16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜLAL KALKANDELEN Obama ve siviller bama’nın ikinci kez başkan seçilmesi, Amerika kadar Türkiye’de de heyecan yarattı. Tarihi Haydarpaşa Garı’nı seçim üssü haline getirecek kadar kendini kaybetti bazıları. Televizyonda, sosyal medyada coşku dolu insanlar vardı. Mitt Romney gibi aşırı dinci bir muhafazakârın yenilgisine karşı Amerikalıların sevincini anlamak olanaklı. Kürtaja, eşcinsellere, kadın haklarına karşı söylemleriyle dikkat çeken bir partinin, halkının yarısını Demokrat Parti’ye oy verdikleri için aşağılayan, zengin ve beyaz kesime hitap eden adayıydı Mitt Romney. Fakat politikayla sadece kendi günlük hayatını etkileyen alanlar dışında da ilgilenen bilinçli kesimlerin Obama’dan rahatsız olduğu da bir gerçek. 2008’de Amerika’nın seçilen ilk siyah başkanı olduğunda tüm dünyada büyük umutlar yaratan Obama’dan geriye ne kaldı? Verdiği sözlerin büyük kısmını yerine getiremedi. En büyük vaadi sağlık sigortasıydı; bir düzenleme yaptı ama Kongre’de zorlanınca çok büyük ödünler verdi. Guantanamo’yu göreve geldikten sonra bir yıl içinde kapatacağını söyledi; oysa aradan geçen dört yıla karşın, hapishaneyi kapatmayı bırakın, koşulları daha da sertleştirerek, insanları hâlâ hücrelerde neden suçlandıklarını bilmeden, süresi belli olmayan bir tutukluluğa mahkum ediyor. Bush döneminin sonunda patlayan ekonomik kriz konusunda da büyük hayal kırıklığı yarattı Obama. Halkın ödediği vergileri bankalara aktardı. Ekonomi toparlansın diye yaptı diyenler olsa da, halk işsizlikten kırılıp her şeyini kaybederken, banka yöneticilerinin cebine prim olarak giren milyonları, dönen üçkâğıtları kimse açıklayamadı. Irak savaşına karşı çıkıp Ortadoğu’ya barış getireceği mesajlarını verdi. Irak’ta istediğini alan Amerika’nın askerlerini çekti ama Afganistan’daki savaşı büyüttü. O Prof. Dr. Yeşim Erbil, Türk Cerrahi Derneği’nin ilk kadın başkanı oldu. Bunun önemini anlamak için tıpta kadınlara en çok önyargıyla yaklaşılan alan olan cerrahide Erbil’in hikâyesini dinlemeniz gerekiyor. O bıçak kadına yakışıyor ürk Cerrahi Derneği’nin yeni başkanı bir kadın. “Ne var bunda” diyebilirsiniz. Ancak tıp camiası içinde kadın cerrahın bile yakın zamana kadar kolay kabul edilmediğini unutmayın. İstanbul Tıp Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Yeşim Erbil hem önyargıları yıkmaya adadığı hikâyesini hem de nasıl başkan olduğunu anlattı. Türk Cerrahi Derneği’nin ilk kadın başkanı olmanız çok önemli. Çünkü cerrahi hep erkek işi olarak görülür. Zaten kadınların sayısı az. Derneğe kayıtlı 150 kadın üye, Türkiye’de de toplam DENİZ 500 kadın cerrah var. Belki bu kadar çabuk ÜLKÜTEKİN beklenmeyebilirdi. Bir on yıl sonra olabilirdi. Ancak demek ki kadınerkek ayrımı çok yapılmıyor. Bir de işin güzel tarafı ikinci başkanımız da kadın. Biz tabii ki kadınların değil derneğin başkanıyız. Dernek içinde de Kadın Cerrahlar Çalışma Grubu var. Kadınlara özel bir takım sorunları o çalışma grubu içinde ele alıyoruz. Önyargılar, siz okulu bitirip mesleğe atıldığınızda ne drumdaydı? 1987’de mezun oldum ve uzmanlık sınavıyla girdim. O yüzden almama gibi bir şansları yoktu ama önceki sayılara baktığınızda kadın cerrah sayısı çok azdı. Genelde istenmiyordu. “Evleneceksin, çocuk doğuracaksın, ikisi birlikte yürümez” düşüncesi hakimdi. Yürütememe meselesi neyle alakalı? Teknik bir iş aslında, küfeyle mal taşımıyorsunuz, ameliyat yapıyorsunuz. Ancak “cerrahın güçlü olması gerekir” gibi bir algı var. Her kadın da benim gibi cüsseli değil. Muayene için kadındoğumda, kadın aranır ama iş ameliyata gelince erkek doktor istenir. Bunların bir bölümü kırıldı. Hâlâ devam eden kurumlar da mevcut. Evliliğin sorumluluğu da T Türkiye’de büyük ölçüde kadın üzerinde. “Çocuğu olunca bunu çağırmak zor olur” diye düşünülür. Aslında algının yanlış olmasının sebebi şu, cinsiyete bağlı bir özellik varsa, bu haklarını da kullanarak çalışman lazım. Doğum izni varsa kullanabilmeli, adet günlerinde belli hakları olabilmeli. Kadınsal özellikler cerrah olmaya engel olmamalı. Öğretim üyesi olarak baktığınızda sayı çok daha az. Mesela ülser gibi gastroentestinal sistemler erkek hastalıkları olarak görülür ve kadınlar pek istenmez. Meme Endokrine yönlendirilmeye çalışılır. İster istemez bir ayrım cerrahi içinde de oluyor. Mutlaka, mobbingle ilgili çalışmaları yapıyoruz. Biraz da farkında olmadan yaşadık onları. Asistanlık ya da uzmanlık dönemimde “hiçbir ayrım yaşamadım” diyebilirim ama derin düşündüğümüzde erkek gibi davranmaya zorlandığımızı söyleyebilirim. Sıkıntımız varsa söylememek, mesela. Bunu söylemek de doğaldır ama karşı tarafın anlayışlı olmayacağını bildiğimiz için böyle bir yol izledik. O davranışlar ve espriler hep erkek gibiydi ve muhtemelen “erkek gibiyim, yapabilirim”i göstermek içindi. O aslında karşıdan gelen mobbing sebebiyle oluyor. Şimdi yaşım ilerlediği için ojem, makyajım var, giyinebiliyorum, ama önceden bu şekilde gelsem pek hoş karşılanmazdı. O hâlâ devam ediyor, bir asistan önlüğün altına elbise giyse sıkıntı yaşayabilir. Belki benim gibi süslü ablalarını görünce, o da kırılacaktır. Kadınlar erkeklere göre daha duygusaldır diye düşünülür. Ancak bir cerrahi operasyon sırasında duygulara hakim olmak gerekebilir. Bir kadın cerrahın bu konuda kendini geliştirmesi gerekir mi? Hayır. Orada duygusallık kadında da devreye girmez. Ancak kadının annelik güdüsü, hastayla iletişimde daha iyi olmalarını sağlıyor. Bunu da yapılan araştırmalar gösteriyor. Teknolojik yenilikler cerrahinin tanımını da değiştirdi. Teknolojinin gelmesi cinsiyete göre bir farklılık sağlamaz. Herkese ne kadar yararı olduysa kadınlara da o kadar olmuştur. Aslında ben kadın eline o bıçağın daha çok yakıştığını düşünüyorum. Çünkü evde de o tip ince işleri hep kadın yapar. Bütün bunların arasında yaptığı en kötü şey, Amerikan savunma sisteminde “sivil” anlayışına getirdiği bakış açısı oldu. Obama yönetimi, insansız uçaklarla yürütülen gizli savaşlarda ölen siviller konusunda kamuoyunda çıkabilecek tartışmaları en aza indirmek için, “sivil” tanımına yeni boyutlar kazandırdı. ABD’nin elinde terörle mücadele için oluşturdukları bir ölüm listesi (kill list) var. Bu listede olan birisi yakalandığında yanında başka siviller varsa, bombardıman kararını doğrudan Obama veriyor. 2009’da verdiği emirle yerine getirilen ilk füze saldırısında ölen 44 sivilin arasında kadın ve çocuklar da vardı. Beyaz Saray, sivil ölümleri hakkında bilgisi olmasına karşın, saldırıları Afganistan, Pakistan, Yemen gibi ülkelerde devam ettiriyor. Eski çalışma arkadaşlarının söylediğine göre, Obama’nın bu tür hedefli saldırılara tutkusu tehlikeli boyutlarda... Ana akım medyada yakın zamana kadar göz ardı edilen bu konu, mayıs ayında The New York Times’ta da haber oldu. 2010’da istifa eden Ulusal İstihbarat Direktörü Dennis Blair, Amerikan vatandaşlarının hayatına mal olmayan, düşük maliyetli bu saldırıların, sert mücadele tarzını ortaya koyduğu için, politik açıdan ülke içinde avantajlı görüldüğünü, sadece diğer ülkelerde eleştirildiğini söyledi. Diyelim ki Blair’in dediği gibi, sivillerin öldürülmesi Amerikan halkının çoğunluğu açısından sorun yaratmıyor; ama acaba bizde Obama seçildi diye neredeyse kalkıp oynayacak olanları da mı rahatsız etmiyor? Dünyanın bir başka ülkesinde siviller bombardıman altında katledilince bu onları ilgilendirmiyor mu? Hani insan hakları evrenseldi? Romney seçilseydi daha iyi olurdu demiyorum; ama imparator Obama yeniden seçildi diye, çokuluslu şirketlerin temsilcisi yine o oldu diye sevinecek kadar saf da değilim. www.zulalkalkandelen.com [email protected] Yoğun bakımda Mehmet Ali’nin başındaydım Sizinki çok ciddi bir iş, ağabeyiniz Mehmet Ali Erbil’se şovmen. Bunu bilen insanlar şaşırıyorlar mı? Yok, hayır. Ağabeyin halk arasında çok sevilen bir insan. Yaptığı işin ismi şovmen belki, ama çok zor bir iş, canlı yayını yönetmek. Aslında inanılmaz bir drama oyuncusudur. Şimdiye kadar gelen projeler o tarz olmadığı için biz onu şovmen olarak biliyoruz. Çok inançlı bir insandır. Bütün ailemiz öyledir. Zaten bu meslek Allah inancı olmadan yapılmaz. Her hastanızda bir iz kalıyor. Yaralanıyorsunuz. Dışarıya belli etmeseniz de travma içinizde hep kalıyor. Normal yaşamınızı sürdürürsünüz ama yılların birikimi vardır. Ufak şeyleri önemsemezsiniz. Mesela benim parayla satın alınabilecek birşeyle ilgili hevesim yok. Çünkü ölümleri ve acıları görüyorum. Ancak ilk hastanız ve sonuncusu arasında bir fark vardır. Bence kıdemli olup daha fazla sorumluluk yüklenince o hastanın karısını, çocuğunu da görüyorsunuz. Asistan olunca bu kadar geniş düşünemeyebiliyor insan. Mehmet Ali Erbil’in bir rahatsızlığı olmuştu. Sanırım o dönem siz de çok stresli günler yaşadınız. Değişik bir duyguydu. Bütün yoğun bakım sürecinde yanındaydım. Zaten ben çöküp ağlayınca bütün eski hanımları işin ciddi olduğunun farkına vardı. Doktor arkadaşlar internet yardımıyla böyle bir şeyin olabileceğini buldular. Böylece tablo şekillenmeye başladı. Ağabeyiniz orada yatıyor ve herkes çaresiz, sadece seyrediyoruz. Neyseki birkaç gün sonra cevap vermeye başladı. Hastalığı bir sürü disiplini ilgilendirdiği için tek başına bir doktorun takip edeceği bir hastalık değil. Şimdi her ay düzenli serum alıyor ve gayet iyi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle