Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 Mart 2012 Cumartesi 11 “Ekosit” adım adım geliyor... kosit” mi? O da ne? Nereden çıktı? Son zamanlarda bir hayli duymuş olduğumuz, ama pek de hoşlanmadığımız başka bir şeye benzemiyor mu? Örneğin jenosite, yani soykırıma? Türkçe sözlük jenositi “Bir insan topluluğunu, ulusal, budunsal (etnik), dinsel nedenlerle yok etmek” diye tanımlıyor. Bu, uluslararası hukuka girmiş olan çok ciddi bir insanlık suçu. Bu tür olguları ele alıp kendine dert eden ve bütün dünyaca tanınmış yargı kurumları var. Bir takım insan kasapları bu suçla yargılanıyorlar ve yaşam boyu hapse mahkum ediliyorlar. İşte, jenosite, bu suça gönderme yapan yeni bir kavram konuşulmaya ve gündeme oturmaya başladı: ekosit. Bu kavramı savunanlar şöyle diyor: “Bir takım güçlü iktidar sahipleri kararlar alıyorlar ve bazı projelere yeşil ışık yakıyorlar. Ancak bu girişimler sonuçlarıyla büyük insan topluluklarının hem günlük yaşamlarını, hem de geleceklerini aşırı bir tehlikeye atıyor. Atmanın ötesinde ölümlere ve kırımlara neden oluyor. Bu, tartışılmaz bir insanlık suçudur. Böyle olunca da bu tür suçları uğraşı alanı yapacak yargı kurumlarına gereksinim var. Öyle ki, ekolojik canavarlık yapanlar yargılansın ve cezalandırılsın.” Böylesine bir yaklaşımın ilk belirtileri, geçtiğimiz ay içinde, peşi peşine değişik yerlerde görülmeye başlandı. İtalya’da, Fransa’da, İngiltere’de. Kamuoyunda ağırlığı olan kişiler ekosit çabalarına destek vermeye başladılar. Böyle bir gelişme bizleri de ilgilendirmiyor mu? Ne yani? Böylesine bir yargı mekanizması kurulduğu zaman, ülkemizde yaşanan, ya da yaşanmış olan orman kıyımları, su kıyımları, tarım kıyımları ekosit konusu mu olacak? Bir takım anlı, şanlı büyüklerimizi uluslararası mahkemelerde sanık koltuğunda mı göreceğiz? “E yükleniyorduk. Ancak sorumluluk en tepedeydi. İşte onlara da en sonunda ulaştık.” dedi. Zehirli tarım ilacının da cezası var Yine aynı günlerde, Fransa’da da benzeri bir yargılamayla bir ilk adım daha atılmış oldu. Bir çiftçi açmış olduğu tazminat davasını kazandı. Dava konusu gıda ve tarım şirketi Monsanto’nun ürettiği böcek öldürücü zehirli bir ilaçtı. Zavallı çiftçi bunu kullanırken zehirlenmiş, sakat kalmıştı. Uzun bir tedaviden sonra bile sıkıntıları hâlâ devam ediyordu. Çiftçi firmanın bu ilacın kullanımı sırasında ortaya çıkabilecek tehlikeleri açıkça belirtmediğini ileri sürmüştü. Mahkeme firmayı ağır bir tazminata mahkum etti. Peşi peşine gelen bu iki mahkeme kararının örnek oluşturdukları konuşuluyor ve hukuk sisteminde çığır açacakları ileri sürüyor. geçti. Ama partinin merkez komitesine katılınca ülkede yaratılmış olan ekolojik tahribatı fark ettim. Yaratılmış olan hava kirliliğini, akarsuların pislenmiş olduğunu, orman katliamını, toprağın kirletilmiş olduğunu gördüm. O gün bugündür bu konuda suskun kalamıyorum. Ekoloji konularında uluslararası özel bir yargı sisteminin kurulmasından yanayım. Öyle ki, ekolojik suç işleyenler burada yargılansınlar, Şirket patronları da, başbakanlar da, devlet başkanları da getirilip hesap versinler. Gerekiyorsa hapse mahkum edilsinler.” Yüzlerce kişinin Ekosit suçu vardır. Bunun mekanizması da olmalıdır İngiltere’de bir hareket başladı. Bunun amacı “ekosit” denen kavramı ortaya atıp kabul ettirmek. Girişimin liderleri hazırladıkları öneriyi Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine sundular ve takipçisi olacaklarını açıkladılar. Bir takım politikacıların ve onların yandaşı olan işadamlarının küçük menfaat oyunlarıyla insanlığın geleceğini tehlikeye sokan girişimlerinin “insanlık suçu” olarak benimsenmesini ve uluslararası bir yargı sistemine götürülmesini istiyorlar. Tabii, karşımıza çıkan ve ekosit kavramının tanımlanması sürecinde çözümlenmesi gereken bir konu bu tanımın çerçevesi içine nelerin gireceği. Örneğin, insanlığın kültürel birikimlerini tahrip edenler de böyle bir mahkemede yargılanacaklar mı? EkoGazete – http://ekogazete.wordpress.com Sorumlu takım: Atila Alpöge, Devrim Alpöge, İlker Kocael, Gülener Kırnalı, Berkin Malkoç, Şükrü Munoğlu ölümünün cezası 16 yıl hapis İtalya’da uzun süren bir yargı sürecinden sonra geçen ay yargının keskin kılıcı düştü. Amyantlı levha (Eternit) üreten firmanın iki milyarder patronu 16 yıl hapse mahkum oldu. Firma aslında İsviçreli bir firmaydı, ama İtalya’da bir fabrikası vardı. Burada (ülkemizde de bir zamanlar duvarlarda, çatılarda çok kullanılmış olan) amyantlı levha üretiliyordu. Amyant belalı bir madde. Bunun tozları kansere neden oluyor. Adı geçen fabrikada işlenen amyanta karşı gereken önlemler alınmamış olduğu için 200’e yakın işçi kanserden ölmüştü. Ayrıca fabrikanın yakınlarında yerleşik olan binlerce kişi de hastalanmıştı. Mahkeme hiç tereddüt etmeden cezayı bastı. Bu yargının Avrupa ortamında bir ilk olduğu konuşuluyor. Davayı birkaç yıldır sırtında taşıyan savcı “Şimdiye kadar ikinci plandaki kişilere, örneğin fabrika müdürlerine ya da atölye şeflerine Uluslararası bir yargı sistemi kurmak gerekiyor Mihail Gorbaçov’u hepimiz anımsıyor muyuz? Sovyetler Birliği’nin 1990 başlarında yaşadığı radikal dönüşümün mimarı. İktidarı bırakınca ekolojik nitelikli bir girişimin başına geçti: Green Cross International. 31 ülkede örgütlenmeyi başarmış olan bu kuruluşun sloganı “İnsanlığa şans tanı, dünyaya gelecek ver.” Gorbaçov geçenlerde şöyle dedi: “Çocukluğum doğanın içinde, doğayla barışık