Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 Mayıs 2011 Cuma 358 11 Ressam Binzet, 40. sanat yılını kutluyor Doğa, tuvalinde şekilleniyor NKARA “Doğanın gözlemcisi” olarak tanınıyor ressam Celal Binzet. Çünkü o, ağırlıklı olarak doğayı resmediyor. Doğadaki insan figürleri vazgeçemedikleri arasında. Binzet’e göre, insan her ne kadar kendisini “doğadan çok üstünmüş” gibi algılasa da aslında doğanın bir parçası. Çok küçük yaşlardan bu yana resim yapıyor Binzet. Düzenli olarak da Gazi Üniversitesi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nden mezun olduğu 1971 yılından bu yana... Bu yıl sanatta 40. yılını kutlayan Binzet’in gazetemizin Ankara Temsilciliği binasında bulunan Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde (CKM) açılan sergisinde de yine doğa ağırlıklı resimler var. Binzet’e, “Cumhuriyet’te sergi açma fikri nasıl belirdi” diye soruyoruz: “Bir gazetede, galeri... Çok güzel bir düşünce. Şimdi burada sergi açıyor olmak, gerçekten benim için çok büyük bir grur. Çünkü Cumhuriyet’le birlikte büyüdüm ben” yanıtını veriyor. Binzet’in resimlerinde daha çok deniz ve denize tutkun insanlar A SELDA GÜNEYSU ağırlık kazanıyor. Binzet, bu durumun nedenini şöyle açıklıyor: “Bütün uygarlıklar deniz kenarında gelişmiştir. Tarihe bakın, 12 İyon kenti mesela. Bu kentlerin 9, 10 tanesi de yanılmıyorsam Anadolu’da kuruldu. Bilimde, sanatta, felsefede, geometride gelişmiş tüm kentler neredeyse deniz kenarında yer aldı. Antik çağın düşünürleri bu kentlerde yetişti. Afrika’ya uzanın, durum değişmiyor. Mısır’daki İskenderiye örneğin. En zengin kütüphaneler bugün orada yer alıyor. Deniz ve denizin varlığı ile yetişmiş insanlar daha aydınlık geliyor bana, daha ileriye dönükler. Ben, denizin insan yaşamında çok önemli olduğunu düşünüyorum.” ‘Şablonculuğa karşıyım’ Binzet, söz denizden açılmışken, 1990’lı yıllarda resmettiği “Ağ atanlar” konulu resimlerini nasıl oluşturduğundan da söz ediyor. Bodrum’da, bir sabah uyanıp denize baktığında, sabahın o dinginliğinde, çarşaf gibi denizin üzerine bir balıkçı teknesinden atılan ağların kendisini çok etkilediğini belirtiyor, “Böyle bir imgeden yola çıkarak, bir dizi resim ürettim. Bu sergide de örnekleri var. Geçen yıl da Giresun Üniversitesi’nin bir davetlisi olarak çalıştaya katılmıştım. Bir aya yakın resim yaptık orada. Giresun’da da çok ilginç bir ada var. Karadeniz’in tek adası diyebileceğimiz Giresun Adası... O adanın imgesinden yola çıkarak bir dizi çalışma yaptım. O çalışmaların bir kısmını da bu sergimde görebilecek yurttaşlar” diyor. Sergide Binzet’in İstanbul’u betimleyen eserleri de yer alıyor. İstanbul’un doğal güzellikleriyle “bir çekim merkezi” olduğundan söz ediyor. Binzet, Ankara’ya haksızlık etmediğine de dikkat çekiyor. “Ben Ankara’yı da resmeden bir ressamım” diyor. Binzet, her ne kadar doğayı resmetse de “şablon resimciliğe” karşı olduğunu vurgulamadan geçmiyor. “Örneğin İstanbul denildiğinde insanların çoğu, Kız Kulesi’ni ya da İstiklâl Caddesi’nde giden kırmızı bir tramvayı resmediyor genellikle. Bu bence şablonculuğa kaçmak. Sanat değil bana göre. Sanat, farklı noktalardan, farklı sonuçlara ulaşabilmektir çünkü” diyor. ‘Akvaryumdaki balıklar gibi...’ Yurttaşların özellikle son yıllarda resim sanatına neden ilgisiz kaldığını da şu sözlerle açıklıyor Binzet: “Toplumları akvaryumdaki balıklara benzetiyorum. Belli oranda yem verilen balıklara... Ölçü bunun dışına çıkarsa eğer, balıklar ölmeye başlar. Toplum da böyle. Yapısı değişiyor bugünlerde. Bir tür tembellik sardı toplumu, bir rahatlık. Sanatsal aktiviteleri izlemek yerine vitrinlere bakmayı tercih ediyoruz. Ankara’da bugün galerileri gezen kişi sayısı 500 yok belki de... İstanbul da buna yakın. Tabii bugün bir anıtın yıkılmak istenmesi, resimlere ‘nü’ diye sansür getirilmesi de bu havayı tetikliyor.” ‘İstanbul’un Ermeni Mimarları’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hrant Dink Vakfıtarafından,İstanbul2010 AvrupaKültürBaşkentiAjansı ve HAYCAR Mimarlar ve MühendislerDayanışmaDerneği işbirliğiyle oluşturulan “Batılılaşanİstanbul’unErmeni Mimarları” sergisi, İstanbul’dan sonra Ankaralı sanatseverlerinbeğenisinesunu lacak.ÇankayaBelediyesiÇağdaş Sanatlar Merkezi’nde bugünaçılacaksergi,20.yüzyılın başındaİstanbul’dayaşayan,bu şehrinşekillenmesinderoloynayan ve çoğu bugün anımsanmayanErmenimimarların katkılarını ortaya koymayı amaçlıyor.Küratörlüğünümimar Hasan Kuruyazıcı’nın yaptığı serginin açılışına ÇankayaBelediyeBaşkanı Bülent Tanık ve Hrant Dink Vakfı YönetimKuruluBaşkanı RakelDink dekatılacak.Sergi31 Mayıs’a değin görülebilir.