Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 Mart 2018, PAZAR SAYFA 7 Ekran TAYFUN ATAY Türkiye’de realiteşov yarışmaların öncüsü bir program geri dönüyor Popstar’ın üçüncü baharı Türkiye’nin 2000’ler dönümünde popüler kültürün yörüngesine tam tekmil girişini işaret eden realiteyarışmaların hayatımızın ayrılmaz parçası haline gelmesinde “tohumlayıcı” etkisi olmuş programlardan Popstar 15 yıl sonra tekrar dönüyor. “Tekrar” derken, 15 yıl önceki orijinal ürüne gönderme yapmıyoruz. Beş yıl önce de Popstar, başlangıçtan 10 yıl sonra “tekrar” ekrana gelmiş ama tutunamamıştı. (İlk Popstar’ın bir “spinoff”u olarak düşünülebilecek Popstar Alaturka’yı bu değerlendirmenin dışında tuttuk.) Şimdi 15 yıl sonra, “3’üncü bahar”ında o ilk başlangıçla çok daha “titreşimli” bir çerçeve görünüyor karşımızda. Bir kere “Popstar 2003”ü unutulmazlaştıran iki “spektaküler/sansasyonel” jüri üyesi, Armağan Çağlayan ve Deniz Seki şimdi yine karşımızda olacak. Bize hem “Hey gidi günler” dedirtecek, hem de “Bakalım köprülerin altından ne sular akmış” diye düşündürecek hayli “nostaljik” bir geri dönüş bu defaki… Ne demek istediğimi birazdan netleştireceğim ama önce bir kısa popülertarihsel özet geçelim!.. BBG Evi’nde açıldı ‘realite pazarı’ Bu ülke “sıradan insan”a sıradışılık, yani şöhret vaat eden programlarla 2000’lerin hemen başında tanıştı. Öncü ise “BBG”dir. “Biri Bizi Gözetliyor”un yaban ellerden bize ithal edilen formatı, George Orwell’in kültleşmiş politikbilimkurgu romanı “1984”ün “Büyük Birader”inden esinle Yeni Milenyum’un tam başında, 2000 yılında “Big Brother” adı ile ABD üzerinden küresel ilgiye açıldı. (Aslında orijinal format Hollanda’ya ait ve 1997’ye tarihleniyor ama programın küresel bir fenomen haline gelmesi ABD’deki sürümden sonra oldu.) Kıyısına köşesine kameralar yerleştirilmiş bir evdeki kadınlıerkekli yarışmacıların gün 24 saat gözetime tâbi tutulmalarını kitlesel hazza açan “Big Brother”, ilginç şekilde George Orwell ile Aldous Huxley’in aslında birbirine karşıt konumlandırılan “distopik” (karanlık gelecek) kurgularını buluşturduğu söylenebilecek bir şovdur. Orwell, “1984”te insanlığın istemeye istemeye “dıştan gelen” bir politikotokratik gözetim altında olacağı bir gelecek kurgulamaktaydı. Huxley ise “Cesur Yeni Dünya”da insanlığın “içten gelen” popülertotaliter bir eğlence denizinde yüzdürüle yüzdürüle denetleneceği bir kehanet kurgusu sunmaktaydı. “BBG”, tam da bu ikisinin buluştuğu yerdir: Sıradan insanların milyonlar halinde kuyruğa girip “gözetim”e isteye isteye talip oldukları, bundan da kitlesel bir seyirlik eğlencenin çıktığı realiteşov… Unutulmaz Popstar jürisi Türkiye’de BBG’nin açtığı yoldan oluk oluk ve farklı formatlarda diğer yapımlar aktı. Daha bize özgü ve yerelkültürel dinamiklerden beslenen “Ben Evleniyorum”, “Gelinim Olur musun” gibiler de vardır, BBG gibi doğrudan ithal formatlar da… Popstar, ikincilerdendir. Ama 2003’te yayına girdiğinde Türkiye ortamından beslenen bir dolu kültürel dinamik, motif ve figür eşliğinde hayli bize özgü bir örüntü kazanarak popülerleşip yaygınlaştı o. Popstar’ın 2003’teki başlangıcından bugü Popstar 2003 jürisi (soldan sağa ): Ahmet San, Ercan Saatçi, Deniz Seki, Armağan Çağlayan. ne tüm sürümlerinde karşımıza hep çıkan isim, yapımcı Osmantan Erkır ki şimdi yeni sürümde de onu sunucu olarak karşımızda bulacağız. Erkır için “Popstar’ın hâmisi” demek yanlış olmaz. Fakat yarışmayı “patlatıp” kapıbaca yıktıran bir dizi faktör arasında jüri kompozisyonu başı çeker. Ercan Saatçi, hem şarkıcı olarak, hem de dönemin medya endüstrisinde (o zamanki “eş durumu”ndan da kaynaklı şekilde) hızla yükselen bir figür olarak revaçtadır. Deniz Seki, formunun zirvesindedir. 2003 başlangıç sezonunun bir programına “gözlemci” sıfatıyla katıldığımda sahnede göz kamaştırıcı bir ihtişamla eli belinde bir sağ yaparak bir sol yaparak pozlar verirken hatırlıyorum onu ki salon temaşadan yıkılıyordu!.. Onu hep böyle hatırlayarak kalmayı tercih ettim (sonraki yıllarda yaşadıkları malum). Ahmet San, dünyaca ünlü bir “müzik organizatörü” olarak jürinin ağır topuydu ve programın hem kredibilitesini hem de ciddiyet katsayısını artırmaktaydı. Bununla birlikte jürinin en Türkiye’de 2003 yılında başlayan realiteyarışma programı Popstar, 5 yıl önce tekrar seyirci karşısına çıksa da kalıcı olamadı. Şimdi başlangıcından 15 yıl sonra ilk yayım mecrası olan Kanal D’de yeniden ekranda olacak. önemli yapı taşı, müzikle doğrudan ilgisi olma hafif Batı müziği” tanımlamasıydı. Oysaki rock yan Armağan Çağlayan’dı. nroll üzerinden Amerikan popu için Elvis ne ise “Türk popu” için de “Orhan Baba” odur. Ama ta ‘Ateşleyici’ Armağan Çağlayan bii bu başka ve kültürel, sosyolojik, sosyal antropolojik bir tartışma konusu; yazımızın alanını ve Hukuk kökenli Çağlayan medya sektörün sınırlarını zorlamayalım!.. de uzun yıllar kamera arkasında önemli görev Ancak Bayhan’a çok daha “radikal” bir başka lerde bulunduktan sonra, 2000’ler dönümünde tepki Deniz Seki’den gelmişti. O, sezonun orta medyanın eğlence ve şov sında bir yerlerde birdenbire aş dan ayrı düşünülemez hale geldiği “MESH Ça Fotoğraf: Ercan Aslan ka geldi ve adam öldürmüş, hapis de görmüş Bayhan’ın yarış ğı Türkiyesi”nin nab madaki varlığını etik görmediği zını en doğru tutanlar için jüri üyeliğinden ayrıldı. dan biri olarak ekran Ama heyhat dünya, gün gel da öne çıkıp yükselmiş di devran döndü ve biz Seki’nin tir. O, 2003 Popstar’ının mahpusluğu karşısında, ara da “stimülatör”üydü; aykı dan onca yıl geçmesine rağmen rı, kışkırtıcı, hatta asap bo kendisine yapılanı unutmamış zucu yorumları, polemik Bayhan’ın “rövanşist” sözle leriyle programı ateşleyen rini duyacağımız günlere vasıl şahsiyet ya da… Onu, te olduk!.. levizyonun, görsel medya Bayhan Popstar sonrasın nın ve seyrin ne isteyip ne da dizilerde de karşımıza çık istemediğini en doğru sap mıştır. Hatta bir başka realite tamış, buna uygun bir pra yarışmada (“Ben Burdan Atla tiğin içinde olmuş, dola rım”) hem de “ünlü” konten yısıyla da o günden bugüne medya endüstrisi bünyesinde ayakta, aranan ve Kartpostalların hâlâ hayatımızda olduğu 2003’te ilk Popstar yarışmacılarının seçkisi. janından karşımızda oldu o… Eh, malum, artık realiteşovların bir yan ürünü olarak “realite de kazanan bir “medyakrat” olarak nitelemek de ünlüleri”nden de söz edilebilir zamanlardayız!.. mümkün. Popstar’ın o ilk sezonunda göz doldurup sonra televizüel iklimde kalıcı olmuş bir diğer fi Elena’nın Türklük’le imtihanı gür de sunucu Gamze Özçelik’tir. Onun da yıldı Popstar 2003’te bir de “Rus Elena” vardı, unu zı Popstar’da parladı, sonrasında dizilerde oyun tulmaz… Yarışmanın başından itibaren favori ol cu, realite programlarda sunucu olarak bugünle mak yerine hep “öteki” olan… Öyle ki programı re geldi. seyredenler her hafta pek çok yarışmacının elen mesine ek olarak onun elenmemesine de üzül ‘Kara Çadır’ın oğlu’ Bayhan mekteydi!.. Popstar ilk sezonunun yarışmacı kadrosundan pek çok isim “buharlaştı” gitti (Barış, Selçuk, Eser, Aydan, Firdevs, Serkül, vd.). Kazanan kimdi diye sorsam, kuvvetle muhtemel onu da hatırlamayacaksınız (Abidin)… Ama “Bayhan” dersem, eminim hatırı sayılır bir kesim anımsayacaktır onu. Belki “Rus Elena” dediğimde de aşinalık daha fazla ihtimal dâhilindedir. Bir Bayhan vardı, evet. “Amcaoğlu”nu öldürmüş, gözleri kayık, “uçmuş” görüntülü ve “Müslüm baba” esintili yarışmacı... “Beyaz Türkiye”yi rahatsız (“irrite”) eden, ama “Kara Türkler”i coşturan, ülkeyi neredeyse ortadan ikiye bölmüş bir figürdü o. Jüri de karşısındaydı onun… Hepsi “Bayhan’dan ‘popstar’ olmaz” demekteydi. Daha net açıklama, Ahmet San’dan şöyle gelmişti: “Fantezi, arabesk alanında olabilir ama ‘Türkçe sözlü hafif Batı müziği’ starı olarak göremiyorum Bayhan’ı”. Deniz, Bayhan’a ettiğini buldu! Kısaca Bayhan’a, “Bendensin, bizimsin, ama tarzımız değilsin” denmekteydi. Aslında esas sakatlık, “Türk popu” olarak tam bir “yerlioryantalist” motivasyonla yapılmakta olan “Türkçe sözlü İlk Popstar’ın Rus yarışmacısı Elena Kryuchkova. Sesi güzel, performansı iyi, elektriği yerinde olsa da Elena sevilmedi. Ne işi vardı bir “Rus”un bu yarışmada?! Türkiye’nin Popstar’ı “Türk” olacaktı!.. Ve jüride Armağan Çağlayan’la Ercan Saatçi üzerinden reytingi alabildiğine besleyecek mahiyette bir “sürtüşme” de sahneye konuldu bu bağlamda. Çağlayan, Elena’ya çoğu seyirci gibi “Türklük” adına kategorik olarak karşıydı. Saatçi ise Elena’yı Türklük adına dışlamayı değil kazanmayı hedefleyen bir söylem tutturmuştu. Böylece “sosyalırkçı” gevezeliklerle “Türkçü” böbürlenmelerin değiş tokuşuyla akıp giden programda biz Elena’yı Türkçe şarkılar okuyup Türk bayrağı açarak ve o bayrağı Armağan Çağlayan’ın eline tutuşturup ona Türklük adına “ders” verirken izledik. Elbette bunun bir “şov” olduğunu ve her yolun “Ergenekon”a değil paraya çıktığını unutmadan!.. 2013 Popstar fiyaskosu Popstar 2003’ün en çok iz bırakan yarışmacısı Bayhan Gürhan ve jüri üyesi Deniz Seki. Bu popülertarihsel serimlemeden bugüne geldiğimizde 5 yıl önceki başarısız tekrar programı da hesaba katarak 3 gün sonra (14 Mart Çarşamba) Kanal D’de ekrana gelecek yeni Popstar’a ilişkin ne gibi öngörü ve önerilerde bulunabiliriz, bir de ona bakalım!.. Beş yıl önceki yeni sürüm, tam bir fiyasko oldu. Bir kere köprülerin altından çok su akmıştı. İlk Popstar ortalığı yıkıp geçerken (2003) henüz medya dünyamızda “tıfıl” günlerini yaşayıp “Firarda” olan Acun Ilıcalı 2010’larda artık realiteyarışma formatında imparatorlaşmış ve yeni sürüm Popstar’ı “solda sıfır”layan O Ses Türkiye ile altın çağını yaşamaktaydı. Ama 2013 Popstar’ı esas itibarıyla Türkiye’nin popüler kültürde geldiği yer, kazandığı ivme ve hızlı tüketim dinamiği ile uyuşmaz bir “ağırlık” arz etmekteydi. Jüride iki ağır top, Bülent Ersoy ve Orhan Gencebay vardı (demek ki “Türk popu”nun Arabesk’le uyarsız sayıldığı o “hafif Batı müziği” takıntılı zaman gerilerde kalmış artık!). Bir de hem bu ağır toplara hayli tâbi, hem de programı değersizleştirecek derecede gayri ciddi iki isim, Serdar Ortaç’la Demet Akalın… Popstar 2013 Jürisi (Soldan sağa): Bülent Ersoy, Serdar Ortaç, Demet Akalın, Orhan Gencebay. Söz gelimi Ortaç, “Bülent Abla”sı istedi diye puan değiştirirken Akalın da “ilk gün jesti” olarak tüm yarışmacılara 10 üzerinden 10 verdi! Düşünün, Bülent Ersoy’un gerek ses kullanımı gerek yorum olarak sıkı şekilde eleştirip yerden yere vurduğu yarışmacıya Akalın’dan 10 puan geliyor!.. Bunu kim izlerdi ki?! O Popstar’da bir tek Bülent Ersoy (giyiminden belagatine) seyri kamçılayacak kıvamda, “fevkalâdenin fevkinde” idi ama o da şovun kısa ömürlü olmasını engelleyemedi. Yine, yeniden Popstar! Peki, şimdi durum ne olur? Jüride başta söylediğimiz gibi Popstar 2003 nostaljisi yaratacak iki isim var: Armağan Çağlayan ve Deniz Seki… Onlara 2013 Popstar’ından en doğru tercih olarak Bülent Ersoy eklenmiş. Bir de yeni kuşaklara hitap etmek üzere Can Bonomo var. Popstar 2018 jüri üyeleri, yapımcı Osmantan Erkır’la (en solda), yeni ve uğurlu bir başlangıç için pasta keserken. Belli ki program, hem geleneğe oynamaktan yana hem de (özellikle Bonomo üzerinden) günceli yakalamaya gayretli olacak. Çağlayan hâlâ “ateşleyici” olabilir mi, belki. Seki, Bayhan’ı mahpusluktan dolayı ötelediği noktadan mahpuslukla ötelendiği noktaya açılan hayat yelpazesinde popüler kültürümüzün bir “yaralıikona”sı olarak seyre mazhar olur mu, ona da belki… Gelgelelim ortada ciddi bir “zaman aşımı” var. Her iki isim de 15 yıl önceki dinamizmlerinden uzakta. Görsel kitle kültürü her daim, hızla ve acımasızca “yeni”yi talep eder. O yüzden işleri zor, ama biz yine de “kolay gelsin” diyoruz!.. Bayhan’ı da katın kervana! Bir de naçizane öneride bulunalım: Madem Deniz Seki’yi bunca yaşanmışlık, yıpranmışlık, hapis görmüşlükten sonra yeniden Popstar’da gözdeleştiriyorsunuz; onu zamanında hapis yatmışlıktan dolayı itibarsızlaştırdığı Bayhan’la da etkileşime sokacak bir “atraksiyon”a gitseniz ya!.. Yok, Bayhan’ı jüriye oturtun demiyorum (gerçi “realiteşov” dünyamızda onun o noktaya geldiğini düşünenler olursa bunu da yadırgamamak gerekir!). Sunucu yapın da demiyorum. Ama sahne gerisi ya da kuliste bir pozisyonla değerlendirilebilir o. Yarışmacılarla sohbet eden, eski, tecrübeli, “Baba” bir realitekarakter olarak… Ayrıca onu Deniz’le yüzleştirmenin, “helâlleştirmenin” seyirlik değerinin hayli yüksek olacağına da kuşku yok. Kolay değil, “hayat memat meselesi” bu sizin için! Unutmayın, artık Acun “Firarda” değil, ensenizde!.. C MY B