02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ENERJİ 12 Küresel haksızlığa doğru TMMOB Su Çalışma Grubu’ndan Küresel Su Politikaları ve Türkiye raporu E TMMOB’un yayımladığı Küresel Su Politikaları ve Türkiye raporuna göre, bugün dünya su pazarını Suez, Vivendi ve RWE adlı 3 Avrupa şirketi kontrol ediyor. Söz konusu şirketler bütn dünya ülkelerinde kentlerin su ve kanalizasyon işlerinin özelleştirilmesinden aslan payı alırken, 2000’li yılların başlarında dünyadaki su piyasısan hakim iki şirketin yıllık gelirleri 15 milyar Euro’ya yaklaşıyor. devredilmektedir” saptamasına yer veriliyor. Raporda, Türkiye’de de 10 adet yasanın yeniden düzenlendiği, devletin su havzaları üzerindeki koruma işlevinin sonlandırılmasının yanı sıra tarafsız devlet görünümünün de bitirilmeye çalışıldığı belirtildi. MO Basın İnsan yaşamının vazgeçilmezi olan suyun küresel kapitalizmin istekleri doğrultusunda ticarileştirilmesi sürecinde dünya yüzeyinde uygulanacak adımların kararlaştırıldığı 5. Dünya Su Forumu’na İstanbul ev sahipliği yaparken, “Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu” bünyesinde bir araya gelen çok sayıda sendika, meslek örgütü, demokratik kitle örgütleri, çeşitli partiler ve oluşumlar karşı duruş gösterdi. Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu’nun bileşenlerinden olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) bünyesinde oluşturulan Su Çalışma Grubu’nun mart ayında yayımlanan “Küresel Su Politikaları ve Türkiye” raporu ise sular üzerinde oynanan oyunları ve Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu ortaya koydu. Türkiye’de su pazarı yabancı şirketlerde Şebeke suyunun sağlıksız olması durumunda paketlenmiş su sektörünün gelişiminin de önünün açıldığı belirtilen raporda, ülkemizde paketlenmiş su tüketiminin yüzde 48’inin Marmara, yüzde 19’unun Ege, yüzde 14’ünün İç Anadolu, yüzde 12’sinin Akdeniz, yüzde 4’ünün Karadeniz ve yüzde 3’ünün de Doğu Anadolu’da gerçekleştiği kaydedildi. Paketlenmiş su pazarına ilişkin olarak raporda şu bilgilere yer verildi: “Paketlenmiş su hizmeti veren 260 firma bulunmaktadır. Pazar büyüklüğü olarak pet şişede 165 milyon, damacanada 280 milyon dolar civarındadır. Suyun pazar payının yüzde 70’i ise yabancı şirketlerin elinde bulunmaktadır. Şehirlerde şebeke suyunun birim fiyatı ortalama olarak 1.5 TL civarında, şişelenmiş suyun birim fiyatı ise 500 TL civarındadır. Arada 333 kat gibi bir fark bulunmaktadır.” “tılsımlı sözcükler” haline getirildiği ifade edilerek tepki gösterildi. Raporda, “Mevcut kaynakların yok edilmesi, kaynakların kirletilmesi ve yer altı sularının kontrolsüz kullanımı sonucu oluşturulan su sorunları iklim değişiminin sonucu değildir. İklim değişimi su kaynaklarının değişimine neden olacaktır. Ancak bu değişimin yaratacağı etkiden fazla etkilenmemek için önce mevcut kaynakların kirletilmeden korunması gerekmektedir” vurgusu yapıldı. DSİ sermayenin aracı kurumuna dönüştürülüyor 5. Dünya Su Forumu’nu Türkiye’de düzenleyen Dünya Su Konseyi’nin (DSK) su işlerinin özelleştirilmesini kolaylaştırmayı, bir yandan da özelleştirmeleri meşrulaştırmayı hedeflediği ifade edilen raporda, şöyle denildi: “Dünya Su Forumu deneyimi ile birlikte Devlet Su İşleri (DSİ), su kaynaklarının pazarlamasını yapan, su için yatırım gereksinimi olan bölgeleri saptayan ve küresel sermaye ve yerel şirketler arasında aracılık eden bir kuruma dönüştürülmeye çalışılmaktadır.” Uluslararası aktörlerin rolü Suyun ticarileştirilmesinde rol alan uluslararası aktörlerin de tek tek ele alındığı raporda; Birleşmiş Milletler’in (BM) suyu toplumsal değil, ekonomik mal olarak tanımladığı; Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) de suyun arz odaklı değil, talep odaklı yönetimini önerdiğine dikkat çekiliyor. Dünya Bankası’nın su ile ilgili altyapı yatırımlarında yüksek faizli krediler aracılığıyla kamuyu borçlandırdığı, borcun ödenmesinde oluşan sıkıntı karşısında ise su fiyatlarının arttırılması ya da bu hizmetlerin satışı konusunda baskı oluşturduğu anlatılıyor. Avrupa Birliği’nin (AB) Su Çerçeve Direktifi’ni uyumlaştırma adı altında ülkelere dayattığı, bu direktif kapsamında üye ülkelerin su kaynaklarının AB’nin yönetim ve denetiminde algılandığı belirtiliyor. AB’nin Bütüncül Havza Yönetimi politikasını gündeme getirdiği kaydedilen raporda, “Böylece bütüncül havza yönetimi ile kaynakların kontrolü kamunun temsilcisi olan devletin elinden alınarak AB’nin eşgüdümünde sermayeye ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ Dünya su pazarını 3 şirket yönetiyor “Küresel su siyaseti ile su bir piyasa malı olarak değerlendirilmeye/görülmeye başlanmıştır. Bu politikanın bir sonucu olarak, küresel su siyasetinde suya erişim, insanlık için küresel bir hak olmaktan çıkıp, küresel bir haksızlığa dönüşmektedir” saptamasıyla başlayan raporda, bugün dünya su pazarını 3 Avrupa şirketinin kontrol altına aldığına dikkat çekildi. Suez, Vivendi ve RWE şirketlerinin, bütün dünya ülkelerinde kentlerin su ve kanalizasyon işlerinin özelleştirilmesinden aslan payını aldıkları belirtilen raporda, suyun neden ticari bir meta haline getirilmek istendiği şöyle ortaya kondu: “Son 20 yıllık süreçte gelişen ve suyu metalaştıran küresel politikalar sonunda dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 5’inin kullandığı suyun yönetimi uluslararası şirketlere geçmiştir. 2000’li yılların başlarında dünyadaki su piyasasına hakim iki su şirketinin yıllık gelirleri Vivendi’nin su ile ilgili bölümünün 12.9 milyar Euro, Suez’de 1.9 milyar Euro’dur.” ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ Su zengini değiliz Türkiye’nin yıllık kişi başına düşen 1450 metreküplük su miktarı ile su zengini değil, ancak kendi kendine yeten bir ülke konumunda olduğu kaydedilen raporda, 2030 yılına kadar ülkemiz nüfusunun 100 milyona ulaşması durumunda, kişi başına kullanılabilir su miktarı 1000 metreküpe düşeceği bildirildi. Raporda, “Gelişmiş ülkeler fazla su tüketen ve kirleten üretim çeşitlerini gelişmemiş ülkelere yönlendirmektedirler. Üretilen ürünlerin su kaynaklarında oluşturduğu etki mutlaka dikkate alınmalıdır. Teknoloji seçimi ve üretim cinsi bu bakımdan çok önemli olmaktadır” denildi. Tek elden havza bazında planlama yapılmalı Havza bazında planlama ve suya ilişkin bütün ölçümlerin tek elden yapılmasının önemi vurgulanan raporda, Türkiye’de bu konuda bir dağınıklık ve yetki karmaşası bulunduğu, yeni yasalarda kurtuluş umudu görüldüğünü, oysa her yeni yasanın suyun ticarileştirilmesi için gerekli yapıları oluşturduğu kaydedildi. Raporda, şu saptama ve uyarılara yer verildi: İçilebilir ve kullanılabilir su kaynakları su havzalarının bilinçsizce/kasıtlı olarak kirletilmesi sonucu yok olmaktadır. Su kaynakları yok edilirken ya da daraltılırken nüfusun ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ İklim değişimi tılsımlı sözcük oldu Su kaynakları kullanımına ilişkin olumsuzlukların iklim değişimi ve küresel ısınma ile örtülmesine bu kavramların ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle