimin yarattığı tahribat biyolojik kapasitesinin yaklaşık 1,6 katına ulaştı. Türkiye'nin ekolojik ayak izi bileşenlerinin en büyüğü yüzde 82 ile kişisel tüketim. Kişisel tüketimin başında da yüzde 52 ile gıda geliyor. Yüzde 21 diğer ürünler, yüzde 15 kişisel ulaşım ekolojik kapasiteyi tehdit eden diğer tüketim kalemlerini oluşturuyor. Türkiye'’e en yüksek gelir grubunun ekolojik ayak izi en düşük gelir grubunun izinden 3 kat fazla. Kişisel tüketimi ulusal biyolojik kapasite sınırlarını aşmayan kesimin toplam nüfustaki payı sadece yüzde 20. Öneriler... Raporda ekolojik limit aşılmını durdurmak için alınması gereken önlemler de şöyle sıralanıyor: “Ekolojik ayak izi hesaplamaları kalkınma planlarına dahil edilmeli. Hükümet iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik ve korunan alanlarla ilgili uluslararası taahhütlerini yerine getirmeli. Kaynak verimliliği arttırılmalı. Ekosistem hizmetleri fiyatlara dahil edilmeli. Rekabet halindeki arazi talepleri doğru yönetilmeli. Yeni korunan alanlar oluşturulmalı. Yeşil yatırımların önü açılmalı.” Gelecekte ağır bedeller ödememek için sürdürülebilir kalkınma şart! irleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Türkiye’nin birlikte ev sahipliğini yaptığı 2223 mart tarihleri arasında gerçekleştirilen “Küresel İnsani Gelişme Forumu”nun kapanışında açıklanan BM raporunda Doğu Avrupa ve Orta Asya’da, fosil yakıtlara devlet desteğinin kaldırılması, ‘yeşil’ istihdama yatırım yapılması ve sürdürülebilir bir gelecek yaratmak için, sosyal koruma önlemleri alınması gerektiği belirtildi. Raporda “Doğu Avrupa ve Orta Asya’da sürdürülebilir kalkınmaya geçiş yapılmalı, aksi takdirde gelecekte daha ağır bir bedel ödenecek” denildi. BM Avrupa Ekonomik Komisyonu Genel Direktörü Jan Kubis ve BM Kalkınma Programı Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu B Büro Direktörü Kori Udovicki raporda değişimin ne kadar ertelenirse, o kadar büyük bir bedele mâl olacağına dikkat çektiler. Raporun, hükümetlerin, uzmanların, araştırmacıların ve kalkınma alanındaki uygulayıcıların, Haziran ayında Brezilya’da yapılacak “Rio+20” BM Sürdürülebilir Kalkınma Konferası’na yaptığı bir katkı olduğuna vurgu yapıldı. 110’dan fazla devlet ve hükümet başkanı, binlerce parlamenter, belediye başkanları, BM yetkilileri, çeşitli şirketlerin yönetim kurulu başkanları ve sivil toplum liderlerinin katılacağı konferansta, refahın yükseltilmesi, yoksulluğun azaltılması, sosyal eşitlik ve çevrenin korunması alanlarında ilerleme kaydetmek için yeni politikalar tartışılacak ve şekillendirilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle