Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ani bir kararla büyük kentten ayrılan Ayla Yasa “İkinci hayatım” dediği günlerini anlattı Karavanda yaşam B üyük şehrin üstüme üstüme geldiği günlerden birinde, neden buradayız diye sorgulamaya başladım. Kendimi buraya ait hissetmiyordum, bana ait bir sürü şey olsa da içinde. Gitmeliyiz diye düşündüm ve eşime ‘gidiyoruz’ deyiverdim. ‘Nasıl yani?’ dedi. Eski bir belediye otobüsü bulalım hurdalıktan, sen adam et, iki pantolon, iki gömlek alalım yanımıza ve gidelim. Böyle başladı hikayemiz. Karavan kültürüm yoktu bile. Sonra gidecek gibi dağıtmaya başladım eşyalarımızı, kitaplarımdan başlayarak. Yıllar boyu topladıklarımıza sevgimizi ekleyerek, dostlarımıza dağıttık. Hurda bir otobüs olmasa da antik sayılacak bir karavan düştü payımıza, bir de 1967 model Land Rover. Mayıs sonunda büyük kenti arkamızda bıraktık. Ellisini geçmiş bir çift olarak yeni bir yaşama başlıyorduk. Nerde, nasıl yoktu gündemimizde. Kader bizi Altınoluk’ta tuttu, Eşim burada bir tatil köyünde çalışıyor. Onun kanında otelcilik var. İnsanlara hizmeti seviyor. Kendi gibi insana hizmete gönül vermiş bir işvereni var. On iki metrekarelik yaşam alanı içinde mutfağımız, salonumuz, tuvaletimiz, yatak odamız var. Misafirimiz gelirse, salon koca bir yatağa dönüşebiliyor. Dar alanda, samimi bir yaşam sürdürüyoruz, aşkımız artıyor. Merakla, buralı olan her şeye dokunmaya çalışıyorum. Koklamaya, ellemeye, tatmaya. Köylere gidiyor, kuzuları seviyor, yıldızları sayıyorum. Zeytinle yakın bir dostluk kurdum. Yapraklarından çay yapıp içecek kadar. Bağışıklık sistemime katkısından olacak hiç grip olmadım buralarda. Külle zeytinyağından sabun yapmayı, Kaz Dağlarının bitkilerinden, buralı arıların mumlarını kullanarak nasıl güzellik kremi yapabileceğimi, keçi yününden örülen odun ipini yatağın etrafına serersem akrep gelmeyeceğini öğrendim. Sarı Kız efsanesinin kökünde yatan Kybele kültürünü, Türkmen ninelerinin taşıdığı renklerin coşkusunda gençliğin tükenmez bir ruh yapısı olduğunu, köylerdeki çeyiz sandıklarının içinde yatan kültürün, bir battaniye ya da makine yapımı bir halı ile takas edilmiş olduğunu öğrendim. Her sabah karavanın kapısını açıp, çimenlere adım atarken içimi dolduran havaya, kokuya bir kere daha hayran kalıyor, kuş seslerinin arasında kayboluyorum. Ne geçmiş ne de gelecek tasam. Hep sizi kucaklayan anda kalıyorsunuz burada. Yepyeni arkadaşlarım var. Hatta yeniden üniversiteye başlamayı bile düşünüyorum. İki yıllık bitki okulu var da burada. Şimdilerde köylerde yitmeye yüz tutmuş değerleri canlandırmaları için onları yüreklendirmeye çalışırken, diğer yandan doğal yaşamı unutmuş ama özlem duyan insanları da buralara getirmeye çalışıyorum. Ot toplama, kuzu sevme, baharla canlanma turlarına ne dersiniz? Sizlere doğayla uyum oyunları bile oynatabilirim. Üstelik köy evlerinde kalarak, otu köy kadınlarından öğrenerek.Emekli olanlar ve büyük kentte boğulanlara tavsiyem, bir karavan alıp yola çıkmaları. Hem ekonomik hem sürprizlerle dolu sıfırdan bir yaşam kurmanın mümkün olduğunu yaşayarak öğrendik biz. Tek gereken cesaret. Çoğalırsak yerel yönetimlerden destek alabiliriz. Bakarsınız birlikte bir karavan kent kurarız. Hobi alanlarının olduğu, domatesimizi, biberimizi ekebileceğimiz, doğanın içinde yeniden var olabileceğimiz. Size ait olan yerlerde yaşamak yerine, sizin ait olduğunuz yeri bulmanız önemli. Biz kendimizi Kaz Dağlarına ait hissediyoruz. Bizim gibi kendini buraya ait hissedenlerin son derdi, tabi ki madenciler. Onlara karşı verilen mücadele de tabi ki biz de paydaşız. AYLA YASA (Doğa gönüllüsü) 12