17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

27 Ağustos 2011 Cumartesi 15 Siemens olarak Sürdürülebilirlik felsefemiz 160 yıldan daha fazla iş tecrübesine sahip bir şirket olarak, sürdürülebilir bir iş mükemmelliği için; çalışanlar, yöneticiler, müşteriler ve toplum arasında güçlü ve uyumlu ilişkiler inşa etmenin gereğine inanıyoruz. Bu çerçevede şirketimizin tüm faaliyetleri müşterilerin ihtiyaçlarına, hissedarlar ve çalışanlar için değer yaratmaya odaklanıyor. Siemens olarak yenilik ve buluşlarımızla geleceğe yön verirken, taşıdığımız kurumsal sorumluluk ile toplumun sürdürülebilir gelişimini destekliyoruz. “Sürdürülebilirlik” yönetim stratejimizin temeli ve 3 ana unsur üzerine yapılandırılmış durumda. Nüfus değişikliği, iklim değişiklikleri, küreselleşme ve şehirleşme gibi megatrendlerin dünyanın geleceğini şekillendirdiğinin bilinciyle çalışmalarımıza yön veriyor ve çözümler üretiyoruz. Siemens San. ve Tic. A.Ş. olarak Kurumsal Sosyal Sorumluluk kapsamında belirli projeleri sürdürmekteyiz. Bunlardan bir tanesi Troia Antik Kenti kazılarına verdiğimiz destektir. Troya, bugün Anadolu kültürü ile Avrupa kültürünü buluşturan en önemli antik merkezlerden biri olarak kabul ediliyor. UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesinde gösterilen Troya ören yeri kazıları Prof. Dr. Manfred Korfmann yönetiminde 1988 yılında başladı ve bugün hâlâ devam ediyor. Amacımız, Türkiye’de yerleşik bir firma olarak, bu kazı çalışmalarının devamının sağlanması, toplumun, sahip olduğu kültürel değerleri bilerek gelişimi. Bir diğer süregelen çalışma Siemens Opera Yarışması. Bu yıl 13.’sü düzenlenecek olan Siemens Opera Yarışması ilk olarak 1993 yılında “Siemens Sanat Ödülü” adı ile resim, fotoğraf, film ve opera gibi çeşitli alanlarda düzenlenmeye başladı. 1998 yılında ilk kez opera alanında verilen ödüller, gördüğü ilgi ve gençlerin yurtdışında elde ettiği başarılar üzerine gelenekselleşti ve “Siemens Opera Yarışması” adını aldı. Türkiye’nin kültür ve sanat gündeminde ÖZLEM AKSOY önemli bir yeri olan, 1830 yaş arası genç Türk opera sanatçılarının katıldığı bu Siemens AŞ yarışmayı kazananlar, Avrupa’da eğitim Medya ilişkileri ve bursları ve Almanca eğitimleri ile Halkla İlişkiler ödüllendirilmektedir. Kurumsal sorumluluk kapsamındaki Müdürü çalışmalardan bir diğeri Siemens Sanat – Çağdaş sanat galerisi. 2003 yılında kurulan ve prestij etkinliklerine odaklanarak, genç sanatı ve sanatçıyı desteklemek için yola çıkan Siemens Sanat, genç sanatçıların da kendilerini geliştirmelerini ve eserlerinin sergilenmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Siemens Sanat’ın “Sınırlar Yörüngeler” adıyla her yıl düzenlediği ulusal yarışmalı sergisi ise, sesini duyuramayan sanatçılar için önemli bir platform oluşturmaktadır. Siemens’in en önem verdiği ilkelerinden biri de, çevreyi koruma görevini eksiksiz yerine getirebilmek. Şirket olarak alternatif kaynaklar geliştirmenin yanı sıra doğal kaynakların da kullanımına özen gösteriyoruz. Buradan hareketle, Gebze’de faaliyete geçirdiğimiz yeni Siemens tesisleri, Tükiye’nin Leed Gold (Yeşil Bina) sertifikasına sahip ilk üretim tesisi oldu. Avrupa’nın en yenilikçi tesislerinden biri olan binamızda aydınlatma, ısıtma, soğutma ve havalandırma gibi uygulamalarda, yüksek verimli, teknolojik ve yenilikçi sistemlerin kullanılması ile yüzde 25 enerji tasarrufu sağlandı, sensörlü bataryaların kullanılması ve yağmur suyunun toplanarak yeniden değerlendirilmesi ile binalarda yüzde 50 su tasarrufu elde edildi. Siemens AŞ gönüllülerinden oluşan Çevre Kulübü, çevre konusundaki çalışmalara aktif olarak destek veriyor. Kulübün projelerinden biri olan “Çevre ve Geleceğimiz çin” projesi kapsamında ilkokul öğrencilerini çevre konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapılıyor. Her yıl Siemens A.Ş. tesislerine davet edilen ilkokul çocukları, önce arıtma tesislerimizi geziyor, daha sonda ufak bir bilgilendirme ile özel olarak hazırlanan interaktif tiyatro oyununu izliyor. Amaç sadece sözle değil, aynı zamanda katılımlarını sağlayarak, çevre bilincini yerleştirmek. Bu proje ile bugüne kadar bölgemizde yaklaşık 10.000 ilkokul öğrencisine ulaşıldı. Şirketimizin sürdürülebilirlik konusundaki insiyatiflerinden bir tanesi olan tarihi Beyazıt Kulesi’nin aydınlatılması projesi de önemli kurumsal sorumluluk projelerimiz arasında. stanbul’un değişmez simgelerinden biri olan stanbul Üniversitesi Beyazıt Yangın Kulesi, stanbul Üniversitesi, Siemens ve OSRAM’ın işbirliği sonucunda gerçekleştirilen aydınlatma projesiyle eski stanbulluları bilgilendirme işlevine kavuşurken, kullanılan LED teknolojisi ile enerji verimliliği anlamında önemli kazanımlar sağlandı. Yarın için bugünden harekete geçmek ve yeni nesillere mümkün olduğu kadar parlak bir gelecek bırakabilmek en temel amacımız. Önümüzde bizi bekleyen fırsatlar olduğu gibi zorluklar da var. Ancak kökleri güçlü ve bunca yıldır varlığını sürdürmüş bir şirket olarak, aynı başarıyı geleceğe taşımak üzere bugünden kendimizi şekillendiriyor ve çalışmalarımıza yön veriyoruz. Sürdürülebilirlik prensibi, bundan önce olduğu bundan sonra da toplum, çevre ve şirketimizin devamlılığı için tüm yaptığımız çalışmalarda bize yön gösterecektir. Yusufeli Notları usufeli Artvin'in güneybatısında yer alıyor. Çoruh Nehri ve Barhal Çayı'nın birleştiği vadide kurulmuş. Hatta Barhal Çayı'nın tamamı Yusufeli ilçesinin sınırları içerisinde yer alıyor. Bu çay oldukça berrak ve temiz bir su, öyle ki, alabalık yönünden oldukça zengin olmasının yanı sıra, ilçenin içme suyu kaynağını da teşkil ediyor. Yusufeli'nde halk, geçimini turizm, tarım ve hayvancılıkla sağlıyor sağlamasına fakat maalesef bu üçüne bir de "gurbetçilik"i ilave etmek gerek geçim kaynağı olarak. İlçede sanayi tesisi ve istihdam yaratacak sektör bulunmuyor, ayrıca dağlık bir coğrafya, işlenebilir toprağın da kısıtlı oluşu halkı göçe zorluyor. Tam da burada, Yusufelili bir tur rehberinin bana anlattıklarını aktarmak isterim. Diyor ki, "Ben küçük bir çocuktum, ilçenin baraj suları altında kalacağını, ekmeğimi dışarda aramam gerektiğini söylerdi dedem. Dedem öldü. Bu sefer babam söylemeye başladı baraj hikâyesini... Yapılacaksa yapılsın, yapılmayacaksa biz de bilelim. Hiç kimse adım atmadı bu ilçe için 40 yıldır, nasılsa sular altında kalacak diye..." Y bir potansiyele sahip olduğu tespit edilmiş, fotoğrafçılık, kuş, kelebek ve yaban hayatı gözlemciliği gibi doğa dostu etkinliklerin yanı sıra, trekking, rafting, dağ bisikleti gibi gelir getirici doğa turizmi öğeleri gündeme getirilmişti. 2. gün bu faaliyetlerin tanıtımı için "Kaçkarlar'da Bisikletle Hazine Avı" adlı yarışma, Sedona Bisiklet sponsorluğunda düzenlendi. Yarışmacılar, belirlenen rota üzerine sembolik olarak yerleştirilen Apollo Kelebeği, Çengel Boynuzlu Dağ Keçisi, rafting gibi Kaçkar Dağları'nın değerlerini ifade eden bilgilendirme panolarını buldular. Bu arada bisiklete binen bendeniz, mikro Akdeniz iklimi özelliğini yüzümüze yüzümüze vuran o sıcakta başlangıç noktasından bitiş noktasına kadar pedal çevirdim. Yarışma sürerken, Yusufeli merkezdeki "Kaçkar Senin! Sahip Çık" standında çocuklarla bir atölye çalışması yürütüldüğünü yazmayı da unutmayayım. Bölgeye özgü bitkiler, hayvanlar ve doğal yaşam üzerine çocuklarla resimler yapıldı, şarkılar söylendi, hikâyeler anlatıldı. Etkinliğin sonunda, katılan çocuklar arasında kura çekildi ve iki çocuğa bisiklet hediye edildi. Kahvaltı sofrasındaki lezzeti sizden gizlemeyi başardım başarmasına fakat Yusufeli usulü cağ kebabını afiyetle midelerimize indirdiğimizi yazmak "zorundayım". Öyle lezzetliydi ki, daha önce et yemediğimi bile düşündüğüm oldu, sahiden. Bu yemeğin üstüne horon iyi gider değil mi? Peki kim çalıyor tulumu? Ünlü Laz müzisyen Birol Topaloğlu! Sevinçle her halkaya katıldım, tulumun neşeli ezgileriyle horon teptim Yusufelililerle birlikte. Sabah 03.00'te uyanıp boz ayı gözlemine katılacağız. Hepimiz de çok heyecanlıyız. Öyle müthiş bir hikâye dinledik ki haklarında: ODTÜ ekibi 2003'ten beri boz ayıları takip ediyormuş. Proje kapsamında yakalanan 6 boz ayıya tasmalar takılmış. Fakat bu yaramazlardan ikisi, bir şekilde (kendilerini asla rahatsız etmeyen) bu tasmalarını düşürmüş, diğer 4'ü takipte. İşte bu 4 ayıdan ikisi, Dido ve Kesikkulak, "vericiler ODTÜ ekibini yanıtmıyorsa" sürekli birlikte dolaşıyor, hep aynı yerlerden sinyal veriyor. Biz de buna aşk diyoruz! Uzun ve sarsıntılı yolculuğumuz boyunca, ara ara duraklayıp boz ayıların bulunma ihtimali olan yerlere bakıyoruz çıt çıkarmadan. Rehberimiz Atilla Bey'in söylediğine göre biz onları gözlemlemeye gittiğimizi zannediyoruz ama asıl onlar bizi gözetliyor. Epey zaman sonra gazeteci arkadaşımız Serkan, TEMA Vakfı'nın AB desteğiyle görebildiniz mi siz de hayata geçirilen ve bölgede diyerek dönmesin mi "tehlike altında olan" doğayı yanımıza! Meğer o koruyarak da kalkınmanın mümkün fotoğrafını bile çekmiş özgür ruhlu bir boz ayının! olduğunu ortaya koyan Kaçkar Türkiye'nin en yüksek Dağları Sürdürülebilir Orman doğal çağlayanı Ciro'yu da görmek gerek... Özgüven Kullanımı ve Koruma Projesi'nin köyü (isme kapanış etkinliklerine katıldım. dikkatinizi çekmek isterim) yakınlarındaki çağlayan tam 166 metreden akıyormuş. Yavaş yavaş Yusufeli'ne doğru yola koyuluyoruz. Taşa toprağa dalındaki kayısıya sözler verdim bir daha bir daha ziyaret edeceğime dair de öyle döndüm. Yoksa... Dönmeyebilirdim de!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle