02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ENERJİ 10 Tüm dünya krizden etkilenirken, Türkiye’de ‘teğet geçecek, krizin dibi göründü’ gibi yatıştırıcı söylemlerle geçiştirilmeye çalışılan krizin elektrik alanına etkisine belgede tek satır dahi yer verilmemiş, hala hızlı talep artışından söz edilmektedir. Oysa 2009 yılının ilk 5 aylık verileri geçen yılın aynı dönemine göre ortalama yüzde 6 gibi elektrik talebinde dramatik bir daralmaya işaret etmektedir. Banu SALMAN MO Basın Enerji Bakanlığı’nın 3 yıldır hazırladığı söylenen, çıktı çıkacak diye beklenen Enerji Strateji Belgesi, yeni kabinenin kurulmasının ardından Yüksek Planlama Kurulu’nda 18 Mayıs 2009 tarihinde kabul edildi. Kamuoyuna ise haziran ayında resmi olarak sunulan strateji belgesi, enerji alanında bilinenlerin tekrarı dışında yenilik içermiyor. Hükümetin 2004 yılında yayımladığı strateji belgesinin izinde enerji hizmetinde yaratılan “pahalılık, yatırım ve elektrik açığı, Neredeyse 3 yıldır beklenen Enerji Strateji Belgesi’nden ışık sızmadı Elektrik yok, piyasa çok E denetimsizlik” gibi pek çok soruna ilişkin çözüm yaratılmayan yeni strateji belgesinde, sorun yaratan uygulamalardaki ısrar dikkat çekiyor. “Sözde kalan amaçlar” yinelenirken, küresel krizin etkileri de dikkate alınmamış bulunuyor. Öncelikle AKP Hükümeti’nin 2004 yılında yürürlüğe koyduğu strateji belgesinin başlığı ile yeni kabul edilen belgenin başlıkları karşılaştırıldığında Türkiye’nin enerji alanında nereden nereye geldiği ve nereye doğru götürülmek istendiği anlaşılmaktadır. 2004 yılında “Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleştirme Strateji Belgesi” adıyla enerji hizmetine “sektör” bakışı yerleştirilirken, temel arguman ve hedef özelleştirme olarak ortaya konulmuştur. “Ekonomik ve sosyal hayatımızdaki yeri tartışılmaz olan elektrik enerjisinin tüm tüketicilere yeterli, kaliteli, sürekli ve düşük maliyetli bir şekilde sunulması temel amaçtır” cümlesiyle başlayan bu belgedeki hedeflerin zamansal gecikmeler olmakla birlikte büyük ölçüde uygulanmasıyla “yetersiz, kalitesiz, süreksiz ve yüksek maliyetli bir enerji sunumu” ortaya çıkmıştır. Bu durumun nedenleri ve yapılması gerekenler konusunda farklı görüşlere sahip olsalar da meslek kuruluşlarından akademisyenlere, iş adamlarından bürokratlara varıncaya kadar enerji alanındaki olumsuz tablo kabul edilen bir gerçek olmuştur. Özelleştirme ve bunun dolaylı bir yansıması olarak kamuya yatırım yaptırılmamasıyla enerji alanında yaşanan yatırım ve elektrik açığı sorununun ise yeni belgenin hazırlanmasında etkili olduğu görülüyor. “Elektrik Enerji Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi” adıyla kabul edilen yeni belgede elektrik hizmetine bakış bu kez “sektör” tanımından ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ “piyasa” tanımına geçmiştir. Gerçekten de 2004 yılı belgesiyle elektrik bir kamu hizmeti olmaktan çıkarılmış, piyasa yapısına indirgenmiştir. Hatta kurulan borsa sistemiyle elektriğin kamuya sunumu, teknik ve ekonomik bir faaliyet olmaktan da çıkarılmış, finansal işlemler haline sokulmuştur. elektriğe ihtiyacı yoktur. Şimdi sıra bu elektriği de sisteme satarak para kazanmaya devam etmeye gelmiştir. Elbette var olan bir yatırımın boş durması düşünülemez, ama şirketlerin kamuyu krize sokması serbest, kamunun şirketleri kurtarması zorunlu anlayışı hiçbir şekilde kabul edilebilir değildir. Stratejide krizin adı yok Tüm dünya krizden etkilenirken, Türkiye’de “teğet geçecek, krizin dibi göründü” gibi yatıştırıcı söylemlerle geçiştirilmeye çalışılan krizin elektrik alanına etkisine belgede tek satır dahi yer verilmemiş, hala hızlı talep artışından söz edilmektedir. Oysa 2009 yılının ilk 5 aylık verileri geçen yılın aynı dönemine göre ortalama yüzde 6 gibi elektrik talebinde dramatik bir daralmaya işaret etmektedir. Strateji belgesinde konu edilemeyen kriz, seçilmiş sermaye gruplarını kurtaracak günü birlik girişimlerde ise hemen akla gelmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin yasada değişiklik yapmak üzere TBMM’de yapılan görüşmelerde alt komisyon nezdinde yapılan, ancak bu aşamada kabul görmemiş olan girişimlerle, kendi sanayi kuruluşlarının elektrik ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuş olan otoprodüktörlere sisteme yüzde 100 satış olanağı getirilmeye çalışılmıştır. Bir otoprodüktör santralın yüzde 100 sisteme satış yapması ya sistem üzerinden daha pahalıya kamuya satış olanağı sağlandığı için ya da kendi elektrik ihtiyacının ortadan kalkmış olmasından kaynaklanabilir. Nitekim bu düzenlemenin aktörü olarak basına yansıyan Seydişehir Eti Alüminyum’la birlikte özelleştirme sırasında bedavaya devredilen, sisteme elektrik vermeyerek 2006 yılında yaşanan elektrik krizine destek olan Oymapınar Hidroelektrik Santralı’nın sahibi olan şirket, örgütlü sendika Çelikİş ile anlaşmalı olarak, AKP Hükümeti’nin İşKur üzerinden tanıdığı olanağa da dayanarak 1500 işçisinden 805’ini esnek çalışma adı altında dönüşümlü işçiliğe geçirmiştir. Yani üretim sıkıntıdadır ve ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ Yeni belge ne getiriyor? AKP Hükümeti, yeni strateji belgesinde eski belgede de var olan çökmüş hedefini yinelerken, amaçlar bölümüne “çevresel duyarlılıklar, yatırımlarda yerli katkı payının artırılması, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması” gibi pek çok konuşma ya da metinde rastlanabilecek eklemeler yapılmıştır. Strateji belgesinde enerji alanındaki serbest piyasaya paralel olarak yaşanan maliyet artışları ve arz güvenliği sorunu kabul edilmekle birlikte bu sorunların çözümü için adres yine serbest piyasa olarak tanımlanmıştır. Özel sektörün sisteme elektrik vermemesiyle yaşanan krizin ardından devreye alınan dengeleme ve uzlaştırma yönetmeliğiyle oluşturulan borsa yapısında yükselen fiyatlara “sözde çözüm arayışı” strateji belgesine damgasını vurmuş olmakla birlikte çözüm yolu ortaya konulamamıştır. Elektrikte yaratılan borsa ve piyasa yapısı yeni parçalara bölünürken, asıl sorun olan yatırım açmazına çözüm bulunmamıştır. Dağıtım şirketlerinin ve serbest tüketicilere satış yapan enerji üreticilerinin elektriği ikili anlaşmalarla (elektrik alımsatımına ilişkin gerçek veya tüzel kişiler arasında yapılan ticari anlaşmalar) almasının esas olduğu belirtilen belgede, bunun nasıl sağlanacağına ilişkin hiçbir ipucu bulunmazken, sorun ikincil mevzuat oluşumuna pas edilmiştir. İkili anlaşmaların 2004 yılı belgesinde de temel piyasa hedefi olduğu ifade edilmesine karşın tam tersine dengeleme ve uzlaştırma sistemi ile var olan ikili anlaşmalar dahi ortadan kalkmış, ikili anlaşma dayatması yalnızca kamu enerji şirketlerine uygulanır olmuştur. ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle