02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 Mart 2018, PAZAR SAYFA 5 Teşhis Ahmet Tulgar Seda Sayan’ın sözleriyle başlayan tartışma gösteriyor ki cinsellik alanı aynı zamanda bir savaş alanıdır Sınıflararası bir fantezide gizlenenler Seda Sayan’ın bir televizyon programında manken Ece Gürsel’e, “hamile kalmak için sperm bankasına gitmek yerine kendisini bir inşaat işçisinin döllemesine açması” önerisi, elbette “kadının fantezisi” imiş diye geçiştirilebilir. Ardına da magazinsel her ota pota Türkiye’de berberlerden tuhafiyecilere kadar pek çok meslek grubu adına protestolar yapıldığı için maalesef arada güme gidecek bir kurumsal protesto bildirisi eklenerek kapatılabilir. Her yıl binleri bulan iş cinayetlerinin işlendiği, çılgın inşaat projelerinde hayatlarını kaybeden işçilerin inşaat alanlarına gömüldüğü bu ülkede olur ha birinin böyle bir fantezisi olsa bile – ki fantezi de işte ayıp yasak dinlemiyor yine de böyle küt diye, hem de güle oynaya ifade edildiğinde insanı rahatsız eden, acıtan bir şey oluyor. Yoksa bir diğer uçta inşaat işçilerini zor ve acımasız çalışma koşulları sebebiyle bir tür “labormartyr” (emek şehidi) mertebesine yükselteceğim diye püriten bir ahlakçılıkla şehvet ve arzudan arındırarak insanı “makine paradigması”yla düşlemleyen “homo ex machina” (“makineye indirgenmiş insan”) kimliğinden fazlasını atfetmemek de bir başka acımasızlık aslında. Seda Sayan’ın provokatif çıkıntılığı ile başlayan bu tartışmaya biraz yakından bakıldığında bir kez daha görülecektir ki cinsellik alanı aynı zamanda bir savaş alanıdır. Sadece insanın kendi arzuları ya da nefsiyle ve arzularının hedefi olan insanla yaptığı bir savaşın alanı da değil üstelik; çok daha geniş, çok daha fazla cephesi olan, ahlaki ve hukuki iktidarlara meydan okuyan, sınıfsal ve etnik savaşları da içeren bir savaş alanı bu... Sunalp’in unutulmaz fantezisi Ve bu cephelerde süren cinsel savaşın bütün yenilgi ve zaferleri, atak ve ricatları, sonunda gelip o “fantezi” denen zihinsel ürünün içine katılarak evcilleştiriliyor, zararları enterne edilerek kapsül içine alınıyor. Eğer Seda Sayan’ın söylemi bir fantezi içeriyorsa ya da bir fanteziden püskürüyorsa, o zaman seneler önce 12 Eylül 1980 darbesinin karanlık çehrelerinden Turgut Sunalp’in işkence suçlamaları üzerine ettiği o utanç verici laflar da en az diğeri kadar fantezi içeriyordu. Sunalp, tutsaklara cop ile “penetrasyon” (duhul) işkencesi Turgut Sunalp yapıldığı söylendiğinde, “Niye copla tecavüz etsinler ki elimizde taş gibi oğlanlar var” demişti. Burada yine “homo ex machina” kimliği veril Seda Sayan, programında konuğu Ece Gürsel’e sperm bankası yerine ‘inşaat işçileri’ne gitmesini önerdi. miş ama bu defa patronun değil cuntanın hizme taşımayan homoseksüelin aşkı ise arzu ve esteti tinde olan kolluk gücü mensupları var inşaat iş ğin sınıflararası coğrafyasında keşfe çıkmıştır. çileri yerine ve Seda Sayan’dan farklı olarak Su Ama her halükârda heteroseksüel kadınların nalp “taş gibi” betimlemesiyle onları cinsellikle dünyasında sınıflararası bir şehvet fantezisi, er insanlaştırmak yerine tam tersine tecavüz maki keklere göre daha fazla rastlanan bir durum. neleri olarak tasarlıyor. Türkiye emekçi sınıfının ağırlıklı coğrafi ve et Dikkat ederseniz Seda Sayan konuşmasının bir nik özellikleri hasebiyle bir “yurtiçi egzotizm” yerinde son derece sınıfsal bir aşağılama içer olarak da beliren bu durumu, sanatta her zaman se de ve epey aptalca olsa da “Onlar insan değil sınıflararası arzunun da imgelerini içermiş or mi?” diye soruyor inşaat işçilerini kastederek... yantalizmin bir türü olarak tanımlamak da müm Yani döllemeye indirgenmiş olsa da yine de cin kün. selliği makinenin değil insa Üst gelir grubundan, para sahi nın safına doğru kaydırıyor. Etnik ayrımcılığın, bi kadına estetik dışında hangi va “Heteroseksüalite”nin sınıfsal sınırlılığını fanteziyle zorluyor. “Homo ex machina”dan taşeron sömürüsünün, mesnetsiz atte bulunmaktadır acaba “proleter” imge?.. Kendi sınıflarından erkeklerin fi (makine insan) uzaklaşıp “homo impraegnatus”a (dölleyen insan) yöneliyor. kriminalizasyonun hedefindeki inşaat nansal birikim, satın alma gücü ve statü rekabeti ile kaplanmış ve harcanmış şehvet alanından, parasızlı Dediğim gibi, Turgut işçilerinin durumuna ğın açtığı çok daha geniş ve ferah Sunalp’in söylemi de hayli fantezi yükü içeriyor bence: Yaşlı, paralı ve statü sahi sessiz kalan şehir sakinlerinin acımasız bir arzu alanını mı?! Sermayenin hımbıl serbestisi ve vefasızlığı karşısında soğuk gece bi muktedir bir adamla genç, yoksul, cinsel iktidar sahibi erkek ve genç kadın katılımlı bir sınıflararası “swin vurdumduymazlığı karşısında Seda Sayan’ın lerin çocuklarının kıymet bilirliğini mi?.. Beyaz yakalarla büzülmüş bir hırs obezitesinin karşısında göğüs ger” (partner paylaşma) partisi fantezisi ile “voyeur” (röntgenci) fantezisi arasında sa söylediklerinde her şeye rağmen insani bağır açık bir emek ve sabır estetiğini mi?.. lınıyordu bu ahlak dışı arsız söylemiyle Turgut Sunalp... serpintiler var. Emek insanları Burada Seda Sayan’ın söylediklerini kelimesi İnşaat işçilerinin kentlerin mer kelimesine alıntılamak gerekiyor artık: “Kız ya kezinde ve banliyölerinde sınıfsal ve etnik olarak zık, ne inşaat işçileri var. Onlar insan değil mi? marjinalize edilmişliklerine, açıkça ve kuralsız Kız, siz ne bekliyorsunuz doğurmak için. Baktın sömürülüşlerine, ölümün iskelelerinde gezdiriliş adamın genleri güzel. Maşallah sırım gibi. Tut lerine sırf memleketteki ailelerine gönderecekle tuğunu koparıyor, kuvvetli! Yap çocuğu ne var?” ri ekmek uğruna enerjik ve müzikli katlanışları na baktıkça, insanın kahramanca ihtişamını görü ‘Yurtiçi egzotizm’ rüm ben. Onlar, inşaat işçileri benim edebiyatımda sık Bir yandan da “genler” filan diyerek epey bir sık yerlerini alırlar. “biyoiktidar”* çağrışımları yapan laflar edi Oluşmakta olanın, tamamlanmamış inşaatla yor gördüğünüz gibi Seda Sayan o programda... rın ya da derme çatma şantiye barınaklarının üze Ama zaten heteroseksüellerin sınıflararası seks rinde dört dörtlük insani tamamlanmışlıklarıyla fantezilerinde hep biyopolitik bir paravan var emek insanları!.. dır Heteroseksüel, eğer cinsellik alanında sınıf “Volkan’ın Romanı” adlı ilk romanımda “yıllar sal denklik sınırlarını ihlal edecekse, bunu aşk içinde öğrendikleri, yeri geldiğinde uyguladıkla için değil sağlıklı genler ya da beden ölçüleri, rı bir suskunluk, bir kepenkleri kapatmışlık hali kaba kuvvet ve balta girmemiş şehvet için yapar. içinde sadece işlerine konsantre olmuş gibi, okşar Ufkunda töresel ve iktisadi evlilik kurumu olan gibi duvarları –elleriyle içerideki ritmi algılama aşk, normal koşullarda heteroseksüel için müm ya çalışıyorlar belki de Emniyet Müdürlüğü’nü kün mertebe sınıf içinde yaşanır. Evlilik vizyonu tamamlamak için” çalışır durumdadırlar.. Türkiye’nin her tarafında inşaat projeleri amansızca sürdürülürken şantiyelerdeki güvenlik zafiyetlerinden ötürü işçiler ya canından oluyor ya da sakat kalıyor. “Birbirimize” içindeki “Hıçkırık” adlı öykümde iskeledeki işçi yan binada pencereye çıkan meraklanmış anlatıcıya “Dün akşam kardeşimden daha yakın bir arkadaşım İzmit’te iskeleden düşüp öldü” diye açıklar hıçkırıklarının sebebini ve “Bunu söylerken rulo fırçayı duvarda döndürmeyi bir an için bırakmadı” diye bir gözlem yapar anlatıcı. “Bakmadığınız Bir Yer Kalmıştı”daki linç öykümde zorla dilendirilen, yerdeki kar sularından üşümüş, ayakta duramayan küçük kıza yeni giysiler alıp giydirmek isteyen işçi Remzi, inşaatın önünde toplanmakta olanların seslerini duymaz bile... İşçinin estetiği, zarafeti Etnik ayrımcılığın, taşeron sömürüsünün, mesnetsiz kriminalizasyonun hedefindeki inşaat işçilerinin durumuna sessiz kalan şehir sakinlerinin acımasız vurdumduymazlığı karşısında Seda Sayan’ın söylediklerinde ben her şeye rağmen insani serpintiler buluyorum. Evet, inşaat işçilerinin ürettikten sonra semtlerinizden sessizce çekilip gitmelerini estetik ve zarif buluyorum; Alın terlerini ve kanlarını akıtarak kalabalıklaştırdıkları yerleşim yerlerinizden eve dönmek üzere çekilişlerini!.. (*Biyoiktidar: Michel Foucault’nun tanımıyla 18. yüzyılın sonunda insanı bireyleştirmeyen, bilakis kitleselleştiren; doğum, ölüm, üretim, hastalık vs süreçlerinin belirlediği toplu bir kitle oluşturan, insan çoğulluğuna yönelmiş iktidar müdahalesi.). ‘Damızlık gibi yansıtıyorlar!’ Seda Sayan, kendi adını taşıyan progra mında manken Ece Gürsel’in sperm banka sından hamile kalabileceğini söylemesi üze rine sarf ettiği sözler tepki topladı. İnşaat İş çileri Sendikası Örgütlenme Sekreteri Yunus Özgür, Sayan’a tepki göstererek şu açıklama da bulundu: “Zaten devlet, taşeron patronla rı inşaat işçisini insan yerine koymuyor. Bu tür programlarda da inşaat işçisi insan yerine kon muyor. Her gün inşaat işçileri şantiyelerde iş ci nayetlerinde ya şamını yitiriyor. Patronlar da in şaat işçisini para üreten bir makine gibi görüyor. Se Yunus Özgür da Sayan da bunun bir yansıma sı. Sanki inşaat işçilerinin ailesi yok, onların ahlak anlayışları yok, duyguları yok, damız lık gibi yansıtıyorlar. Bu Seda Sayan’ın ken di ahlak anlayışını yansıtıyor. Kendisine şar latan diyebilirim. Hakaret de edebilirim. As lında genel devletin, patronların işçiye ba kış açısı. Şantiyede para üreten makine gi bi görüyor. Onlar da kendi ahlak anlayışları çerçevesinde inşaat işçisini ahlakı olmayan, duyguları olmayan, insan olmayan aslında... Böyle görüyorlar. Onların hepsinin duygula rı var.” ‘Ben de işçi çocuğuyum’ Bunun üzerine tepkilere yanıt veren Seda Sayan da kendisini şu sözlerle savundu: “Ben inşaat işçisi bir babanın kızıyım. Yanlış anlaşıldım. Ben gecekondu çocuğuyum. Benim babam bulduğu her işte çalışan bir insandı. Ben bununla hep gurur duydum. Ben bir insanı küçük görecek en son insanım. Lütfen bunları dikkate almayın. Ben ne Seda Sayan rede ne konuşacağımı bilirim. Ayrıca yine söylüyorum sperm bankasından şey alacağınıza gidin aslan gibi adamlar var.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle