Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 Mayıs 2011 Cuma 358 15 GÖRÜNÜM A. Celal BİNZET SERGİ Sevgili Ankaralılar, Hacettepe Üniversitesi Sanat Müzesi, Cumhuriyet dönemi ressamlarından, 1927 doğumlu Turan Erol’un sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergide; Erol’un erken dönem çalışmalarından, sekiz yıl süren Diyarbakır döneminde yaptığı resimlere, Ankara’ya gelişiyle başlayan “Gecekondu” serisinden, Paris’te yaptığı resimlere, “Bozkır” peyzajlarından “Kömür Dağıtım Yeri” çeşitlemelerine, “Bodrum” ve “Milas” resimlerinden “Enginar Çiçekleri”ne ve “Dağ” peyzajlarına kakara kalem çanin dar çeşitli dönemlerinden boya eserleri yanı sıra daha önce sergilenmemiş yazar ve eleşsıra, yanı in kişiliğin Sanatçı alıyor. yer da lışmaları, eskizler ve çeşitli notlar yazıları, günlük eri, eleştiril leri, makale ş; aktarmı rini görüşle dair tirmen yönüyle de sanata 10 Hasergisi sergi değerlendirmeleri ve kitapları ile “önemli bir hafıza” oluşturan Erol’un ziran’a değin görülebilecek. Bizden söylemesi... (0 312 305 43 43) Savaşa sanatla bakış S TİYATRO Bilkent Tiyatrosu, Andrew Bovell’in “Yağmur Durduğunda” adlı oyunu ile siz başkentlilerin karşısına çıkıyor. Avustralyalı yazarın 2008 yılında yazdığı oyun “modern bir tiyatro eseri” kabul ediliyor. İklimsel değişikliklerin insan psikolojisine etkilerini ve bu değişikliklere aslında insan faktörünün neden olduğunu konu ediyor. İnsanlığın do OPERA ğada yaptığı tahribat ve bunun sonucunda insan doğasının da bozulması, 1959’dan 2039’a uzanan dört dönem içinde irdeleniyor. Yazar seyirciyi düşünmeye davet ediyor, kendi deyimiyle “çözülmesi gereken bir gizem” sunuyor. Bovell’in bu oyunu “Victorian Premier’s Literary”, “Queensland Premier’s Literary” ve “Lucille Lortel” ödüllerine değer görülmüştü. Ezgi Yantürk’ün çevirisi ve Hakan Çimenser’in rejisiyle Türkiye’de ilk kez sahnelenen “Yağmur Durduğunda”yı kaçırmamanızı öneriyoruz. Oyun bugün saat 19.00’da izlenebilir. (290 17 75) Sevgili Ankaralılar, Ankara Devlet Opera ve Balesi, sanat sezonunun kapanmasına sayılı günler kala, sizlerin beğenisine Wagner’in dünya çapındaki en önemli eserlerinden biri kabul edilen “Tannhäuser”i sunuyor. Öncelikle Cumhuriyet Ankara olarak belirtmek isteriz ki, “Tannhäuser”, Türkiye’de ilk kez Ankara’da sahneleniyor. Bu nedenle de kaçırılmaması gerekli... Paris uyarlamasında 164 kez prova alan, tipik bir “iyikötü mücadelesi” olan bu mitolojik eserde, iki aşk arasında; Elizabeth’in saf aşkı ile aşk tanrıçası Venüs’ün şehvetengiz hisleri arasında kalan Tannhäuser’in yaşadığı gelgitler, iki temel ilkenin savaşı anlatılıyor. 4 perdeden oluşan eser, yarın saat 19.00’da Opera Sahnesi’nde ikinci kez izleyici ile buluşacak. (310 78 33) SİNEMA Ankaralılar, sizlere Cumhuriyet ailesinin bir sürprizi var. Gazetemizin Ankara Bürosu’nda yer alan Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde (CKM), “Sinema Günleri” düzenliyoruz. Sinema Günleri’nde yok yok. “19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı”nda, 1963 yapımlı, Federico Fellini’nin yönettiği “Sekiz Buçuk” adlı film gösterilecek. Film öncesinde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Onaran bir sunuş gerçekleştirecek. “Sinema Günleri” kapsamında daha sonra, 26 Mayıs’ta, 1999 yapımı, Jean Pierre Dardenne ve Luc Dardenne’nin yönettiği “Rosetta” adlı film sizlerin beğenisine sunacak. Bu film öncesinde de yine Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV ve Sinema Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ruken Öztürk bir sunum gerçekleştirecek. Ne dersiniz, alanında uzman kişilerin eşliğinde sinema tarihi içinde önemli kabul edilen filmleri izlemek hoş olmaz mı? (442 30 50) avaş, ortak bir kavramdır. Kiminle kim arasında olduğu, hangi silahların kullanıldığı daha sonra gündeme gelir. Ama bilinir ki, asıl amaç karşısındakini ortadan kaldırmaktır. Zaten Clausewitz de bu durumu kendi diliyle dışa vurmaz mı: “Savaş, politikanın başka araçlarla devamıdır.” İşte o araçların silah olduğunu bilmem açıklamaya gerek var mı? Tarihte savaşlarla geçen zamanın barış günlerinden daha çok olduğu ve yıkımlarının niceliği göz önüne getirildiğinde söz konusu kavramın acımasızlığı kendiliğinden ortaya çıkar. Çünkü, savaşın ortasında cepheye sürülenler önceki kimliklerinden sıyrılarak, ortak bilinçle öldürmeye programlanmış birer makineye dönüşürler. İşte bu trajik duruma sanatçının duyarsız kalması düşünülemezdi. Tayfun Pirselimoğlu, savaşın ortasında kalmış insanları olanca çaresizlikleri içinde tuvaline aktarıyor. Önceleri kendi olağan dünyalarında yaşayan sıradan insanların tek biçimli giysileri içinde gözlüklerin arkasına gizlenmiş bakışlarla nasıl birer av ve avcı durumuna getirildiklerinin öyküsünü anlatıyor bizlere. Artık kanıksanmış çatışma ve savaş görüntülerinin her gece evlerimize konuk olduğunu biliyoruz çoktan beri. Yaralananlar, yerlerde sürüklenenler, gaz sıkılan “karşı taraftakiler” ve öldürülenlerin karşısında gergedanlaşan benlikleri izlemek pek de keyif verici olmasa gerek. Ama ne yapalım ki, gerçek bu! Pirselimoğlu, sinemayla ilişkisinden olsa gerek, “Savaş Alanı” başlığı altında topladığı son çalışmalarını bir film görüntüsünün birbirini izleyen kareleri gibi düşünmüş. Yanmış, yıkılmış ortamların ıssızlığı içinde şaşkın kalmış savaşçıların ölümle birlikteliğini duyumsatırcasına. Yağlıboya tuvallerinde olsun, araya serpiştirilmiş desenlerinde olsun, konuya yaklaşımını dışavurumcu (Ekspresyonist) bir biçemle ele alan sanatçı son çalışmalarını Atlas Sanat Galerisi’nde sergiliyor. Anımsanacağı üzere iki yıl önce yine aynı galeride açtığı bir sergiyle Ankaralı izleyici karşısına çıkmıştı sanatçı. Bu kez, savaşın, birey üzerinde yarattığı korku sinmiştir her yere. Ölümün soğuk yüzü bir köşeden çıkıverecek gibidir. Daha da kötüsü onca olumsuzluğa karşın, toplumun duyarsızlaşmasıdır. Savaş olgusu, geçmişten günümüze birçok sanatçının esin kaynağı olmuştur. Yaratıcılık özünde yeni bir şeyler ortaya koyma dürtüsü sayılır. Savaş ise yıkımı ve öldürmeyi önceler. Bu nedenle başından beri karşı karşıya gelir anılan iki kavram. Sanat tarihinin her döneminde de vazgeçilmeyen konuların başında gelmiştir savaş. Sanatçı, bazıları için politikalarının sürdürülme aracı olan bu olumsuz kavramı yalın bir dille aktarıyor. Elbette o yalınlık ortamının, yaşayan kişinin düşüncelerine egemen olan hava ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bir anlamda, biçim ile içeriğin örtüştüğü bir anlatım karşısında bulunduğumuz unutulmamalı. CUMHURiYET ANKARA’NIN SEÇ TiKLERi