Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 ENERJİ artışına bağlı olarak su talepleri de artmaktadır. Önce hizmette aksama, ardından özelleştirme Ülkemizde su varlığı ve yönetimi, tümüyle kamu mülkiyetinde bulunmaktadır. Nüfusun yüzde 99’u su hizmetini kamu kurumlarından almaktadır. Su işletmeciliği çoğu yerde kısmi olarak özelleştirilmiştir. Bu özelleştirmeler sayaç okuma, istasyon bakımı gibi çeşitli parça işlerin ihale edilmesi şeklinde yapılmaktadır. Tarımsal sulama hizmetlerinde 1993 yılından itibaren sulama birlikleri ve sulama kooperatiflerine devir işlemleri yapılmaktadır. Devir yapılan birlikler teknik yapı bakımından bu hizmeti yapabilecek durumda değildir. Hizmette aksamalar devam ettiği sürece hizmetlerin uluslararası şirketlere geçmesi kaçınılmaz olacaktır. DSİ’ye bu hizmetlerden el çektirilirken, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatılarak bu alandaki hizmetlerde özelleştirmelerin önü açılacak şekilde yapılanmalara gidilmektedir. TMMOB Su Çalışma Grubu’nun raporuna göre siyasi iktidar, genel ekonomik ve politik yaklaşımına uygun olarak suyun özelleştirilmesinin önünü HES ile açarken, suların boşa akıtılmadığı savıyla başlatılan HES projelerinin akıbetinin belli olmadığı vurgulanıyor. Raporda, kısa vadede projelere kamu denetiminin getirilmesi ve uzun vadede de HES projelerinin kamu kaynakları ile yapılması gerektiği belirtiliyor. Siyasi baskı ve kadrolaşmaya son verilmeli DSİ, yer altı suları konusundaki yetkilerini genel idari ve siyasi nedenlerden dolayı kullanamamaktadır. Genel olarak siyasi baskılar nedeniyle yanlış/ölü yatırımların yapıldığı görülmektedir. Siyasiler bu durumu hizmetlerin özelleştirilmesinde dayanak olarak kullanmaktadırlar. Bu konular için yeni kurullar oluşturulmasına gerek yoktur. Burada sorun DSİ’ye yetkilerinin kullandırılmamasıdır. Yılların birikimine sahip olan kurum üzerindeki siyasi baskılar ve siyasi kadrolaşmalar kaldırılarak kurumun görevlerini yerine getirmesinin önü açılmalıdır. Finansman boşluğuyla yaratılan açmaz 1980’li yılların ortalarından itibaren İller Bankası’nın görevleri uluslararası kuruluşların yaklaşımları doğrultusunda yeniden şekillenmeye başlamış ve İller Bankası’nın hareket alanı kısıtlanmıştır. Kentsel altyapı alanında kamusal kredi sağlama yönünden Bankanın boşalttığı alan uluslararası finansman kuruluşları tarafından doldurulmuştur. Böylece, su ve kanalizasyon yatırımlarının yerelleştirilmesi ile hizmetlerin özel sektöre aktarılması ve özelleştirmeler hız kazanmıştır. 2006 yılında, İller Bankası ile Dünya Bankası arasında 213 milyon Euro’luk Belediye Hizmetleri Projesi imzalanmış olup, bu proje ile İller Bankası yatırımlarında dış finansmanın payı arttırılacaktır. İller Bankası’na yönelik hazırlanmış yasa taslağına göre, İller Bankası İlbank A.Ş olarak sadece yerel yönetimlere kredi kullandıran bir aracı kuruma dönüştürülmektedir. tarafından geliştirilmiş proje sayısının ise bin 700 civarında olduğu kaydedildi. “Ancak bunlardan 600 adedi 2007 yılında bir günlük başvuru süresi tanımış ve aynı gün ezbere geliştirilerek yapılmış proje başvurularıdır. Bu nedenle ciddiye alınmaması gerekir. Yani toplamda Türkiye’de 2000’e yakın hidroelektrik santralının değerlendirilmesi gündemdedir” denilen raporda, lisans alan bu projelerin birçoğunda herhangi bir gelişme kaydedilmediği, proje borsası oluştuğu kaydedildi. Raporda enerji alanında serbestleşme miladı olarak görülen 4628 sayılı Yasa sonrasında hidrolik santrallar konusunda yaşanan olumsuzluklar özetle şöyle ortaya konuldu: Siyasi iktidar genel ekonomik ve politik yaklaşımına uygun olarak, suyun özelleştirilmesinin önünü de HES’ler ile açmıştır. Sularımızı boşa akıtmıyoruz diyerek başlatılan HES projelerinin akıbeti belirsizdir ve yapımı tamamlanmış proje aşamasında olan tüm HES projeleri denetim mekanizmasına tabi tutulmalıdır. Su kaynakları tecrübesiz ellere emanet 2001 yılından bu yana projeler özel sektör tarafından geliştirilmiştir. Ancak firmaların büyük çoğunluğu su kaynakları alanında tecrübesi olmayan başka sektörlerden gelmektedir. (tekstil, çimento vs. ) Gecekondu baraj tehdidi Bu firmalar sonuçta inşaat işlerini müteahhitlik firmalarına yaptıracaklardır. Ancak bu kadar projeyi gerçekleştirebilecek baraj tecrübesine sahip firma sayısı ülkemizde sınırlıdır. Büyük depremde yaşayarak öğrendiğimiz gibi gecekondu binaları bundan böyle gecekondu barajlar olarak karşımıza çıkacaktır. Denetimsizlik ayyuka çıkmıştır. Bu sürecin faturasının, zarar gören doğa, akılcılıktan uzak kullanılan kaynaklar ve yoksulluk olarak tüm halkımıza çıkacağı aşikardır. Suda özelleştirme HES’lerle başladı TMMOB Su Çalışma Grubu’nun hazırladığı raporda suyun enerji alanında kullanımı ayrı bir bölüm halinde ele alındı. Elektrik enerjisinde kurulu gücün yüzde 32’sini sağlayan hidroelektrik santralların (HES) kurulum ve işletiminin enerji alanındaki özelleştirmelerden etkilendiği anlatılan raporda, yapişletdevret ve yapişlet uygulamalarında yapılan anlaşmalarla suyun garanti edilmesi nedeniyle kamunun zarara uğradığı anlatılıyor: “Suyun yetersiz olmasından kaynaklanacak eksik üretimler kamu tarafından karşılanmaktadır. Yapılan sözleşmelerde mücbir sebepler içerisinde, yıllık akımın uzun yıllar ortalamasından az olması sayılmıştır. Yıllık akımın uzun yıllar altında olması çok olağan bir durumdur. Ancak burada dikkate alınması gereken işletme debisi ile akımın karşılaştırılmasıdır. Bu tip santralların hepsinde kamu zarar ettirilmektedir.” 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun sorunları da beraberinde getirdiği ifade edilen raporda, 2003 yılında HES projelerinin özel sektör başvurularına açılmasından itibaren 11 Eylül 2008 tarihine kadar DSİ ve Elektrik İşleri Etüt tarafından geliştirilerek başvuruya açılan proje sayısının 330 olduğu, tüzel kişiler ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ Ticarileşmeyle su miktarı artmaz Suyun etkin kullanımı, tüketicinin bilinçlendirilmesi ve buna bağlı şebekenin kurulması mevcut suyun miktarıyla ilgilidir. Suyun ticari hale getirilmesi su miktarını artırmayacaktır. Ancak parası olanın suya erişimini sağlar. Küresel su politikalarının uzantısında oluşturulacak su politikası kapsamında bazı değişimler yapılmaya çalışılmaktadır. Önümüzdeki süreçte atılacak adımları, ulusal su yasasının çıkarılması, ulusal sınırlar içinde yüzey suları üzerinde devletin hüküm ve tasarruf yetkisinin sınırlandırılması, sulama yönetiminin kullanıcılara devri ile merkezi bütüncül bir su yönetiminden yerel ve parçalı bir su yönetimine geçiş ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nden sonra DSİ’nin de tasfiye edilmesi gibi konuları sayabiliriz. Uluslararası anlaşmalar ile de su hukukunda değişimlerin yaşanacağı bilinmelidir. Ayrıca uluslararası şirketler kendi amaçlarına ulaşmada ülkelerin yasalarında ve anayasalarında gördükleri kısıtları aşmak için, ülkelerin anayasalarını dahi kendi talepleri doğrultusunda değiştirtmektedirler. Denetimsizlik ve kötü yatırım uyarısı Kamu acilen plansız ve denetimsiz ilerleyen proje inşaatlarını denetime almalıdır. Devletin garantisi olmasa da sonuç olarak kötü yatırımın riski tüm kamunun sırtındadır. Son dönemde kendisini 5 ile 10 senede amorti edecek, işletmeleri neredeyse yarım yüzyıl hiçbir masraf yapmadan çalıştıracak HES projeleri öne çıkarılmaktadır. Bu ölçüde karlı olan projelerin kamu tarafından yapılmaması kamuyu ciddi biçimde zarara uğratmaktadır. Kısa vadede projelere kamu denetimi getirilmeli, uzun vadede HES projeleri kamu kaynakları ile yapılmalıdır. Can suyunu bile pazarlık konusu haline getiren özel sektörün, içme ve sulama suyuna ayrılan miktar konusunda insaflı davranması beklenemez. ? ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ