17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 27 Ağustos 2011 Cumartesi VOPAK'ı durduracak yok mu? Hollandalı VOPAK şirketi Avrupa'nın kimyasal atıklarını deprem bölgesi Yalova'da depolamaya hazırlanıyor. Üstelik daha ÇED raporu bile çıkmadan Bakanlık imar planlarını askıya çıkarıyor... ollandalı bir şirket VOPAK. Yalova’nın Çiftlikköy ilçesi Taşköprü beldesine devasa bir kimyasal depolama tesisi kurmaya hazırlanıyor. 39 çeşit kimyasal atık, kimyasal madde, bitkisel yağ ve petrol ürünlerinin deniz kenarındaki 26 hektar alana kurulması planlanıyor. Kimyasal ağırlıklı maddeler Yalova’ya kurulacak 750 metrelik limana tanker gemilerle taşınacak. Anlayacağınız yalnız Türkiye'nin değil Avrupa'nın kimyasal atıkları da Yalova'da depolanacak. Üstelik Yalova'da. Yanlış duymadınız. Hani 1999 yılındaki büyük depremde yüzlerce binanın yerle bir olduğu binlerce insanın yaşamını kaybettiği Yalova'da. Aynı depremde Aksa'da meydana gelen sızıntı yüzünden yaşanan çevre felaketi sanki hiç olmamış gibi davranmayı sürdüren yetkililer, yöre halkının ve STK'lerin büyük tepkilerine karşın daha ÇED raporu bile sonuçlanmadan imar planlarını askıya çıkardılar. H 2016 sonunda tamamlanması planlanan tesisin 40 yıl ömrü olacağı belirtiliyor. Depolanacak maddeler arasında akrilik asit, etil alkol, sülfürik asit, fueloil, mazot, temiz petrol ürünleri gibi 39 çeşit kimyasal, bitkisel yağlar ve petrol ürünleri bulunuyor. Ayrıca kimyasal atıkların da depolanacağı vurgulanıyor. Projede ayrıca 150 tanktan oluşan tank çiftliği, 750 metre uzunluğunda iskele ve feribot terminali de yer alacak. Yalovalı çevre gönüllüleri, olası bir büyük depremde VOPAK'ın kimyasal depolama tesislerinde meydana gelmesi muhtemel bir hasarın bölge için bir felaket olacağı endişesini taşıyorlar. Fay hattında tehlike teşkil edecek bu tesise uzmanlar ve halk da karşı. Ziraat Odası Başkanı Şaban Beşli, bir kaza durumunda kimyasalların atom bombası etkisi yapacağını ve tüm Marmara’yı etkileceğini söylüyor. Geçen yıl Macaristan Vesprem'deki 32 bin nüfuslu Ajka kentinde yaşanan kimyasal madde sızıntısı nedeniyle 8 kişi hayatını kaybetmiş ve Tuna kıyısındaki 6 ülke alarma geçmişti. Türkiye sera gazı salımı azaltma taahhüdü vermekten kaçınıyor elişmekte olan ülkelerin sera gazı salımları 1990’dan beri, yüksek büyüme, artan nüfus ve enerji ihtiyacı ile doğru orantılı olarak artıyor. Gelişmiş ülkelerin sera gazı salımları ise 1990’dan beri azalıyor fakat 1850’lerden günümüze toplam sera gazı salımlarının büyük bölümünden sorumlular. İklim müzakerelerinden salım azaltımlarında bağlayıcı bir karar çıkması gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerin mutabakatına bağlı. 2009 yılı toplam sera gazı salımları 1990 yılına göre %98 artış gösteren Türkiye bugüne kadar hiçbir sera gazı salım taahhüdünde bulunmadı. Uluslararası iklim müzakerelerinde bağlayıcı kararlar çıkmadığı sürece Türkiye özel koşullarını bahane ederek iklim değişikliğine karşı ulusal ve uluslararası planda etkin bir mücadele vermekten kaçınmaya devam ediyor. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi, Betam, Araştırma Görevlisi Barış Gençer Baykan tarafından hazırlanan “Türkiye sera gazı salımı azaltma taahhüdü vermekten kaçınıyor” başlıklı araştırma Türkiye'nin bu konudaki durumunu gözler önüne seriyor. G Ülkelerin sera gazı salımlarının sınırlandırılmasının tartışıldığı iklim müzakerelerinde Türkiye’nin temel dayanağı, Türkiye’nin iklim değişikliğine katkısının gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında çok az olduğu ve kişi başına düşen CO2 salımlarında Türkiye’nin Dünya, OECD ve AB kişi başı ortalamalarının altında olduğu görüşüydü. BETAM'ın Oysa, Türkiye’nin 1990 yılında kişi başı 3 ton olan araştırmasına salımları 2009 yılında 5 göre 2009 yılı ton değerine ulaştı. Dünya toplam sera gazı ortalaması yaklaşık 4 ton iken AB’de 10.5 ton, salımları 1990 ABD’de ise 19 ton yılına göre %98 seviyelerinde. artış gösteren Eylül 2009’da Türkiye bugüne yayınlanan “Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi”nde kadar hiçbir Türkiye’nin iklim sera gazı salım değişikliğinin etkilerinin taahhüdünde azaltılmasına yönelik küresel çabalara kendi bulunmadı. özel koşulları ve imkânları çerçevesinde katkıda bulunacağı vurgulanmıştı. Eylül 2009’da yayımlanan ‘Ulusal İklim Değişikliği Strateji’ belgesinde Türkiye’nin 2020’ye kadar enerji sektöründeki karbon salımında artıştan yüzde 7 azaltma yapacağı ifade edilmişti ki bu toplam salımlarda artıştan yüzde 5 indirime denk geliyordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle