Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 326/1 EKİM 2010 Eskişehir’deyken ona bir telgraf çekiliyor, “sakın Ankara’ya gelme” diye. Geri dönüyor ve yeni vali seçiliyor. Milli Mücadele dönemindeki Ankara, nasıl bir kent? 19. yüzyıl Ankara’yı çok germiştir. Ankara bir üretim şehri. En önemli üretim Ankara tiftiğinden yapılan dünyaca ünlü kumaşlardır. Bu darbe yemiştir. Tiftik tekeli kırılmış, Avustralya’da Güney Afrika’da üretilmeye başlamıştır Ankara’daki sektör çükmüştür. Ankara’nın özelliği eskiden beri bir esnafzanaatkar şehridir. Özellikle seymenlerin II. Abdülhamid’e karşı büyük bir tepkisi vardır. O da şudur: Anadolu’da seymenler, zeybekler özellikle yaz aylarında kısa don giyerler. 19. yüzyılın ilk başlarında II. Mahmut, III. Selim ilk önce buna tepki gösteriyorlar. Yüzyılın başlarında batılılaşma gayretleri çerçevesinde böyle bir şey vardır, yüzyılın sonunda da II. Abdülahamid’in “dinen caiz değil” gerekçesiyle sorun olmuştur. Dolayısıyla büyük bir tepki oluşmuştur. II. Meşrutiyet Ankara’da “Hürriyet” çığlıklarıyla kutlanmıştır. İzmir’in işgal edilmesi Ankara açısından son nokta olmuştur. İstanbul’u tanımadığına dair ilk telgraf Ankara’dan gitmiştir. Ankara Kulübü’ne üye olmanın ölçütü nedir? Ankaralı olmak ve 27 Aralık ruhunu taşıyor olmak. Ankara’yı sevmek 27 Aralık ruhunu benimsemek bizim için en önemli kriterler. Milli Mücadele ruhu bizim için önemli, Atatürk’e sadakat üzerine kurulu bir derneğiz. Birazcık etkinliklerinizi anlatabilir misiniz? 27 Aralık 1919 Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin yıldönümü bu sene 91’incisini kutlayacağız. Bizim için özel bir tarihtir. Faaliyetlerimiz bu tarihlerde yoğunlaşır. Ankaralılar için önemli bir “kızılca gündür”. Milli bayramların hepsinde Seymenleri alanlarda görürsünüz. Bizim için diğer önemli gün 13 Ekim’dir. Ankara’nın başkent oluşudur. Atatürk’ü karşılayan seymenin, karşılamada çaldığı bağlama Bilinmeyen ama bizim bilinmesini arzuladığımız, son yıllarda üzerine düştüğümüz gün de 5 Ekim’dir. 5 Ekim Atatürk’ün Ankara hemşehrilerine kabul günüdür. Bu da basit bir hemşehrilik olayı değildir. Hacıbayram Mahallesi kütüğüne kayıt olmuş ve milletvekilliğini engelleme girişimleri son erdirilmiştir. Ankara taşralaşıyor Ankara’nın mevcut durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ankara maalesef taşralaşıyor, başkentlik fonksiyonlarını hızla yitiriyor. Ekonomik tabanı çok zayıflıyor. Ciddi bir yoksullaşma var, bir iktisatçı olarak bunu söylüyorum. Özellikle finans kurumlarının, başta Merkez Bankası, düzenleyici kuruluşlar, Ziraat Bankası, Halk Bankası kuruluşlarının İstanbul’a taşınacak olması Ankara’nın ekonomik kalbine büyük bir darbe olacaktır. Yeni bir valimiz geldi. Kalkınmacı bir vali. Şu an tek şansı olarak valimizi görüyoruz. Valimiz en azından kulağını bize veriyor bu konuda. Kültürel yaşamında bir yozlaşma var mı? Kesinlikle bir yozlaşma var. Ankara bir zamanlar sanatın merkeziydi, kültürün merkeziydi, bilimin merkeziydi. Popüler kültürün önem kazanmasıyla, medyanın da İstanbul’da iyice yerleşmesiyle birlikte Ankara gittikçe sönükleşmeye başladı. Sebep ne olursa olsun Ankara’yı yönetenlerin büyük suçu vardır bunda. Ankaralı unvanlı sanatçılar türedi. Türk Halk Müziği satançısı diyemiyorum. Ben çok iyi bağlama çalarım. Ankara deyince akla maalesef Ankaralı ünvanlı sanatçılar geliyor. Bu Ankara’nın taşralaştığının en vahim örneğidir. Gerçekten bizler Ankaralılar olarak başımızı yere eğiyoruz, hi cap duyuoruz. Eleştirdiğimz taraf Ankaralı diye çıkmalarıdır. Var olan bir şeyi bozuyor olmaları. O güzelim Ankara, Kırşehir, Anadolu türkülerinin belli bir kalıpta iki dörtlük ritimlerle eletkrobağlama, zil kaşık falan, o güzelim sözleri argo, müstehcen sözlerle tamamen deforme ederek yapıyorlar. Bizim tepkimiz buna. Arabesk’e kötü demem. Ama “Hüdayda” gerçekten bir konçertodur, polifoniktir, her babayiğit çalamaz onu. Onun o kostaklığını, onun o tavrını, Ankara tavraını vermek mümkün değildir, tamamen bir konçertodur, tek sesi değildir, polifonik bir yapı vardır. iyi çalan birini dinlerseniz bir orkestra var mı diye düşünürsünüz. Onun ezgi yapısını bozuyor. Armonik yapısını bozuyor. Araştırdık, bu Ankaralı sanatçıların hiçbiri Ankaralı değil. Ankara’da kültür turizmi canlandırılabilir mi? Sayın Valinin bu konuda çok önemli bir birikimi var. Ankara’nın yeni bir takım alanlarda ekonomik açılımları olması ge Seymenlere özgü kıyafet ve günlük kullanım eşyaları rekiyor. Bunlardan birisi de turizm. Ankara çok köklü bir şehir. 1920’li yıllarda kasaba durumuna düşmüştür ama öncesinde Anadolu’nun en büyük şehrinden birisidir. Roma döneminde Anadolu’nun başkentidir. Roma’nın yayıldığı dünyada, en büyük eserleri buralardadır. Roma Hamamı Tunus’takinden sonra en büyüğüdür. Halen mezbelelik durumdadır. Ankara Kalesi baştan başa bir zenginliktir. Bir kere orası bütünüyle ele alınmalı. O Ankara’yı yeniden yaratmak gerekir. O eski Ankara, 18. yüzyıldaki Ankara yeniden ayağa kaldırılmalı. Altındağ Belediyesi’nin bazı çalışmaları var... İyi niyetli ama bunlar çok küçük ölçekli. Bir ilçe belediyesinin tek başına yapabileceği bir şey değil. Bunu çok daha büyük bir organizasyonun, bakanlıklar düzeyinde ele almak gerekiyor. Ankara Türkiye’nin kalbidir. Eğer bir art niyetiniz yoksa bu başkenti ülkenin vitrini olarak dekore etmek durumundayız. Kale büyük bir zenginliktir. Binlecre yıllık bir kaledir. Başka şehirlerde yoktur. Çok sayıda uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Mesela niye Ankara’da bir Opera Festivali yok. Ankara’nın çevresinde köklü merkezler var. Beypazarı, Ayaş. Ayaş’ı ayağa kaldırmak lazım Osmanlı’nın önemli merkezlerinden biridir. Başkent’in sanayisi ne durumda? Ankara bir sanayi şehri diyoruz ama halen daha Ankara’nın büyüklüğü ölçüsünde bir sanayimiz yok. Kamu hizmetleri yüzde 90’lar civarında. Sanayi faaliyetleri yüzde 10. Tarımın payı ise yüzde 13. Ankara tarımı çok büyük darbe yedi. Soın 2030 yılda çok ciddi bir gerileme var. Ankara tarımı çökmüştür, çiftçisi çökmüştür. Ankara’nın çevresindeki tarım alanlarını organik tarım alanlarıyla geliştirebilirsiniz. 4.6 milyonluk şehir burası. İnsanların hafta sonlarını geçirebileceği çiftlik evleri, tarım faaliyetleriyle uğraşacakları bir sektöre ihtiyaç var. Ankara civarında dünya ölçeğinde kaplıcalar var. Sağlık turizmi yine turizmin en katma değeri yüksek dalı. Kızılcahamam, Ayaş, Haymana civarda çok sayıda kaplıca var. Kim yapmalı bu çalışmaları? Ankara’da kalkınma bilincinin kurumlar, yöneticiler nezdinde kavranması lazım. Yöneticiler, kurumlar arasında kavganın olmaması gerekiyor. Yereldeki tüm kurum ve kuruluşların Ankara’nın geleceğini tasarlaması gerekiyor. Bunu yaparken de mevut durumu çok iyi analiz etmek gerekiyor. Ankara ekonomik olarak geriliyor. Sayın valimiz tek umut. Türkiye’nin oransal olarak en fazla göç alan şehri. Ama göç de veriyor. Verdiği göç nitelikli, aldığı göç niteliksiz. 13