23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

5. Dünya Su Forumu bu kez İstanbul’da 5.Dünya Su Forumu’na, 1622 Mart 2009 tarihlerinde Türkiye ev sahipliği yapacak. 1996 yılında Fransa’nın Marsilya kentinde kurulan Dünya Su Konseyi’nde su ile ilgili sorunların küresel düzeyde çözülmesini sağlamak amacıyla 3 yılda bir düzenlenmesine karar verilen Dünya Su Forumu, Fransa, Hollanda, Japonya ve Meksika’nın ardından Türkiye’de yapılıyor. Politikacıları ve uzmanları bir araya getirerek küresel düzeyde bir bilinç geliştirmeyi ve suyla ilgili sorunlar için çözüm platformu oluşturmayı amaçlayan forumun 5’incisinde “Su için farklılıkların birleştirilmesi” temasıyla, “Küresel Değişimler ve Risk Yönetimi”, “İnsani Kalkınma ve Binyıl Kalkınma Hedeflerinin Geliştirilmesi” gibi konu başlıklarında 100 oturum ve 500 sunum gerçekleştirilecek. 1. ve 2. Dünya Su Forumları’nda ortaya konulan sonuçlar çok teorik olması nedeniyle eleştirilere maruz kalırken 2003 yılında Japonya’nın Kyoto, Shiga ve Osaka kentlerinde yapılan 3. Dünya Su Forumu’nda artık teoriden pratiğe geçilmesi çağrısında bulunulmuştu. 3. Dünya Su Forumu ile 4. Dünya Su Forumu arasında geçen sürede arka arkaya suyla ilgili felaketlerin yaşanması Meksika’da düzenlenen forumda hükümetlerin suyla ilgili konularda çok daha etkin olmaları gerektiği sonucunu doğurdu. Yönetişim konusunun suyla ilgili sorunların çözümünde anahtar bir role sahip olduğu, hükümetlerin özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarıyla beraber çalışarak yerel ölçekte hareket geçmeleri gerektiği vurgulandı. Mavi altın tehlikede! Son 30 yılda 3 katına çıkan su tüketimine, iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki olumsuz etkisi eklenince su, 21. yüzyılın en belirleyici krizlerinden biri haline geldi. Afrika’dan sonra krizin yeni rotasının su israfının artması sebebiyle Ortadoğu bölgesi olacağı ileri sürülüyor DUYGU ATAHAN E skiden olduğu gibi, su tabancalarıyla savaşmak, hortumla araba yıkamak, saatlerce bahçe sulamak, dakikalarca banyo sefası yapmak akıllıca değil. Bitmesinin mümkün olmadığını düşündüğümüz su bir gün musluklardan hiç akmayabilir ve hep var olacağını sanırken sahip çıkmak zorunda kaldığımız bir meta haline dönüşebilir. Bir asır önce birileri çıkıp suyun ticari meta haline geleceğini ve su uğruna savaşlar olacağını söylese bunun ancak bir komplo teorisi olacağını düşünürdük. Ancak artık değil. Hepimizin ortak zenginliği olan su bir gün başkalarının zenginliğine dönüşebilir ve bu uğurda savaşlar verilebilir. Küresel ısınma ve artan nüfus “mavi altın” diye tanımlanan suyu tehlikeye sokuyor. Bir teori gibi görülen “su savaşları”nın suyun kıt olduğu Afrika’da çoktan yaşandığını hepimiz biliyoruz. 2003 yılından bu yana, 200 binden fazla insanın ölümüne ve 2 milyondan çok kişinin göç etmesine sebep olan Sudan’ın Darfur bölgesindeki kanlı sivil savaşın en önemli nedeni bölgedeki su kıtlığıydı. Son 30 yılda 3 katına çıkan su tüketimine, iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki olumsuz etkisi eklenince su, 21. yüzyılın en belirleyici krizlerinden biri hali SU YOKSULU OLMA YOLUNDAYIZ Yapılan hesaplar, dünya nüfusunun yüzde 9’unun toplam su varlığının 3/4’ünü kullanarak su tüketiminde ayrıcalıklı bir konumda bulunduğunu gösteriyor. ABD’de yaşayan bir kişinin günlük su tüketimi Gana’da yaşayan birinden 300 kat fazla. Kanada’da yaşayan insanlar günde 150200 litre su tüketirken Çad, Nijer ve Mali’de günlük su tüketimi 10 litreyi geçmiyor. Bu miktar modern tuvaletlerdeki sifonlarda bir seferde tüketilen su miktarına denk geliyor. Gelişmiş ülkelerde doğan bir çocuğun tükettiği su miktarı gelişmekte olan bir ülkede doğan çocuğun tükettiğinin 30 ila 50 kat fazla. 21. yüzyılın ortalarına doğru 48 ülkedeki 2 milyar insanın su sıkıntısını çok ciddi bir sorun olarak yaşayacağı, 60 ülkedeki 7 milyar insanın da su sıkıntısıyla karşı karşıya kalabileceği hesaplanıyor. Bir bölgenin su zengini olup olmadığı nüfusuna oranla ne kadar suya sahip olduğuna bağlı. Yılda kişi başına 92 bin metreküpten fazla su düşen Kanada su zenginliği açısından ilk sırada yer alırken su yoksulluğu açısından ilk sıralarda neredeyse hiç suyu kalmayan Kuveyt ile kişi başına 124 metreküp su ile İsrail, 138 metreküp su ile Ürdün yer alıyor. Bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için kişi başına düşen ortalama su miktarının en az 8.00010.000 metreküp olması gerekirken Türkiye kişi başına düşen yıllık ortalama 1.430 metreküp ile su yoksulu bir ülke olma yolunda ilerliyor. Önümüzdeki 10 yılda 1.000 metreküpe düşmesi beklenen bu rakam su yoksulu olmanın üst sınırını ifade ediyor. ne geldi. Afrika’dan sonra krizin yeni rotasının su israfının artması sebebiyle Ortadoğu bölgesi olacağı ileri sürülüyor. Suudi Arabistan, Ürdün, Irak ve Lübnan’da suyun yüzde 50’sinin israf edilerek kaybedildiği belirtilirken uzman lar özellikle Ortadoğu’da “su savaşları” yaşanabileceği uyarısında bulunuyorlar. Ürdün nehri İsrail, Ürdün, Suriye ve Filistin’i; Fırat nehri Türkiye, Suriye ve Irak’ı her an için karşı karşıya getirebilme potansiyeline sahip iken Nil nehrinin Mısır, Sudan ve Etiyopya için çok ciddi bir sorun oluşturma niteliği taşıdığı vurgulanıyor. Çin ve Hindistan’ın Bramaputra Nehri üzerindeki anlaşmazlıkları ile Hindistan ve Bangladeş’in Ganj Nehri üzerindeki uzlaşmazlıkları da su savaşları tehlikesinin belirtileri olarak görülüyor. 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle