01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Saraydaki kadın dünyası ESRA AÇIKGÖZ adınlarla dolu bir yapı. Dış dünyaya kapalı. Hepsi güzel, daha güzel olmalı. Hareketine bir işve katmalı, iyi raks etmeyi, sesiyle davetkârlığı hissettirmeyi bilmeli, öğrenmeli. O da yetmez, bu meziyetlere zekâsını, kurnazlığını katıp, padişahın aklını da çelmeli. Hayatta kalmanın başka yolu yok çünkü... Hemen her erkeğin fantezi dünyasını süsleyen bir dünya bu. Oysa arkasında kim bilir, ne hikâyeler var, ne acılar hatta. Ancak padişah dışında hiçbir erkeğin giremediği bir alan olduğu, dönem dönem büyüdüğü, çoğu köle olan cariyelerden oluştuğu gibi birkaç şey dışında Haremi Hümayun’la ilgili pek bilgi yok. Oysa 624 yıllık Osmanlı tarihi boyunca milyonlarca kadının yolu saraydan geçiyor, bazısı orada bitiyor. Ancak Kösem Sultan, Hürrem gibi birkaç kadın dışında adları bile bilinmiyor. Kimi tarihçilere göre, Osmanlı siyasetine etkileri büyük, ancak onlar da gerileme ve çöküş dönemlerinde kadınların parmağı olduğuna inanıyor. Son günlerde Sultan Süleyman'ı anlatan “Muhteşem Yüzyıl” dizisiyle harem yeniden konuşuldu. Peki bu fantezilerin, şaşaalı görüntülerin arkasında neler yaşanıyordu? Konuyu Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Yavuz Selim Karakışla ile konuştuk. Bir televizyon dizisi nedeniyle harem mevzusu yeniden tartışılmaya başlandı. Haremin siyasi etkisini yok sayıp, padişahın özel hayatına, evine göz dikmeye kimsenin hakkı olmadığını söyleyenler çıktı. O nedenle epey başa dönecek olsak da, haremin ortaya çıkış hikâyesini konuşarak başlasak... İslamiyetten önce zengin Arapların kadınlarının sayısı yüze varıyordu. İslamiyet erkeğin çokeşli olduğu Arap toplumuna geldiğinde kadın sayısını dörtle kısıtladı. Bu o dönemde ileri bir hamleydi. Dört rakamının da çok basit bir tıbbi açıklaması var; kadının periyodu 7 gündür, 4 kadının periyotları çakışmaz. Türkler de İslamiyeti kabul edince tekeşlilikten çokeşliliğe geçti. Sonuçta Osmanlı şeriatı üst şemsiye olarak kullanan bir İslam devletiydi. Dolayısıyla çokeşlilik, Osmanlı’da da kaçınılmaz olarak devam etti. Yine de harem, Osmanlı’nın ilk çağlarında çok kısıtlıydı. Orhan ve Osman Bey’in fazla evlilikler yaptığını biliyoruz, ancak aynı anda çok sayıda eşli oldukları dönemler azdır. Haremin ortaya çıkışı Osmanlı’nın imparatorluk haline gelmesiyle oluyor. O dönemde harem genişledi. Bu iktidardaki sultanın kişiliğiyle de çok bağlantılı. Sultan kadınlara düşkünse, zevki sefa içinde yaşamayı seviyorsa harem de genişliyor haliyle. Mesela? Sarı II. Selim bu konuda çok meşhurdur, içkiye ve kadına çok düşkündür. Bu yüzden tarihçilerimiz Sarı Selim dönemini gerilemenin başlangıcı olarak gösterir. Ancak bunun bazı avantajları da var. Osmanlı, harem sayesinde 624 yıl kesintisiz iktidar sağladı. 14121413 Fetret Devri’ndeki kardeş kavgasını bir kenara bırakırsak hanedanlıkta hiçbir zaman kesinti olmadı. Haremin varlığı tahtta hep meşru bir şehzade sunulabilmesini sağladı. Haremden gelen sultanların hiçbirisi meşrutiyet sorunu yaşamaz. 16. ve 17. yüzyıllardaki Fransa, İngiltere hatta Rusya hanedanlarıyla kıyasladığımızda bu büyük bir başarı. Haremin içine girebilecek tek erkek sultandır ve Osmanlı soyu, babadan ölçer, eğer baba hanedan mensubuysa anne kim olursa olsun, kökeni ne olursa olsun, köle olması dahi önemli değildir... Haremi hep Sarayı Hümayun’dan ibaret zannediyoruz ancak Osmanlı’da paşaların da haremi oldu. Harem bir zenginlik göstergesi, çünkü zengin olan adamın çok eşi olurdu. Hakkında konuşulmayan bir konu, zaten pek belge de yok. Harem, yüzyıllardır gizemini koruyor. Milyonlarca kadının yolunun haremden geçtiği biliniyor, çoğunun orada öldüğü de. Ancak Hürrem, Kösem gibi birkaçının dışında hiçbirinin adları bile bilinmiyor. Yrd. Doç. Dr. Yavuz Selim Karakışla, harem dünyasını anlatıyor... K Batı dünyası için harem hep çekici bir konu oldu. O halde haremin eğitim kurumu olduğu söylemi doğru değil. Bu bir fantezi. Enderun ile haremi karıştırıyorlar. Haremde kadınlar eğitiliyor ancak bu sultanın zevklerini tatmin etmek için. Yani saz, ud, tef çalmayı öğreniyorlar ama bu konservatuvar eğitimi değil, sultanın canı çektiğinde ona çalsınlar diye. Sarayın içindeki okulla bunun hiç alakası yok. Haremi Hümayun aslında sarayın ev bölümü. Osmanlı'da Tazminat'a kadar ofis yoktur. Sultan ve diğer memurlar sarayda ya da kendi evinde çalışır. Saray Padişahın ofisi, harem ise yaşadığı, yattığı, soyunup giyindiği, yani insan olarak gündelik hayatını geçirdiği yerdir. Sadece cariyeler değil, padişahın akrabaları, annesi, kızkardeşi, teyzeleri, kızları da haremde yaşar. Dolayısıyla, Batılı oryantalist Ukrayna ve Rusya’dan. Avrupa’da korsanlar tarafından literatürün havuz başında çıplak cariyelerin koşuşturduğu, defler köleleştirilmiş kadınlar da vardı. çalınan, danslar edilen harem anlatısı doğru değil. Zaten Kriterler neydi? Topkapı ve Dolmabahçe Sarayı’nın harem dairesi daracıktır. Sultana sunulacak cariye genç kız olma aşamasındayken Haremle ilgili kaynak yok denecek kadar az. Muhteşem satın alınırdı. Bakire olması şarttı. O dönemler cinsel hijyen Yüzyıl dizisine yönelik eleştirilerden anlaşılıyor ki, bilgi olsa da olmadığı ve cinsellikle bulaşan hastalıklar yaygın olduğundan harem üzerine konuşmak bugün de pek mümkün değil. Harem sultanı korumak için bunu yapıyorlardı. üzerine çalışmalara ilk ne zaman başlanabilmiş? Sultan her cariye ile ilgileniyor muydu? Haremle ilgili ilk yazıların çıkması 1930’lardır. Daha sonra Sultanın beğendiği cariye önce gözde oluyor. Gözdenin sempozyumlarda konuşuldu. Haremle ilgili ilk kitap 1945’lerde sayısı sonsuzdur. Gözde, ikinci dörde yükselebiliyor, buna da çıkıyor; çok geç. Osmanlı tarihi sanki erkeklerden ibaretmiş gibi ikbal deniyor. Birinci dörtte kadınefendiler var, bunlar sultanın anlatılıyor. Ne yazık ki arşivde harem kadınlarınca yazılmış nikâhlı karıları. Boşamak erkeğin hakkı olduğu için sultan birinci birkaç mektup dışında belge yok. Elimizdeki en iyi harem dörtte istediği değişikliği yapıyor. Eş olmanın kapısını açansa; çalışması Leslie Pierce’in Haremi Hümayun’u. Diziye gelince, erkek evlat doğurmak. bence VIII. Henry’nin anlatıldığı Tudors dizisinin bir replikası gibi Ya gözden düşenler, onları nasıl bir kader bekliyordu? düşünülmüş. Tudors’un yarısı yatakta geçer. VIII. Henry ilk defa Hareme giren kadın çıkamaz. Alışveriş bile onlara gelir. birkaç eş almayı başaran kraldır. Bunu yapabilmek için Haremin satın alıcısı Musevi kadınlar vardır, Kira denilir bunlara. kendisini ve ülkesini Katoliklikten çıkarıp Anglikan kilisesini Kiralar Kapalıçarşı esnafından malı toplar, saraya getirir. Sarayda kurar. Kanuni’nin açılış sahnelerinin yatakta geçmesi biraz da mallar sergilenir, herkes istediğini alır. Haremin ortasında ekonomik imkânsızlıktan. Yine de neticede Süleyman da avlumsu bir yer vardır, oradan güneş alırlar. Zaten Osmanlı erkekti, unutmayalım... erkek beğenisi güneş görmediği için sararmış ten sever. Biz yine hareme dönelim... Cariyeler nasıl seçiliyordu? Kadınefendilikten düşenler saraydan çıkamazlar ancak Osmanlı’da aristokrasi yoktu, dolasıyla sultanlar aristokrat cariyelikte gözden düşenler dışarıya çıkarılabilirler. Çıkma saraylı kızlarıyla evlenmek zorunda değildi. Orhan Bey’in Bizans deriz ona, padişah çeyizini verip, etrafındaki paşalarla evlendirir. imparatorunun kızı Theodora ile evlenmesi dışında Avrupa’daki Bu sistem kadınlar arasında da müthiş bir rekabet yaratır. hanedanlar arası evlilikler de Osmanlı’da olmadı. Sultanın eşleri Tabii ki müthiş bir hiyerarşinin, entrikanın, mücadelenin çoğunlukla cariye kökenlidir. Hediye edilenler, nüfus kazanmak yaşandığı ve başarının sultana yakın olmakla ölçüldüğü, çok için kızını sultana vermek isteyenler hep oldu. Ancak onlar da devingen bir yer, harem. Bu mücadelede valide sultanın ve cariye statüsünde alınmış saraya. Sultanın, akrabalarının kadınefendilerin yeri önemli. Çıkmak mümkün olmadığına göre hizmetçilerini kendine cariye yaptığı da olmuş ancak bu hayatta kalmanın yolu sultandan geçiyor. Ahmet Refik Altınay; akrabanın rızasıyla olmalı. Bazı sultanların bu isteklerinin “Kadınlar Saltanatı”, der buna. Bazı tarihçiler, Osmanlı'nın akrabası tarafından reddedildiği biliniyor. Cariyeler aslında gerileme, duraklama, çöküş dönemlerinin kadınların iktidara köledir. Hipodram diye bildiğimiz Sultanahmet’teki meydan yakın olduğu, siyasete ellerini attığı zamanlar olduğunu söyler. Osmanlı'nın fethinden sonra At Meydanı olarak anıldı ancak kısa Haremin dolayısıyla kadınların Osmanlı siyasetinde süre sonra özellikle Kanuni döneminde Avrat Pazarı denildi. gerçekten bu kadar güçlü bir etkisi oluyor mu? Çünkü Osmanlı’ya gelen kölelerin satıldığı yer orasıydı. Gerçekten bazı sultanlar, kadınların elinde biraz oyuncak Osmanlı’da köleci üretim anlayışı yok aslında... oluyor. Dışarıdaki güçleri, haremden çok etkileniyor. Mesela Evet, ama yine de piyasadaki en büyük köle Kanuni Süleyman, babası Yavuz Selim’e alıcılarından biri Osmanlı’dır. Köleler benzettiği oğlu Mustafa’yı Hürrem’in sadece ev içindeki hizmette etkisiyle boğduruyor ve hayat boyu kullanılıyor. Çoğu kadın. Yani ev içi müthiş bir vicdan azabı çekiyor. Ingres’in Türk hizmet, cinsel hizmetleri de Hürrem’in özelliği Batılı olması, Hamamı tablosu... barındırıyor. Kölelik, dünyada onun ajan olduğunu, 1838’de yasaklandı, Kanuni’nin koynuna Osmanlı da kabul etti mahsus sokulduğunu bunu, ancak söyleyenler de var. haremağalığı ve cariyelik Cariyelerin etkisini devam etti. göstermesi açısından Nerelerden anlamlı bir hikâye de getiriliyordu bu Fatih Sultan Mehmet’le köleler? ilgili. Bir cariyeye âşık İronik ama, olur ve onu boğdurur, Nataşa’nın geldiği çünkü ondan başka yerden... Moldova, hiçbir şey düşünemiyor. Romanya, Bulgaristan Yine de 104 çocuğu ağırlıklı olmak üzere olan I. Mahmud gibi bazı Karadeniz'in batısından ve sultanlar kadın seviyor, Karadeniz’in doğusunda ama bazıları da hiç sevmiyor. özellikle Gürcistan ve Hareme girdiği zaman kadınlar Çerkezler’den, kuzeyinde odalarına çekilsin, gözü onları Giulio Rosati’nin Harem Dansı tablosu. görmesin diye ayakkabılarının altına demir çiviler çaktırmış bir sultan da var. Haremin en kalabalık olduğu dönem hangisidir? Sayının yüzlere, binlere vardığına dair çeşitli rivayetler var ama mekânı göz önüne alınca bunun imkânsız olduğu anlaşılıyor. Kanuni döneminde harem kalabalık mesela ancak Kanuni çok radikal bir şey yapıyor, Hürrem’den sonra neredeyse tekeşli. Bu tekeşlilik çağında da fetihler geliyor. 17. yüzyıl ve Lale Devri haremin sayısal olarak en yükseldiği zaman. Bu, kadınların siyasete nüfusunun en fazla olduğunu dönem de. Tabii çok faal olan sultanlar da var, mesela II. Abdülhamit’in kadın efendileri, ikballeri var ama saraya girip çıkan kadın devridaimi de çok. Her hafta yeni kızlar geliyor, eskiler yollanıyor. İktidarı boyunca koynuna giren kadın sayısını bilmek imkânsız, ancak hareme giren çıkan kadın sayının en yüksek olduğu dönemdir II. Abdülhamit dönemi. Tuhaf bir yapısı vardır Yıldız Sarayı’nın, haremi yoktur, gelişerek 44 binaya ulaşmıştır. Kadınlar bu binalarda dağınık yaşar. Abdülhamit kimle geceyi geçirmek istiyorsa onun odasına gider. Bence II. Abdülhamit Haremi Hümuyun’un son dönemidir. İttihatçılar 1909'da, 31 Mart’tan sonra Yıldız Sarayı’nı bastıklarında haremdeki cariyeleri dağıttı. Ne V. Mehmet Reşat ne de VI. Mehmet olarak tahta çıkan Vahdettin doğru dürüst bir harem sahibi değildi. Peki haremin en güçlü kadınları kimlerdi? Nurbanu Sultan, Safiye Sultan, Hürrem Sultan, Kösem Sultan tabii ki... Ne yazık ki, haremden binlerce kadın geçiyor, ancak çok azının adını biliyoruz. Bu sultanları anlatan romanlar var. Buna ben cariye literatürü diyorum. Bu kitapların D&R’lardaki satışına baktım, en çok satılan yer Nişantaşı D&R. Belirli bir kadın tüketiciye sahip orada bu kitaplar; kaşları askıya alınmış, porselen dişler, dudaklar silikonlu, yanaklar botokslu. Bu kadınlar varlıklı olmalarına rağmen hâlâ güce açlar, Osmanlı sarayında bu güce kavuşmuş insanların hayat öyküleri onları çok çekiyor. Nişantaşı’nı Kanyon ve Etiler’deki D&R’lar izliyor. Bu kitaplarda hayalle gerçek birbirine karışıyor. Buna Türk oryantalizmi diyorum. Batılı erkeğin Doğuya dair kafasında yarattığı dünyaya ilişkin eleştirilerin hepsi bunlara da uygulanabilir. G Sultan hiç yalnız kalmaz Bir külkedisi hikâyesi O “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde Hürrem. Haremağaları Cemiyeti Haremağaları nasıl seçilirdi? Haremağaları hadımlardan oluşuyordu. Ak ağalar ve kara ağalar vardı, ak ağalar daha da kıymetliydi. Dört yaşındayken ameliyatla cinsel organlarının, yumurtalıklarının hatta alttaki süngerimsi doku çıkarılırdı. 16. yüzyılda penisilin olmadığı için bu çok riskli bir ameliyattı. O bölge dikiş de tutmadığından ameliyatlı yeri kapatmanın tek yolu dağlamaktı. Haremağalarının tuvalette küçük su dökmek için bakır borular kullandıklarını biliyoruz. Peki adı en çok bilinen haremağası kimdir? 16.17. yüzyılda isimsiz kahramanlar var, ancak yaklaştığımızda kendileriyle ilgili bilgi artıyor. Abdülhamit tahtan indirilip, harem dağıtılınca işsiz kalan haremağaları, Haremağaları Teavün Cemiyeti'ni kuruyorlar. Başına da Abdülhamit’in en etkili haremağası olan Nadir Ağa geçiyor. İnce, uzun, çok güzel suratı olan bir adam Nadir Ağa. Abdülhamit’in en güvendiği şahıslardan biri. 33 yıllık iktidarı boyunca Abdülhamit’in haremle bağlantıları hep Nadir Ağa üzerinden gidiyor. Nadir Ağa 1930’larda bir huzurevinde, sefalet içinde ölüyor. Saraydan çıkarıldıkları takdirde yapacakları bir iş olmadığı için hep para biriktirmişlerdir haremağaları, altına, mücevhere, mala mülke yatırım yapmışlar. Bir varisleri olmadığından cemiyet sayesinde varlıklı olanlar sefalet içindeki haremağalara bakmaya başlamış. G Valide Sultan işbaşında adınların iktidar olmasının yolu basit, padişahın gözdesi olması. Hele bir de bir şehzade verir, o veliaht da tahta çıkarsa işte o zaman söz söyleme yetkisi de artabilir. Bakın bu konuyla ilgili Yrd. Doç. Dr. Karakışla neler anlatıyor: “1617’ye kadar herhangi bir oğul iktidar olabiliyordu. Dolayısıyla annelerin en büyük politikası kendi oğullarına iktidarın yolunu açmaktı. Fatih'in Kardeş Katli Kanunnamesi aslında haremin bu etkisinden dolayıdır. 1617’den sonra yaşayan birinci oğul iktidarı almaya başladı. Bu, çocukların hareme saklanmasını ve annelerinin eteğinde yaşamasını getirdi. Dışarıda zarar görmeden annenin eteğinin altında ne kadar yaşamını sürdürebilirsen, tahta çıkma K olasılığın o kadar artıyordu çünkü. Bu bize daha yaşlıca ancak daha az iktidarlı sultanlar getirdi. Tarihçiler bunu çöküş döneminin sebeplerinden biri olarak görür. Yine de hiçbir zaman Osmanlı tahtında bir kadın olmadı, hiçbir zaman da bir sultan tamamen anasından akıl alarak yaşamadı. Bunların en iyi örneklerinden biri IV. Murat’tır. Annesi Kösem Sultan IV. Murat’ı afyonlu şaraba alıştırmış, dönemin sadrazamlarını ve yeniçeri ağalarını da kullanarak ona hükmetmiş. Bunu kırabilmek için IV. Murat’ın önce şarabı bıraktığını, sonra vücut geliştirme sevdasına kapıldığını biliyoruz. Yeni doğmuş bir buzağıyı kaldırarak halter çalışırmış. Üçgen vücutlu atletik bir adam olduğu söylenir. içbir hikâyesi olmasa da kölelikten kurtulup bir padişahla evlenmeyi başardığı için adı tarihe düşülecekti kesin. Ancak Roxalane ya da namı diğer Hürrem Sultan bununla yetinmedi. Osmanlı tarihindeki efsane kadınlardan biri oldu. Akıllıydı. Özgürlüğünü kazanma hikâyesi bile bunun göstergesi. Hürrem, cariye maaşı alıyordu, saray dışına çıkamadığı için paraya ihtiyacı yoktu aslında. Diğer cariyeler gibi parasını bağışlıyordu. Derken bağışlarından birini Mekke’ye yapmak istedi. Ancak kölelerin dini yerlere bağış yapması yasaktı, bu yüzden Kanuni’den onu azat etmesini rica etti. Kabul edildi. Bir gün Kanuni, Hürrem’i odasına çağırttı, aldığı yanıt kesindi; “Artık sizin malınız değilim. Beni azat ettiniz. Sizinle beraber olmam zinaya girer.” Böylece Kanuni Sultan Süleyman Hürrem Sultan’ı nikâhına almak zoruna kaldı. G H smanlı sultanı tek uyur. En özel anında da odasında biri vardır. Bir cariye ile baş başa kaldığında kendisi çık demedikçe mutlaka başında bekleyen vardır ve kılıçlıdır. Bu bir güvenlik önlemi. Her kökenden gelen kadını saraya alıyorsunuz, yaralama, zarar verme, ajan olma ihtimali var. Uyuduğu, yıkandığı ve ibadet ettiği anlar dışında Sultan hiç yalnız kalmaz. Sultanı önce birileri yıkar, ama kafasını sabunlayacağı an, herkes dışarı çıkar, kapı kitlenir. En zayıf olduğu andır çünkü o. Sabunlanır, durulanır, sonra yanına gelirler. G Madame de Girardin’in Valide Sultan’ın şöleninde çizdiği resim. Şefkatin kollarında... II. Abdülhamit'in Müşfika adında bir kadınefendisi vardı. Müşfika, şefkat demek. Kısa boylu, tıknaz, oldukça da kilolu, yuvarlakça bir kadın. Abdülhamit tahttan indirildiğinde, Selanik’e sürgüne giderken Müşfika Kadınefendi’yi de bavul gibi yanında götürüyor. Selanik, Balkan Harbi’nde düşmek üzereyken Müşfika Kadınefendi de onla beraber Almanların Lorelei yatıyla Beylerbeyi Sarayı’na geliyor. II. Abdülhamit, 1918’de Müşfika Kadınefendi’nin kolunda ölüyor. G Yrd. Doç. Dr. Yavuz Selim Karakışla C M Y B C MY B IV. Murat’ın genç yaşta ölümü üzerine tahta Kösem Sultan'ın diğer oğlu İbrahim çıkınca da Kösem’in etkisi hâlâ devam etti. O ölünce yerine altı yaşındaki oğlu Sultan IV. Mehmet geçti. Önceleri Kösem Sultan’ın nüfuzu devam etti ama bir süre sonra Kösem Sultan’a rakip olan bir başka kadın ortaya çıktı. IV. Mehmet’in annesi Turhan Sultan. Valide Turhan Sultan’ın da çok güçlü olduğu bilinir. Yeni Camii’nin finansörüdür. Valide Turhan Sultan, bu camiyi yaptırabilmek için oradaki bütün Musevi yerleşimini yok ediyor. Orada yaşayan Musevi grubu Eyüp’e kaydırıyorlar. Sultan kızlarından da çok etkili olanlar var. Hiç evlenmeyip hep haremde yaşamayı tercih edenler de var. Bir paşa için padişah kızıyla evlenmek büyük bir lütuftur. Ancak bu evliliklerde çoğu eşin kardeşçe yaşadığı biliniyor, çünkü kadın yanaşmadığı sürece paşanın ona yanaşması mümkün değildir.” G
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle