14 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

1 MAYIS 2011 / SAYI 1310 11 SELÇUK EREZ Bedri’nin bıçaklanması B Eva Aleksandru Şarlak stanbul’un ikona ressamları Doç. Dr. Eva Aleksandru Şarlak, stanbul’daki kiliselerde ikonaları resmeden Osmanlı ressamlarının isimlerini ortaya çıkaran bir araştırma yaptı. Bu kapsamda 70 kiliseyi dolaştı, fotoğrafladı. Tarihin tozlu raflarına bile girmeyen pek çok ressamın imzasını gün ışığına çıkardı. oç. Dr. Eva Şarlak, Işık Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi, nsan ve Toplum Bilimleri Bölümü’nde öğretim üyesi. PostBizans döneminde stanbul’da ikona üreten ressamlar ve üslup özellikleri isimli doktora çalışması ilgi çekici. Okuyanları, stanbul’un tarihinde gizemli ve mistik bir yolculuğa davet ediyor. stanbul’da bulunan yaklaşık 70 kilisede yaptığı çalışmasıyla tarihin tozlu raflarında unutulan, hatta o raflara hiç girmeyen ressamların isimlerini gün yüzüne çıkarıyor. şte anlattıkları… kona ne demek? Söze bununla başlamalı belki de. Yunanca “eikenion”, “küçük resim, tasvir” anlamına gelir. Bizans geleneğine bağlı, Doğu Hıristiyan geleneğinde kutsal kişi ve olayların konu edildiği, duvarlara ya da ahşap levhalar üstüne yapılmış tasvirlerdir ikonalar. Kiliseleri süsleyen sabit veya zaman zaman taşınabilir sa, Meryem, Vaftizci Yahya ve diğer Hıristiyan Azizlerin resimlerine genel adı ile ikona denir. Tabii ikonaları mozaik ve heykelle karıştırmamak gerekli. Tarihe baktığımızda stanbul’da ikona yani dini resim yapım süreci bir süre kesintiye uğruyor. Hem de uzun bir süre. Peki neden? Şarlak anlatıyor: “Evet, fetihten sonra ikona üretimine bir süre ara verildi. Fetihten sonra stanbul’da bulunan Rum azınlıklarının dini vecibelerini yerine getirmeleri amacıyla dini yapıların varlığını sürdürmesi ve 19. yüzyılda Tanzimat ile Islahat fermanlarıyla stanbul’da yoğun bir kilise inşaa girişimi, ikonaların bu dinsel yapılarda devamlılıklarını sürdürdükleri gerçeğini kanıtlıyor. Çalışmanın temel amacı ise sanat tarihçileri tarafından irdelenmeyen fetih sonrası stanbul’daki ikona sanatının durumu, özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda başlayan kilise inşaatına paralel olarak ikona üretiminin yeniden canlanmaya başlaması ve ikona ressamlarının varlığının belirlenmesi.” Şarlak’ın bu çalışması ikonalar üzerinde yer alan imzaların ikonografların kimlik tespitini sağlamakla birlikte, önemli bir sayıda ikona üretimini de gün ışığına çıkarıyor. Aslında Balkanlar, Ukrayna, Polonya ve talya’da da ikona üretiminin uzun yıllar devam ettiği biliniyor. Fetih sonrasında etkin rol oynayan bu üretim merkezleri stanbul’daki geç dönem ikona sanatı için önemli bir yer tutuyor. Belirtilen bölgelerde çalışmış olan ikona sanatçılarının Tanzimat ve Islahat fermanlarından sonra ikona üretimine tekrar başlayan stanbul ikonograflarını etkilediği de gerçek. Peki, PostBizans yani Osmanlı döneminde stanbul’da ikona üreten ressamlar ve üslup özellikleri neler? Şarlak’a göre Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'ne bağlı stanbul kiliselerinde yapılan araştırmada 18. yüzyıldan itibaren ikona üretimi tekrar canlanmış. konaların üzerinde yer alan imzalardan stanbul’un çeşitli semtlerinde çalışmış 28 ikona ressamı olduğu anlaşılıyor. Şimdi bunlardan bazılarına bakalım. Agrafiotis Yeoryios, Yunanistan’ın Midilli adasında doğan bir ikonograf. 1861 ve 1895 yılları arasında ikona ürettiği tespit edilmiş. Eserlerinde çizim tekniğindeki detaycılığı, doğa gerçekçiliği, ışıkgölge oyunlarındaki ahenkli tutum dikkat çekici. Şarlak için onun D ayırt edici özelliği ikonalarını yüksek AL DEN Z Rönesans sanatçılarını örnek alarak USLU üretmesi. Sanatçının Tarlabaşı Kostantinou ve Eleni Kilisesi’nde ikonaları bulunuyor. Bir diğer önemli isim Andreadis. Sanatçının 18901894 yılları arasında ikona ürettiği sanılıyor. Çalışmalarında Bizans geleneğinden uzak bir tutum göze çarpıyor. Tasvirlerinde giysi detayları, doğa izlenimi, mimari öğeler, barok ve klasik izler taşıyor. Kuzguncuk Ayios Pandeleimon kilisesinde çalıştığı biliniyor. Andoniou Kostantinou erosolimitou ise eserlerinde yer alan “ erosomilitou” ifadesinden anlaşıldığı kadarıyla Kudüs’lü. Hayatıyla ilgili bilgi edinilmemekle birlikte eserleri üzerindeki tarihten 1848 yıllarında çalıştığı düşünülüyor. Çalışmalarında görülen altın satıh kullanımı ve yüz hatlarında Bizans sanatı sembolizmi ile giysilerdeki detaylar, duygu yüklü ifade, gerçekçi tutumu bir arada kullanarak sentez yarattığı gözleniyor. Sanatçının Yenimahalle’de oannes Prodromos, Ortaköy Ayios Fokas ve Arnavutköy’deki Taksiarhis kiliselerinde eserleri bulunuyor. Basmatzidis Kostantinos 1875 yılında Heybeliada’da doğmuş, konograf Nikolaos Kesanlis’in yanında eğitim görmüş olan ressam, Güzel Sanatlar Akademisi'nde mimarlık eğitimi almış. Eserleri gerçekçi tutumun ön planda olduğu Katolik kilise ikonografisi izlerine sahip. Sanatçının Boyacıköy Evangelistria, Kurtuluş Ayios Demetrios, Feriköy Dodeka Apostoloi ve Taksim Ayia Triada kiliselerinde eserleri bulunuyor. şte liste böyle uzayıp gidiyor. Bu çalışmanın çok önemli sonuçları var. Şarlak, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’ne bağlı stanbul kiliselerinde PostBizans ikonalarını üreten ressamların çalışmalarında dört farklı üslubun etkin olduğunu tespit etmiş. Bunlar; Bizans, Rönesans, Girit ve Rus. Bizans geleneğine bağlı ikona ressamlarında görülen ortak tutum, tasvirlerin sembolizm çerçevesinde ifade edilmesi. Sembolizmi vurgulayan gerçekçilikten uzaklaşma tutumunun dışında, aynı eğilim gözlerin tek noktaya odaklanarak, bakışların sabit olmasıyla yineleniyor. Rönesans etkilerinin görüldüğü ikonalarda ortak özellik doğa izlenimciliği, perspektif ve ifade yoğunluğu. stanbul Rum kiliselerinde Girit ve Rusya’da yer alan okulların etkisinde kalarak ikona üreten ressamlar da var. Bu ressamlardan bazılarının bahsi geçen okullardan doğrudan gelip stanbul’da çalıştıkları düşünülüyor. Ayrıca belirtilen kategoriler dışında ikonalarda eklektik davranışlar dikkati çekiyor. Bizans, Klasik, Rönesans, Barok gibi birden fazla üslubun kullanıldığı eserlerin üretildiği saptanmış. Elbette doğru müzecilik anlayışı ve şehrin kültürüne verilen önemle, yaşadığımız bu şehrin duvarlarında olduğu halde göremediğimiz pek çok dünya mirası gün yüzüne çıkacaktır. şte Eva Şarlak da bu amaca hizmet ediyor. Çalışmasına üniversiteden ulaşmanız mümkün. Hatta fırsatınız, onun da zamanı olursa hikâyeyi en başından, coşku ve heyecanla size anlatacağından emin olabilirsiniz. G edri Baykam ve asistanı Tuba Kurtulmuş, Başbakan’ın beğenmediği Kars Barış Anıtı’nın yıkılmasını kınamak için düzenlenmiş bir toplantıdan ayrılırken bıçaklandılar. Bu olay, cahilce ütülenmiş hasta kafalardan neler çıkabileceğini yansıttığından tüyler ürperticidir ama bambaşka bir niteliği açısından daha da korkunçtur: Bıçaklanmış bir insan yardım isterken, “Beni hastaneye götürün” diye yalvarırken orada bulunan kimselerin arabalarının kapılarını kapatıp kaçmaları, son yıllarda gördüğümüz en utanç verici olgudur! Bu ülkede her yıl bu kadar çok imam ve hatip yetiştirilirken, yöneticilerimizin neredeyse yarısı imam, yarısı da hatipken yaşamı tehlikede olan bir vatandaşın ortada bırakılıp kaçılması bize, din okullarında ve mecburi din derslerinde ne öğretildiğini sordurmaz mı? Din eğitimi insanlara bencil olmamayı, insan sevmeyi, yardımlaşmayı öğretmiyor muydu? 1964 yılında Kitty Genovese adlı bir kadın, New York’ta, gece vakti bıçaklandığında bağırdığı, yardım istediği halde sesini duyan birçok kişinin yerinden kıpırdamaması psikologlarca yıllarca sorgulanmıştır. Uzmanlar, bir çok kimsenin gözlemlediği olaylarda insanların, “Nasılsa biri çıkar gereğini yapar”, “Bu kadar insan varken bana düşmez...” diye düşündüklerini, şahit sayısı az olduğunda yardım edilme şansının çoğaldığını saptamışlar, bu durumu, “Genovese ya da seyirci kalma etkisi” olarak adlandırmışlardır. Baykam gece yarısı değil gündüz vakti bıçaklanmıştı; yardım istediğinde kendisini yaralayan kimse kaçıp gitmişti... Buna rağmen orada bulunan araba sahipleri neden böyle davrandılar? Arabaları pislenir diye mi, yoksa karakolda ifade vermemek için mi kaçtılar? Bu nedenler, bir insanı ölüme terk etmek için nasıl bir gerekçe olabilir? Referanslarının din olduğunu söyleyen, kendileri de imam hatip mezunu olan yöneticilerimiz, bu konuda düşünmemeli mi, televizyona çıkıp olayın bu yönünü eleştirmemeli mi? Bir soru daha: Yoksa bu ülkede hak, hukuk çiğnenirken “Yetmez ama evet!” diyen, demokrasi kırk yerinden bıçaklandığında karşı çıkacağına sinen, pusan, hatta alkışlayan vatandaşlarımızın bolluğuna bakıp bu işe şaşmamamız mı gerekir? G [email protected] Espirisentır Misafir şair Şifre bilgisayarKC1315MP3****i POD 3789linksTR23bankadow nload market9801SYmegacente r67 seniseviyorum.com.)freew are Rakam ve harflerle kuşatılan hayat bu ise şifresi nerede? Refik Durbaş Sahibinin sesi İbrahim Ormancı Mehmet Tuncer Misafir çizer: Hatay Dumlupınar Yalnızlıkta doğurduğum ve artık ihtiyaç duymadığım öteki kendimi satıyorum. Petşop Astrologlara sakın selam vermeyin, sonra “BURÇLU” çıkarsınız. Aslanların tarihçileri olana dek, tarih avcıların kahramanlıklarını anlatacaktır. Bugün doğanlar i çi n G Hava G Civa G Reklamlar Seri sonu Gözlerinin yeşili vurdukça yüzüme, yeşil reçeteli uykulara sığınıyorum. Ömer Bugay L av sıtori C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle