22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

26 Ağustos 2011 Cuma 373 15 YANSIMALAR ŞeŞk KAHRAMANKAPTAN seŞk@kahramankaptan.com / www.kahramankaptan.com Vasiyete Vurulan Balyoz... imi mezarlıklar insanın ruhunu karartır. Düzgün bir ağaçlandırma, yerel yönetimlerden özenli bakım söz konusu değildir. Ankara Demetevler mezarlığı çorak engebe üzerinde genişleyip duran bir mermer yığını gibidir. Ama öyleleri vardır ki, ulu ağaçların altında, püfür püfür deniz havasıyla sessiz gölgelerin karıştığını duyumsarsınız. Tıpkı Datça’daki gibi... İskele Mahallesi mezarlığında yerlilerle birlikte “sonradan olma Datçalı” emekli büyükelçiler, öğretim üyeleri, gazeteciler de yatıyor. Örneğin meslek büyüğüm, okuldaşım Erdoğan Tokatlı (19322001) orada. Ama ilginç olan, yerleştikten sonra Datça’da ölmüş yabancıların mezarları... Jeff Evans (19312003) mezartaşına Latince ve Türkçe olarak “Geldim, gördüm, yerli olarak gittim” yazdırmış. Bir Hıristiyan mezarına “hayrat” yaptırılmış... Anadolu İslamında ölmüşlerin ardından söylenen “Mekânı Cennet olsun!” deyişine nazîre, Can Yücel (19261999) boşuna “Mekânım Datça olsun!” dememişti! Ölüm yıldönümünde, birkaç kişi, Mehmet Aksoy’un ak mermerden yonttuğu, ana rahmindeki bebeğin göbekbağını temsil eden suyoluna, “vasiyetiydi” diye şarap dökmüşler. Ailesinin de onaylamadığı, kınadığı bir hareket... Zaten Can Baba’nın vasiyeti şöyleydi: VASİYET / Beni kuzum Datça’ya gömün / Geçin Ankara’yı İstanbul’u! / Oralar ağzına kadar dolu / Alabildiğine pahalı / Örneğin Zincirlikuyu’da / Bir mezar 750 milyona / Burası nispeten ucuz / Ortada kalma ihtimali de yok / Hayırdua da istemez / Dediğim gibi beni / Datça’ya gömün / Şu deniz gören mezarlığın orda / Gömü sanıp deşerlerse karışmam ama. Kimse 12 yıldır gömü sanıp deşmese de, AKP ilçe başkanının bu yakışıksız hareketi “milletin inançlarına küfür ve hakaret olarak” değerlendirip “sessiz kalacak değiliz” kışkırtmasının gecesinde, Mehmet Aksoy’un Can Baba için yonttuğu heykel mezardan balyoz sesleri gelmiş... Datça’nın tarihinde Karyalılar, Dorlar, Atina ve Ispartalılar, Persler, Romalılar, Menteşoğulları, Selçuklular, Osmanlılar ve de son olarak Türkiye bulunuyor. Şimdi bu listeye “Barbarlar”ı da ekleyeceğiz anlaşılan! AKP’nin parti örgütüne yayımladığı uyarı genelgeleri, ağızlara sakız haline getirilen “hoşgörü” kavramını sözde bırakmamak, mahalle baskısını vahim sonuçlara yol açacak biçimde yaygınlaştırmamak için işe yaramıyor! Sayın Başbakan’ın tüm teşkilatını toplayıp “sözlü olarak” uyarması gerek herhalde... K Yaza tiyatro ve konserlerle veda NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çalışanların ve öğrencilerin tatil için kent dışına çıkmasıyla iyice tenhalaşan Ankara, yaza güzel bir vedaya hazırlanıyor. Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nin (NHKM), yaptığı program kapsamında Ferhan Şensoy “Ferhangişeyler” ile Ankara’ya konuk olacak. Ankara’da doğan, müziğe yine bu kentte başlayan ve “Fabrika kızı”, “Senin için”, “Dağların arkasında yar” ve “Hayalimdeki resim” şarkılarıyla belleklerde yer eden Alpay da başkente “Eylülde geliyor.” Ayrıca Muammer Ketencoğlu, “Zeybek Havaları”yla NHKM’nin açıkava sahnesinde Ege türkülerini seslendirecek. Eylül ayının ikinci yarısı başkentte kültür sanat etkinlikleri açısından hareketli geçecek. NHKM’nin yaza veda kapsamında hazırladığı program, alanında başarısı tartışılmaz sanatçıları Ankara’ya getiriyor. Bunlardan biri Ferhan Şensoy. Şensoy, 15 yıldır sahneye koyduğu keyifli monologu “Ferhangişeyler”le 28, 29, 30 Eylül günlerinde sahneye çıkacak. Ünlü tiyatrocunun 7 Mart 1987’den beri aralıksız sahnelediği tek kişilik oyunun şubat ayında 1670’ncisi sergilenmişti. Şensoy oyunda, günlelik olayları, gazete haberlerini klasik tekstin dışna çıkarak kendi penceresinden eleştiriyor. “Sanatçı övmez eleştirir” felsefesi ile sahnelenen iki perdelik oyunda ev sahibi, Orkinos hanım, avukat, mahalle bakkalı, bakkalın aptal çırağı ve Tayfun gibi karakterler de yer alıyor. Alpay ‘Eylül’degeliyor’ A Alpay’ın Ankara geçmişi Türk pop müziğinin önemli isimlerinden biri olan Alpay da “Eylül’de Ankara’ya geliyor.” Alpay, 1935 Ankara doğumlu, ilk, orta, lise ve üniversite eğitimini bu kentte yapmış, futbola ve müziğe de yine başkentte başlamış. Müzik yaşamı boyunca çok sayıda albüm çıkaran Alpay, Ankara’daki yıllarını bir söyleşisinde şöyle anlatıyor: “Saraçoğlu Mahallesi’ndeki çayırlarda ata binerdik. İsmet Paşa da at bindiği için rastlaşırdık.” Ortaokulu Ankara Koleji’nde bitiren Alpay, liseye Atatürk Lisesi’nde başlar Gazi Lisesi’nde tamamlar. Ailesinin zorlamasıyla Hukuk Fakültesi’ne kaydolduğunu anlatan Alpay, müziğe ilgisini şöyle anlatıyor: “Hukukçuyum ama hukukla uğraşmadım. Müzikle uğraşıyorum. İlkokulda iken babam bir ağız armonikası getirmişti bana. Ben o ağız armonikası ile ne kadar melodi biliyorsam, hepsini çalıyordum. Ailemin uyanıp beni konservatuvara vermesi lazımdı. Ben herhalde aynı zamanda süper bir müzisyen olurdum.” Romantik folk ve rock tarzında deneysel olarak müziğe 1960’larda başlayan Alpay, birçok Fransız chansonu ve İtalyan napolitanlarının aranjmanlarını Türkçe’ye uyalayarak seslendirdi. “Eylülde gel”, “Fabrika kızı”, “Senin için”, “Yekte”, “Dağların arkasında yar”, “Yanarım”, “Sessiz kalma” ve diğer şarkılarını Alpay’dan dinlemek isteyenler 23 Eylül’deki konseri kaçırmamalı. Zeybek Havaları Ayrıca Ankaralı türküseverleri eylül ayında NHKM’de Zeybek Havaları sürprizi bekliyor. Anadoludaki Zeybeklik geleneği ve müziğe yansımaları üzerine araştırmalar da yapan Muammer Ketencoğlu, 24 Eylül’de Ege yöresinden türküler seslendirecek. Ketencoğlu’na, Ali Fuat Aydın, İlay Çelik, Mustafa Göçer, Celal Sezer, Cenk Güray ve Miase Ömürlü eşlik edecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle